Konu: 👩‍⚕️The Pretty Doktor Chelsea Hemingway👩‍⚕️ [15 Chapter ve Roman Tadındadır.]  (Okunma sayısı 409 defa)

0 Üye0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

#0 - 21.11.2019 16:13

Step - II
     Yine o oda. Her yer de raflar bulunan ve raflar da ismini cismini bilmediğim düzenilerce kitap bulunan o oda, Profesör Carter, uzun ve kıvrımlı yapısı deri olan soğuk koltuk. Yine terapideydim işte. Tezlerine ve bulgularına göre sanırım şizofren mişim. Boşversene, çocukluğumdan beri bu saçmalığı bana söyleyip duruyorlar zaten. Pekala, önceden çocuk olduğum hakkında savunma yapabilirdim artıkf akat ne yazık ki yaşım 14'e geldi. Kendime daha çocuk diyemem heralde? Göğüslerim falan çıkmaya başlamıştı, iğrenç bir dönemdi. Her neyse konumuza dönelim. Profesörün sanki üstüne boya kovası attığı resimlere tekrar bakıyordum ve anlam vermeye çalışıyordum. Çalışıyordum ama resimlerin neye benzediğine değil neden her gün bu lanet terapiye geldiğimi. Neden lanet olası resim defterim, kalemim ile beni yalnız bırakmadıklarını düşünüyordum. Profesör Carter ile 6 yaşımdan beri görüşüyordum. Babamdan daha çok o adamın yüzünü görüyordum. Yıllar geçmesine rağmen şizofren olmadığımı kabul etmiyordu. En azından haftada bir iki kez resim çizmeme izin veriyordu. Bu izin verilen vakitler de çocukluğuma dönüyordum sanki. O yaprağa kalemi her bastırışım da yüzüme melek dokunuyordu sanki. Kalbimi ufak bir kıvılcım değip bütün bedenime mutluluk salgılamasına sebebiyet veriyordu. Bu yüzden nefret de etsem buraya gelmeyi kısmen seviyordum. Yani şey, birazcık. Çok uzun sürmeden senelerdir süren çalışmasını tamamladı ve hastalığımın şizofrenlik yerine asosyallik olduğunu çözdü. Oysaki asosyalliğin hiç bir belirtisi görülmüyordu bende. Çünkü akranlarım ile vakit geçirir, onlarla gezer, evime davet eder, barbie bebeklerimiz ile oynardık. Fakat bir eksiklik vardı. Ben bunları eğlenmektense normal bir kız gibi görünmeye çalıştığım için yapıyordum...


Step - III
     Profesör Carter beni birisi ile tanıştırmıştı. İsmi Bella'ydı. Ufak Fransız kız. Seneler boyu sırt sırta vereceğimiz kız. Oysa şimdilik sadece kapının önünde oturup şekerleme atıştırıp sohbet ediyorduk. Bana her zaman hayattan beklentimi soruyordu. İstisnasız bu gerçekleşiyordu. O gün içerisin de yüz yüze olamasak bile sosyal hesaplardan ulaşarak yine de o soruyu bana soruyordu ve bende her zamanki cevabımı veriyordum. "Bilmiyorum." Onu seviyordum. Çünkü her zaman yanımdaydı, kollarını çizmeme izin veriyordu. Bundan hoşlanıyordu aslında, nedendir bilmiyorum tuhaf birisi birazcık. Ailelerimiz benim hastalığım yüzünden daha biz tanışmadan beraber yemek yemiş ve birbirlerini tanımışlardı. Bu yüzden ben onun için, o da benim için sınırsız izin biletiydi. Her zaman "Bella ile çıkıyorum." dediğim de karşım da kızaran bir yüz yerine hoşgörülü bir yüz sergileyen babam izin veriyordu. Böyle olması hoşuma gidiyordu çünkü geceleri dışarıya çıkabiliyordum. Her ne kadar ufak mahallemizden ayrılamasam da geceleri dışarıda olmak bana huzur veriyordu. Bütün insanlar evinde oturup küçük lambalarının altında yaşarken biz dışarıda yıldızları seyredebiliyorduk. Ben bundan daha fazlasını istemiyordum aslında. Bana yetiyordu yani, bilirsiniz. 14 yaşındaki bir kız ne isteyebilirki hayattan? Ama Bella öyle değildi. Sürekli bizden büyük kızlara özenip onlar gibi olmak istiyordu. Bu hevesi onu makyaj yapmaya, güzel renkli açık, dekolteli elbiseler giymeye zorlamıştı. Ne kadar beni de bu oyunlarına dahil etmeye çalışsa da, ben kendime dikkat ediyordum. 3 sene sonra bir erkek arkadaş bile edinmişti. Düşünsenize erkek arkadaş. Saçları kısa, genellikle spor giyinen, sürekli küfür edip kendini bir şey sanan bir varlık ve biricik Bella'm. O çok değişmişti. Oldukça güzel bir kız olmuştu. Ben ise... Boşverin.


