1 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Danny DiMaggio, 26 yaşında bir taksi şoförü. Little Italy’de, eski bir apartmanın üçüncü katında tek başına yaşıyor. Dairesi küçük ama sessiz; duvarlarda hiçbir fotoğraf yok, mutfakta hep yarım kalmış bir kahve kokusu dolaşıyor. Gündüzleri uyuyor. Şehrin gürültüsü camdan içeri sızarken battaniyenin altında gözlerini kapatıyor. Akşam olduğunda kalkıyor, soğumuş kahvesinden bir yudum alıyor, montunu giyip dışarı çıkıyor. Sokak lambalarının altından geçerek taksisine biniyor.
Motorun uğultusu, ıslak asfaltın üzerinde süzülen tekerlekler, radyoda çalan eski caz… Danny direksiyona sıkıca tutunuyor, farların önünde uzanan yollar arasında kayboluyor.Yolcular sürekli değişiyor: sarhoş bir adam, kavga etmiş bir çift, sessiz bir kadın, aceleyle havaalanına yetişmeye çalışan biri… Hepsinin yüzü farklı ama hikâyeleri birbirine benziyor. Danny dinliyor, ama konuşmuyor. Şehrin bütün sırları, taksisinin arka koltuğunda birikiyor.Bazen kırmızı ışıkta beklerken camdan dışarı bakıyor; bakkalın önünde sohbet eden iki yaşlı adam, köşede el ele yürüyen gençler, köpeğini gezdiren biri… O an, hepsi başka bir dünyanın parçası gibi geliyor. Kendi dünyası ise direksiyon, benzin kokusu ve şehir ışıklarıyla sınırlı.Sabahın ilk ışıkları belirirken taksisini durağa çekiyor. Cebinde birkaç kırışık banknot, içinde bir yorgunluk hissi. Eve dönüyor, ayakkabılarını çıkarıp yatağa uzanıyor. Sokaktan yükselen sabah sesleri arasında gözleri kapanıyor.