Mijat, Sırbistan’dan geldiğinde kasabada birkaç sokak işiyle oyalanıp geri dönecek biri değildi. O, kafasında çok daha büyük bir planla gelmişti. Kasaba yeterince iş görmüştü ama paranın ve gerçek gücün döndüğü yer şehirdi. Marko’ya da bunu açıkça söyledi: "Oturduğun yerde bekleyerek büyüyemezsin." Laf uzun sürmedi, beraberce şehre geçtiler. Mijat fazla vakit kaybetmedi, şehrin göbeğinden iki işletme aldı.
Biri, herkesin keyifle vakit geçirdiği, go-kart pistleri ve etkinlik alanlarıyla dolu eğlence merkeziydi. İnsanlar oraya hız ve eğlence için gelirken, içeride kasabadan gelen kirli para sessizce aklanacaktı.
Diğeri ise şehirde adını duyurmaya başlayan lüks bir bar… Işıkları, şişeleri, masaları masum görünse de, içeride dönen sohbetler ve yapılan anlaşmalar bambaşkaydı. Orası, kasabada kazanılan paranın şehirde döndüğü, yeni bağlantıların kurulduğu, görünürde sadece bir içkiyle başlayan ama perde arkasında çok daha fazlasının konuşulduğu bir mekân olacaktı.
Mijat için şehir artık sadece bir adres değil, bir saha olmuştu. Ve bu sahada kurallarını kendi yazacaktı. Ama kasabadaki işleyişini değiştirmedi orada da var olmaya devam edecek!