İnanıyorum ben. Dünyadaki her şeyin subjektif anlamlandırmalarla algılandığını düşündüğüm için bizleri de anlamamız için anlamlandırmayı veren bir çerçeve olmalı. Objektif durumlar da belirli subjektif kabuller içerisinde oluşturan anlamlandırmalar olduğu için bu anlayış içerisinde bir dünya üretmişiz. Yoksa her şey kaos içerisinde olur ve amaçsız prensipsiz yaşayan insanlar olurduk. Ki böyle olan insanlar da var.
Bir şeyi bilip bilememekle inanmak arasında çok fark var. Bilip bilemediğimiz düşündüğümüz şeyler içerisinde de çok fazla inanç ve ön kabullü şeyler var. O yüzden bir şeyi tam olarak bilmek de pek mümkün değil. Sadece tercih ediyoruz ve tutarlı kabul ederek ona göre yaşamayı seçiyoruz. Bu dünyayı en ayırıcı kılan şeyler tercihler. Akıl veya hisler değil. Hepsi değişiyor ve mutlak muhakemeyi veremiyor.
Bir de kutsal kitaplarda yazan bilgiler içerisinde lineer tarihe çok fazla ters ve mucizevi görülebilecek olağanüstü sonradan olan olayları haber edebilecek bilgiler var. Bunlar sadece ayın bölünmesi gibi olaylar değil. Örnek vereyim. Kuran'da Rumların dünyanın en alçak yerinde yenildiği ayeti var. Kastedilen yerde Lut Gölü. Diğer adıyla Ölü deniz. Dileyen dünyanın en alçak yerine bakabilir. 600 lü yıllarda dünyanın en alçak yerinin bilinmesi lineer bilime göre pek açıklanabilecek bir olgu değil. Dünyanın her yeri bile şu anki tarihi kaynaklara göre coğrafi keşifler falan 1400 lerin sonuyla başlıyor. Her yeri keşfetmeyen bir dünya nasıl oluyor da en aşağı yeri bilebiliyor. Bunun gibi daha nice karmaşık ve üzerine yorum yapsan da netleştiremeyecek örnekler var.
Nitekim Kutsal kitaplar hala günümüzde en eski atıf verilen kaynaklardır. Bilim literatüründe de kullanılıyor. Çoğu ikincil veriye daha fazla saygı duyan bir topluluk haline geldi dünya daha modern kelimelerle ve farklı bir üslupta yazıyor diye. Yoksa gözlem, tecrübe ve yaşantılardan görülenler o kadar önemsiz değildi. O yüzden çok karışık. Algılandırmaların çoğu birçok farklı açıdan değerlenebiliyor. Günün sonunda yine inandığınız yerde debeleniyorsunuz. O yüzden inanmak güzel bir şey bence, bir de gerçekten güzel şeylere inandığınızı düşünüyorsanız.
(Bu asla bilincin kapanacağı anlamına gelmesin.) 
Çok çok doğru, katılıyorum. Kutsal kitaplardan okuduğum kadarıyla, günümüzde bilinmeyen ve ortaya çıkmamış birçok bilgi bulunmakta. Önceki düşünüşlerime göre bakacam olursam, o zamanlar araştırmaya ve yanlış dini seçerim korkusu ile boşlukta kalmaktan dolayı çekiniyor ve korkuyorum. Araştırmak ve doğruları bulmak cidden güzel birşey, çok fazla detay ve çok fazla bilinmeyen şey bulunuyor. Biraz tehlikeli sular diyebilirim, doğru teknikler ve doğru analizler ile ve de doğru kaynaklar dışında yapılan bir araştırma sizi kendi inancınız veya doğru olan inançtan çok kolay bir şekilde sapıtabilir.
Bir müslüman olarak neden Maji dinini araştırmayayım, neden frekanslar üzerine çalışmayayım ki dedim kendi kendime. Dünya zaten frekanslar üzerine kurulmamış mı? Herşey tezahür değil mi? Araştırdım, hak verdiğim ve vermediğim yerler oldu, boyut koruyucularına kadar araştırdım, garip ve uzun boylu varlıklar. (isteyen Astral Boyut koruyucuları olarak araştırabilir)
Herşey tezahür değil mi? Ankebut 64: “Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte GERÇEK HAYAT odur. Keşke bilselerdi!”
İşin aslı demem o ki, bir müslüman bir hristiyan veya bir ateist ya da hangi inanca mensupsanız araştırmaktan çekinmeyin ve kendi inandığınız inanca göre dünya sonrası yaşam vardır veya yoktur diyebilin, ben araştırdım ben bunun kesinlikle kanaatine vardım, ben inanıyorum diyebilin. Ama önerimdir ki dinsiz olmayın hiçbir şekilde, insanın gerçekten sırtını yaslayabileği bir Allah/Tanrı olması cidden gerekiyor. Yalnız kaldığınız zaman ona sırtınızı dayayıp dua etmek, ondan yardım dilemek gerçekten çok güzel birşey, boşlukta olmayın en azından.
Boşluk içinde güzel bir söz; Kişi yalnızca Tanrı ve putperestlik arasında seçim yapabilir. Başka olasılık yok.
[Simone Weil (2015). “İlk ve Son Defterler: Doğaüstü Bilgi”, s.138, Wipf ve Stock Publishers]
Al-i İmran Suresi, 73. ayet: "Ve sizin dininize uyanlardan başkasına inanıp güvenmeyin." De ki: "Şüphesiz doğru yol Allah'ın dosdoğru yoludur. Size verilenin bir benzeri birine (İslam peygamberine) veriliyor ya da Rabbinizin Katında onlar (Müslümanlar) size karşı deliller getiriyorlar, diye mi (bu telaşınız?)