Konu: vicemedia.com/vicetherapy  (Okunma sayısı 329 defa)

#0 - 27.07.2023 13:17


BİZİ TAKİP EDİN
VICE  CITY: 25         SAN FIERRO: 19         LAS VENTURAS: 27                                                   BİZİ  VICE SOCIAL'DA TAKİP EDİN!
                                                        #vicenews #onlytrue #save       
GÜNLÜK HATIRLATMA:     Maxine Croft'un yepyeni tedavi yöntemi Vice Therapy, sadece Vice TV'de...


[/divbox]
« Son Düzenleme: 26.05.2024 01:24 the batuhan batrix »
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#1 - 27.07.2023 13:31


BİZİ TAKİP EDİN
VICE  CITY: 25         SAN FIERRO: 19         LAS VENTURAS: 27                                                   BİZİ  VICE SOCIAL'DA TAKİP EDİN!
                                                        #vicenews #onlytrue #save       
GÜNLÜK HATIRLATMA:     Maxine Croft'un yepyeni tedavi yöntemi Vice Therapy, sadece Vice TV'de...



VICE THERAPY 1. BÖLÜM: Kumar Bağımlılığı


Merhaba dünya, ben terapist Doktor Maxine Croft. Vice Therapy'nin yaratıcısıyım.
Bu çok ilginç olan yeni tedavi yöntemimle Dünyadaki herkese yardım etme planım olduğunu bilmenizi istiyorum.
Sadece Vice Şehrinin değil, tüm dünyanın yardımına koşacağız bu programda.
Burada yaptığım şey, yaşadığım ilginç randevuları kayıt altına almak ve Vice TV'de insanların izlemesini sağlamak.
Vice TV'de yayınlanacak bu program sizlere iyi gelebilir ve sizler de başkalarıyla paylaşabilirsiniz. Neden yapmayasınız ki?
Burada aslında sizin kültürünüzün insancıl tarafına itiraz edenler de olacak. Dünyanın kültürü fazlasıyla farklı şeyler içeriyor.
Buna rağmen dünyayı seviyorum. Ruh ikizim Aneta ve ben Dünyayı çok severiz, gerçekten...

* * Televizyon ekranında minik bir siyah ekran gitti ve geldi, bir bilgisayar ekranında Maxine ve bir kişi görünüyor, Skype üzerinden konuşuyorlar.* *

M: Hey, selam. siz Santino Santostesfano'sunuz.
S: Evet.
M: Merhaba, ben Doktor Maxine Croft, tanıştığıma memnun oldum. Çok yakışıklısın.
S: Oh, teşekkür ederim. Sen de fena değilsin yani.
M: Teşekkürler, biliyorum. Sana Santino diyebilir miyim?
S: Tabii.
M: Santino gibi görünüyorsun.
S: Hmm, sen kişi olarak çok daha tatlıymışsın. Veya, buna ne deniliyorsa artık.
M: Canlı sohbet? Muhtemelen web sitemdeki fotoğrafımı gördün ve aslında bu çok da çekici bir fotoğraftı ama...
S: Bir dekolte ile çok daha iyi... Yani, üzgünüm... Bu doğruydu, evet. Birazcık.
S: Her neyse.
M: Pekala, senin sorunun ne bakalım? Neden buradasın?
S: Huh, şu an burada olmamın nedeni eşime göre bir çeşit kumar problemim varmış.
M: Oh, problem bu mu gerçekten?
S: * bilgisayardan kumar oyunu oynuyor* Gerçekten bunu mu verdin bana? Çift vale mi?
M: Oh, şu anda oynuyor musun?
S: Yoo, neden oynayayım ki? Hayır, hayır, oynamıyorum, asla.
M: İstersen şu an oynayabilirsin, bir problem değil bu.
S: O zaman, oynuyorum... evet.
M: Ne güzel. Şu anda problemin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum aslında.
M: Evini kaybetmek üzere misin?
S: Hayır, hayır!
M: Pekala, çocukların aç mı kalacak veya okuldan ayrılmak zorunda mı kalacak?
S: Yoo, neden öyle olsun ki?
M: Pekala, o zaman... Problemin ne olduğunu anlamadım.
S: Şöyle anlatayım. Buraya benimle kumar oynamak için başka insanlar da geliyor ve eşim bunun bir sorun olduğunu düşünüyor ve buna bir müdahale etmek istiyor. Ama bir problem değil bu yani.
M: Evet, değilmiş. Bir işin var mı?
S: Evet, tabii ki! Benim bir işim var.
M: Hmmmm, finans işinde misin?
S: Yoo. İnternetten kullanılmış araba parçaları satıyorum. Aslında çok kazançlı, biliyor musun?
M: Nope, bilmiyorum.
S: Bunun sayesinde yılda 6-7 milyon dolar kazanıyorum ben.
M: NE? Gerçekten mi?
S: Tabii ki, dünyada çok fazla araba var.
M: Eşinin neden şikayet ettiğini halen anlayamıyorum... müdahale mi? Bu ilk eşin mi senin?
S: İlk eşimin de aynı problemi vardı, evet.
* * Santino'nun bilgisayarının sesinden kumar oynama sesleri geliyor. * *
M: Hmm, o zaman ikinci eşin bu senin.
S: Üç... dört... beşinci eşim bu. Beşinci, evet. Altı mıydı yoksa?
M: Wow, Randolph Mitchell'ın haklarını sen almışsın demek ki.
S: Dördüncü eşim muhtemelen en iyisiydi, ne yapalım? Boşandı işte. Beşinci olan da işte... gördüğün gibi.
M: Doğru, doğru. Belki yine bir değişim zamanı gelmiştir? Boşanmaya yabancı değilsin sonuçta.
S: Tabii.
M: Mesela bir tanıdığım da boşanma kararı almış. Erkek olan eşi, başka bir erkeğe aşık olmuş.
S: Oh, kötü olmuş.
M: Başından beri göremediği problemleri vardı.
S: Onun bir penisi yok sonuçta...
M: Hahahahahahah, evet, yok...
S: Bu onun için güzel, aşık olduğu adam için değil. Tabii hep aradığı şey buysa.
S: Ne yapacaksın? Oh, güzel. İşte bu! Güzel kazandık bu elden. Devam.
M: Sen çok keyifli, yakışıklı ve esprili bir adammışsın. Aman Tanrım, güzel bir yerdesin.
S: Hah! Teşekkür ederim. Bence sen eşimle konuşmalısın da, neyse...
S: Eşime eğer bir danışmana veya bir terapiste görünürsem... Danışman? Terapist? Doğru tanım ne?
M: Terapist. Ben bir terapistim. Evet.
S: Bu "bağımlılıkla" ilgili birini görürsem... Ki bu bir bağımlılık değil. Değil işte.
M: Bu bir hastalık değil. Tamam mı? Bu bir... bu bir... hastalık düşünüyorum şu an.
S: Diyabet demek istemedim çünkü insanlar bunu kontrol edebilir.
M: Hmm, başka hangi hastalıklar irade gerektirmiyor ki?
S: Bunu bir hastalıkla karşılaştıracak olursan eğer kalp hastalığı veya kanser de diyemezsin,-
S: Veya, bilmiyorum... sporcu kaşıntısı diyebilirsin. Bu hafif, bir spreyle geçiştirir ve bitirirsin.
M: Bu doğru, evet. Veya galibiyet serisi de diyebiliriz. ** Abartılı bir kahkaha atar. * *
S: Aslında bakarsan ben şu an bir mağlubiyet serisindeyim... Yaptığım şey, paramı geri almak.
S: Ve bunu yapabilirsem, dururum, gerçekten dururum. Yeter ki paramı geri alayım. Belki biraz yukarı çıkmak isterim. Birazcık.
M: Katılıyorum!
S: Ve eşim diyor ki, bu mağlubiyet serisine girdiğimde benim biraz... sinirlendiğimi söylüyor.
M: Neden sinirleniyorsun ki?
S: Neden mi? Sen çok kısa sürede çok para kaybettiğinde sinirli olmaz mısın? Ve özellikle bu senin hatan olmayınca?
S: Bu benim hatam değil ki? Oyunun hatası. Sistemin hatası. Masum bir sistem değil bu.
M: Tabii ki de senin hatan değil. Tabii. Bazen kazanırsın, bazen kaybedersin.
S: Kazanmak daha iyidir. Kaybedersen, bu berbattır.
M: Aynen öyle. Kaybetmekten mutlu olsaydın şu an burada olmazdın mesela. Mesela komünist olabilirdin yani.
M: Yılda altı-yedi milyon kazanan insanlar kaybetmekten memnun olmazlar.
M: Eşinin farklı bir programa ihtiyacı var. Belki de onun 12 adımlık bir programa ihtiyacı var.
S: Evet! O koca kıçlının birkaç adım atması lazım!
M: Oh...
S: Meh, duymuyor bizi. Problem yok.
S: Pekala, dinle. Ben bu odada kumara başladım ve her şey bu evde başladı.
S: Ben bunu yatımda da yapıyordum, problem yoktu. Her şey gayet iyiydi.
M: Gemin mi var? Şu sahili işgal eden Cortez yatlarından birisi senin mi acaba? Onlar çok pahalı.
S: İşte bana bundan bahset. Yatları sever misin?
M: Ah, evet. Okyanusta olmayı seviyorum. Evet, evet.
S: Bir gün beraber yatımda bir tura çıkarız, ne dersin?
M: Hmm, olabilir bu, tabii. Bu kadına ne güzel bir hayat sağlamışsın öyle. Ve bu şirret kadın onun dışında sahip olabileceğin her türlü mutluluğu azaltmak istiyor!
M: Bu çok da adil görünmüyor... Çok çalıştığını ve onun keyfini çıkarabileceği bir sürü şey satın aldığını düşünüyorsun ama evde küçücük bir oyun oynayarak zevk almak istediğiniz o dönemde bunu tamamiyle kaldırmak istiyor.
Bu adil değil...
S: EVET! BU ADİL DEĞİL! Haklısın, adil değil.
M: Kaybetme korkunuzun korku veya hislerinizden kaynaklandığından şüpheleniyorum.
M: Çünkü "Dikkatli olmalıyım, şu an kaybediyorum. Kaybetmeye devam edersem eşim bir şey yapacak..." diye düşünmekten normalde oynadığın gibi oynayamıyorsun.
M: Kazananlar, büyük oynar. Bu hayatın bir gerçeğidir.
S: Evet! Kazananlar büyük oynar! Ben bir kazananım!
M: Biraz kendini sıkıyor musun bu konuda?
S: Evet, sanırım öyle. Kendimi sıkmaya başladığım anda kaybetme serim başladı.
S: Ama büyük oynadığımda da büyük kazandım, geçmişte çok kazandım. Büyük bir insanım ben.
S: Küçük insanlar küçük bahislere girerler.
M: Aynen öyle, sen de gayet büyük bir adamsın. Büyüük biir adamsın...
S: Evet, ben büyük bir adamım. İzle şunu. Büyük bir bahis koyuyorum ortaya. Pekala, başla!
S: Full house!
M: Wow, bu gayet iyi. Kendine bir ev mi kazanmış oldun şimdi? Nasıl çalıştığını bilmiyorum.
S: Hayır, hayır. Ben sadece bahsi kazandım. Az önce tam olarak 14.000 dolar kazandım.
M: Şimdi mi? 14.000 dolar mı? Bir daha dene bari, şuna bak!
* * Santino'nun bilgisayarının sesinden kumar oynama sesleri gelmeye devam ediyor. * *
* * Kazanma sesi yansıdı. * *
S: İşte bu, az önce 20.000 dolar daha kazandım. 20.000 dolar! 20.000 dolar kazandım!
M: Tebrikler! Bu harika! Oh, güzel. Oynamaya devam et bari, bir problem olmaz.
* * Kumar ses efektleri ekrana yansıyor * *
S: Hahahahaha! İşte bir tane daha. Hepsi benden korkuyor, kaçıyorlar. Tam olarak 60.000 dolar daha kazandım, az önce.
M: Wow, sanırım senin şans tılsımın oldum. Beni bırakmasan iyi edersin...
S: Oh, sana sarılmak istiyorum! Bu gayet iyi bir fikir! Sen benim şans tılsımımsın!
S: Harika bir fikrim var. Yarın akşam saat sekizde internette büyük bir oyun var. Google'dan araştır, legal bu tamamen.
S: Bu büyük bir etkinlik olacak. Senin de katılman gerekiyor çünkü benim şans tılsımımsın, ve bunu beğendim.
S: Saat sekizde bilgisayarlarımızda buluşalım ve tüm paramızı geri alalım. Sonrasında kumarı bırakıp bırakmayacağımıza bakarız.
M: Bırakıp bırakmaman senin kararın. Kimsenin değil. Ama biliyorsun ki şans tılsımına bahşiş vermek bir kuraldır.
M: Yüzde ondur mesela bu kural. Yani, 60 bin... 6 bin dolar oluyor. Anladın sen.
S: Peki ya 600'e ne dersin?
M: O zaman yüzde bir olurdu ve...-
S: Ben yüzde bir ile rahat olurum, bence 600'de anlaşırız.
M: O zaman bu kuruş bırakmak gibi bir şey olurdu, yani... Pek de uygun değil gibi.
S: Çok da fark etmiyor. 600 dolardan bahsediyoruz yani.
M: Ama bu kazandığın paranın yüzde biri oluyor sadece.
S: Ama 600 dolar...
M: Ama adil olan şey aslında aldığın paranın yüzde onu oluyor. Pekala, saat sekizde görüşeceğiz ve ne kazandıysan yüzde onunu alacağım.
M: Ve sonrasında bunu unutacağız.
S: Anlaştık. Saat sekiz, yüzde bir. Gayet iyi.
M: Hayır, yüzde on.
S: Yüzde bir, saat sekiz. Katılıyorum, bu gayet adil bir anlaşma.
M: Hmm, sen gayet iyi bir arabulucuya benziyorsun. Nasıl yaptığını görebiliyorum.
M: Hahahaha, ama yüzde on. Saat sekizde gelirsem yüzde onunu alırım.
S: Sekizde olacaksın, değil mi? Yüzde bir. Alo?
M: Hayır, yüzde on.
S: Alo? Nereye gittin?
M: Hey, ne oldu? Benim sistemim çalışıyor.
S: Hah, işte buradasın. Titriyorsun, bekle.
M: Titriyor muyum? Ama buradayım işte! Sen de buradasın, çok net görünüyorsun.
M: Bağlantılarım da gayet iyi, neden böyle oldu ki?
S: Oh, tamam düzeldi. Gitmeden önce bir daha anlaşalım. Saat sekiz, yüzde bir. Görüşürüz!
* * Santino konuşmadan ayrıldı, Maxine şaşkın bir yüzle kaldı.* *
* * Vice Therapy Kapanış Jeneriği * *
« Son Düzenleme: 27.07.2023 13:41 the batuhan batrix »
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#2 - 27.07.2023 13:41



BİZİ TAKİP EDİN
VICE  CITY: 25         SAN FIERRO: 19         LAS VENTURAS: 27                                                   BİZİ  VICE SOCIAL'DA TAKİP EDİN!
                                                        #vicenews #onlytrue #save       
GÜNLÜK HATIRLATMA:     Maxine Croft'un yepyeni tedavi yöntemi Vice Therapy, sadece Vice TV'de...