Step - IV
     Şu küçük kızlara bak, büyümüşler de üniversiteye gitmişler. Gerçekten heycanlıydım. Artık çizdiğim resimlerdeki kızlar gibi uzun boylu, bakımlı bir bayandım. Bakın altını çiziyorum, kız değil bayanım. Zaman gerçekten de hızlı geçmişti. Bella, ah Bella. Zamanın da derslerine odaklanmadığı için istediği bölüm yerine saçma bir bölüm okumak zorunda kalmıştı. Olsun yine de aynı üniversite de okuyorduk. Tanrı onun yaptıkları ile üniversite bölümünü değiştirerek cezalandırmıştı. Eh, en azından benden ayırmadı. Bu da bir şey. Derslerim de oldukça başarılıydım. Bu cümleyi tekrar okuyun, inandınız mı? Tabii ki hayır berbat bir öğrenciydim. Dersler de sürekli resim çizerdim. Öğretmenlerim bu yüzden beni fazla sevmez, ilgilenmezdi. Onlar da biliyor çorak bir toprağa ekim yapılmayacağını. Bella bu yüzden bana fazla kızardı. Evet gerçekten fazla kızardı. Benimle konuşmaz, görmezden gelirdi. Öz ailem bunu yaptığın da üzülürdüm ama Bella yapınca ağlayasım, sağı solu dağıtasım geliyordu ve bu onu benden daha iyi bildiği için her zaman kullanırdı. Sömestır tatilleri tehlikeli zamanlardı. Çoğu arkadaş diye tabir ettiğim varlık eğlenceler düzenleyip bütün gün, gece, hafta boyunca eğlenip seks yaparlardı. Ne yazıkki bunların için de Bella'da bulunuyordu. Ne kadar acı değil mi? Tamam alıcı gözüyle bakıldığında güzel bir kız ama insanlar onun bu güzelliğine değil, seksi dolgun memeleri ve uzun pürüssüz bacakları için birlikte oluyordu. Tabii, işi bitince de fırlatıp atıyordu ve bu şeyi Bella görmüyordu. Söylediğim gibi, ne kadar da acı. Bir gün odam da güzelce yatağımda uzanırken ağzıma bastırılan bir mendil ile uyandım. Oldukça fazla çığlık atmış olabilirim. O an bütün herşeyin sona erdiğini sanmıştım. Kalp atışım sanki bir inşaat fabrikası gibi gürültülü bir ton da çarpıyordu. Karanlıktan yüzünü gizleyen şeyi göremiyordum, sadece ağzımda bir mendil vardı. Ne yazıkki alkolün akciğerlerim ile tepkimeye girmesi ile birlikte uykuya daldım. Gözümü tekrar açtığım da saçma bir odadaydım. Müzik sesleri geliyordu. Saniyeler geçtikçe sanki uzaktan bana doğru yaklaşan bir müzik sesi. Olan biteni anlamam için etrafıma baktığım da kimse yoktu. Komidinin üzerinde bira şişeleri bulunuyordu. Yoksa bir sarhoşun saldırına uğrayıp tecavüz mü edilmiştim? Bu olabilir miydi? Bella! Seni lanet sürtük ne halt yiyorsun karşımda. Bunun bir kaçırma olduğunu bana söylediğinde o lanet kafasını vücudundan kopartıp basketbol oynamak istiyordum. Evet, içimde binlerce fırtına kopuyordu ama icraat da bir şey yoktu. Bana yaklaştı, yatağın başına oturdu ve narin başımı alıp kucağına koydu. Saçlarımı mı okşuyordu o? Sen aşağılık bir serserisin Bella.


