Yağmurun geceye işlediği ritmik melodi, yazıhanenin buğulu camlarına vuran damlalarla gölgeli bir dansa dönüşüyordu. Havanın içindeki tuzlu deniz ve paslı metal kokusu, zamanın ağırlığını her nefeste hissettiriyordu. Odanın ortasında, karanlığın içinde bir siluet gibi dimdik duran Christian Tkachyov, sessizliğin efendisi gibiydi. Arkasındaki deri koltuk, sanki onun duruşuna gölge düşürmemek için geride kalmayı seçmişti. Elinde tuttuğu kristal bardaktaki koyu renkli içki, loş ışıkta ağır ağır kıpırdanıyor, kıvrılan gölgeler geçmişin gömülü sırlarını fısıldar gibi titreşiyordu. Christian’ın elleri zaman zaman havada süzülüyor, görünmeyen bir senfoniyi yönetircesine zarif ama otoriter hareketlerle ilerliyordu. Her parmak kıvrımı, her bilek hareketi bir kararın, bir yargının ya da yaklaşmakta olan bir sonun habercisiydi.
Masanın diğer ucunda oturan Dimitri Volkov’un varlığı, duvarlara sinmiş eski bir hikâyeyi hatırlatıyordu. Limanın karanlık dönemlerinde adını kimsenin bilmediği ama herkesin tanıdığı bir figürdü o. Çamurun ve kanın içinden, gölgelerin arasından, yalnızca kendi adımlarıyla yürüyerek geçmişti. Evraklarda adı geçmese de, limanın nabzını tutan her işçi onunla nefes alırdı. Gecenin içinde görünmeden çalışır, dertleri sessizce taşır, yaraları kimse görmeden sarardı. Christian, gözlerini bardaktaki içkiden dışarıya, yağmurla yıkanan karanlığa çevirdi. Pencerenin gerisindeki şehir silueti, damlaların ardında bulanık ve uzaktı. Ama onun zihninde her şey keskinleşiyordu. Geçmişin izleri birer birer sıyrılıyor, yeni bir sayfa ağır ağır açılıyordu.
Bu gece, yalnızca hatırlananların değil, hatırlanacakların da şekillendiği bir geceydi. Patronların isimlerinin yankılandığı soğuk salonlara, şimdi bir başka isim daha yazılacaktı. Volkov. Görünmeyenin sesi, sessizliğin gölgesi artık sahneye çıkmaya hazırlanıyordu. Limanın karanlık hafızasında derin bir yer edinmiş olan bu adam, artık yalnızca gölgelerde değil, karar masalarında da yankı bulacaktı. Christian’ın varlığı, bu dönüşümün mühürlenişi gibiydi. Ellerini bir kez daha havaya kaldırdı, sanki karanlığın dokusunu yoğuruyor, geleceği parmak uçlarıyla şekillendiriyordu. Yazıhanenin duvarları bu anda ürperdi. Ve dışarıda, yağmur geceyi daha da derinleştirirken, içerde alınan karar limanın kaderine sessiz ama kesin bir iz bıraktı. Bu gece, Volkov’un yükselişi, sessizce ama kalıcı şekilde limanın kalbine kazındı.



