Adrian " Eddie " Lombardi
Hikayede yazan hiçbir şey guest gerçekleşen değil, hepsi sunucu içinde yaşanmış rollerden ibaret üç yıllık bir serüvendir.
Kasvetli Kış
Uzun yıllar önce Newark'tan kalkan bir uçakla Vice City şehrine iniş yaptım, o zamanlar daha çok gençtim.. bilmiyorum, top oynayabilecek kadar dinç hissediyordum. Şehir bana karşı çok ilgi çekici gelmişti fakat dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da para olmadan hiçbir bok beceremeyeceğimi anlamıştım, çalışacak bir işe ihtiyacım vardı. Ne yapacağıma karar veremiyorken sokaklarda dolanıyor, etrafta boş boş dolanıyordum. Taa ki o yüce bayrağı kafamı kaldırıp görene kadar, Little Italy. Sokağı gördüğümde içime bir umut ışığı sinmişti, o zamanlar sokak çok farklıydı, dar bir yerdi. Her yerinde araba vardı, arabaların oluşturduğu duvarlarla kaplı bir sokak düşünün, tıpkı öyle görünüyordu uzaktan. Işıkların ve müzik seslerinin patladığı bir yer gördüm, beni içine doğru çeken bir yer. Oraya yaklaştıkça mavi, beyaz, kırmızı ve yeşil renklerin arasında parıldayan bir isim gördüm. Ravenite. Kapısı açıktı ve içeriden yüksek sesli kahkahalar geliyordu, içeriye doğru yaklaştım ve kapıya sürtünmeden giriş yaptım. Etrafıma baktığımda hiç kimseyi tanımadığımı fark ettim, çekingen bir gençtim. Deske gidip paramın yettiği tek şeyi, suyu aldıktan sonra bir köşeye çekildim ve insanların nasıl vakit geçirdiğini, nelerden hoşlandığını gözlemledim. Bunları gözlemlerken gözlerimden kaçmayan bir şey vardı, karanlıkların içinde partiyle bağlantısı bile olmayan, sadece ismiyle seslenenlerle muhattap olan birisi, o adamın gözlerini yakalamak imkansızdı ve karanlığın içinde kaybolduğu zaman ortamı en az kendisi kadar kaskatı kesiyordu. Bazılarının seslenmesi sayesinde onun adının Luciano Fontana olduğunu öğrendim, eh tabii ki o zamanlar sadece Lucky olarak biliyordum. İlk günümde kendimi Little Italy büyüsüne kaptırmış gibi hissediyordum fakat olacakların hiçbirinin hesabını yapamayıp sadece insanlarla biraz sosyalleşmeye çalışıyordum. Tabii ki ilk zamanlarımda çok zor oldu ve kimseyle iletişim kuramadım.
Açılan Kapıların Ardından Birinci Hafta
Nihayet sokakta bir hafta geçirmiştim, bazı insanlarla gerçekten iyi anlaşmaya başlamıştım, o karanlık adamla hala bir kere bile konuşamamıştım fakat mekandaki tüm yetki ondaydı, para kazanmaya başlamak için bana en uygun gelen yerin burası olduğunun farkındayım. Bir gün elimde gitar kılıfımla içeri girdim, gitar çalma fikri aklımda yoktu fakat sokakta gitar çalarak gezerken aklıma bu fikir gelmiyor değildi, kapıdan içeriye girmemle beraber karanlıkların içindeki Lucky gözlerini benim üzerime dikti, ondan korkmuştum, yalan yok. Kafasını bir an bile kaldırmayan adam gözlerini bana ve gitarıma dikmişti ve o an dayak yiyeceğimden emindim, yavaş yavaş deske ilerledim ve kendime bir Beck's sipariş ettim, biramdan ikinci yudumumu alacakken ensemde soğuk bir nefes belirdi, arkamı ağır ağır döndüğümde Fontana'nın yanıma kadar geldiğini ve kovulacağımı fark ettim. Fakat.. fakat benim gözlerimin içine bakıp bana gitar çalıp, çalmak istemediğimi sordu. Afalladım, çalmak ve para kazanmak istiyordum. Titrek bir sesle onun teklifini kabul ettim ve birden bire değişti, bana alta kadar eşlik etti ve gitarımı amfiye bağladım, o gece güzel bir performansla beraber reklamlara kendi ismimi duyurmaya başlayıp mekanın dolmasını sağlamıştım, gece sonu bana bir ay yetecek kadar para kazandığımda gözlerim faltaşı gibi açılmıştı, anlam veremiyordum fakat sıcak para bana tatlı gelmişti, para kazanacak bir yer elde etmiştim ve bundan sonra her akşam Ravenite'da gitar çalarak geçimimi sağlayabilecektim.
Ravenite'da İlk Kan
Haftalar haftaları kovaladı, çok sağlam para kazanırken şehirde kendi ismimi duyuruyordum, bu kadar kolay bir iş bulacağımı hiç düşünmüyordum, işimin hiçbir zorluğu yoktu ve Ravenite adındaki barda resmen hayatımı kazanıyordum, bir gece vakti amfiden gitarımı kurtarıp dışarıya çıkacakken Lucky arkamdan bağırıp bir içki ısmarlayacağını söyledi, onunla artık çok iyi geçiniyordum ve teklifini hiç tereddüt etmeden kabul ettim, onun yanına gittim ve bir şeyler içtik, yanımızda o zamanların gözde doktoru Alyssa Creswell ve Santo Manfrin'in şu anki hamile eşi Nova Rosenberg vardı, laflıyorlardı. Biramı bitirdikten sonra Luciano Fontana ile vedalaştım, gitmem gerekiyordu, saat epey bi' geç olmuştu, kapıdan çıkacağım esnada içeriye peçeli bir adam girdi, ondan nedensiz bir şekilde şüphelenmiştim, kapıdan çıkar gibi yapıp bir kolonun arkasına saklandım ve içeriyi gözetlerken o adamın telefonunu çıkarttığını gördüm, daha dikkatli baktığımda o adamın Ravenite'ın incisi olarak saydığımız iki kadınının fotoğraflarını çekiyordu, afalladım. Lucky'e haber verecek vaktim yoktu, bu işi kendi kendime yapmam gerektiğine karar verdim ve bir anlık duraksadım, elimdeki gitarı yere bırakarak ona doğru bağırdım;"Hey, siktiğimin çocuğu? Orada ne bok yediğini sanıyorsun?" söylemimle beraber telefonunu cebine sıkıştırarak koşmaya başladı, mekandaki dört kişinin odağı bir anda ben olmuştum, fotoğraflarının çekildiklerinden haberleri yoktu, Lucky bir şeyler olduğunu anladı fakat yetişemedi, adamın peşinden dışarıya doğru fırladım, ufak bir minibüsüm vardı, içinde uyuyordum. Adamın beyaz bir motoru vardı, hızlıca kaçmaya çalışırken onun peşine takıldım, onu Vice Sahiline kadar kovaladım ve deniz fenerinde kıstırarak arabayla çarptım,
onu yere düşürdükten sonra suratına on beş kadar yumruk atarak bayılmasını sağladım. Adamı elime geçirmiştim fakat polise veremezdim, içimden bir ses onu çok sert pataklamam gerektiğini söylemişti ve bunu yaptım. Aklıma bir şeyler gelmiyordu ve bir süre düşündükten sonra ilk geleni yaptım. Las Colinas'ta terk edilmiş bir striptiz kulübüne giderek adamı içeri soktum, dans direğine yaslayarak Lucky'i telefonla arayıp buraya gelmesini söyledim, tacizciyi kendim yakalamıştım, hiçbir şekilde kimseden yardım almadan, garip bir şekilde bunu hiç sorgulamıyordum, suç işlemiştim fakat bunu yadırgamıyordum..
galiba artık onlardan biriydim. Fontana'yı çağırdıktan sonra olayın özetini geçtim, adamı direğe bağlı bir şekilde dans ettirirken onun telefonundan çektiği taciz fotoğraflarını Lucky'e gösterdim ve benim sırtımı sıvazlayıp adamın alnını dağıttı, tek bir mermi. Bu benim kanımı donduran bir olaydı fakat o gece bana bir şeyler olmuştu ve resmen suç makinesi gibi hissediyordum, nereden bilebilirdim ki daha sonradan bu olan şeyler yanında kek kalacağını?Kendimi Sorgulamıyorum
Bu olan olayların boyutunun farkındaydım fakat kendimi çoktan bu şehrin koca sokağındaki atmosfere kaptırmıştım, tescilli olarak bir suç işlemiştim fakat bunu bir iyilik olarak yapmıştım. Kafamda bir sürü soru işareti vardı, hiçbirine cevap bulamıyordum, tıpkı küçükken, büyük bir pazarda annesini kaybeden tatlı minik kız gibi. Bir süre sonra kendimi sorgulamayı bıraktım ve her şeyi gelişine akıtmaya karar verdim, suçları birkaç kere daha tekrarladım fakat hepsinde tek amacım iyilik yapmaktı, sadece para kazandığım ve bana sahip çıkan Little Italy'i layık bir şekilde korumak istiyordum, bu yolda ne yaparsam yapayım bana hiçbir şekilde kötülük olmayacağına inanıyordum, Yüce İsa'ya şükürler olsun ki hala öyle düşünüyorum. Birkaç ufak çaplı suça karıştırdıktan sonra paranın gitar çalmaktan daha kolay kazanılacağını keşfettim, yaşım daha gençti ve bir sürü şey yapabiliyordum, hemen hemen her şeyi tek bir çıkışımla başarabilecek yaştaydım, çeviktim. Bir sürü kapkaç olayına karıştım, kız arkadaşları edindim ve inanır mısın? Bir çok kızı becerdim, bu yüzden Lucky bana hep kızardı fakat her seferinde kendisini dört tane kadınla aynı anda yatmasıyla överdi. Hahah! Zaman ilerledikçe gitar çalmayı bıraktım, yavaş yavaş Ravenite'ın bir parçası olmaya başlıyordum, Lucky'e işletmede yardım ediyor, zaman buldukça müdür konumunda olan diğer kısa etekli, kırmızı seksi topukluları olan Piera Arcuri'i kesiyordum, evet.. çok ateşli bir hatundu fakat ona sulanırsam neler olacağının farkında olduğumdan sesimi çıkartmıyordum. Zaman geçtikçe kendimi onlara daha da kabullendirerek işletmede söz hakkı almak istedim, bu başarılı gidiyordu, başarılı bir çalışan, belki müdür? Bunlardan birisi olarak kendimi pis işlerden çekebilir, kendi çapımda kendimi aklayabilirdim.
Issız Çöl
Olaylar birbirini kovalarken birkaç yıl geçtikten sonra hala bağlı olduğum sokakta kalıyordum, orası benim evim, yuvam belki de kalem olmuştu. Birçok isim tanımış, bir çok hikaye duymuş fakat bunları sokak efsanesi olarak kendi kafamda kurmaya başlamıştım. Günlerden birinde Little Italy'de edindiğim evime yürürken bir kadının çığlıklarını duydum, Ravenite'ın önünden geliyordu, kendime edindiğim, evimde muhafaza ettiğim ufak bir kötü gün tüfeğim dururdu hep, artık hayatın zorluklarını fark etmiştim. Kadının yanına koştum, neler olup bittiğini sordum ve bana gasp edildiğini söyledi, uzun süredir olmayan bir şey tekrar olmuştu, Little Italy'de bir hırsızlık olayı gerçekleşmişti, tam da sokağın ortasında. Orası benim evimdi ve evimden birinin bir şeyi çalındığı için yine deliye dönmüştüm, çevremde ki kimseye zarar gelmemesini istiyordum. Kıza göstermeden tüfeğimi alarak arabaya koydum, sonrasında onu da arabaya bindirdim, kendi çalınan arabasının GPS'ini açmasını söyledim ve kaçan arabayı takip etmeye başladık, arabanın sinyali Las Venturas tarafına doğru kayıyordu, iyi de.. bir yarış arabası neden çölde kumlu yolları tercih etsin ki? Buna aldırış etmedim,
kaçmaya çalıştıklarını düşündüm.. ama kimden? Ben onlara fazlasıyla uzaktım. Bir süre sonra onları görüş menzilime aldım, kıza göstere göstere arabadan tüfeğimi aldım ve indim, kız korkuyordu ve panikledi. Ona sesini çıkartmamasını ve olayı halledeceğimi söyledim, tüfeğimle beraber oraya doğru ağır ağır yürürken gözlerime inanamayacak bir şey yaşadım, adamların hepsi dizlerinin üzerine çöktürülmüş, kafalarına bir AK47 tüfeği, bir Glock dayanıyordu, panik olsam bile buradan sonra geri dönemezdim, elimdeki tüfeğin namlusunu indirerek takım elbisemi düzelttim, olay yerine girdiğimde nefesim kesilecek seviyeye çıktım. Gördüğüm iki isim sokak efsanelerinin hemen hemen hepsinde olan fakat yaşadığımız günlerde, 2021'de savaş içerisinde olan baba-oğul ilişkisinden farksız iki adam vardı. Onlar benim gözümde neredeyse en büyüklerdi. Donald Bagarella ve Santo Manfrin. Onlarla karşılaştığım için öleceğimi bile düşündüm, belki onları bu şekilde görmem bile beni öldürmeleri için geçerli bir sebepti. O gece kalbim götümde atarak oradaki tüm hırsızların ölümünü izledim, sıra bana gelmişti. Donald Bagarella bana bakarak onu takip etmemi söyledi, arabadaki kızın kim olduğunu sordu ve ona çalıntı aracın sahibi olduğunu söyledim. Tekrar bana doğru fısıldadı;"Kızı sokağa götür, tüm bu olanları unutmasını sağla ve ona sokaktan bir ev ayarla, artık bizim misafirimiz." Bu cümleden sonra ölmeyeceğime inanmıştım, şehire doğru yola çıkmıştık, Santo ve Uncle Donnie ile Little Italy'de buluşacaktık, kıza bir ev ayarladım ve sokağa tekrar geri indim. Donald Bagarella'nın yanına doğru ilerlediğimde Santo'ya bir işaret yaptı, Santo araçtan bir tomar para çıkartarak benim göğüsüme bastırıp çekti, Donald Bagarella bana doğru şu sözcükleri söyledi;"
Küçük Italya büyüsü. Aramıza hoş geldin evlat, adalet arama tarzını sevdim, sende bir ışık görüyorum. " O günden sonra istemsizce kendime çeki düzen vermiştim, Jackie Valachi'nin bağlantılarıyla beraber çalışmaya başlamıştım ve o günden sonra her şey benim için daha farklı bir hal almaya başlayacaktı.
** çok uzun olduğu için buraya kadar olan partını yazdım, boş bir vaktimde tekrar doldurarak yazmaya başlayacağım geri kalan senaryoları **