Step - V
     Partideyim. Hayır yanlış anlamayın, gerçekten partideyim. En sevdiğim arkadaşım, kankam, kardeşim, ömrüm, bir tanem beni kaçırıp partiye getirmişti. Sürtük. O da biliyordu kendi rızamla gelmiyeceğimi. Her neyse anın tadını çıkarmak lazım öyle değil mi? Kendimi ne kadar cesaretlendirsem de odadan çıkamıyordum. Çünkü biricik Bella'mız beni soymuş ve üzerime göğüs dekolteli, kırmızı kısa bir elbise giydirmiş, kendi ağır parfümünden sıkmıştı. Harika değil mi? Bir ara beni makyaj yapmaya zorladı, bilincim açık olduğu için karşı koydum ve buna direnemedi tabiki. Yine o masum bakış. Evet, evet bu onun gizli silahı. Beni dövse yaptıramıyacağı şeyleri başını sağ omzuna yatırıp gözlerini büyüterek yapıyordu. Sizce de çok acımasız değil mi? Kabul etmiştim. Onun için, onun yüzü asılmasın diye kabul etmiştim. Odadan çıkıp kapıyı kapattığımız da çıkan ses çok ürkütücüydü. Oluyordu işte, bende diğer kızlar gibi partiye katılıyordum. Kim bilir sarhoş olup birinin üzerine atlarım belki? Hadi ama. Ben Bella değilim. Ortam şıktı, gerçekten güzeldi. Işıklar olsun, partideki insanların giyimi, enerjisi çok güzeldi. Tabii kokusu değil. Leş gibi bira kokusu her yere dağılmıştı. Bir tarafta sağda solda kusan insanlar, diğer tarafta öpüşüp elleşen insanlar, diğer tarafta kendinde olmayıp saçma sapan dansını sergileyen insanlar. Cehennem gibiydi. Biz ise elit kısımdık galiba. Kendi koltuğumuz ve biralarımız vardı. Diğerlerinden bağımsız hareket ediyorduk sanki. Benim de elime tutturdular bir tane. Tanrı'm gerçekten iğrenç kokuyordu. O kadar iğrençtiki... İğrençti işte. Sonra onu fark ettim. Karşımdaki koltukta beni izliyordu. Bakışları biraz şeydi, ne denir ona. Zarif ve saf. Benim göğüslerimi veya bedenimi izlemektense yüzümü tercih etmişti. Bunu gözlerindeki açıdan fark etmiştim. Sanırım o da benim gibi arkadaş kurbanıydı. Oldukça çekingen duruyordu. Bende onun yüzünü incelemeye başlamıştım. Boşluğum bu olacak ki Bella bir bardak birayı yüzüme doğru attı. Yakın mesafe, sol taraf. Güzel bir kulak çınlaması ardından kulakta yanma, yüzündeki nem ve o iğrenç bira kokusu. Hadi ama Bella! Hayatımda ilk defa bir duyguyu yaşıyorum içine ettin... Ne kadar yüzüm kızarıp girecek delik arasam da bana bakıp gülmesini sevmiştim. Bilmiyorum biraz tuhaftı o an yaşadığım duygu. Hem koşarak oradan uzaklaşmayı, hem de Bella'nın bir daha aynı hareketi tekrarlaması için dua ediyordum. O da ne? Yoksa ben birinden mi hoşlanmaya başlamıştım?


Step - VI
     Brian,Tıp bölümü öğrencisi ve değişim programı mensubu. Bu ne demek biliyor musunuz? Gidicek. Öyle de böyle de gidicek. Acıklı hikayelerdeki adam gibi, filmlerdeki adam gibi. Bir gün gidecek. En azından Bella'nın öğrendikleri bu. Nasıl mı yaptı? Brian'ın arkadaşlarını sıkıştırarak. İlk görüşümün ardından 12 gün geçti. Sanırım gün geçtikçe gözüme daha dolgun hale geliyor. Tabiki bu sadece benim düşüncem. Onu bilemiyorum. Kim partide yüzüne bira fırlatılan bir kıza ilgi duymaya başlarki? Belki filmlerde veya kitaplarda. Ama burada değil. Bu yüzden ne kadar kendimi geri çekmeye çalışsam da bir varlık, güç, adını siz koyun, beni ona itiyordu. Bella ile bu durumu paylaşmak istiyordum ama delice bir şey yapar diye korkuyordum. Çünkü bu Bella, sağı solu belli olmaz o serserinin. Yurttan dışarıya çıktım, okulun bahçesinde bir süre dolaştım. En sevdiğim müzik çalıyordu MP3'üm de. AWAY - Honest to God. Gerçekten beni benden alan bir parça. Bütün bu Dünya'dan beni alıp göklere yükselten şarkı. Beni kanatlandıran şarkı. O da ne? Pearce gitar mı çalıyor? Bu olabilir mi? Sanırım Dünya'ya tekrar dönmem gerekiyor. Çünkü gerçekten önemli şeyler dönüyor burada. MP3'ümü kapatıp cebime sıkıştırdım. Uzaktan Brian'ı izledim. Şarkı söylerken gözlerini kapatıyordu. Sanırım o da benim gibi tutkunuydu notaların. Tek fark ben eser oluşturamıyordum, ama o yapıyordu. Beni fark edince gitar çalmayı bıraktı. Bir süre göz göze bakışsakta beynim kalbimin yarattığı uyuşturucu etkisini yitirip beni uyandırdı. Bir an yüzüme soğuk su atılmış gibi irkildim. Bunu fark edicek olsaki her zaman ki gülüşünü yüzüne taktı. Dudaklarını nasıl öyle büküp ucuyla gülümseyebiliyordu? Gerçekten bir yetenekti. Ne diyorum ben. Adamın karşısında mal mal duruyordum yahu. Toparladım ve koşar adımlarla yurttaki odama geri döndüm. Yatağa yavaşça uzandım, yorganı kafama çekip MP3'ümü tekrar açtım. Bana neler oluyordu?


Step - VII
     Yine bir parti var. Bella yine beni zorluyor. Şaşırdım mı? Tabiki hayır. Bunu kabul edemezdim, partiler tuhaf yerler. İnsanlar içip seks yapmaktan başka bir bok bilmiyordu. Bu çok saçma ve iğrençti. Ne? Brian'da mı orada olacak. Çabuk hazırlanalım Bella. Söylediklerimi unutun. Partiler güzel yerlerdir, belli bir seviyeye kadar tabii. Oradaydı işte. Kirli sakalı da güzelmiş, hııı. Asaletini bozmuyordu yine. Şapşal şey. Sadece durup insanların halini gözlemliyordu. Tabi ara sıra kusanları görünce yüzünü ekşitiyor, öpüşenleri de görünce bakışlarını kaçırıyordu. Çok asil. Onunla konuşmalıydım, evet bunu yapmalıydım. Ama nasıl? Arkamı dönüp çevremde kullanbileceğim her hangi bir faktör aradım. Bir yazı, defter. Her hangi bir cisim işte. Tam o sırada masanın üzerinde duran bira bardağını az kalsın düşürüyordum ama mükemmel reflekslerim sayesinde tutmuştum. Aferin sana Brian, mükemmelsin. O sırada onun sesini duydum. Sahibinin sesini duyan ruh gibi sadece ona doğru döndüm. İlk önce elime, sonrasın da yüzüme baktı. Yanlış bir şeyler mi vardı? Tabi ya! Elimde bira bardağı var! Brian: İçkili misin sen yoksa? Chelsea:Ta-Tabiki hayır, ben içmem. Brian: Güzel, en azından kendinde olan bir kız var burada. Chelsea:E-Evet, ehehehe. Gerçekten mi? ./. Böyle mi güldün sen Brian, gerçekten böylemi güldüm? Tanrı'm iğrenç bir kızım. Öğhk. Elimdeki bardağı aldı ve yudumlamaya başladı. Ne kadar ağzındaki bira kokusu yüzüme vursa da hoş bir duygu ile dolup taşıyordum. Sonra ayak uçlarımın uyuştuğunu fark ettim. Evet bu oluyordu, şaka değil. Sonra ne mi oldu? Bella. Evet, Bella. Sürtük aramıza girip kızın birasını neden çalıyorsun diye yakışıklıma bağırdı ve elindeki birayı kaptığı gibi bana uzattı. Çocukta ne yapsın, yanlış bir şey mi yaptım ben diye iç savaş vermeye başladı. Kaşlarımı çatarak Bella'ya şöyle bir baktım. Kızdığımı anlamış olmalıki durumu iyiye götürmek için bir şeyler yapmaya başladı. O da ne mi? İkimizi de bardaklar boyu içirmek... Bir süre sonra, evet hatırlamıyorum orayı kızmayın. Tek hatırladığım şey Ay'ın ışıltısını duvarlara armağan ettiği bir oda da yatıyorum. Ayak ucumda Brian'ın yüzünü hatırlar gibiyim. Sonrası mı? Bunu bende bilmiyorum... Tek bildiğim şey sabah kalktığım da çıplak olmam ve başımın o mükemmel ağrısı, hepsi bu.


