Konu: Alım Gücü, Batı & Amerikan Özentisi  (Okunma sayısı 480 defa)

0 Üye0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

#0 - 20.05.2020 09:42
Son 10 yıldır şu laflar çok popüler oldu "Amerikan özentisi", "Amerikan özentisi olmayın", "Batı özentisi", "Batı özentisi olmayın". Bu yönetilen algı çeşidi midir, arkasında kim vardır vesaire vesaire kısmı beni ilgilendiren kısmı değil. Ben işin özündeyim. Bir ismi kötülemek, üzerinde kötü/olumsuz anlam bırakmak, o olayı istediğiniz gibi şekillendirmedeki en büyük etkendir. Buna birkaç örnek vereyim:

Hayvan gibi yemek yiyorsun. -İnsanın hayvandan üstün olduğunu beyan eden yapılaşma.
Adam gibi konuş. - Erkeğin kadına olan üstünlüğü.
Karı gibi kıvırma - Kadın davranışlarını küçümseme.

gibi yapılar bahsettiğim duruma örnektir. Artık "Batı" kelimesini dahi kötü alıyoruz. Halbuki EVET BATI ÖZENTİSİ olmalıyız. Batıyı özenmeliyiz, Amerika'yı özenmeliyiz, örnek almalıyız. Bunları gören insanlar artık "cık cık cık cık" tarzı tepkiler veriyor ve karşı çıkıyor çünkü akıl sağlıklrı yerinde değil, iki haneli IQlü insanların tepkileri bunlar...

Bugün benim futbol kariyerim olsa, bir Türk de olsam Fransız da olsam işin en iyisini örnek alırım. Ronaldinho'yu izlerim, Ronaldo'yu izlerim, Messi'yi izlerim.
Bugün bir telefon şirketi açacak ve üretecek olsam, en iyiis kimse ona bakarım, Apple'ı örnek alırım.
Bu iki örneğe verilebilecek birçok örnek varken, söz konusu yaşam, ülke, hayat standartlarına gelince "Batı özentisi olma" safsatasını ülkeye yaydı bu iki haneli IQlular. Çok uzatmayacağım, bir toplulukta oyun oynuyoruz, bu topluluğu bilinçlendirmek için yazdığım bir yazıdır. Neden batıyı/Amerika'yı örnek almalıyız; alım gücü farkı, yaşam standartları nasıldır; aşağıda göstereceğim;

Bugün ekşi sözlükte -zaten hemen hemen her gün görebilirsiniz bu başlıkları- açılan klasik başlıklardan sadece bir tanesi gayet yeterli bu durumu izah etmeye:

Amerika'da 100 dolara yapılan bir alışveriş listesi (bir türk tarafından, son zamanlarda yapılan):
* Süt
* Yumurta
* Tuvalet kağıdı
* 1.5 kilo et
* 1.5 kilo tavuk
* 24'lü su
* Yarım kilo peynir
* Ekmek
* Portakal suyu
* Benzinle depoyu sıfırdan fulleme
* 2 adet sandviç.

Bu alım gücüne istinaden yine ekşi sözlükte yapılan bir yorumu "Batı özentisi olmayın" argümanını hayat standartı haline getirmiş adamlara alıntılıyorum;

Alıntı
Türkiye'de 12'li tuvalet kağıdı (orta kalite): 30 TL
1.5 kilo kıyma (en ucuzu): 67.5 TL

etinizi yiyip sıçtıktan sonra kıçınızı peçete ile temizleyebilirsiniz. Bu ülke insanına çok bile.
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#1 - 20.05.2020 10:22

kafa yapısı bu
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#2 - 20.05.2020 12:29
Yol yabdı
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#3 - 20.05.2020 12:42
Standartları kendi sahip olduğun standartların çok üzerinde yer alan her ülke özenilmelidir. Kendi ülkesi hariç diğer ülkeleri küçümseyen, diğer ülkelere özenen insanlara "vatan haini misin?" sorusunu yönelten düşünce yoksunluğu yaşayan insanlara acıyorum.
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#4 - 20.05.2020 13:38
türkiye'nin temel probleminin ekonomik olduğu yadsınamayacak bir gerçek. bunun örtbas edilmesi için de düzenli bir şekilde gündem değiştirme ve farklı gündem belirleme teknikleri uygulanıyor. bunun sonucunda da vatanseveri'in yazdığı gibi toplum arasında kutuplaşmalar oluyor. türk halkı olarak; takım tutmaktan, siyasi partiye, mezhep inancından, yapılan role her türlü konuda kutuplaşmaya çok müsait olduğumuzdan da ekonomi kaynaklı problemleri sosyal hayatımızda hissediyoruz. suriyelilere karşı göçün ilk yıllarında değil de son yıllarda artan yabancı düşmanlığının en büyük sebebi de yine tahmin edilebileceği gibi ekonomi dolayısıyla vuku buluyor. bu bağlamda ekonominin düzelmesiyle yükselecek alım gücü ülkeye ve topluma rahat bir nefes aldıracağı gibi stresten de uzaklaştıracaktır.

batı-amerikan özentisi konusu da yukarıda yazılan gündem belirleme ve kutuplaşmaya örnek gösterilebilecek olsa da bunu küreselleşmeyle ele alacağım. sovyetlerin yıkılmasıyla amerika'nın liberal politikaları ve yaşayış tarzı dünyanın kalanına yayılmaya başladı. teknolojinin ilerlemesi ve sosyal medyanın insanları bu kadar yakınlaştırdığı günlerde de batılılaşma ya da amerikanlaşmadan ziyade bir "ortak kültürlüleşme" olduğunu savunanlardanım. burada amerika'nın kültürel emperyalizmin ağababası olmasından kaynaklı bu ortak kültürde büyük pay sahibi olduğu rahatlıkla söylenebilecektir. pandemi etkisini azaltıp yaşanacak küresel bir ekonomik krizden sonra bu ortak kültür işinin daha da artarak 30-35 yıl içinde batılılaşma, amerikanlaşma ve türevi kavramları ortadan kaldıracağını ön görüyorum.
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#5 - 20.05.2020 14:15
Avrupa birliği vatandaşı olmak hayatımızın birçok yönünün garip bir varlık tarafından yönetilmesi anlamına gelir. Anlatacaklarımı yurtdışında yaşamış ve bir çok ülke gezmiş biri olarak ileteceğim.

Bir polis memuru boyumuzu aşan kararlar veriyor gibi hissettirir. Birçok Avrupalı AB seçimlerinde verdikleri oyların önemsiz olduğunu ve AB'nin demokratik olmadığını düşünüyor. Gerçekten de, AB ne kadar demokratik sizce? ve verdiğiniz oy gerçekten bir işe yarıyor mu?

Demokratik devletlerde kamu politikaları halkın iradesine dayanmaktadır. Ancak, insanlar çok da uyumlu varlıklar değiller. Kendilerine yarar sağlayacak yasa ve kuralların yayınlanması için mücadele veren sayamayacağımız kadar çok topluluk var. İşleyen bir demokraside, bu mücadelelerin verilebileceği adil bir ortam yaratmak için çalışan denetim ve denge mekanizmaları olur.

Dönem sınırlamaları, oluşumların çok uzun süre iktidar olmasını engeller. Fakat bunların hepsi kendi ülke sınırlarımız içinde geçerli. Uluslarası politika demokratik olmaktan ziyade anarşiktir.

Yasaları uygulatacak veya adil olunmasını sağlayacak merkezi bir otorite bulunmaz, bu yüzden geçerli tek yasa güçlü olanın zorbalığıdır. İnsanlık tarihinin büyük çoğunluğunda, güçlü ülkeler diğerlerinden istedikleri her şeyi gasp ya da şiddet yoluyla almıştır.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, anarşi durumunun sonlandırılması için ülkelerin nasıl davranmasın gerektiği hakkında kurallar oluşturulması amacıyla Birleşmiş milletler kuruldu. Fakat BM'nin fiilş gücü olmadığı ve üyeleri arasında çatışan menfaatlar olduğu için genellikle kibarca göz ardı edilir.

AB, kendisine üye olan milletler için kurallar ve kanunlar oluşturmayı ve bu kararları Avrupa Adalet Mahkemesi yoluyla uygulamaya ve bağlayıcı kılmaya çalışan bir yapı.

AB, başlangıçta Avrupa ülkeleri arasında barışın ve kıta içinde refahın sağlanması amacıyla kuruldu. Ama aynı zamanda üyeleri için uluslararası güç kazanımı sağlamayı amaçlayan bir girişim.

Tek bir süper devlet gibi ve tüm vatandaşları tarafından demokratik ve meşru olması için çabalanıyor. Üyeleri, birbirlerinden farklı önceliklere sahip olan ülkeler. Peki bu nasıl işliyor?

AB, gülünç biçimde karmaşık olduğu ve politikacılar bir şeyleri adlandırmada bilim insanlarından bile kötü olduğu için oldukça basitleştirecek ve birçok detayı atlayacağız.

Şimdi, eğer ki bağımsız milletlerden oluşan demokratik bir birlik kurmak istiyorsanız iki seçeneğiniz var.
Birincisi, tüm birlikle beraber karar alacak olan ulusal politikacıların oylanmasına izin verin ya da ikincisi, bağlayıcı kararlar alabilen bağımsız kurumların seçimi için tüm vatandaşlara doğruyan oylama yetkisi verin.

Her iki yaklaşımın da olumlu ve olumsuz yönleri var ve AB, ikisinin karışımını uyguluyor. Avrupa Adalet Divanı'nın yanında, bu gün konuşacağımız dört temel kurum var.
Avrupa Konseyi; üye ülkeler, hükümet ya da devlet başkanlarından oluşur. Avrupa Birliği Konseyi üye ülkelerin bakanlarından oluşur.
Üçüncüsü ise Avrupa Komisyonu; AB'nin fiili hükümetidir. Her üye devletinden bir bakan yer alır.
Ve son olarak, Avrupa Parlamentosu; Siz, değerli vatandaşlar tarafından Avrupa seçimleriyle doğrudan seçilen Avrupa Birliğinin tek parçası.

Prensipte, bu kurumların tamamı ulusal ya da AB ölçeğinde verdiğiniz doğrudan ya da dolaylı oylarla seçilir. Ancak bazıları, diğerlerinden daha fazla şey yapar. Örneğin, ulusal temsilcinize oy veriyorsunuz: verdiğiniz oy ile hükümetin belirlenmesinde katkıda bulunuyor ve kimin Devlet başkanı olup Avrupa komisyonunda ülkenizi temsil edeceğini belirlemiş oluyorsunuz.

Yani, bu bir tür dolaylı demokrasidir. Komisyon için oy kullanmadınız, ama onları atayanları, onaylayanları ve denetleyenleri belirlemek için oy verdiniz. Aslında dört temel Avrupa Briliği kurumundan iki buçuğu üye devlet hükümetlerine bağlıdır.

Ama bir vatandaş olarak doğrudan seçime katıldığınız tek kurum olan AB Parlamentosuna verdiğiniz oy için sorulması gereken soru: "Bunun gücü ne kadar?" Verdiğiniz oyun ne kadar etkisi var? AB Parlamentosunun etkisi başlangıçta oldukça düşüktü ancak son 20 yılda git gide daha güçlü hale geldi. Bugün, yeni yasaların üye ülkeler üstünde bağlayıcı olabilmesi için Parlamentonun onaylaması gerekiyor. Ayrıca, AB bütçesinin nasıl harcanacağını ve uluslararası anlaşmaları oyluyor. Tüm bunlar Parlamentoyu oldukça güçlü hale getiriyor ve böylece verdiğiniz oyu uluslararası düzeyde bile etkili kılıyor. Ulusal parlamentolara kıyasla, önemli bir gücü yine de eksik. AB Parlamentosu resmi olarak yeni yasa önerisinde bulunamaz bu durum da genellikle AB'nin demokratik olmadığı ve AB Parlamentosunun daha etkili olması gerektiği argümanlarının özünü oluşturuyor. Şu anda üye devletlerin hükümetleri Avrupa Birliğini neredeyse kontrol ediyor. Parlamentoya daha fazla güç verilmesi, AB'yi bütün olarak daha demokratik yapabilir fakat aynı zamanda üye devletlerin gücünü de azaltacaktır. Hangi yaklaşımın daha iyi olduğu belli değil.

Nihayetinde birliğin nasıl gelişmesi gerektiğine karar vermesi gereken üye devletler ve vatandaşlar olarak, bizleriz. Tamam, buradan bir sonuç çıkarabilir miyiz?

Bir bütün olarak, AB üye devletlerinin çoğunun olduğu biçimde demokratik değil. Fakat yine de demokratik. Aldıkları kararları beğenmezseniz, örneğin telif haklarıyla ilgili, kendi temsilcilerinizin ne oy verdiğine bakabilir ve onlara kendi oyunuzu verebilirsiniz. Daha demokratik hale getirme mücadelesi, kimin ne üstüne güç sahibi olacağıyla yakından ilişkili

AB değişmeye devam ediyor. Siz sevgili arkadaşlar, yalnıza mevcut politikaları değil; aynı zamanda sistemin gelecekte neye benzeyeceğini oyluyorsunuz.
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#6 - 20.05.2020 16:59
  Klişe olacak ama her millet hak ettiği şekilde yönetilir millet. Biz halkı her fırsatta söğüşleyenleri, halk sürünürken padişah gibi yaşayanları tepemize çıkardıkça bunlar daha iyi günlerimiz.
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#7 - 20.05.2020 22:06
Alım gücü konusuna katılıyorum diğerleine katılmıyoru ,toplumumuzda bulunan senin de yazdığın "hayvan gibi yiyon,adam gibi konuş" gibi kelimler kavramlar Türk kültüründe tamamen yeri yoktur zamanla Araplaşan toplum içinde çıkmıştır, doğru şuan da ülkemizde bu tarz kelimeleri kullanan çok insan var fakat sırf bu kelimeleri kullandığı için o insana kızmak değil de geçmişte yaşayan topluma kızmak lazım. Batıya özenmek konusu içinde Batı ya özenmek yerine dediğim gibi saf Türk olmaya özenmek daha iyidir, iyi forumlar.
« Son Düzenleme: 20.05.2020 22:09 Xeenuv »
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#8 - 20.05.2020 22:07
her toplum hak ettiği şekilde yönetilir
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#9 - 21.05.2020 10:05


Kadir Mısıroğlu bunu beğenmedi.
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok