Avrupa birliği vatandaşı olmak hayatımızın birçok yönünün garip bir varlık tarafından yönetilmesi anlamına gelir. Anlatacaklarımı yurtdışında yaşamış ve bir çok ülke gezmiş biri olarak ileteceğim.
Bir polis memuru boyumuzu aşan kararlar veriyor gibi hissettirir. Birçok Avrupalı AB seçimlerinde verdikleri oyların önemsiz olduğunu ve AB'nin demokratik olmadığını düşünüyor. Gerçekten de, AB ne kadar demokratik sizce? ve verdiğiniz oy gerçekten bir işe yarıyor mu?
Demokratik devletlerde kamu politikaları halkın iradesine dayanmaktadır. Ancak, insanlar çok da uyumlu varlıklar değiller. Kendilerine yarar sağlayacak yasa ve kuralların yayınlanması için mücadele veren sayamayacağımız kadar çok topluluk var. İşleyen bir demokraside, bu mücadelelerin verilebileceği adil bir ortam yaratmak için çalışan denetim ve denge mekanizmaları olur.
Dönem sınırlamaları, oluşumların çok uzun süre iktidar olmasını engeller. Fakat bunların hepsi kendi ülke sınırlarımız içinde geçerli. Uluslarası politika demokratik olmaktan ziyade anarşiktir.
Yasaları uygulatacak veya adil olunmasını sağlayacak merkezi bir otorite bulunmaz, bu yüzden geçerli tek yasa güçlü olanın zorbalığıdır. İnsanlık tarihinin büyük çoğunluğunda, güçlü ülkeler diğerlerinden istedikleri her şeyi gasp ya da şiddet yoluyla almıştır.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, anarşi durumunun sonlandırılması için ülkelerin nasıl davranmasın gerektiği hakkında kurallar oluşturulması amacıyla Birleşmiş milletler kuruldu. Fakat BM'nin fiilş gücü olmadığı ve üyeleri arasında çatışan menfaatlar olduğu için genellikle kibarca göz ardı edilir.
AB, kendisine üye olan milletler için kurallar ve kanunlar oluşturmayı ve bu kararları Avrupa Adalet Mahkemesi yoluyla uygulamaya ve bağlayıcı kılmaya çalışan bir yapı.
AB, başlangıçta Avrupa ülkeleri arasında barışın ve kıta içinde refahın sağlanması amacıyla kuruldu. Ama aynı zamanda üyeleri için uluslararası güç kazanımı sağlamayı amaçlayan bir girişim.
Tek bir süper devlet gibi ve tüm vatandaşları tarafından demokratik ve meşru olması için çabalanıyor. Üyeleri, birbirlerinden farklı önceliklere sahip olan ülkeler. Peki bu nasıl işliyor?
AB, gülünç biçimde karmaşık olduğu ve politikacılar bir şeyleri adlandırmada bilim insanlarından bile kötü olduğu için oldukça basitleştirecek ve birçok detayı atlayacağız.
Şimdi, eğer ki bağımsız milletlerden oluşan demokratik bir birlik kurmak istiyorsanız iki seçeneğiniz var.
Birincisi, tüm birlikle beraber karar alacak olan ulusal politikacıların oylanmasına izin verin ya da ikincisi, bağlayıcı kararlar alabilen bağımsız kurumların seçimi için tüm vatandaşlara doğruyan oylama yetkisi verin.
Her iki yaklaşımın da olumlu ve olumsuz yönleri var ve AB, ikisinin karışımını uyguluyor. Avrupa Adalet Divanı'nın yanında, bu gün konuşacağımız dört temel kurum var.
Avrupa Konseyi; üye ülkeler, hükümet ya da devlet başkanlarından oluşur. Avrupa Birliği Konseyi üye ülkelerin bakanlarından oluşur.
Üçüncüsü ise Avrupa Komisyonu; AB'nin fiili hükümetidir. Her üye devletinden bir bakan yer alır.
Ve son olarak, Avrupa Parlamentosu; Siz, değerli vatandaşlar tarafından Avrupa seçimleriyle doğrudan seçilen Avrupa Birliğinin tek parçası.
Prensipte, bu kurumların tamamı ulusal ya da AB ölçeğinde verdiğiniz doğrudan ya da dolaylı oylarla seçilir. Ancak bazıları, diğerlerinden daha fazla şey yapar. Örneğin, ulusal temsilcinize oy veriyorsunuz: verdiğiniz oy ile hükümetin belirlenmesinde katkıda bulunuyor ve kimin Devlet başkanı olup Avrupa komisyonunda ülkenizi temsil edeceğini belirlemiş oluyorsunuz.
Yani, bu bir tür dolaylı demokrasidir. Komisyon için oy kullanmadınız, ama onları atayanları, onaylayanları ve denetleyenleri belirlemek için oy verdiniz. Aslında dört temel Avrupa Briliği kurumundan iki buçuğu üye devlet hükümetlerine bağlıdır.
Ama bir vatandaş olarak doğrudan seçime katıldığınız tek kurum olan AB Parlamentosuna verdiğiniz oy için sorulması gereken soru: "Bunun gücü ne kadar?" Verdiğiniz oyun ne kadar etkisi var? AB Parlamentosunun etkisi başlangıçta oldukça düşüktü ancak son 20 yılda git gide daha güçlü hale geldi. Bugün, yeni yasaların üye ülkeler üstünde bağlayıcı olabilmesi için Parlamentonun onaylaması gerekiyor. Ayrıca, AB bütçesinin nasıl harcanacağını ve uluslararası anlaşmaları oyluyor. Tüm bunlar Parlamentoyu oldukça güçlü hale getiriyor ve böylece verdiğiniz oyu uluslararası düzeyde bile etkili kılıyor. Ulusal parlamentolara kıyasla, önemli bir gücü yine de eksik. AB Parlamentosu resmi olarak yeni yasa önerisinde bulunamaz bu durum da genellikle AB'nin demokratik olmadığı ve AB Parlamentosunun daha etkili olması gerektiği argümanlarının özünü oluşturuyor. Şu anda üye devletlerin hükümetleri Avrupa Birliğini neredeyse kontrol ediyor. Parlamentoya daha fazla güç verilmesi, AB'yi bütün olarak daha demokratik yapabilir fakat aynı zamanda üye devletlerin gücünü de azaltacaktır. Hangi yaklaşımın daha iyi olduğu belli değil.
Nihayetinde birliğin nasıl gelişmesi gerektiğine karar vermesi gereken üye devletler ve vatandaşlar olarak, bizleriz. Tamam, buradan bir sonuç çıkarabilir miyiz?
Bir bütün olarak, AB üye devletlerinin çoğunun olduğu biçimde demokratik değil. Fakat yine de demokratik. Aldıkları kararları beğenmezseniz, örneğin telif haklarıyla ilgili, kendi temsilcilerinizin ne oy verdiğine bakabilir ve onlara kendi oyunuzu verebilirsiniz. Daha demokratik hale getirme mücadelesi, kimin ne üstüne güç sahibi olacağıyla yakından ilişkili
AB değişmeye devam ediyor. Siz sevgili arkadaşlar, yalnıza mevcut politikaları değil; aynı zamanda sistemin gelecekte neye benzeyeceğini oyluyorsunuz.