Step - VIII
     İmdat! Tanrı'm. Bu nasıl bir şeydi böyle? Gerçekten olabilir miydi bu? İhtimal bile vermediğim şey olabilir miydi? Neredeyim ben? Ah, Brian. Sen miydin? Ne yapıyorsun. Dur, yaklaşma bana! Arğh! Demek bana el kaldırıyorsun, sana acımayacağım BRAIN !!! Sonra uyandım işte. Ne oldumu? Hiç. Sadece hayatımın da değer verdiğim tek adamla rüyamda boğuştum. O bana vurdu ben ona. Ortada bir sebep yokken, hiç bir şey konuşmadan. Sadece kavga ettik. Bunun bir rüya olduğunun bilincindeyim ama neden her yerim ağrıyor? Bu da nesi böyle? Halen şokundayım galiba. Brian ve ben, kavga. Uzak 3 kelime ve asla bir araya gelmemeli. Asla! Hayatıma dönelim şimdi. Mezuniyetimin son senesi. Heyecan verici açıkcası, sonuçta mezun oluyorum. Brian ise benden daha heyecanlı bir durum da. Ben onun kadar yapamıyorum. Sonuçta o dört senelik okuyor, ben ise iki sene. Tabiki ona sahip çıkacağım, asla elimden kaybetmemeye çalışacağım. Yine de bu onu başkasının nehrine kapılmayacağı anlamına gelmiyor. Ürkütücü. Gerçekten ürkütücü. Bütün bunları boşverip onunla eğlenmeye karar verdim. Oda arkadaşım Bella, ailesini karşılamak için gitmişti. Bu demek oluyor ki sabahtan akşam belli bir süreye kadar oda bana kalmıştı, bana! O günün sabahı hemen Brian'ı aradım ve odaya gelmesini söyledim. İlk başta istemedi. Bende sinsi bir şeytan gibi elimi kestiğimi söyleyince koşa koşa geldi. Kötü bir niyetim yoktu, sadece yanımda olmasını istiyordum. Bir süre sonra oda kapısı adeta atomlarına ayrılıyormuş gibi ses çıkarmaya başladı. Bu Brian idi. Vücudundaki bütün kasları iki menteşeli bir kapıyı kırmak için uğraşıyor olsa gerek. Kapıyı açtım. Chelsea: Brian? Brian: İyi misin, neresi?! Neresi?! Gerçekten korkmuş olmalı, gözlerin de bunu görebiliyordum. Yalan söylediğimi yüzümdeki gülümsemeden belli etmiş olmalıyımki o korku dolü gözler birden farklı bir şey oldu. Kızmıştı. Sadece bana uzun süre bakıyordu. Onun yerinde ben olsam o bana böyle bir şey yapsa kafasını kopartabilirdim. Ama ben kızım, o erkek. O yapamaz. Hemen yakasından tutup odanın içine attım. İlk başta tepkisiz sadece öfkeli gözlerle yine bana bakıyordu. Tanrı'ya şükürki şirinliğim onun bu öfkesini alt etmişti. Zafer benimdi! Odam da masum gözlerle bana bakar bir Brian var, sizce de bu mükemmel değil mi? Gün boyu bir sürü şey yaptık. Film izledik, ağladık, güldük. Patlamış mısır kemirdik. Yastık savaşı yaptık. Gerçekten paha biçilemez anlardı... Güneş yerini Ay'a bıraktı, artık gitme vaktiydi. Yurttaki sürem dolmuştu, çoktan çıkış yapmam için aramışlardı bile. Ona veda etmek istemiyordum. Her ne kadar bunun bir son olduğunu söylesem de o hep benim yanımda olacağını söylerdi. Benden vazgeçmeyeceğini, okulunu bitirdikten sonra beraber bir eve çıkacağımızı vaad etti. Bu hissi seviyordum. Beni koruyup kollamasını, kanatlarını üzerime germesini, beni kollarının arasında ışıl ışıl gözlemesini seviyordum. Bavulumu aldım ve göz yaşları içinde odadan ayrıldım. El ele beni üniversitenin kapısına kadar getirdi. Ona bütün gücümle sarıldım, onu boğmak istiyordum. Ama bunu belli etmemeliydim, üzüldüğümü ona belli etmemeliydim. İç çekip arkamı döndüm ve arabama doğru ilerledim. Arkamdan bakışlarının tenime nufüz ettiğini hissediyordum. Onu çok seviyordum evet ama onu hapis edemezdim. İçini bilemezdim. Her insan bir diğer insana kapalı bir kutu sonuçta, değil mi? Bir kaç sokak uzaklaştım. Aramızdaki mesafe arttıkça göz yaşlarım da artıyordu. Bu gerçekten zordu, gerçekten...





Step - II
     Sıkıcı terapilere geri dönmüştüm. Tek farkı bu sefer konu hayatta sadece resim çizmek istemem değildi. Asıl konu hayattan hiç bir şey beklemememdi. Tam olarak boş ruhsuz bir beden olmuştum. İşe git, çalış, eve gel, ihtiyaçlarını gör ve uyu. Sabah tekrar kalk, bunları tekrarla. Kısır bir döngü de gibiydim. Brian'dan halen haber alamamıştım. Ne kadar hissizleşsem de yolda bir çift gördüğüm de, film de bir çift gördüğüm de, bırakın bunları bir çift çorap gördüğüm de bile aklıma Brian geliyordu. Saplantılı bir hipno-manyak değildim, sadece onun kalbinde kalmıştım ve çıkmak istemiyordum. Kendime bir çıkış kapısı bırakacağıma iğne ucu kadar küçük bir deliğe bile sular, şatolar örüp gizlemiştim. Sadece orada olmak ve onunla olmak istiyor gibiydim. Çok sürmedi, bu çevrem tarafından fark edilmeye başladı. Çocukluğuma geri dönmüştüm sanki. İnsanlar bana göz ucuyla bakıyor, diyalog kurmak istemiyor, yanlarında bulunmamı istemiyordu. Peki ya ben ne istiyordum? Bana o gözle bakan insanların lanet ruhlarının Şeytan tarafından lanetlenmesini ve sonsuza kadar acı çekmelerini istiyordum. Kendimi her zaman hayatta güçlü göstermeye çalıştım ama bu öyle bir şey değildi. Tam anlamıyla farklı, çok değişik bir histi. Bazen sırf onu görmek için tatil günlerim de sarhoş oluyordum. Evet, kafam kıyak olduğunda kısa süreli de olsa yansımasını görebiliyorum. Hem de ilk tanışmamızdaki bana masum bakışı. O anki duyguyu tekrar yaşamak için bir kaç kez yüzüme bira bardağımı boşalttım ama olmuyordu. Bella'nın beni rezil etmesi gibi olmuyordu, belki de Brian bana bakmıyordur. Bu da bir ihtimal tabii.


Step - III
     Olaylara bir bakış açısı kazandırmak için mezun olduğum üniversiteye tekrar dönmeye karar verdim. Koridorlar, öğretmen kadrosu dahil her şey değişmişti. Benim zamanımda daha güzeldi burası, şimdi sadece okul işte. Bir samimiyeti, sıcaklığı yok. Arkadaşlarımı bulmalıydım, en azından her hangi bir bilgi. Bir yerden başlamam gerekiyor. Kötü şansa sahip olmalıyım ki benim dönemim ve Brian'ın döneminden kimse yoktu. Evet onu tanıyan insanlar vardı fakat benim tanışmışlığım olmadığı için onlara güvenemezdim. Sonuçta bu bir gizli görevdi, öyle kalmak zorundaydı. Brian hiç bir şekilde bunu öğrenmemeliydi. Mezuniyet tablosuna baktım. İnsanların ufak ufak fotoğrafları ve başarı yüzdeleri vardı. Gözlerimle bir süre Brian'ın sıfatını aradım, bulamadığım için vazgeçtim. İsminden yola çıktım ve tekrar taradım. Evet, oradaydı işte! Brian!.. Tanrı'm hiç değişmemiş. Kirli sakal yerine biraz uzun bırakıyor sadece. Camı kırıp fotoğrafı çalmayı düşündüm ama bunun imkansız olduğunu bildiğim için geri döndüm. Müdürün odasına çıktım ve iletişim bilgilerini istedim. Zamanında rüşvet yiyen adam birden kanun adamı kesildi ve bunu yapamacağını söyledi. Ne kadar alttan para göstersem de ikna edemedim, Lanet Bunak. Başka bir yol bulmalıydım, ona her hangi bir şekilde ulaşmalıydım. Gün boyunca okul içerisinde koşuşturup durdum. İnsanlara türlü kelime oyunları yaptım ama yok, elimde hiç bir şey yok! Yorgun bir şekilde eve döndüm. Telefonuma baktığım da patronum beni 25 kez aramıştı. Hadi ama? Hasta falan olamaz mıyım? Bir gün işe gelmedim diye bu kadar rahatsız edilmezki. Senin de a**** k**** patron diye...


Step - IV
     Hayatımdaki olumsuzluklar gerçekten fazlalaşmıştı. Tamam diğer insanların derdine göre benimki hiç bir şey. Tanrı'ya şükür ailem sağ, başımı sokabilecek bir evim var evet ama. Ha'h. Öyle değil işte. İnsan sevdiği kadar sevilmekte istiyor. Bu başta böyleydi. Evet, Brian ile birbirimize aşıktık ama şuan o nerede hiç bir fikrim yok. Ben ise evde oturuyordum. İşimden kovulmuştum. Aşağılık şişko bir gün devamsızlık yaptığım için beni işten çıkarmıştı. Paraya ihtiyacım yoktu aslında, belki kafamı meşgül edersem bir nebze olsun azalır bu keder sanıyordum fakat yanıldığımın farkına yeni yeni varıyordum. Böyle durumlarda bana en iyi gelen ilacı almaya karar verdim. Bella! Bella'yı aradım ve hemen buraya gelmesini söyledim. Beni kırmayıp kıçını kaldırıp evime kadar gelmişti. Onu görünce aklıma Brian gelmişti. Yine. Yutkunup onu içeriye davet ettim. Beraber nutella yiyip Vikings izledik. Bir kaç saatliğine de olsa Brian aklımdan çıkmıştı. Sadece Bella'nın yanında gülüp eğlenebiliyordum. Bana iyi geliyordu. Yüzümdeki kasları kaybetmemem için Tanrı tarafından gönderilmiş bir elçi gibiydi benim için. Aslında ikimiz ruh öküzü gibi bir şeydik. Tek farkımız ben aşk acısı çekiyordum, o ise nişanlanmıştı. Çocukluk arkadaşım, her şeyi beraber yaptığım arkadaşım nişanlanmıştı. Bir süre sonra belki de kocası onunla görüşmemize izin bile vermiyecekti. Bunu bir süre düşündüm, sonra ona bunu açıkladım. Her zamanki gibi beni yatıştırmaya çalıştı ama, gazabımdan kurtulamadın Bella! Ye bunu kafana sürtük!



Step - V
     Bella'dan sonra biraz toparlamıştım. Aradan geçen bir kaç ay sonra iş aramak için dışarıya çıktım. Bu süre boyunca bana ulaşmayı belki de denememiş olan Brian'ın beni unuttuğu artık kafama kazınmıştı. Sokakta boş boş yürürken bir elektronik dükkanına gözüm takıldı. Muhabir oldukça heyecanlı bir şekilde Amerika Hükümeti'nin kolluk kuvvetleri ile planlı bir çalışma ile terörist eylemini yatıştırdığını anlatıyordu. Kameraman arkadaki hazırlıkları kadraja almaya karar verdi. Tanrı'm! Brian?! Neden o maskeyi takıyorsun ve neden üzerinde "Sağlık Personeli" üniforması var? Beynim bir an durdu, başım hafif döndü. Yere yığılacak gibi olsam da kimsenin bana yardım etmeyeceğini bildiğim için kendimi toparlamaya çalıştım ve dizlerimin üzerine çöktüm. Yayını izlemeye devam ediyordum. Bir canlı yayındı, bu da demek oluyor ki Brian şuan orada?! Bugün kıyamet olmalı! Ya çatışma da yaralanırsa? Ya ölürse? Dur, dur. Brian neden doktor olsun ki? Bir an halüsinasyon gördüğümü düşündüm. Brian doktor olmak için fazla tatlı ve inceydi. Onlar ile kibar konuşsa onu meslekte tutmazlardı. En azından ben böyle tahmin ediyorum. Polis ekipleri tarafından basın uzaklaştırıldığında kamera bir an kapandı ve normal yayına dönüldü. Hiç bir şey yokmuş gibi insanlar orada çatışırken haber kanalı o canım haberi bırakıp manav fiyatlarından bahsetmeye başladı. Hayat bu kadar saçma ve gereksizdi işte. İş aramayı bırakıp eve döndüm, olanları bir süre düşündüm. Umarım sen değilsindir Brian. Laptop'uma sarıldım ve araştırma yapmaya başladım. Gece boyunca sürdü, en sonunda da uyuya kalmışım zaten.



Step - VI
     Uyandığım da mükemmel bir baş ağrısına sahiptim. Beş dakika sadece tavanı izledim. Bu olanlara bir anlam vermeye çalışıyordum, belki de Tanrı sonunda dualarımı kabul etmişti? Bir ihtimal... Yataktan kalkmayı başardıktan sonra banyoya geçtim. Buz gibi suyu yüzüme bir kaç kez vurdum. Ayna da kendime baktığım da çaresiz bir kadın yerine umut dolu birisini görmüştüm. Bu kötüye işaretti. Umut her zaman insanları yüzüstü bırakan bir şeydi. Buna takılmamayı tercih edip laptop'umun başına geri döndüm. İnternet sağlayıcısının en az 20 tane sekmesi önümde duruyordu. Hepsin de ayrı bir makale vardı. Dünü fazla hatırlayamadığım için anlamıyordum. Sadece mal mal ekrana bakıyordum. Tek farkettiğim şey ise her makalenin başında Florida Hastanesi yazmasaydı. Başka bir sekme açıp arama bölümüne Vice Şehri Florida Hastanesi Çalışanları yazdım. Tekrar başlıyordum. Araştırma, araştırma ve yine araştırma. Departmanın sayfasına girdiğim de her yer de gösterişli bir biçimde doktorluğu vurgulayan imgeler ve bulgular vardı. Bunların henüz benim için önemi yoktu çünkü Brian'ın doktor olduğundan halen şüphelerim vardı. Galerisine girdim, fotoğrafları araştırdım. Elime koskoca bir boşluk geçti. Mutfağa inip ailem ile kahvaltı sonrası kendime ikinci kahve bardağını aldım ve odama çıktım. Tam o sırada ailemin izlediği habere odaklandım. Doğru ya! Habere çıkmıştı. Bütün sekmeleri kapatıp haber kanallarını araştırmaya başladım. Hafızamın azizliğine uğradığım için haber bülteninin ajansını hatırlamıyordum. Bu demek oluyorki hepsine bakmak zorundayım. Evet her ajans bu haberi yayınlamıştı fakat fazla içerik kullanmamıştı. Gördüğüm canlı yayın diğer ajanslar da yoktu. Bella'yı aradım ve şuanki durumumu anlattım. Bana kafayı yediğimi söyledi ve telefonu yüzüme kapattı. Ona da hak vermem gerekiyor günde 10-15 kez arayıp Brian'a yaklaştığımı ona söylüyordum. Bıkmıştı ve 2 senelik bıkkınlığını bugün tek bir cümle de üzerime yüklemişti. Buna oturup ağlamam gerekli ama yapamazdım.Brian'a ulaşmak için elimden gelenin en iyisini yapmak zorundaydım. 6 saatlik bir araştırma dan sonra canlı yayının videosuna ulaştım. Brian'ın tam maske takarken olan kısmı editleyip bilgisayarıma kaydettim. İlk beş dakika izliyor, başa sarıyor ve tekrar izliyordum. Bunu aralıksız tekrarlayıp hafızam da tutabildiğim tek şeyin, Brian'ın yüzü ile eşleştirmeye çalışıyordum. Mimikleri tam olarak uyuyordu fakat yüzün de sakal yoktu. Bu büyük bir eksiklikti. Brian kirli sakalı çok ama çok severdi. Kamu personellerinin sakal-bıyık tarzı şeyler bırakamacağını biliyordum ama tuhaf geliyordu. Artık emindim. Brian Vice şehrinde doktor olmuştu ve bu departmanda görev yapıyordu. Yaklaşmıştım. Hem de çok yaklaşmıştım...


Step - VII
     En sonunda Vice şehrinde beraber olmuştuk, artık mutlu bir hayatımız ve seviyeli bir ilişkimiz vardı, anlatacak daha çok şey var, şimdi reklamlar...
« Son Düzenleme: 30.11.2019 07:34 Legalizm »
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#1 - 21.11.2019 16:14
Reserved Şeysi.
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#2 - 21.11.2019 16:20
« Son Düzenleme: 21.11.2019 16:26 CerrahBey »
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#3 - 21.11.2019 16:23
Çöp çar
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#4 - 21.11.2019 16:41
Rol hayatında başarılar
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#5 - 21.11.2019 17:08
Büyük ihtimal polis adayı
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#6 - 21.11.2019 21:21
Çocuklar bile biliyor, Brian Chelsea'yi seviyor.  :-*
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#7 - 22.11.2019 15:46
Çocuklar bile biliyor, Brian Chelsea'yi seviyor.  :-*
Doğru demişsin☺️


Büyük ihtimal polis adayı
Belki...

Rol hayatında başarılar

Teşekkürler!

Çöp çar

Estağfurullah, o sizin çöplüğünüz. <3



Tatlım nerden sevdim, nerden düştüm bu belaya!

Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#8 - 22.11.2019 17:39
Yılan
:) bee!
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#9 - 23.11.2019 01:59


Birileri tarafından izleniyoruz hanım.
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok