0 Üye0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Aan ArbatıılarEski kitaplar, Yakut diyarlarında, dik dağları ve don-durucu soğuğu insan ırkıyla paylaşan kötü ruhlardanbahseder. Bu kitapların pek çoğu toprak tarafındanyutulup geldikleri cehennem yurduna geri dönmüş-tür. Ama buna rağmen hikâyeleri nesilden nesile an-latılagelmiş ve günümüze kadar ulaşmıştır.Alt Dünya cehennem yurdunun Kuzey Göğü kıs-mında yaşayan ve sık sık yeryüzüne çıkıp avlanan AanArbatıılar da işte bu tehlikeli ve kötücül varlıklarınbaşında yer alır. Tabii alfabetik olarak. Çünkü şekil-siz kör bir solucana benzediği rivayet edilen bu var-lıkların insanlara öyle çok da büyük bir tehlike saç-tıkları söylenemez. Aralarında dolaşırken insanlaraverdikleri zarar sadece dermansızlık ve fersizlikle sı-nırlıdır. Bu gibi rahatsızlıklar hep onların eseridir.Bir Yakut Türk’ü kadim zamanlarda, hastalan-dığında bunun bir Aan Arbatıı’dan kaynaklandı-ğını bilir. Ya da en az onun kadar tehlikeli bir başkakötü ruhtan.
Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi varlıktır. Gorgon kardeşlerden tek ölümlü olandır. Bu yüzden insanların kahramanı Perseus tarafından öldürülebilmiştir. Perseus, Graeae'nin ona verdiği ayna ile Medusa'ya bakabilmiş ve böylece kafasını taşa dönüşmeden kesebilmiştir. Bazı kaynaklar ise Hermes'in (Merkür) ona verdiği orak ve Athena'nın verdiği ayna ya da kalkan ile onu öldürdüğünü söyler. Sağ taraftaki kanı zehirlidir sol tarafında panzehiri vardır. Kafasını kestikten sonra Medusa’nın boynundan denize sıçrayan iki damla kandan Chrisaor ve Pegasus doğmuştur. Bazı kaynaklarda kafası kesildiğinde Medusa'nın hamile olduğu yazar. İki çocuğun da babası "Deniz Tanrısı Poseidon"dur. Bir diğer kaynak ise Medusa'nın boynundan fışkıran her bir kan damlasının yılanlara dönüştüğünü söylemektedir.Perseus, Medusa'nın kafasını kestikten sonra onu, taşa çevirme laneti ile, bir süreliğine silah olarak kullanmıştır. Eve, annesinin bulunduğu adaya döndüğünde, annesinin kralla zorla evlendirilmeye çalışıldığını görür ve ona “Anne, gözlerini kapat." der. Medusa’nın kafasını havaya kaldırır. Onu gören herkes lanetten ötürü bir anda taşa dönüşür.Daha sonra ise Perseus Medusa'nın kafasını Athena'ya verir ve Athena da onu kalkanına yerleştirir. Başka bir kaynağa göre ise Perseus Medusa'nın kafasını Argos'taki pazar yerine gömmüştür.Aslında Medusa'nın kafasındaki yılanlar ise Athena'nın lanetidir. Medusa çok güzel bir kızdır ve altın sarısı saçları Poseidon'u cezbeder. Poseidon, Athena'nın bir tapınağında Medusa ile birlikte olur ve Athena buna karşılık Medusa'nın saçlarını yılanlara dönüştürür. Ve onu lanetler. Laneti ise ''Ona kim bakarsa taşa dönüşsün.'' şeklinde olur.
Rivayete göre Hızır, İlyas ve İskender (Zülkarneyn) ölümsüzlük suyunu bulmak üzere yola çıkarlar. Belli bir zaman sonra 3 ayrı yola giderek ölümsüzlük suyunu ayrı ayrı aramaya karar verirler. Fakat bir yerden sonra Hızır ve İlyas’ın yolları kesişir. Yolculuklarına birlikte devam ederler. Zulumat (karanlıklar) ülkesine ulaştıklarında bir çeşmenin başında durup yemek yemeye karar verirler. Yanlarında getirdikleri kurutulmuş balığı tam yemek üzere çantalarından çıkaracakken çeşmeden akan su balığa sıçrar. Balık, bir anda canlanıp suyun içine atlar. Böylece Hızır ve İlyas ölümsüzlük suyunu bulduklarını anlarlar. Bu suyu hemen içerler. O sırada bir melek gelir ve kıyamete kadar yaşayacaklarını ancak yaşadıkları sürece insanlara yardım edeceklerini bildirir. Böylece Hızır karadaki, İlyas ise denizdeki insanların yardımcısı olur. Denilir ki kim ne zaman darda kalsa Hızır veya İlyas’ın ruhu bir bedene girip darda kalana yardım eder. Anadolu, Orta Doğu ve Orta Asya’da her yıl yazın gelişi büyük bir neşeyle kutlanır. Ülkemizde 6 Mayıs’ta kutlanan bu gün başka ülkelerde farklı tarihlerde kutlansa da hepimiz için aynı anlamları ifade eder. Halk arasında bu güne, Hz. Hızır ve Hz. İlyas’ın adlarının birleşimiyle oluşan “Hıdırellez” adı verilir. Bu özel gün Hz. Hızır ve Hz. İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün kabul edilir. Aynı zamanda Hıdırellez, soğuk kış günlerinin geride bırakılması ve doğanın derin uykusundan uyanışı demektir. Fakat bilinmeyen bir mesele vardır. O da bu günün asıl anlam ve önemini oluşturduğu rivayet edilen hikayesidir.
Yukarıdaki hikaye aşağıdaki kitaptan alıntıdır. Daha fazlası için kitabı alabilirsiniz.
MİTOLOJİ VE ULUS''Bir ulusu ulus yapan nedir? Cevaplamama izin verin. Tabiki de mitoloji. Eğer tarihten veya ulusunuzdan mitolojiyi silerseniz geriye hiçbir şeyin kalmadığını görürsünüz.'' - Hakan KayaMitoloji, Yunancada ''Mithos'' söylenen ya da duyulan söz anlamında. Aynı zamanda da ''Geçmişte söylenenlerin tekrar edilmesi'' gibi anlamları bulunmakta. Türkçe karşılığı ise söylencebilimidir. Bir diğer adı ise ''Halap'' yani Masal sözcüğünden türemiştir.Yani genel olarak mitolojiye masal lakabını takıyoruz. Bence yaptığımız en büyük hata bu. Türkçede ilk anlamına bakalım ''söylencebilimi'' aslında burada mitolojinin ne kadar önemli olduğu hatta bir bilim olduğu kabul ediliyor. Bana göre mitoloji sadece bilim yani ilimdir. Bunu ne kadar kabul etmesekte mitolojinin hayatımızda önemi büyük. Özellikleri türk toplumunda yaşıyorsak bunu gözardı etmemek gerekir. Çünkü biz ve bizim gibiler genellikle mitolojiyi masal, uydurma, saçma şeyler olarak görüyoruz. Yalan yok okumaya başlamadan önce bende öyle düşünüyordum. Hatta hocalarım bile öyle düşünüyordu. Ama daha sonra elime bir kitap aldım ve okumaya başladım. Beni mitolojinin derinliklerine götürdü ve işte o an mitolojinin bir masal değil bir inanç olduğunu öğrendim. Nasıl mı? Şimdi kendinizi o zamanlarda ki insanların yerine koyun. Yunan mitolojisini ele alalım. Bir denizcisiniz. Okyanusa açılıyorsunuz ve geminiz bir anda su almaya başlıyor, ne yaparsınız? Cevabı basit, tutunacak bir dal ararsınız. Ve bunu sağlamanın en kolay yolu dua etmektir. Aslında yunan mitolojisinin bize anlatmak istediği net bir cevap var. Zeus gökyüzünü, Hades ateşi ve Poseidon denizleri temsil ediyor. Yani burada vermek istedikleri cevap şu şekilde; ''Biz evreniz. Evrenin her köşesinde biz varız. Bizi önemli kılanda bu. Asla eskimeyeceğiz çünkü biz var olanlarız.'' Denizci hikayesine devam edelim. O denizci işte o anda dua etmeye başlar. ''Denizlerin tanrısı. Lütfen lütfen beni bu dalgalardan koru.'' işte o an tanrı kavramının ne olduğunu anlar ve şans eseri oradan kurtulur. Ve bunu arkadaşlarına anlatır, kulaktan kulağa bu olay yayılır ve bir inanç ortaya çıkar. Artık denizciler başlarına kötü bir şey geldiğinde tanrıya dua edeceklerdir. Ama bir şey eksik, o da tanrının ismi. O yüzden gökyüzünü inceler, evreni inceler ve kesin bir cevap ararlar. Bulduklarında ise iş bitmiştir. Peki ya mitolojinin dünya dinleri arasında neden yeri yok? Yani neden Hristiyanlık, İslam, Yahudilik, Budizm, Maniheizm gibi net bir ismi yok. Siz hiç duydunuz mu ben yunan mitlerine inanıyorum. Ben Zeus'a iman ediyorum ona inanıyorum. Duyamazsınız çünkü artık insanoğlu onları masal olarak görüyor ve işte en büyük hatalarını yapıyorlar. Eğer tarihimiz ve tarihler mitolojiyi korusalardı yani ona değer verselerdi şuanda Zeus'un ismi iç çamaşırı markası olmazdı. Ama maalesef durum bu. İnsanoğlu değer veremedi ve vermemeye devam ediyor. Eğer böyle giderse binlerce yıl sonra dünya dinleride bu olaydan nasibini alacak. Yani yakında ''İsa iç çamaşırı, bunu giydiğiniz zaman suda yürüyor gibi hissedeceksiniz.'' gibi bir reklam görürseniz kesinlikle şaşırmayın.Yani burada uluslara yani bizlere önemli bir görev düşüyor. Lütfen dininize sahip çıkın. Onu eskitmeyin ve bulduğunuz her fırsatta onu savunun. Ve en önemlisi diğer dinlere saygı duyun. Bu bir hristiyanda olabilir bir şamanizm inancına sahip olan biri de. Türk mitolojisi. Şuanda önemini sürdürmeye devam ediyor çünkü orta asya türkleri buna sahip çıktı. Eğer araştırırsanız ve belgeseler izliyorsanız bir çok şamanizm inancına sahip insanları görebilirsiniz. Yani türklerin canlı mitolojik olguları vardır. Ama maalesef dünya mitolojileri bu özelliğini kaybetmiştir. Hiç denmeyecek kadar şuanda ''Yunan mitlerine'' inanan kişi sayısı oldukça azdır. Hatta şu anda şamanizm inancında oldukça yüksek bir artış olduğunu görebilirsiniz. Şunu net olarak söyleyebilirim ki felsefe,tarih,sosyoloji veya tüm bilimler mitolojiden çıkmaktadır ve ana kaynağı mitlerdir. Mitlerin en önemli özelliği inanca bağlı olmasıdır yani onu temsil etmesidir.Ve Türk mitolojisinin en büyük şansızlığı şuanda hiçbir lisede müfredat olarak bu derslerin işlenmemesidir. O yüzden dünya mitleri arasında yerimizi alamıyoruz. Ne zaman bu hatamızın farkına varır ve mitolojiyi ders olarak işlersek işte o zaman toplum olarak iyi bir yola gireriz.Son olarak eski bilgelerin bir sözü var; ''Bütün bilimlerin anası Tarih, onunda asıl kaynağı Mitolojidir.'Yazımı Türk Mitolojisi'nin önemli temsilcisi kitapları ile bizi aydınlatan Necati Gültepe'nin biz sözü ile bitirmek istiyorum.''Türk Mitolojisi gibi muazzam bir hazineden yani toplumsal alt şuurdan yoksun olduğumuzdan millet olarak sosyal ve siyasal problemlerle baş edemez durumdayız.'' - Necati Gültepe