Ah, tabi ya... O lanet savaş. Birçoğunuz evinizde, yataklarınızda rahatınızı bulmaya çalışırken ben, bir tepede günlerce hareketsiz nöbet tutmak zorunda bırakıldım. Neler yaşadığımı anlayamazsınız.
Görev elime ilk ulaştığında hiç düşünmeden imzamı attım, kaybedecek bir şeyim kalmamıştı.
Operasyon Afganistan'da bir kasabaya yapılacaktı. 38. Bölük ile bölgeye vardığımda kendimi o siktiğimin cehenneminde yanarken buldum. Kasabayı görebileceğim bir taşın yukarısına çıktım ve günlerce, günlerce o siktiğimin acizlerini izledim. Cehennem havasını andıran sıcaklığa karşı esen rüzgar, toz bulutlarıyla beraber kasabayı istila ediyordu. Yerli halk, çevre kasabalardan gelen
ateş seslerini aldırmadan aciz hayatlarına devam ediyordu.
Operasyon gecesi geldiğinde her bir beyni, kaybettiğim kardeşlerimin isimlerini yad ederek patlattım. Sıcak savaş esnasında bağrışmalar silahıma güç veriyordu. Her bir orospu çocuğunu yere sermiştik.
Çığlıkların sardığı gecenin sabahında kan kokusu burnumu yakmaya yetiyordu. Kan, ceset ve katliam... Kehkeh, kulağa eğlenceli geliyor değil mi?
Brynjolf Kollskeggs