VICE THERAPY 2. BÖLÜM: Ben kolay bir hasta değilim...


Merhaba dünya, ben terapist Doktor Maxine Croft. Vice Therapy'nin yaratıcısıyım.
Bu çok ilginç olan yeni tedavi yöntemimle Dünyadaki herkese yardım etme planım olduğunu bilmenizi istiyorum.
Sadece Vice Şehrinin değil, tüm dünyanın yardımına koşacağız bu programda.
Burada yaptığım şey, yaşadığım ilginç randevuları kayıt altına almak ve Vice TV'de insanların izlemesini sağlamak.
Vice TV'de yayınlanacak bu program sizlere iyi gelebilir ve sizler de başkalarıyla paylaşabilirsiniz. Neden yapmayasınız ki?
Burada aslında sizin kültürünüzün insancıl tarafına biraz karşı çıkanlar olacak. Dünyanın kültürü fazlasıyla farklı şeyler içeriyor.
Buna rağmen dünyayı seviyorum. Ruh ikizim Aneta ve ben Dünyayı çok severiz, gerçekten...

* * Televizyon ekranında bir bilgisayar ekranında Vice Therapy web sayfası görünüyor, kamerası kapalı. * *

Gerçekten mi? Bir tane bile randevu isteği yok mu?
Sistem bozuldu mu yoksa?

* * Bilgisayara bildirim geldi: "YENİ RANDEVU İSTEĞİ" * *
Oh, şuna bak!

* * Televizyon ekranı karardı, ekranda "Ben kolay bir hasta değilim." yazıyor. * *

* * Bilgisayar ekranı geri geldi, kamerada Maxine ve Berry Lee isminde bir kişi görünüyor, Skype üzerinden konuşuyorlar.* *

B: Merhaba, merhaba Maxine.
M: Merhaba Berry Lee, ben Maxine Croft.
B: Selam, ben de Berry Lee, ve beni buraya sıkıştırabildiğin için oldukça minnettarım.
M: Oh, ne güzel...
B: Sanırım, umm... üç dakikalık bir süremiz var, sitende böyle yazıyordu.
M: Evet, öyle. Güzel, bunu bilmen güzel.
B: Pekala, başlasam iyi olur sanırım.
B: Başlamadan önce bir sorum var, Maxine. Bunun nereye varacağı konusunda oldukça meraklıyım aslında.
B: Bu terapinin yöntemi ne olacak? Bütüncül psikoterapi mi? Bilişsel Davranışçı terapi mi? EMDR mı?
B: EMDR gibi görünmüyor çünkü ben burada oturuyorum şu an...
M: Hayır, hayır... Çok iyi. Bu söylediğin hiçbiri değil. Bu, tamamen farklı.
B: Sanırım şunu bilmen gerekecek, hızlı olmaya çalışıyorum.
B: Ben çok fazla terapiye katıldım. Çoğu geleneksel 50 dakikalık seanslardı, 3 dakikalık değil.
B: Yıllarca ve yıllarca haftada 4 kere bu terapilere katıldım ve senin yarattığın bu yönteme oldukça ilgi duydum.
B: Böyle bir şey hiç yaşamamıştım, görmemiştim.
M: Eğer konuşmayı bırakırsan nasıl çalıştığını görebilirsin aslında... Hahahahaha!
M: Madem bazı endişelerin var, şunu bilmeni istiyorum ki ben de o klasik 50 dakikalık seanslara katıldım ve...
M: O klasik rüyalar ve hislerle ilgili tartışmaların hiçbir yere varmadığını çok hızlı bir şekilde keşfettim.
B: Ben dün gece bir... rüya gördüm.
M: Ama görünüşe göre bunun bir önemi yok.
B: Eee, o zaman ne hakkında konuşacağız?
M: Eğer bilmeme izin verirsen seni rahatsız eden şeyleri bulmaya çalışıp bir çözüm yolu bulmayı deneyebiliriz.
B: Ve sen de benim bunu sana söyleyebileceğimi ve benim anlayabileceğim bir dile çevirebileceğimi düşünüyorsun sanırım... Çok ilginç.
M: Çok dirençlisin. Ve yargılayıcı...
B: Çok meraklıyım. Ben çok meraklıyım.
M: Söylemeliyim ki bu, merakının tanımı merakın ta kendisi aslında...
B: Pekala, merakımı biraz daha artırıyorum. Nereden geliyorsun sen? Nerede eğitim aldın?
B: Yani, sormamda bir problem yoksa... Maxine?
M: Yani, ben Loughborough University'den mezun oldum ve Barton Okuluna gittim.
B: İş okulu mu?
M: Evet... Bu yüzden...
B: Peki ya psikoloji ile ilgili eğitimin nereden oldu?
M: Berry, senin acilen kontrolden vazgeçmen gerekiyor. Her şeyi kontrol etmek istiyorsun, bunu yapmamalısın...
B: Be-ben kolay bir hasta değilim... Bu üç dakikalık şey gerçekten çok ilginç ve ben...
M: Evet, çok ilgi çekicidir bu.
B: Seni tanımak istiyorum ve okuduğun yeri, tekniğini belki de felsefeni öğrenirsem çok mutlu olurum Maxine.
M: Evet, benim bir felsefem var. Mesela boş yapmayı bırakıp işe koyulmak gibi bir felsefem vardır.
M: Çoğu zaman felsefem budur benim.
B: Sadece konuşmak yani, öyle mi?
M: Biliyor musun? Sana yardım edip edebileceğimi artık bilemediğimi düşünüyorum.
M: Çünkü, bu garip ama... Sende büyük bir konforsuzluk ve beğenmezlik var, çok belirgin bu.
M: Ve dürüst olmam gerekirse ben bu şartlara sahip olan birisiyle nasıl çalışacağımı bilmiyorum.
B: Pekala, seni burada bir saniyeliğine durdurmam gerekecek. Ben burada bir değerlendirme yapmak için buradayım.
B: Bay Mitchell, geçtiğimiz hafta benimle konuştu ve...
M: * * Tedirgin bir yüze büründü.* * Randolph Mitchell mı?
B: Randolph Mitchell. Beraber golf oynuyorduk ve kendisi bu iş için bir sermaye ayırma fikrini sundu.
B: Geçen hafta onun da adını anmışsın, biraz komiğine gitmiş bu ve ilgi çekeceğini düşünüyor.
M: Anladım, bunu önceden bilmeliydim ben...
B: Dediğim gibi, o bu işe bir sermaye ayırmak istiyor ve ben de uzman bir psikriyatrist olarak...
B: Bilmiyorum, kitaplarımı okudun mu ama...
M: Siteme başvurduğun an keşke bunu söyleseydin Barry Li.
B: Lee.
M: Evet, Lee.
B: Evet, benim son 20 yıldır onlarca kitabım ve makalem var yani.
B: Ve açıkçası ben bu 3 dakikalık görüşmem için fazlasıyla şüpheci ve farklı yaklaşmaya başladım.
B: Bu kalan 57 saniyede bana ne anlatmayı planlıyorsun şimdi?
M: Dürüst olmam gerekirse bu 3 dakikalık bir görüşme işlemi değil.
M: Benim yaptığım şey gerçekten sorunu olan insanlarla 3 dakikalık bir seans.
M: Ama burada sen uzattıkça uzattığın için bu bir seans olamadı ne yazık ki.
B: Gerçekten mi? Müşterisi ile ilişkisinde kontrolü elinde tutan terapist olmamalı mıydı?
M: Çoğu terapist aslın--çoğu müşteri bu kontrolü terapiste veriyor aslında.
B: Yani ben sana bir hasta olarak daha çok yardım mı etmem gerekiyordu?
B: Ve sana ne istediğimi anlatmam mı gerekiyordu?
M: Bence, bence sen bana bir şans daha borçlusun. En sonunda borçlusun.
B: Ben, ben sanırım yeterince gördüm. Pekala.
M: Ama... Sadece 3 dakikada bir insan hakkında her şeyi nasıl bilebilirsin ki?
B: Bu da tam benim Bay Mitchell'a yazacağım değerlendirme metnimin başlığı olacak...
B: Yani... teşekkür ederim.
* * Maxine şaşkınlık içerisinde kaldı, Berry, konuşmadan ayrıldı.* *

* * Ekran tekrardan kararıyor, ekranda "Maxine'in İhtiyacı Olan Şey" yazısı göründü.* *
B: Tekrardan selam Maxine.
M: Selam, seni tekrardan görmek ne kadar güzel, bilemezsin...
M: Bugün buraya katıldığın için çok teşekkür ederim.
B: Evet, ben ve Bay Mitchell, senin "tedavi yönteminle" ilgili güzel bir sohbette bulunduk.
B: Ve ben, 3 dakikalık "seansların" uygun olacağını söyledim.
B: Bunun üzerine de kişisel bir seans yapmaya karar verdim aslında, bunun için geldim.
M: Çok teşekkür ediyorum, minnettarım. Bay Mitchell cömert bir insanmış, teşekkür ediyorum.
B: Rica ederim. Kulaklarım açık...
M: Benim de açık. Pekala, bugün senin sorunun ne tam olarak?
B: Hmm, aslında çok fazla bir sorunum yok ama yedi yıldır yoğun olarak yaptığım psikanalizlerden,--
B: Hiçbir sonuç alamadığımı fark ediyorum ve yetmiyormuş gibi her şey üst üste geliyor.
B: Aslında burada bir arkadaşımdan bahsetmek istiyorum.
B: Arkadaşımın birçok başarısız evliliği bulunuyor. Artık bir randevuya bile çıkamıyor.
B: Halinden çok mutsuz olduğu görünmüyor ama yardım istediği çok açık.
B: Burada söyleyeceklerinle beraber belki ona yardımcı olabilirim diye düşünüyorum...
M: Çok iyi, çok iyi. Kendi yarattığım ve son derece etkili olan bir şeyle başlamak istiyorum aslında.
M: Yapacağım şey, bir kelime söylemek ve senin çok fazla düşünmeden ve reddetmeden aklına gelecek ilk şeyi söylemen.
B: HAHA! Bunu sen mi yarattın? Ehm, özür dilerim, özür dilerim.
M: Ne oldu? Rahatsız mı etti seni bu?
B: Biraz etti, evet.
M: Pekala...
B: Ne diyorsun buna? Bir isim de takmışsındır şimdi sen.
M: Hmm, buna "Maxine'in Bağlılık Teorimi" diyorum.
B: Aaa, öyle mi? Farklıymış bu.
M: Öyle tabii. İstersen çalışıp çalışmadığını deneyelim? Çok etkilidir.
B: Peki, öyle diyorsan öyle olsun o zaman.
M: Aklına gelen ilk şeyi söyle işte.
B: Başla artık!
M: Hmm... Utanç.
B: Ben.
M: Sıvı.
B: Bakıcı.
M: Hahahaha! Ehm, özür dilerim...
M: Oda.
B: Patrice. * * gözleri doldu, ağlamaklı bir harekete girdi.* *
M: Hmm... İyi misin?
* * Berry hüngür hüngür ağlamaya başladı. * *
M: Ne oldu? Bir şeyler oluyor burada, dök içini bakalım.
B: Ben--ben, kü-küçük... * * hüngür hüngür ağlamaya devam ediyor.* *
M: Seni duymakta zorluk çekiyorum, duyamıyorum.
B: Patrice. Bana, dokundu... yok ediyordu... beni... ben... ben... * * halen ağlıyor.* *
M: Kaç yaşındaydın?
B: Dokuz.
M: Dokuz yaş demek, çok gençmişsin.
B: Bunu hayatım boyunca kimseye anlatmadım...
M: Hiç mi?
B: Hiç... Hiç... hiç... Çok şey var burada, çok şey... * * halen ağlamaya devam ediyor. * *
* * Maxine sırıtıyor, halinden memnun görünüyor.* *
B: Çok korkunçtu, çok. Artık kendime bakamıyorum, kendimi sevemiyorum...
M: Wow, burada çok fazla bilgi var gerçekten. Bu senin hayatının büyük kırılma noktasıymış. Ne diyorsun?
* * Berry ellerini kapatıyor, kameranın açısını engellemeye çalışıyor.* *
B: Belki... Bunu 17 yıldır konuşmamaya yemin etmiştim, senin yüzünden yeminimi bozdum.
B: Bakma bana! Bunun için terapist bile oldum, konuştum, konuştum...
B: Ve 50 dakika düşmanı olan bir kadın, 3 dakikada beni bitirdi...
M: Evet. Evet, zaten biliyorum bunu ben.
B: Kısa bir süreliğine başka bir yere bakabilir misin Maxine? Bana bakıyor musun bilmiyorum ama birkaç saniyeliğine dönebilir misin?
M: Pekala, tamam. Döneyim bari. * * Kameradan bakışını başka bir yere çevirdi, adama bakmıyor.* *
M: Görünüşe göre 2 şey artık çok net. Birincisi, bu 3 dakikalık seansın çok etkili olduğu...
B: * * halen ağlıyor.* * Çok, çok etkili...
M: Güzel, kabul ediyorsun artık. İki, bunu Bay Mitchell başta olmak üzere tüm müşterilerine önereceksin.
B: Dediğin her şeyi yapacağım. Yapacağım, tamam...
M: Kaç tane müşterin var senin bu arada?
B: 200 tane.
M: Bilgisayarları var mı?
* * Bu sorudan sonra Berry konuşmadan ayrılıyor, ekran kararıyor. * *
* * Ekran tekrardan açılıyor ve Maxine, Berry 'in sistemine giriş yaparak müşterilerini inceliyor.* *
M: Wow, Berry Lee, senin gerçekten çok ilginç bir müşteri listen varmış.
M: Ne kadar etkileyici! Belediye Başkanı mı o? Hangi şehrin ki? Bizim mi?
* * Ekranda harita açılıyor ve "Tokuwala" diye bir yer görünüyor.* *
M: Oh... Belediye başkanı, belediye başkanıdır... Pekala, bunu da araştırırız...
* * Vice Therapy Kapanış Jeneriği ile beraber program sona eriyor. * *

Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#3 - 27.07.2023 14:04


BİZİ TAKİP EDİN
VICE  CITY: 25         SAN FIERRO: 19         LAS VENTURAS: 27                                                   BİZİ  VICE SOCIAL'DA TAKİP EDİN!
                                                        #vicenews #onlytrue #save       
GÜNLÜK HATIRLATMA:     Maxine Croft'un yepyeni tedavi yöntemi Vice Therapy, sadece Vice TV'de...



VICE THERAPY 3. BÖLÜM: Şantaj


Merhaba dünya, ben terapist Doktor Maxine Croft. Vice Therapy'nin yaratıcısıyım.
Bu çok ilginç olan yeni tedavi yöntemimle Dünyadaki herkese yardım etme planım olduğunu bilmenizi istiyorum.
Sadece Vice Şehrinin değil, tüm dünyanın yardımına koşacağız bu programda.
Burada yaptığım şey, yaşadığım ilginç randevuları kayıt altına almak ve Vice TV'de insanların izlemesini sağlamak.
Vice TV'de yayınlanacak bu program sizlere iyi gelebilir ve sizler de başkalarıyla paylaşabilirsiniz. Neden yapmayasınız ki?
Burada aslında sizin kültürünüzün insancıl tarafına biraz karşı çıkanlar olacak. Dünyanın kültürü fazlasıyla farklı şeyler içeriyor.
Buna rağmen dünyayı seviyorum. Ruh ikizim Aneta ve ben Dünyayı çok severiz, gerçekten...

* * Televizyon ekranında bir bilgisayar ekranında Vice Therapy web sayfası görünüyor, kamerası kapalı. * *

Pff, yine bir randevu isteği yok. Anlaşılan bugünü boş geçeceğiz gibi.
Bu yarattığım tedavi yöntemi tutmadı mı acaba?
Neden tutmasın ki? Neyse, karaları bağlamayalım. Elbet bir an çağrı gelir bize.
Umudumuzu koruyalım...

* * Skype ekranından bir arama sesi yükseliyor: Arayan kişi: Connor Smith. * *
* * Maxine çağrıya cevap veriyor.* *
M: Merhaba Connor, seni görmek ne güzel böyle? Sen beni arar mıydın?
C: Merhaba Dr. Croft, nasılsınız?
M: İyiyim, sen nasılsın?
C: Ben de iyiyim, sorduğunuz için teşekkür ediyorum.
M: Tamam.
C: Ben uzun süre boyunca düşündüm ve MAXANETA'dan neden ayrı kaldığımı sorguladım kendimce.
C: Ve size söylemem gereken bazı şeyler olduğunu düşünüyorum, bu yüzden aradım.
M: Tamaaammm... * * gözlerini devirir. * *
C: Anlaşılan şu ki, ben kendimi biraz sorguladım ve ben... ben bir şirket adamı değilim ya.
M: Hmm, ilginçmiş bu. Çünkü sen genelde paraya ilgi duyan bir kişiydin, parayı severdin yani.
C: Doğru, bunu yaşarken de fazlasıyla yere çarptırıldım, küçük düştüm, kaybettim kısacası.
C: Kendime bunu düşünmek için zaman ayırdığımda artık biraz daha rahat takılmak istediğimi düşündüm.
C: MAXANETA da bana bu rahatlığı sağladığı için... Sizin yanınıza gelmeye karar verdim.
M: Hmm, bu ilginçmiş. Neden ele geçirdiğin bu büyük fırsattan vazgeçiyorsun ki?
M: Çalıştığın şirket de fena bir şirket değildi sonuçta.
C: O durum pek de iyiye gitmedi açıkçası. Şirketle bazı problemler yaşadım.
M: Demek anlaşamadın, devam et...
C: Dr. Croft, sizin yaşadıklarınızdan sonra bir empati yaptım ve şirketler gerçekten problemli bu şehirde.
C: Şirketlerin birer canavar olduğunu düşünüyorum. Bencil, taş kalpli, garip insanlar içeriyorlar.
C: Uzun lafın kısası, MAXANETA'ya çalışmayı özledim.
C: Tek demen gereken şey evet demek. Geri dönmeyi istiyorum ve size ihtiyacınız olan stokları sağlayacağım.
M: Hmm, bu biraz problem oldu aslında. Çünkü MAXANETA Fun House'da sana ayırdığımız bir oda kalmadı.
C: Problem değil, gerçekten. Mutfakta da çalışabilirim, banyoda da çalışabilirim.
M: Aslında bizim bir asistana ihtiyacımız yok ki, biz gayet iyi ilerliyoruz aslında.
C: Bana o şirketin verdiği parayı da vermeni beklemiyorum.
M: Sana daha önce verdiğimiz parayı da veremeyiz ki...
C: Hmm, anladım.
M: Bir stajyer almayı planlıyorduk aslında.
C: Paralı stajyerlik mi?
M: Üniversite okuyan, genç bir stajyer almayı planlıyorduk. Onlar tazedir, bilirsin. En minimum parayı verirsin.
C: Yol parası?
M: Hayır.
C: Yemek parası?
M: Hayır. Sigorta da yok.
M: Biliyor musun? Aslında eski hayatımda yer alan bir şeyin geri dönmesi güzel olurdu.
M: Geri dönseydin güzel olurdu, yalan söylemeyeceğim.
C: Kabul ediyorum!
M: Hey, bir de en eğlencelisi ne olurdu, biliyor musun?
M: O şirketteki müşterileri Vice Therapy'e çekebilirsin mesela?
C: Ne?
M: Hadi bakalım, çalışmalara başla...
* * Connor şaşkınlık içerisinde kaldı, Maxine konuşmadan ayrıldı.* *

* * Başka bir zaman diliminde Connor tekrardan Maxine'i arıyor. * *
M: Merhaba Connor...
* * Connor başka bir evde görünüyor.* *
C: Merhaba Doktor Croft!
M: Ne? Orası Aneta ile benim kiraladığım rezidans değil mi? Ne işin var orada?
C: Merlin'i görmeye geldim buraya.
C: Evet, kendisi şu an burada kalıyor. Sizlere teşekkür ediyorum bunun için, kalmasına izin verdiğiniz için.
M: Hayır, rica etmiyorum. Onun burada kalmasına biz izin vermedik ki? Verdik mi Aneta?
M: Vermedik diyor.
C: Müzi-kan işini unuttunuz galiba. Beraber çalıştığımızı hatırlıyorum bunun için.
C: Biz bir takımdık,  müzi-kan işini beraber yaptığımızı hatırlıyorum. Merlin de bunun bir parçasıydı.
M: Müzi-kan işini her zaman yapmaya devam edeceğiz ama onun bize katkı sunacağını sanmıyorum.
C: Sunacak, çünkü biz bir araştırma yaptık ve yepyeni bir enerji katmaya karar verdik.
C: Biz bu iş için yepyeni bir yatırımcı bulduk. Quorum adında bir şirketle çalışıyor o.
C: Ve bu bulduğumuz "melek" bizim işimize yatırım yapmak istiyor. Vice Therapy'den bağımsız bir yatırım bu.
M: Melek mi?
C: Evet, evet. Melek şu an burada hatta. Seni onunla tanıştıracağım. Şu an burada, rezidansta.
* * Connor doğruldu ve Merlin Blatherwick'i çağırdı.
* * Merlin koltuğundan kalkıp bilgisayara doğru ilerliyor. * *
C: Karşında, Quorum'un sahibi Bay Blatherwick.
* * Maxine çok şaşkın bir duruma düştü. * *
M: Sen misin Quorum'un sahibi?
ME: Evet, ben o "meleğim..."
C: Hahahaha! Burada olduğuna inanamıyorum!

ME: Merhaba Maxine.
M: Merhaba Merlin. Quorum'un sahibi.
C: Evet...
* * Maxine biraz sinirlendi, derin bir nefes alıp verdi, umarsızca bir bakış atıyor.* *
* * Merlin halinden çok mutlu, Maxine'e sevgi dolu bir bakış atıyor.* *
C: Hey... siz? Siz birbirinizi tanıyor musunuz?
M: Evet, tanışmışlığımız var.
C: Yoksa sen o söylediğim seminerde mi tanıştın onunla?
M: Hayır, orada işim olmaz benim! Tanışıyoruz işte, sorgulama.
M: Her şeyi bilmek zorunda değilsin, tamam mı?!
ME: Ah, evren... Harika bir yer değil mi?
M: Bazen öyle.
ME: Tesadüfe bak...
M: Bazen değil.
C: Tesadüfleri seviyorsun değil mi? Bize söylemiştin bunu... Değil mi?
ME: Meh, bazen işte.
M: Demek bu işin altında yatan kişi senmişsin.
ME: Tanrım, şu an çok ama çok güzel görünüyorsun...
M: Evet, bunu defalarca duyuyorum ve sen defalarca söylemeye devam ediyorsun.
M: Benim nasıl güzel olduğumu milyon kere söyledin... Teşekkür ederim.
M: Aldatılmayı sevmiyorum, Merlin. Gerçekten sevmiyorum.
ME: Seni aldatmadım ki?
M: Hayır, beni yarı yolda bıraktın.
ME: Hayır, bu tamamiyle bir yanlış anlaşılma...
ME: Bizim yollarımızı evren yine birleştiriyor Maxine. Tanıştık, aşık olduk, sen de bana aşık oldun...
ME: Ve şimdi, kim olduğunu biliyorum. Ve müzi-kan işini yapacağım...
M: Müzi-kan işini yapmanı istemiyorum. İzin vermiyorum, Aneta da izin vermiyor.
M: Hayıırrr, teşekkür ediyoruuummm...
ME: Komik bir şey duymak ister misin?
ME: Connor bu iş için adeta bana yalvardı. Ve çok da ilgi duymadım açıkçası.
ME: Ta ki bunun başta senin, sonra Aneta'nın düzenlediğini anladım.
ME: Ve bunun olması gerekiyordu. Çünkü sen bu iş için en iyisisin ve Quorum için müthiş bir şey olur bu.
C: Evet, bu iş ile milyonlarca insanı ele geçirebiliriz, Quorum bu işte milyonlara hitap ediyor.
M: Bu müzi-kan konusu olmadan önce bana ilgi duyuyor muydun peki? Yoksa para için mi bana ilgi duyuyorsun?
ME: Sana önceden ilgi duyduğum doğru, para için ilgi duyduğum yanlış.
C: O sana her zaman doğruyu söyler Dr. Croft. Her zaman.
ME: Sana daha çok ilgi duyuyorum şu an.
ME: Çünkü senin kalbinin ne kadar... boş olduğunu hissedebiliyorum.
M: Benim kalbim boş değil ki?
C: Evet, onun şu an hayat cüzdanı bomboş. Hayatında Aneta'dan başka kimse yok.
M: Aferin Connor, aferin sana. Ne uslu bir çocuksun sen öyle...
ME: Duygusal olarak çok kötü görünüyorsun Maxine...
M: Hayır, öyle hissettiğim falan yok. Ben gayet iyi hissediyorum, yardımına da ihtiyacım yok.
M: Bu senin "sevgini" gösterme yolun mu? Bu senin "aşık olduğun" versiyonun mu?
ME: Hayır, sen beni sevmek istiyorsun, Quorum'u da sevmek istiyorsun. Aneta'yı istemiyorsun.
M: Şöyle bir şey var ki, bir şeyi 10 kere arka arkaya söylemen onun doğru olduğu anlamına gelmiyor.
M: Bu senin sihirli beyin yıkama numaran mı?
ME: Beyin yıkama mı? * * kıkırdar.* *
ME: Biz bununla her gün karşılaşıyoruz. Bu tarikatta beyin yıkama olayını her gün yapıyoruz.
ME: * * kahkaha atıyor. * * Bu bir tarikat değil ki?
M: Bence tam olarak bir tarikat gibi görünüyor ve tarikat gibi kokuyor.
M: Dinin ne senin? Yoksa sen Papa mısın, huh? Sen delirmişsin!
M: Dinleyin, siz ikiniz seanslarınızı yapın bakalım. Çünkü Connor buna kanmış gibi görünüyor.
C: Dr. Croft, bu gerçekten ben ve arkadaşım için büyük bir değişim demek.
C: Bu seni de değiştirecek. Bana güven... Aynı zamanda müzi-kan işimiz de güzelleşecek.
ME: Değişmen gerekiyor Maxine.
M: Yoo, değişmek istemiyorum ki? Aneta ile mutluyum ben.
M: Aneta benim hayatımdaki her şey ve onunla olmaya devam edeceğim. İstesen de, istemesen de.
ME: Bir bebek gibi. Bebeklerin de değişmesi gerekiyor mesela. Bezlerin dolmuş ve değişmesi gerekiyor işte.
ME: Fakat bunu sen göremiyorsun. Ama ağlıyorsun, tıpkı altı dolan bir bebek gibi. Onlar kendilerine yardım edemez.
M: Ama belki de onlar konforsuzluğun yaşattığı şeyleri protesto ediyorlardır? Nereden bileceksin?
ME: Aynen öyle! Sen de konforsuzluğunu protesto ediyorsun!
M: Ama benim konforsuzluğum da senin şirketin? Bu yüzden sen de kakanın kendisi oluyorsun.

ME: Sen hayatının her günü dolu bir bezle dolaşıyorsun ve bunu fark edemiyorsun!
M: Bu uzayıp gider. Benimle yapacak bir şeyin yok, Merlin.
ME: Bir fikrim var. Sana "yalan makinesini" önerebilir miyim?
M: Hayır.
ME: Çok basit bir şey. Lisanslı bir teknisyenden geçti bu aletimiz. Sağlam bir alet, gerçekten.
M: Ne?
ME: Lisanslı bir teknik makine bu. Çok basit. Seni bu makineye bağlıyoruz ve içindeki gerçeği ortaya çıkarıyor.
C: Gayet güzel bu arada... Uzun sürmez, eminim ki bu seni değiştirir.
M: Oh, uzun sürmezmiş, diyene bak. Hayır, pas geçiyorum.
M: Bu delilik, tamam mı? Hayır diyorum işte, hayır! Basitçe, hayır. Tamam mı?
ME: O zaman ben de senin terapi hizmetlerinin hissedarı Bay Randolph Mitchell ile konuşurum.
ME: Onun da Quorum'a karşı bir girişimi vardı çünkü.
M: Hayır, yok?
ME: Onu tanımıyorum ancak onunla konuşmak istiyorum.
C: Ah, o seni çok severdi. Gerçekten severdi.
M: Ben de Tanrının kim olduğunu biliyorum ama tanışmadım yani.
M: Konuş, ne yapayım?
ME: Ben de senin hakkında notlar alırım. Ne yaptığını öğrenirim. Gerçekte ne yaptığını yani...

* * Merlin sırıtarak konuşmadan ayrıldı ve ekran karardı.* *

* * Ekranda şu yazı görünüyor: "Şantaja uğradığınızda böyle davranın:" * *
* * Ekran tekrardan açılıyor ve Skype'da Maxine ve Merlin görünüyor. Merlin, Quorum ofisinde.* *
M: Merhaba, Merlin.
ME: Bunu yaptığın için çok teşekkür ediyorum.
M: Ah, memnuniyet duyuyorum.
M: Her şeyi yeniden düşündüm ve herkesin biraz daha kendisini geliştirmesi gerektiğine karar verdim ve bu yüzden buradayım.
M: Ayrıca bana karşı sabırlı olduğun için de teşekkür ediyorum.
ME: Ben teşekkür ederim. Bana güvendiğin için de teşekkür ederim.
ME: Yapacağımız şey çok ama çok zararsız ve acısız olacak.
M: Pekala, çünkü ben biraz gerginim açıkçası. Gönderdiğin paketi aldım, önümde duruyor.
M: * * bir yalan makinesi cihazı gösteriyor. * * Bu, doğru cihaz... değil mi?
ME: A-ha, evet. Önünde duruyor, değil mi?
ME: Bende de var bundan. Bende 8000 modeli var, sana hangisi gelmiş?
M: 6000 var bende.
ME: Pekala, benimki biraz daha gelişmiş ama aynı şeyi yapıyor aslında.
ME: Bekle, saatimi çıkartayım. Bu iki şeyi bileklerine geçireceksin.
M: Ah, bana bunun nasıl yapıldığını göstermen gerekecek, sen de tak, evet.
ME: Bu şeyleri bileklerine geçiriyorsun ve sıkıca bağlıyorsun.
M: Bu benim için en zor olan şey.
ME: Bu çok farklı bir cihaz. Bunu çıkartmak için bir yardımcıya ihtiyacın olabilir.
M: Benim Aneta'm var. Biz beraberiz, her konuda birbirimize yardımcı oluruz. Bunu düşünme...
ME: Genelde insanlar bunun ilk dakikalarını çok sevmiyor, başladığın zaman işler daha iyiye gidecek.
M: Pekala.
* * Maxine ve Merlin yalan makinesini kendi bileklerine bağladı. * *
ME: Fakat bunu çıkartıp atmanı istemiyorum, bunu yapma. Böyle kal, evet.
ME: Şu tuşa basmanı istiyorum, bu cihazı açıyor.
M: Pekala. * * tuşa bastı, cihazı açtı. * *
ME: İkimizdeki şey farklı cihazlar ama aynı şeyi yapıyor.
ME: Benimki, yeni modeller yalan söylediğinde elektrik çarpması yaşatıyor.
M: Hmm, peki ya bana elektrik çarpacak mı?
ME: Hayır, hayır. 8000 cihazında bu geçerli, 6000'de değil. Sende 6000 var. Endişelenme.
M: Endişelenmeye başlıyorum! * * cihazda yeşil ışık yandı ve doğru anlamında bir ses çıktı. * *
M: Oh, yeşil! Tamam, bu doğru söylediğim anlamına geliyor.
ME: Pekala, sorulara hazır mısın?
M: Emin değilim fakat, başlayalım hadi...* * cihazda yeşil ışık yandı ve doğru anlamında bir ses çıktı. * *
ME: Eğlenceli ve basit bir şeyle başlayalım, test için.
ME: Sen, sarışın mısın?
* * Maxine kahkaha atıyor, bir şey söylemiyor.* *
ME: Haha! Sarışın olmadığını biliyorum. Çünkü senin her şeyini biliyorum, Maxine...
ME: Pekala, şunu soracağım: Finansal olarak bağımsız mısın?
M: Umm-e-evet.. * * cihazda yeşil ışık yandı ve doğru anlamında bir ses çıktı. * *
ME: Güzel. MAXANETA Fun House, sana mı ait?
M: Hayır, ben ve Aneta'ya ait. İkimiz beraber aldık bu evi. * * cihazda yeşil ışık yandı ve doğru anlamında bir ses çıktı. * *
ME: Pekala. Hiç iflas dosyan var mı? İflas ettin mi?
M: Hayır, etmedim.
ME: Gördün mü? Bu oldukça kolay. Harika, değil mi?
M: Çok kolaymış, gerçekten. Oh, harikaymış bu.
ME: Peki ya senin bana soruların var mı?
M: Hmm. * * kahkaha atıyor. * * Sen gerçekten bir pazarlamacı mısın?
ME: Hayır, değilim. * * cihazda kırmızı ışık yandı ve yanlış anlamında bir ses çıktı. Merlin, hafif bir elektroşoka maruz kaldı.* *
M: Haha. Şoka uğradın galiba?
ME: Problem değil.
M: Peki ya Quorum sadece para kazanmak için kurduğun bir şirket mi?
ME: Afedersin? Anlayamadım?
M: Bu Quorum, masum insanlardan para kaldırmak için kurduğun bir şirket mi?
ME: Umm... Ummmmmm... Hayır?  * * cihazda kırmızı ışık yandı ve yanlış anlamında bir ses çıktı. Merlin, bir elektroşoka maruz kaldı.* *
ME: AAĞĞHH! Bu acıttı işte.
M: Hmm, elektroşokun dozajı artıyor gibi, acı çekiyorsun.

* * Arka planda Quorum ofisinden bazı insanların koşarak kaçtığı görülüyor. * *
M: O zaman şunu sormama izin ver.
M: Quorum'da verilen üyelikler sadece kaybedenler ve enayiler için mi?
ME: Hayır, hayır! * * cihazda kırmızı ışık yandı ve yanlış anlamında bir ses çıktı. Merlin, daha büyük elektroşoka maruz kaldı.* *
ME: AĞĞĞĞAAAĞĞĞHH! Si---- Tanrım!
M: Wow... Pekala...
M: Ve sen bu şirkete katılmaya çalışan her kadınla yatmaya çalışıyor musun?
ME: Haayııı... * * cihazda kırmızı ışık yandı ve yanlış anlamında bir ses çıktı. Merlin, çok daha büyük elektroşoka maruz kaldı.* *
ME: AAAAAAAAAĞĞĞHHH! Ah, hadi! Çık şuradan! * * makineden çıkmaya çalışıyor, başaramıyor. * *
ME: Yardım edin! Yardım edin, lütfen!
M: Kimsenin yardım edeceğini sanmıyorum, çünkü onlar seni izlemekle meşguller...
M: O sevmediğin ve ayrılmamı istediğin Aneta, senin şirketindeki tüm üyelerin maillerini bana gönderdi.
M: Ve bu Skype konuşmasını şu an şirketindeki herkes görüyor. Herkes seni izliyor şu an.
M: Onlara selam versene?  * * cihazda yeşil ışık yandı ve doğru anlamında bir ses çıktı. * *
* * Maxine büyük bir mutlulukla sırıtıyor. * *
ME: Pekala... Cihaz bunun doğru olduğunu gösteriyor, şunu söylemek istiyorum ki:
ME: Bunu izleyen herkes bilsin ki, bu bir test...  * * cihazda kırmızı ışık yandı ve yanlış anlamında bir ses çıktı. Merlin, çok daha büyük elektroşoka maruz kaldı.* *
ME: AAĞĞĞH!
M: Sanırım pek de test değil gibi bu.
ME: Biliyor musun Maxine? Sen çok korkunç bir insansın! Çok ama çok korkunç!
* * Merlin'in cihazında arka arkaya yeşil ışık yanıyor ve arka arkaya doğru anlamında sesler yankılanıyor. * *
* * Maxine sırıtıyor ve konuşmadan ayrılıyor. * *
* * Vice Therapy Kapanış Jeneriği ile beraber program sona eriyor. * *

Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#4 - 27.07.2023 14:16


BİZİ TAKİP EDİN
VICE  CITY: 25         SAN FIERRO: 19         LAS VENTURAS: 27                                                   BİZİ  VICE SOCIAL'DA TAKİP EDİN!
                                                        #vicenews #onlytrue #save       
GÜNLÜK HATIRLATMA:     Maxine Croft'un yepyeni tedavi yöntemi Vice Therapy, sadece Vice TV'de...



VICE THERAPY 4. BÖLÜM: Yalan


Merhaba dünya, ben terapist Doktor Maxine Croft. Vice Therapy'nin yaratıcısıyım.
Bu çok ilginç olan yeni tedavi yöntemimle Dünyadaki herkese yardım etme planım olduğunu bilmenizi istiyorum.
Sadece Vice Şehrinin değil, tüm dünyanın yardımına koşacağız bu programda.
Burada yaptığım şey, yaşadığım ilginç randevuları kayıt altına almak ve Vice TV'de insanların izlemesini sağlamak.
Vice TV'de yayınlanacak bu program sizlere iyi gelebilir ve sizler de başkalarıyla paylaşabilirsiniz. Neden yapmayasınız ki?
Burada aslında sizin kültürünüzün insancıl tarafına biraz karşı çıkanlar olacak. Dünyanın kültürü fazlasıyla farklı şeyler içeriyor.
Buna rağmen dünyayı seviyorum. Ruh ikizim Aneta ve ben Dünyayı çok severiz, gerçekten...

Televizyon ekranında bir bilgisayar ekranı ve Skype'da tek başına kamerası açık olan Maxine görünüyor. * *
**Maxine, telefonda konuşuyor.* *
M: Evet, Randy. Ben de bu işi seviyorum ancak Elder Tanrıları peşimizi bırakmıyor, bunu bilmen gerekir.
M: Aneta'yı kim sevmez ki? O dünyanın en harika insanı, o isterse yapmak zorundayım.
M: Seanslarım sadece birkaç ay aksadı şunun şurasında... Bir problem olmaz diye düşünüyordum.
M: Ben sonuçta insanları tedavi ediyorum. Önemli olan da bu aslında. Zamanın bir önemi yok...
M: Tamam Randy. Ben bu yeni tedavi yöntemimle dünyayı fethetmeye devam edeceğim, sen keyfine bak ve izlemeye devam et.
M: Ve hayır, seni seanslarıma almayacağım. Görüşmek üzere...

**Televizyon ekranı kapanıyor ve ekranda "Yalan" yazısı görünüyor.* *
**Ekran açılıyor ve Skype çağrısı ekrana yansıyor, Hernandez Scot adında birisi görünüyor. * *
M: Oh... İşte randevu vakti.

M: Merhaba! Ben Doktor Maxine Croft ve sen, Hernandez Scot olmalısın.
H: Selam, ben Levine.
M: Ama ben burada Hernandez Scot görüyorum?
H: Orijinal adım Hernandez ama ben Levine'a çevirdim, kendi isteğimle yaptım bunu.
M: Oh...
H: Ben insanların  bunu daha çok sevdiğini düşündüm.
H: Ben çok iyi bir avukatım ve benim çok iyi bir avukat adım var.
M: Evet, bir Yahudi ismini kullanman insanlarda kesin daha büyük etki yaratmıştır...
H:Evet, evet.
M: Hmm, senin şu an Vice Şehrinde olduğunu görüyorum.
H: Evet, Vice Şehrinde yaşıyorum.
M: Tabii, tabii öyledir. Vice Şehrinde olduğun için de bu kadar güzel bir ofisin var.
M: Sonuçta siz avukatlara çok fazla iş düşüyor bu şehirde.
H: Evet!
M: Aslında sana baktığımda çok da bir problem göremedim. Bir problem canlandıramadım gözümde.
M: Çünkü... Bunu söylediğim için üzgünüm ama, sana beklenmedik şekilde çekildim. Çektin beni.
H: Oh, bu ne güzel böyle... Sen de güzelsin şimdi, yalan söylemeyeyim.
M: Birden bir bağlantı hissettim işte, nedenini bilemedim.
H: Pekala, şunu söylemeliyim ki ben üç yıl üst üste Amerika Barolar Birliğinde ödül kazandım.
H: ALA... O... ALA... ödülü diye bir şeydi.
H: Normalde bunu Janset Mackenzie'ye vereceklerdi ama o öldü, bana verdiler.
M: Bu barolar birliğini pek duymadım açıkçası, çünkü benim çok yakınımda olan avukatlar var ve,--
M: Onlar da bu işten ödül aldılar fakat hiç ALA... O... ALA... diye bir şey duymadılar.
h: Öyle bir şey var ama. Var yani.
M: Pekala, sana nasıl yardımcı olabilirim bay Levine Scot?
H: Pekala, bazı insanlar bana... Bu arada sadece Levine, lütfen.
M: Pekala bay Levine.
H: Yardımına ihtiyacım var, çünkü sanırım ben bir iş hastalığına yakalandım.
H: Ben... çok fazla yalan söylüyorum. Ben bir avukatım ve avukatlar yalan söylerler.
M: Evet, evet, öyle tabii.
H: Ama ben kendimi durduramıyorum.
M: Bu çok korkunç. Ve sanırım bu korkunçluk da senin kişisel hayatına etki etmiş, öyle mi?
H: Evet, kesinlikle etti. Hem kişisel hayatıma, hem de insan ilişkilerime etki etti bu.
M: Bak. Aslında hepimizin yüzümüze birtakım maske geçirmesi gerekmez mi zaten?
H: Evet. Hatta kendine yeni bir şey bile yaratmalı insan...
H: * * kameraya baktı, tamamıyla doğru söylediğini belirtircesine konuştu:* *
H: Ben az kalsın Dünya Ağırsiklet Şampiyonu olacaktım mesela.
M: Oh, neyde?
H: VFC'de.
M: Oh... gerçekten mi?
H: Hayır.
M: Anladım...
H: Benim babam... belki de buradan ilerleyebiliriz. Burada çocukluğumuzdan konuşabiliyoruz, değil mi?
M: Meh, pek sayılmaz... Çünkü, ben rüyalar, hisler, çocukluklar, blah blah... bu tarz şeyler duymak istemiyorum.
H: Benim rüyalarım ve hislerim yok.
M: O zaman mükemmel terapisti buldun.
H: Benim babam... biraz bekletebilir miyim seni?
M: Elbette.
H: **eğildi, kameranın görmeyeceği şekilde bir şey içti. * *
H: Üzgünüm, burada bir sinek vardı da.
M: Oh... Bir şey olmaz, uçar gider.
H: Aynen öyle, ben de onu uçurdum ve gitmesini sağladım.
H: Benim babam "deniz fenerini" icat etmişti.
M: Ne?
H: Ne?
M: Gerçekten mi? Baban yüz yıllardır ortalıkta olan deniz fenerini mi icat etti?
H: Aslında o, deniz fenerlerinin üstüne ışık konulması gerektiğini söyleyen isimdi.
H: Bu sebeple o milyonlarca insanın hayatını kurtardı. Onun sayesinde gemiler bir yerlere çarpmıyor.
M: Anladım, burada yalan söyleme durumun çok ciddi bir problemmiş gibi görünüyor...
M: Burada sana aslında yaşadığın yerle ilgili tavsiyeler verip veremeyeceğimi bilemedim.
H: Gitmem gerektiğini mi düşünüyorsun?
M: Akıl hastanesine gitmeyi düşündün mü hiç mesela?
H: Oh, hayır, hayır, hayır. Ben tamamen kendi hayatımın kontrolünü sağlıyorum. Kontrol bende.
M: Anladım...
H: O, deniz fenerini icat etti.
M: Tamam... Ama bu bir yalan, değil mi?
H: **tekrardan eğildi ve kameranın görmeyeceği şekilde bir şey içti. * *
M: Ne yapıyorsun? Sineğin gittiğini sanmıştım.
H: Burada çok sinek var. Sanırım buradan gerçekten ayrılmam lazım.
M: Bir şey sorabilir miyim? Senin bir bağımlılığın var mı?
H: Hayır, aslında ben şu an tamamen ayığım. 13 yıldır ayığım aslında.
M: Bu senin için güzel, ancak ben arkada tonlarca şişe görüyorum, ne şişesi onlar?
H: Orada şişeler duruyor çünkü deniz fenerinden dolayı kurtulan gemiler beni bekliyor.
H: Ve benim hazır olmam lazım...
M: Anlıyorum... anlıyorum.
H: Ama dediğim gibi ben uzun süredir ayığım.
H: **Tekrardan eğildi ve kameranın görmeyeceği şekilde bir şey içti. * *
M: Sen bir şey içiyorsun, gördüm bak. Muhtemelen benim görmek istemeyeceğim bir şey içiyorsun.
H: Bu alkolsüz İskoç viskisi. Randolph Mitchell'ın kuzeninden aldım bunu. Onu herkes tanıyor, ben de tanırım.
M: Sen gerçekten korkunç bir yalancısın, bunu anlamış oldum...
H: Pekala, hadi bana sorular sormaya devam et, böyle söylenmeye devam mı edeceksin?
H: Sana doğruyu söyleyeceğim, yemin ederim.
M: Gerçek adın ne?
H: Sinek olayını uydurdum.
M: Anladım... Biliyor musun? Çok güzel bir ofisin varmış aslında, zengin gibisin. Belki de bu senin için bir problem değildir.
H: Hayır, bu bir problem. Aslında, haftaya ben bir ödül kazanmak için Çin'e gideceğim.
M: Bu da bir yalandı, değil mi?
H: Bu da bir yalandı.
H: İşte bu internet aramasını yapmamın ve senin servislerine ihtiyaç duymamın sebebi buydu.
H: Çünkü ben bu yalan söyleme durumumdan dolayı görevden alındım.
H: Ve benim bir istemsiz yalancı olduğum anlaşılırsa, belki görevime geri dönebilirim.
H: Ve bunun için bana yardım etmen gerekiyor. Vice Barosuna bir yazı hazırlayıp gönderirsen,
H: İşimi geri alma için bir şansım olabilir.
M: Sana dürüst olmam gerekirse sana bu konuda yardımcı olamayacağım gibi.
M: Çünkü sana karşı bir tedavi yolu yok. Resmen yalancısın yani.
H: Kızgın görünüyorsun, neden kızdın ki şimdi sen?
M: Tabii kızgınım. Bu tamamen zaman kaybıydı benim için. Zamanımı harcattın.
H: Tamam o zaman, hadi ücret hakkında konuşalım. Sana bunun için güzel bir miktar ayırmıştım oysa ki.
M: Gerçekten mi? Üç dakikalık seansların fiyatı 25.
H: 25 bin demek. O zaman beş seanslık yapalım biz bunu. Yani, otuz beş bin çarpı yüz... kaç yapıyordu?
M: Evet, yapacağım. Evet, senin yardıma ihtiyacın var...

Ekran karardı ve ekranda "Sanırım ben insanların zarar gördüğü komediden hoşlanıyorum..." yazısı göründü. * *
M: Oh, merhaba tekrardan!
H: Selam! Harika haberlerim var! Çok mutluyum! Yazdığın yazı Vice Barosuna ulaşmış ve uygun bulmuşlar.
H: Artık yeniden avukat olabileceğim. Çok teşekkür ederim!
M: Bu çok güzel! Çok güzel! Tebrik ederim!
H: Çok heyecanlıyım. Sana çok teşekkür ediyorum, geleceğim için çok heyecanlıyım bu aralar.
M: Ah, evet. Görevde olmak çok güzel bir his...
H: Artık işleri karşılıksız yapıyorum mesela... Aynı zamanda fakir insanlara bedavadan çalışıyorum!
M: Ben senin mizah anlayışını pek anlamıyorum...
H: Sana açıklayayım.
H: Bu bir kitap gibi, tıpkı bir kitap okuyormuşçasına... Ve o kitabı düşürürmüşcesine... **kısa bir sessizlik meydana geldi...* *
M: Sanırım ben insanların zarar gördüğü komediden hoşlanıyorum... Utanan ve aşağılanan insanlar komik geliyor bana.
H: Kitap, bir sineğin üstüne iniyor... Bu çok komik, değil mi?
H: İşte benim mizah anlayışım bu.
M: Evet, bugün duruşma günüydü! Nasıl geçti bakalım?
H: Evet, bugün duruşma günüydü ve harika olan şey yargıç senin en yakın dostundu. Aneta'ydı!
H: Aneta, Maxaneta! Büyük Aneta!
M: Aneta Bredevoort? O benim ruh ikizim, evet! Yargıç mı oldu? Nasıl yani?
H: Evet, Büyük Aneta! Büyük... işte benim mizah anlayışım yine devrede.
H: Her neyse, onun sayesinde tekrardan avukat oldum, bu yüzden sana teşekkür etmek istedim. Harikasın.
H: Aslında ben Aneta'ya... umarım bu bir problem yaratmaz, seanslarımızdan birinin kopyasını yolladım.
M: Ama onlar daha editlenmedi ki?
H: Ben editledim ve birtakım edepsiz bölümleri çıkarttım... İstersen ona ne gönderdiğimi sana atayım.
M: Pekala, at bakalım.
H: Hazır mısın?
**Bilgisayar ekranında Skype dosya gönderme ekranı çıktı ve bir video Maxine'in bilgisayarına gönderildi.* *
M: Evet, geldi şu an video. Açıyorum...

**Videoda şu cümleler söyleniyor:**
M: Evet, evet. Benim çok yakınımda duran avukat ve hatta yargıç arkadaşlarım var.
-: O zaman o arkadaşlarına beni tedavi edeceğini söyler misin?
M: O zaman bana tam 100 bin dolar ödeyeceksin.
-: Evet.
M: Anlaştık!


**Video Maxine tarafından durduruldu.* *

M: Oh, hayır! Hayır, hayır!
H: Evet, evet!
M: Hayır! Sen benim resmen yargıya erişimim karşılığında para kabul ediyormuşum gibi görünmek için bunu düzenlemişsin!
M: Bu... bu bir yalan! Bu olmadı! Bu adil değil! Bu Aneta'ya zarar verir! Bu doğru değil!
H: Çok üzgün gibi görünüyorsun...
M: Tabii ki çok üzgünüm!
H: Ama bunun çok büyük bir yardımı olduğunu da bilmelisin...
M: Burada GERÇEKTEN olan şey, Aneta'nın bir şekilde yargıç olacağını öğrenmen ve bu yüzden beni kullanman.
M: Ve bu sebepten dolayı da benden "yardım" istedin. Çünkü sen yalan söylemeyi durduramayan bir aptalsın!
M: Ve beni bu editlediğin videoyla tuzağa düşürmeye çalıştın ve bundan dolayı Aneta'ya karşı beni kötü gösterdin!
H: Evet!
M: Tamam, ama yine de bunun için bana 100 bin dolar ödemen gerektiğini de unutmamalısın sonuçta.
H: Ben artık sana para ödeyemem. Çünkü bu olayı en başından beri uydurmuştum...
H: Bu yüzden ben halen yalan söylüyorum ve bu yüzden bana bir şey yapmamış oldun.
H: Ama yine de sana "diğer internet servislerin" için para ödeyebilirim, evet.
H: Anladın onu sen... Diğer internet servisleri...
M: Ne gibi?
H: Üstünü çıkartabilirsin mesela...
**Maxine sinirden köpürüyor ve direkt bilgisayarı kapatıyor, bu sebepten dolayı da program sona eriyor.* *
* * Vice Therapy Kapanış Jeneriği ile beraber program sona eriyor. * *

Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#5 - 27.07.2023 14:26


BİZİ TAKİP EDİN
VICE  CITY: 25         SAN FIERRO: 19         LAS VENTURAS: 27                                                   BİZİ  VICE SOCIAL'DA TAKİP EDİN!
                                                        #vicenews #onlytrue #save       
GÜNLÜK HATIRLATMA:     Maxine Croft'un yepyeni tedavi yöntemi Vice Therapy, sadece Vice TV'de...



VICE THERAPY 5. BÖLÜM: Falcı


Merhaba dünya, ben terapist Doktor Maxine Croft. Vice Therapy'nin yaratıcısıyım.
Bu çok ilginç olan yeni tedavi yöntemimle Dünyadaki herkese yardım etme planım olduğunu bilmenizi istiyorum.
Sadece Vice Şehrinin değil, tüm dünyanın yardımına koşacağız bu programda.
Burada yaptığım şey, yaşadığım ilginç randevuları kayıt altına almak ve Vice TV'de insanların izlemesini sağlamak.
Vice TV'de yayınlanacak bu program sizlere iyi gelebilir ve sizler de başkalarıyla paylaşabilirsiniz. Neden yapmayasınız ki?
Burada aslında sizin kültürünüzün insancıl tarafına biraz karşı çıkanlar olacak. Dünyanın kültürü fazlasıyla farklı şeyler içeriyor.
Buna rağmen dünyayı seviyorum. Ruh ikizim Aneta ve ben Dünyayı çok severiz, gerçekten...

**Ekran siyaha büründü, "Croft Malikanesi" yazısı çıktı. * *

**Televizyon ekranında bir bilgisayar ekranında Vice Therapy web sayfası görünüyor, kamerası kapalı. * *

**Skype ekranından bir arama sesi yükseliyor: Arayan kişi: Natalia Scandone**


M: Aloooo!
N: Merhaba, ben Natalia Scandone. Senin sayfanı Vice.NET'ten buldum ve benim bir problemim var, umarım bana yardım edersin...
M: Ben de çözebileceğimi umuyorum. Problemin nedir Natalia?
N: Pekala, ben bir falcıyım. Belki beni duymuşsundur, bazı polislerle çalıştım, internetten işim var---
N: Hollywood'da "Falcı Arkadaşlar" adında bir programım da olacaktı ama yasa dışı sebeplerden dolayı iptal oldu...
M: Ummm-ben asla televizyon izlemem. Sadece televizyonlarla çalışırım, o da Aneta'nın bana verdiği yatırım tavsiyesinden dolayıdır.
M: Gerçek bir hayatım var ve ben gerçek hayatımla oldukça meşgulüm. Bu yüzden televizyon izlemiyorum.
N: Ne?
M: Ben televizyon izlemiyorum, bu yüzden senin söylediğin o Hollywood'da ne yaşandığını çok bilmiyorum...
N: Oh. Ben de çok izlemem, bu biraz farklı bir şovdu ve Arquette denilen bir aileyle bunu yapmaya karar verdiler.
N: Ama bu pek de umrumda değil artık. Her neyse, ben benim için çok önemli olan bir şeyi kaybettim.
M: Ben bir falcı değilim, bulmana yardım edebilir miyim bilemiyorum şimdi...
N: Bana bir şekilde yardım etmeni umuyorum. Ben, bir şeyin kilidini açmaya çalışıyorum aslında.
N: Benim işim rüyalar. Rüyalarda gördüğüm şeyler mutlaka ileride yaşanıyor ve---
M: Üzgünüm, ben falcılara da pek inanmıyorum...
N: Ben de aslında terapiye pek inanmam ama şu an aşırı çaresizim... bu yüzden, üzgünüm...
M: Pekala. Sorun değil. Ama burada sizin ne söyleyeceğinizi söyleyemem, öyle bir gücüm yok. Ama, seni ayağa kaldırıp kaldıramayacağımı test edeceğim.
N: Evet, yardımını kullanacağım. Aslında seni yanıltmayı o kadar çok isterdim ki, bana verilen hediyeyi kaybettim.
N: Bu yüzden de...----
M: Hediyeni mi kaybettin? Yani sen şimdi * * elinin avuç içini kameraya gösterir * * elimi okuyup aşk çizgimin neyi açığa çıkardığını söyleyemiyor musun? * * sırıtır. * *
N: * * kameraya yakınlaşır, inceler.* * Hmm... Senin bir aşk çizgin yok.
M: * * eline baktı, biraz inceledi * *
N: Ciddi bir şey değil. Ama senin aşk hayatın şimdilik yok, ileride olur mu bilemem.
M: Yani, sanırım bu el sana benim aşk çizgim olmadığını söyledi, öyle mi?
N: Biraz daha bakabilir miyim?
M: * * kameraya elinin avuç içini gösterdi. * *
N: Buradan pek okuyamıyorum ama çok belli ki senin bir aşk çizgin yok. Aşık olamıyorsun.
M: Hiç mi yok?
N: Hiç yok.
M: Pekala... Şunu soracağım. Normalde bilgileri nasıl alıyorsun? Yani, bu falcılık nasıl oluyor işte?
N: Ben, vizyonumu rüyalara bağlıyorum. Ama ne yazık ki rüyalarım artık sadece birer rüya olarak kaldı...
N: Eskiden çok fazla mesaj veriyordu bu rüyalar, şimdi hiçbir mesaj vermiyor. Sadece, rüya işte. Tamamen anlamsız şeyler görüyorum.
N: Mesela dün gece rüyamda ben Croft malikanesinde yaşayan Max isimli bir köpek gördüm.
M: Ne?
N: Kocaman bir malikane, ismi Croft malikanesiydi ve içinde Max isimli sarı renkli bir köpek gördüm işte.
M: * * gözleri pörtledi, aşırı şaşkın bir şekilde ekrana bakıyor. * *
N: Max isimli bu köpek, birden güzeller güzeli bir kadına dönüştü. Aslında, o kadar da güzel değildi ya.
N: Yani, bilmiyorum. Normal bir kadındı işte, ama o bir prensle evliydi.
N: Ve gece olduğunda prens bir tek boynuzlu ata dönüşmüştü. Rengi pembeydi ve birden diğer tek boynuzlu atları aramaya başlamıştı.
N: Onları bazen ormanda, bazen de... barlarda buldu...
M: Barlar mı? Eeeee?
N: Ve... boynuzunu diğer boynuzlarla tokuşturdu...
M: * * Aşırı şaşkın bir hale büründü. * *
N: Neyse, çok anlamsız olduğunu söylemiştim bunun. Ciddiye alma, çok saçmaydı.
M: Evet, evet... Gayet de anlamsız bir rüyaymış bu. Tıpkı bütün rüyalar gibi... anlamsız. * * yapmacık bir gülümseme verdi. * *
N: Rüya devam etti, etti, etti... Kızın çocukluğuna kadar geldi. Croft malikanesindeki herkes ona kötü ve kaba davranıyordu.
M: Evet... evet... Çocuklar, kabadır. Ben çocukların karakterlerine pek güvenmem açıkçası, ummm... Neyse, devam et sen.
N: Pekala, üçüncü sınıfta ise bir kaza yaşıyordu. Bir kalem ona aşırı derecede zarar veriyordu, iz kalmıştı...
M: * * kıyafetini biraz düzeltti, üzgün görünüyor. * *
M: Pekala, başka?
N: Çok saçma bir şey daha olmuştu...
M: Aslında rüyaların bazıları saçmadır, bazıları da spesifiktir. Spesifik bir şeyler de olmuştur belki?
N: Al o zaman sana spesifik bir şey: Onun çok güzel bir midillisi vardı.
M: * * Gözleri iyice açıldı, çok şaşkın ve korkmuş bir yüze büründü. * *
N: Midillinin adı neydi ya? Neydi...
N: Spinklepants...
M: Spinklepants...
M: * * başını öne eğdi, derin bir nefes aldı. * *
M: Pekala, bu gerçekten anlamsızmış. Çok üzgünüm ama bu konuda sana yardım edemeyeceğimi düşünüyorum. Hayatta sana bol şans, Natalia.

M: * * tuşa basıp konuşmadan ayrıldı. * *
N: Ne?

*Ekran siyaha büründü ve şu yazı ortaya çıktı: Midillideki şişman kız kimdi? * *
Ekran geri açıldı ve Maxine, ---- ile sohbet ediyor. * *

M: Merhaba, Natalia.
N: Merhaba! Bunu bütün hafta boyunca düşündüm ve karar verdim ki, hediyemi geri almışım!
N: PayPal ödemelerime bakana kadar senin ismini bilmiyordum, ismini umursamamıştım açıkçası.
N: Maxine Croft! Croft Malikanesindeki Max isimli köpek!
N: Aman Tanrım! Maxine Croft, değil mi?
M: Pekala, umm... tebrikler.
M: Dürüst olmam gerekirse, bir falcıyı tedavi ederken pek rahat hissetmedim, çünkü buna inanmıyorum.
M: Çünkü bu biraz dolandırıcılık örneği aslında, doğrusunu söylemem gerekirse...
N: Pekala...
M: Özellikle rüyalar konusu fazlasıyla dolandırıcılık örneği gibi geliyor bana.
M: Ben buna biraz aşinayım, çünkü ister terapötik, ister psişik bir fenomen olsun, ben rüyalara itibar etmiyorum...
N: Hey, bu problem değil. Tek ihtiyacım olan şey, şu soruma cevap vermen:
N: Senin Spinklepants adında bir midillin var mıydı? Sadece bunu soruyorum.
M: * * bir süre duraksadı * *
M: Yani, bu isimi kullanan çok fazla evcil hayvan var, yaygın bir isim. Yeterlice yaygın.
N: Pek de yaygın değil aslında...
N: Spinklepants? Evcil midilli?
M: Bunu neden bu kadar önemsiyorsun ki? Sen hediyeni geri aldığını düşünüyorsan, yani...
N: Evet, bunun için biraz aceleci davranmam gerekiyor çünkü benim Yüzde Yüz Vice programında olmam gerekiyordu.
M: Yüzde Yüz Vice mı?
N: Evet.
M: Ne yani, sen Vice TV'nin en çok izlenen talk show programı Yüzde Yüz Vice'da mı olacaksın?
N: Televizyon izlemediğini sanıyordum.
N: Billboardlar her yerde. Oralardan görüyorum hep.
N: Bunu o program için soruyorum. Bu program yeniden başlayacakmış ve sunucusu benim gibi internetteki diğer profesyonelleri, şarkıcıları ağırlayacaklarmış.
M: Yani bu program, internette kariyer yapan kişileri mi konuk edecekmiş?
N: Aynen öyle.
M: Bu benim için de harika bir şey, çünkü gördüğün gibi benim de internette kariyerim var.
N: Evet, senin de var. Dinle, Spinklepants adında evcil midillin var mıydı, yok muydu? Bana bunu söyle.
M: * * Bilgisayarda birkaç şeyle ilgileniyor, mouse ile bir şeylere tıklıyor. * *
M: Şu an sana bir resim gönderiyorum. Şu an ulaşması lazım.
M: Bu resim, benim çocukluğumda sahip olduğum midilli Spinklepants'ın resmi. Tebrikler...
N: * * resime bakar, gülümser. * *
N: Hey, onun üstünde oturan büyük burunlu ve prenses pelerini giyen şişman çocuk kim?
M: Muhtemelen komşu çocuğu falandır, hatırlamıyorum. Çünkü ben şişman olduğumu hatırlamıyorum.
M: Annesi ona balonlu bir bluz giydirmişti, bunu hatırlıyorum ancak kim olduğunu hatırlamıyorum.
N: Çok şişman görünüyor. Neyse, biliyor musun? Bu harika bir şey. Fantastik bir şey.
N: Pekala! Hediyem geri döndü...
M: Evet!
N: Ve ben sana çok teşekkür etmek istiyorum. Minnettarım.
M: Ah, rica ederim. Ben de sana çare olduğum için minnettarım.
N: Evet.
M: Bunun geri dönüşünü ise bir internet profesyonelinden diğerine edeceği bir yardımla sağlayabiliriz.
N: Oh, tabii ki! Yüzde Yüz Vice'a mı katılmak istiyorsun?
M: Evet, bu bana gayet uygun gelen bir fikir. Herkesin faydalanacağı bir şey bu bence.
N: Tabii ki! Senin için bunu ayarlayacağım.
M: Harika, güzel. Bir şey soracağım.
M: Peki bu rüyanda ruhlarla ile ilgili bir şey gördün mü?
M: Mesela, birilerinin ruhuna giren iki kadın gördün mü?
N: Evet, gördüm.
M: O zaman bizi izlemeye devam et Görüşürüz!
**Maxine tuşa basarak konuşmadan ayrıldı ve program sona erdi. * *
* * Vice Therapy Kapanış Jeneriği ile beraber program sona eriyor. * *

Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#6 - 26.05.2024 01:19


BİZİ TAKİP EDİN
VICE  CITY: 25         SAN FIERRO: 19         LAS VENTURAS: 27                                                   BİZİ  VICE SOCIAL'DA TAKİP EDİN!
                                                        #vicenews #onlytrue #save       
GÜNLÜK HATIRLATMA:     Maxine Croft'un yepyeni tedavi yöntemi Vice Therapy, sadece Vice TV'de...



VICE THERAPY 2. SEZON 1. BÖLÜM: Halkla İlişkiler #kimolduğunuhatırla


Merhaba dünya, ben terapist Doktor Maxine Croft. Vice Therapy'nin yaratıcısıyım.
-- ekranda cızırdamalar yansıyor, "Sır tutabilir misin?" yazısı ekranda yansıyor.--
Bu çok ilginç olan yeni tedavi yöntemimle Dünyadaki herkese yardım etme planım olduğunu bilmenizi istiyorum.
Sadece Vice Şehrinin değil, tüm dünyanın yardımına koşacağız bu programda.
Burada yaptığım şey, yaşadığım ilginç randevuları kayıt altına almak ve Vice TV'de insanların izlemesini sağlamak.
Vice TV'de yayınlanacak bu program sizlere iyi gelebilir ve sizler de başkalarıyla paylaşabilirsiniz. Neden yapmayasınız ki?
Burada aslında sizin kültürünüzün insancıl tarafına itiraz edenler de olacak. Dünyanın kültürü fazlasıyla farklı şeyler içeriyor.
Buna rağmen dünyayı seviyorum. Ruh ikizim Aneta ve ben Dünyayı çok severiz, gerçekten...

-- tekrardan ekranda cızırdamalar yansıyor, "Artık uyanış vakti." yazısı göründü. --

--Vice Therapy jeneriği veriliyor, ekran siyaha bürünüyor.--
--Siyaha bürünen ekranda "Bazı kelimeler söylüyorsun ve bunların bir anlam etmelerini bekliyorsun..." yazmakta.--
-- Ardından bir bilgisayar ekranı görünüyor ve Skype görüşmesinde Maxine ve Claire Dudek isimli bir kişi var. --

M: Merhaba, Claire. Ben Maxine Croft. Tanıştığımıza memnun oldum.
Öncelikle şunu söylemem lazım, seninle yaptığımız görüşme aslında biraz rastlantısaldı.
Çünkü baktığımız zaman ben zaten Malibu'ya aittim, Malibu'ya çalışıyordum.
Ama aradan yıllar geçti, neredeyse yüz yıl kadar, benim zamanımda yani.
Ve yıllar önce yarattığım tedavi yöntemimi yeniden bu şehirde yapmaya, Malibu'nun desteğiyle yapmaya karar verdim.

C: Seni burada durdurmam gerek, Maxine. Tamam mı?
Şu an Malibu'nun eski yöneticileri yok, Sir Mitchell hariç. Ben de onun asistanıyım.
Uzmanlığım da yeni sponsorluklar ve yeni tasarımlar için aslında.
Sir Randolph Mitchell, beni şu sebepten dolayı bu terapiye gönderdi, anlatıyorum:
--elinde bir kağıt tutacağı tutuyor-- Bu kağıt tutacağını...
Şirketteki alt kademeden birinin elinin üstüne koydum, ve kendisi bir parmağının ucunu kaybetmiş!
--yüzük parmağını gösteriyor-- Şu parmağı işte.

M: Küçük olan değil yani.

C: Hayır, işe yaramayan parmak işte, yüzük parmağı mı diyorlar artık...
Bunu hiçbir şey için kullanmıyoruz. Beş parmağın biri ama hiçbir fonksiyonu yok!
Her neyse, bildiğin gibi benim bir işim var, senin de var, seni Vice TV'deki eski programlardan buldum.
Benim bu tür bir saçmalık için harcayacak saatlerim yok...
Ve sanırım sen de benimle aynı fikirdesin.
Ve biliyor musun? Konuşma temponu biraz hızlandırman gerekiyor, çünkü ilgimi kaybetmek üzeresin!
-- bu sırada ekranda cızırdamalar yansıyor, "Yakında anlayacaksınız..." yazısı çıkıyor. --

M: İnsanlarla olan ilişkilerin hayret verici...
İnternet sitemde ne kadar zaman geçirdin, bilmiyorum ama...

C: Çok da fazla değil, evet. Şimdi, lütfen...
M: İş hayatında bir geçmişim var.
Çünkü kariyerimin büyük bir kısmında finans sektöründeydim.

C: Çok güzel.

M: Ta ki terapi yapmaya başlayıp, elli dakikalık terapi seanslarının internet üzerinden üç dakikalık seanslar şeklinde senin gibi meşgul olan...
--bir çok kişi üzerinde, daha etkili olacağına inanana kadar.

C: Tamamen aynı fikirdeyim Maxine.

M: Ve senin bir başkasının ofisine gidip 50 dakika boyunca zırlayıp saçmalayacak zamanın yok.
C: Teorilerin hakkında daha fazlasını duymak isterdim, çünkü zamandan bol bir şeyimiz yok ya (!)
Ama, neden bunu bitirmek için ne yapacağımızı anlatmıyorsun sen?
Senden terapi görmüş olmak için, ne yapmam gerekiyor? Bunu söyle.
Lütfen bitirelim şu işi, olur mu?
 
M: Pekala, benim yapmam gereken şey... Sir Randolph Mitchell'a senin aracılığınla terapi gördüğünü söyleyen bir form yollamak.
C: Muhteşem.
Şimdiye kadar çok güzel gitti, öyle değil mi?
Eminim ki benim için çok güzel bir rapor hazırlayacaksın.

M: Bu sadece bir tanışma faslıydı ama.
-- ekranda cızırdamalar yansıyor: "Bizimle tanışacaksın." yazıyor. --
Senin hakkında henüz söyleyecek bir şeyim yok.

C: Tamam.
M: Ama üç dakikadan oluşan bu yeni tedavi yöntemim için muhteşem bir aday olduğuna kanaat getirdim.
C: Yaklaşım. Rastlantısal.
Sen, sırayla bazı kelimeleri söylüyorsun... ve cümlenin sonunda bunun bir anlam ifade etmesini umuyorsun.
Böyle çalışıyorsun, değil mi?
Numaranı kaptım, ufaklık! Hahahaha!

M: Pekala... ben de senin numaranı kapmaya başlıyorum sanırım.
C: Şimdi sana beni dinlemen için para ödüyorum. Hikaye mi anlatmalıyım? Ne yapacağız?
Bu üç dakikayı doldurmak için ne yapabiliriz?

M: Kendi ilginç yolunla bana bir hikaye anlatabilirsin.
C: Bakalım, böyle zaman nasıl geçecek...
"Babam beni sabah, öğle, akşam döverdi."
Bu bir yalandı ve sen de iyi bir terapist değilsin.
Çünkü bana bunun yalan olduğunu söyleyemedin.
-- ekranda cızırdamalar yansıyor: "Kim olduğunu hatırla." yazıyor. --

Peki ya şu nasıl? Sana başka bir hikaye anlatayım.
"Ben her gece Havana'da intihar etmeye çalışırdım, çünkü psikolojim çok bozuk."
İşte bu da doğru bir hikayeydi. Bu iki farkı anlayabildin mi?
Sorunun ne senin? Ne tür bir terapistsin sen?!
-- ekranda tekrardan cızırdamalar yansıyor: "Kim olduğunu hatırla." yazıyor. --

M: Senin, kontrol sorunların olduğunu seziyorum.

C: Tamam, çünkü ben bir ofis yürütüyorum, bir şirket yürütmeye çalışıyorum.
43 yaşındaki Randolph Mitchell ile çalışıyorum. Onun nasıl biri olduğunu herkes biliyor.
Aynı zamanda, sekiz farklı işte otuz kişi çalışıyor altımda.
Benim kontrol sorunlarım işime gelir, çünkü bu sebeple bu insanlar her gün işe gelirler.

M: Eğer senin ilgini çekerse, yeni işlerinden biri de ben olabilirim gibi duruyor.
C: Nedir o?
M: Bu yeni "işinde" çalışmak, gerçekten hoşuna gidecek diye düşünüyorum.
C: Ne işi bu?
Terapi mi? Vice Therapy'i mi diyorsun?
M: Oh, ilgini çekti demek! Çünkü gerçekten etkileyicidir bu.
Yani, eğer zamanın varsa bence...

C: Aslında benim hiç zamanım yok.
Burada, Malibu'da sekiz farklı işim var zaten.
Kontrol etmem gereken de otuz kişi var.
Ayrıca mızmız bir polis hayat arkadaşım var.

M: Oh, gay'sin o zaman sen.
C: Hayır, gay değilim!
Erkeksiyimdir, ama gay değilim.
Ve onunla ilerlemek istemiyorum, çünkü fazladan bir şeyi daha kaldıramam.
Hiç zamanım yok, tamam mı? İşe batmış durumdayım.
1988'den beridir derin bir nefes alamadım.
Her yerimden sorumluluk akıyor.
Hiçbir şeye, atıştırmaya bile zamanım yok!
Son on yıldır insan gibi tuvalete bile gidemiyorum ben!
Şu an altıma bir torba geçirdim ve ofis doğum evinin içi gibi kokuyor.

M: Umarım abartı yapıyorsundur...
Ama belki de ihtiyacın olan şey, biraz rahatlamaktır...
Böylece dışkılamaya vakit ayırabilirsin. Normal yoldan yani.

C: O "işleri" anca ben öldüğümde, soğuk ellerimden yırtıp alman gerekir. Bunu biliyor musun?
M: Oh, bu arada baktığımız zaman... beş dakika geçmiş..
C: Öyle mi? Ne güzel.
M: Zamanımızı biraz aşmışız. Peki haftaya, aynı saatte nasıl olur?
C: Kesinlikle. Haber veririm.
M: Ve bir de, senin hakkında suç duyurusu veren... çalışanın hakkında ufak bir tavsiye vermem gerekiyor.
Bazen, çalışanına biraz ilgi göstermek... kolay olabilir.
Belki ona biraz ilgi göstermelisin.
Ona kur yap. Eğer ofiste değilse, evine git. Bakalım, iyi mi... bir bak.
Eğer iyiyse, her saatte bir, veya yarım saatte bir onu kontrol ettiğini ve ne yaptığını bilmek istediğini söyleyen e-postalar gönder.
Evinin yanına git, ona çiçekler gönder. İlginle donat onu yani.

C: Öyle mi? Bu onu sinirlendirmez mi peki?
Pek iyi bir fikir gibi gelmedi bu bana.

M: Benim iç güdülerim, --ses kalınlaşıyor-- BİZİM İÇ GÜDÜLERİMİZ.
--ses tekrardan eski haline geliyor-- onu biraz yumuşatman için, bunları yapman gerektiğini söylüyor.

C: Tamam, pekala... Yeni fikirlere açığım. Deneyeceğim bakalım.
Yani onu kuşatmalıyım diyorsun, öyle mi?
E-postalarla, sesli mesajlarla... belki çiçeklerle falan.
Ve ben bunu yaparsam...
Seanslarımın bittiğini Sir Randolph Mitchell'a ileteceksin, değil mi?
Gelişme kaydettiğimi söylersin.

M: Belki de kaydedersin.
Evet, tabii ki de söylerim.

C: Tamamdır, bu kadar. İşimiz bitti. Çıkıyorum, teşekkürler, bye.

-- Claire Skype görüşmesinden ayrıldı. --
-- Maxine kaşlarını çatarak ekrana bakıyor ve siyah ekran yansıyor.--
-- ekranda cızırtılar yansıyor: Onu mağarasından kurtar. Tıpkı o'nun bize yaptığı gibi... --

-- Vice Therapy Kapanış Outrosu veriliyor ve 2. Sezon 1. Bölüm sona eriyor.--
Mükemmel
1
Tepki yok
Mükemmel tepkisini veren kullanıcı(lar):
yozlaşmış,
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#7 - 09.06.2024 22:29


BİZİ TAKİP EDİN
VICE  CITY: 25         SAN FIERRO: 19         LAS VENTURAS: 27                                                   BİZİ  VICE SOCIAL'DA TAKİP EDİN!
                                                        #vicenews #onlytrue #save       
GÜNLÜK HATIRLATMA:     Maxine Croft'un yepyeni tedavi yöntemi Vice Therapy, sadece Vice TV'de...



VICE THERAPY 2. SEZON 2. BÖLÜM: Ne istediğini iyi bil. #kimolduğunuhatırla


Merhaba dünya, ben terapist Doktor Maxine Croft. Vice Therapy'nin yaratıcısıyım.
-- ekranda cızırdamalar yansıyor, "Sır tutabilir misin?" yazısı ekranda yansıyor.--
Bu çok ilginç olan yeni tedavi yöntemimle Dünyadaki herkese yardım etme planım olduğunu bilmenizi istiyorum.
Sadece Vice Şehrinin değil, tüm dünyanın yardımına koşacağız bu programda.
Burada yaptığım şey, yaşadığım ilginç randevuları kayıt altına almak ve Vice TV'de insanların izlemesini sağlamak.
Vice TV'de yayınlanacak bu program sizlere iyi gelebilir ve sizler de başkalarıyla paylaşabilirsiniz. Neden yapmayasınız ki?
Burada aslında sizin kültürünüzün insancıl tarafına itiraz edenler de olacak. Dünyanın kültürü fazlasıyla farklı şeyler içeriyor.
Buna rağmen dünyayı seviyorum. Ruh ikizim Aneta ve ben Dünyayı çok severiz, gerçekten...

-- tekrardan ekranda cızırdamalar yansıyor, "Artık uyanış vakti." yazısı göründü. --

--Vice Therapy jeneriği veriliyor, ekran siyaha bürünüyor.--
--Siyaha bürünen ekranda "Bazı kelimeler söylüyorsun ve bunların bir anlam etmelerini bekliyorsun..." yazmakta.--
-- Ardından bir bilgisayar ekranı görünüyor ve Skype görüşmesinde Maxine ve Claire Dudek isimli bir kişi var. --

M: Merhaba Claire! Seni tekrardan görmek ne hoş! Nasıl gidiyor hayatın? Son seansımız hayatına etki etti mi?

C: Evet evet. Yardımcıma çiçek gönderttim, birkaç da e-posta falan attım.

Ve ona... ismini unutup duruyorum, işte... şarkı söyleyen mesajlardan bile gönderdim.

--Claire Dudek bir şarkı söyler.-- #! Üzgünüm, üzgünüm! Çok özür dilerim! İstemeden olmuştuuuu!

Neyse böyle devam ediyor ama ben yazmadım.

Ve onu koridorda görünce irkildi. --Claire Dudek, onun takldini yapar gibi irkilir ve ses çıkarır--

İşte bundan dolayı iyi bir şey mi değil mi onu bilmiyorum.

Doğrusunu söylemek gerekirse biraz korkmuş gibi duruyordu. Emin değilim... İyi olduğundan emin değilim.

Kendine bir koruma tutmuş!

İki kocaman... büyük siyahi adam tutmuş kendine, kel olanlardan hem de! Onu her yerde takip ediyorlar.

M: Ne? Ciddi misin?

C: Onun koruması olduklarını düşündüm, bilmiyorum.

M: Bildiri falan aldın mı? Şirket ona koruma mı atamış yani?

C: Ne bileyim ben? Bildiğim kadarıyla hayır. Belki arkadaşlarıdır sadece.

İki kocaman siyahi arkadaş, ne dersin Max? Affedersin Max, medyum olmadığım için özür dilerim.

--Claire Dudek'in olduğu yerden kapı tıklatma sesleri gelir.--

Bir saniye bekler misin Max? Söyleyeceğin şeyi unutma.

--Claire Dudek kapıyı açmak için bilgisayar başından kalkıp gider.--

Neler oluyor Sydney?!

--Maxine Croft meraklı gözlerle karşısındaki boş sandalyeyi izler ve konuşmalara kulak misafiri olur.--

--Claire Dudek, kapıyı çalan adamla, yani Sydney Russell ile konuşmaya başlar. Sesleri Skype konuşmasına duyuluyor.--

S: Sir Randolph, yetkilerini alıyor senden Claire.

C: NE?

S: Doğru duydun, Malibu'da herkes Sir Randolph'un bu kararını konuşuyor.

S: Randy, seni tekrardan deneme sürecine alıyor Claire, üzgünüm.

C: Deneme süreci mi? BEN-

S: Üzgünüm. Benim kararım değil Claire.

C: Hayır, Sydney! Randy bunu bana yapamaz! Bir... bir yanlışlık olmalı!

S: Benim kararım değildi Claire! Anlamıyor musun?

C: Sydney! Derhal buraya gel! Hemen buraya geri gel!

Dünyada nefes alan tüm Sydney'lilere lanet olsun!

--Claire Dudek duvarda asılı olan bir tabloyu alarak dizinde parçalar. Öfkeden çığlıklar atar.--

C: Ne yaptığına bir bak Maxine! NE YAPTIĞINA BİR BAK!

C: Tüm saygınlığımı kaybettim! ŞU ZAMANA KADAR HARCADIĞIM TÜM EMEKLERİ!

--Claire Dudek, masasının üstünde duran meyan kökü şekerlerini tek tek webcame doğru fırlatır.--

M: Bana meyan kökü şekeri mi fırlattın az önce?

--Claire Dudek, bulunduğu odada gördüğü her şeyi birbirine katar, ortalığı darmada duman ediyor.--

M: Tamam Claire, bunun yardımı olmaz sana.

C: Sana şu kadarını söyleyeyim, bu çok ama çok daha iyi hissetmemi sağlıyor! Lanet olsun!

--Claire Dudek, gördüğü kırılabilen tüm eşyaları alıp duvara fırlatıyor.--

M: Peki...

--Claire Dudek etrafı dağıtmaya devam ediyor ve küfürler savurmaya devam ediyor.--

--Claire Dudek ağzında meyan kökü şekeriyle sandalyesine geri oturur.--

C: Ahhh... kendi içgüdülerimi dinlemeliydim.

M: Benim tavsiyelerim gayet yerindeydi.

M: Bunu uygulayıp uygulamamak benim sorumluluğumda değildi. Yap ya da yapma demedim ben sana.

--Claire Dudek ceketinden çıkardığı kibritleri yakıp yakıp etrafa atmaya başlar.--

M: Kibritleri yakıp fırlatma Claire.

M: Claire...

M: Neden biraz sakinleşip, hayatın verdiği limonlarla limonata yapmayı denemiyoruz?

C: Nasıl yapacakmışız onu?

M: Bazı yetkiler vardı değil mi sende?

M: Feragat ettirildin. Şimdi bazı yetkilerden feragat etmen istendi.

C: Öyle görünüyor değil mi? Evet iyi bildin!

C: Elimde hiçbir şey kalmadı! Kaybedecek bir şeyim kalmadı Maxine!

C: Yapacak hiçbir şeyim kalmadı! Her gün buraya gelmem gerekiyor ama yapacak bir şeyim YOK!

C: Randolph Mitchell denen o adam her şeyimi bitirdi!

M: Peki, sanırım senin için yeterli olacak bir şeyler önerebilirim artık.

C: Devam et bakalım. Muhteşem bir performansın varmış, söyle bakalım.

M: İnsancıl sebeplerden dolayı insanlara terapiden daha fazla yararı olan başka bir şey biliyorum.

M: Ama hatırlıyor musun bilmiyorum ama internet üzerinden üç dakikalık seans YAKLAŞIMına başlıyorum.

C: Bekle, dur, dur, şimdi anladım. Onun lansmanını yapmak için yardıma ihtiyacın vardı.

C: Tüm bunların sebebi buydu, değil mi?

M: Artık duymaya müsaitsin.

C: Haklısın, müsaitim çünkü dünyadaki en saçma tavsiyeyi verdiğin için.

--Maxine Croft konuşmaya çalışır ama sözü Claire Dudek tarafından kesilir.--

C: VE! Ve ben de tavsiyeni alacak kadar aptaldım.

C: Böylece senin şu küçük, aptalca, saçma internet terapisi net hizmetinin lansmanını yapacak kadar boş ve MÜSAİTİM!

C: Şimdi kulaklarını kabartıp beni iyi dinle.

C: Nerede yaşadığını öğreneceğim çünkü.

--Claire Dudek, Maxine Croft'un arkasındaki eşyaları vurgular işaret parmağıyla.--

C: Neredesin sen?

C: Nedir o gazete mi? Ne yazıyor orada?

C: Hangi şehirdesin sen?

M: Gazete falan yok burada. --Arkasını döner ve arkasına bakar.--

C: Evet tam orada var işte, NE YAZIYOR?

C: Seni bulacağım. Şimdi sana iz sürücü yolluyorum.

--Maxine Croft bakışlarını webcamden alır ve bilgisayar klavyesine yönelir, birkaç tuşlamaya yapar.--

M: Benim çıkmam...

C: SAKIN BAĞLANTINI KOPARMAYA KALKIŞMA BİLE!

--Maxine Croft eliyle webcami kapatır, yüzünün görünmesini engeller.--

C: Hayır hayır hayır! Çıkma sakın!

C: Seni bulacağım! Seni bulacağım Maxine Croft!

C: Ve seni gördüğüm yerde indireceğim!

-- Vice Therapy Kapanış Outrosu veriliyor ve 2. Sezon 2. Bölüm sona eriyor.--
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#8 - 16.06.2024 09:46


BİZİ TAKİP EDİN
VICE  CITY: 25         SAN FIERRO: 19         LAS VENTURAS: 27                                                   BİZİ  VICE SOCIAL'DA TAKİP EDİN!
                                                        #vicenews #onlytrue #save       
GÜNLÜK HATIRLATMA:     Maxine Croft'un yepyeni tedavi yöntemi Vice Therapy, sadece Vice TV'de...



VICE THERAPY 2. SEZON 4. BÖLÜM: Çıkışlar ve İnişler #kimolduğunuhatırla


Merhaba dünya, ben terapist Doktor Maxine Croft. Vice Therapy'nin yaratıcısıyım.
-- ekranda cızırdamalar yansıyor, "Sır tutabilir misin?" yazısı ekranda yansıyor.--
Bu çok ilginç olan yeni tedavi yöntemimle Dünyadaki herkese yardım etme planım olduğunu bilmenizi istiyorum.
Sadece Vice Şehrinin değil, tüm dünyanın yardımına koşacağız bu programda.
Burada yaptığım şey, yaşadığım ilginç randevuları kayıt altına almak ve Vice TV'de insanların izlemesini sağlamak.
Vice TV'de yayınlanacak bu program sizlere iyi gelebilir ve sizler de başkalarıyla paylaşabilirsiniz. Neden yapmayasınız ki?
Burada aslında sizin kültürünüzün insancıl tarafına itiraz edenler de olacak. Dünyanın kültürü fazlasıyla farklı şeyler içeriyor.
Buna rağmen dünyayı seviyorum. Ruh ikizim Aneta, eşim Kip ve ben Dünyayı çok severiz, gerçekten...

--Ekranlar kapanıyor ve Vice Therapy 2. Sezon 4. Bölüm Introsu Ekrana Veriliyor.--
--Vice Media sunar... VICE THERAPY--
--Intro verildikten sonra tekrardan ekranda siyah bir ekran ve cızırdama görünüyor.--
--Ekranda: "İç çamaşırı giyiyormuş gibi görünmüyorsun..." yazmakta.--
--Maxine'in bilgisayar ekranı açılıyor ve Skype görüşmesinde Charles ve Alice'ın seansı çoktan başlamış, sohbetin orta noktaları görünüyor.--


A: Genelde, salatalık kullanıyoruz biz. Salata yaparken tabii. Bu çok klişe şu sıralar.
Yani, kesinlikle... meyve ve sebzeler... yani, çiftçiyi desteklemek lazım, öyle değil mi?
Organiğiz yani biz. Organik insanlarız. Bizim sektörümüzde herkes organik.
Oh, kabak da kullanıyoruz. Geçen sene yaptığımız Şükran Günü temalı filmde, "hasat" temasını kullanmıştık.
Yanında patates püresi de yemiştik. Et suyu sosu, kahverengisi veya beyazı. Güzel tat veriyor.

M: Oh, ne kadar da enteresan. Salataya ekleniyordu bu, değil mi?
A: Tabii, tabii. Salata.
M: Çok enteresan... Pekala, ummm..--
Charles, kusura bakma ama, bununla nasıl başa çıkabiliyorsun acaba?
O bir "sanatçı" olarak mutlu ancak, sen pek değilsin.
 
C: Mutluyum aslında. Sanatsal olarak mutluyum.
Geçen hafta dediğim gibi, yazdığım senaryo bitmek üzere.
Ama işte... bazı sorunlarımız mevcut.
Onun işinden kaynaklanan bir çok sorun var.
Ailesel sorunlar bunlar aslında, baktığımız zaman.
Ve bunun sebebi, benim ailem...
Onu istediğim gibi koluma alıp, "annemlerin ve babamın" karşısına çıkartamıyorum.
Olmuyor işte.

M: Peki neden onu annenin ve babanın karşısına çıkartamıyorsun?

C: Hayır, hayır. Anne-lerim.
Ben, köktenci bir Mormon'um.

--Maxine şaşkın bir şekilde ekrana bakıyor, duyduğu kelime karşısında şoka uğradı.--

M: Bak işte, bu... bunu yeni öğrenmiş olduk.

A: Beş tane annesi var.

M: Yani normal bir Mormon bile değilsin.
Normalin çok üstünde, katı kuralları olanlardansın yani.
Şu haber programlarına çıkan insanlardansın. Vice News yaptı mı bilmiyorum ama,
Bir kanalda izlediğimi hatırlıyorum.
O tarikatlerden birine mi üyesin sen?
Yoksa, başka...

A: Evet, bazıları haberlere çıkmıştı. Vice News'a çıkamadık, onu bile başaramadık.

C: Evet, o gruplardan birindeyiz.

A: Evet.

M: Oh... Ve, ve-ve-ve... sanırım artık onlardan biri değilsin, çünkü iç çamaşırı giymiş gibi durmuyorsun şu anda sen.
Ya da, tarikat cübbesi falan...
Şu an öyle olsaydın onları giyerdin, değil mi?

C: Hayır, zaten her zaman giymek zorunda değiliz.

M: Hayır, zorundasın. Angels of America'yı izledim ben. Galiba zorundasın.

A: İbadet giysileri, onlardan bahsediyor sanırım Charles.

C: Yoo, hayır. Yani, tam olarak o şeyleri giymediğimiz anlar da oluyor.
Şey olmuyorsa eğer... Anladınız.
Çok da gerekli değil yani o giysileri giymek. Zorunlu değil.
Kıyafet kuralları hakkında konuşmak istemiyorum ben, lütfen.
Günlük işlerimizi burada konuşmaya hiç gerek yok, olur mu?

M: Tamam, tamam. Seni rahatsız etmek istemedim.

C: İstemiyorum işte. Burada konumuz din değil.
Konumuz, ilişkimizin yürümeye çalışması.
Bu konuda da senin düşünceni merak ediyorum, Doktor Croft.
İlişkiyi yürütmek için ne yapmamız gerekiyor?

M: Sizin ilişkisel sorunlarınıza gelmeden önce...
Çözülmesi gereken bir çok başka sorun olduğunu düşünüyorum.
Bence, sen sorunlarından kaçıyorsun Charles.
Ailenin dini ve kültürüyle ilgili sorunlarından kaçıyorsun.
Yani, eğer annelerin ile iletişim kurmayı denemek istersen, ve tabii ki babanla....
Size internetten danışmanlık yapabilirim. Tıpkı bu şekilde.
İnternet kullanıyorlar mı?

C: Hayır, sanmıyorum.
Şu anda pek mümkün değil bu.

A: İbadethanededir onlar şimdi. İbadet yapıyorlardır.

M: Çünkü bunun için bir takım bilgisayar programları var.
Aynı anda 5-6 kişiyi aynı ekranda görerek, terapi yapabiliyoruz.
Vice Therapy size bunu sağlayabiliyor...
Bunu ayarlayabilirim, istersen. Mutluluk duyarım.

C: Bunu bir düşünelim.

M: Ödemenizi PayPal ile yaparsınız.
Normal ücret, çarpı beş olarak.  Beş ya da, kaç kişiyse artık işte.
Kişi başına ücret.

C: Peki, tamam, olur. İyi olur bu.

M: Ayrıca, Alice, senin de ayrı bir seansa ihtiyacın olduğunu düşünüyorum.
İşin ile ilgili sorunların var ve bunu çözmeliyiz.
Kendini işine adıyorsun ancak bu da senin ilişkini zedeliyor. Bunun farkında olmalısın.

A: Evet...

M: Kıskançlık veya rekabet duygusu... filmdeki şeyleri, "Bam-bam", "Mandingo..."

A: Doğrusu, "Bum-bum."

M: "Bum-bum", pardon. Onları etkiliyor işte.

A: Gerçekten de biz böyle sorunlar yaşıyoruz.
Bence bunları çözmek için, birkaç seans gerekiyor.
Özellikle, "Mandingo" için.

M: Hı-hım.

A: Bir de, "Cherry Poppins" sorunsalımız mevcut.
O kadını yok etmek... neyse, bir çok sorunumuz var işte.

C: Bence bu iyi bir gelişme oldu.
Bence yani... Evet, hepsini ayarlayacağız, söz.
Tamam ya, ayarlayalım. Uzun bir yolculuk olacak.

M: Ancak şu "Cherry Poppins" sorununu pek anlayamadım.

A: Çok sorunlu bir konu o.

M: "Bum-bum." Bunu da anlayamadım doğrusu.

C: Öyle sorunlarımız var ki...

A: Çok dertliyiz, çoook!

Neyse, "sahteden bileğine bakar, saate bakıyormuş gibi yapar." sanırım artık üç dakikamız doldu.

C: Evet, sonuçta olayı çözdük.
Sonra görüşürüz!

M: Tamam da, şu "Bum-bum" konusu...
--Charles görüşmeyi sonlandırıp ayrıldı, Maxine ekranda tek kaldı.--
--Maxine suratı asık bir şekilde ekrana baktı, ekran siyaha büründü.--
--Ekran tekrardan açıldı, Maxine, eşi Kip ile birlikte bir telefon görüşmesi yapıyor.--
Ama Kip, ne istediğini bilmiyorsan senin için nasıl yemek siparişi verebilirim ki?
Bekle...

--Maxine'in bilgisayarında "YENİ RANDEVU TALEBİ" bildirimi geldi.--
--Maxine, Vice Therapy veritabanı sistemine girerek randevu taleplerine bakıyor.--
Aman Tanrım!
--Maxine'in ekranında saniyede bir randevu talebi giriyor, bilgisayarından arka arkaya randevu bildirimi sesleri yansıyor.--
Oh, Kip! Bu muhteşem!
Bir çok randevu talebi alıyorum şu anda...
--Randevu talebi sayısı 300'ü buldu.--
Arka arkaya randevu talepleri var!
NE OLUYOR?!
YÜCE ELDER TANRILARI ADINA! HOLY SHIT!
--Ekran tekrardan siyaha büründü, ekranda cızırdamalarla birlikte "Bence bu gayet yasadışı." yazısı yazmakta.--

--Maxine'in bilgisayar ekranı tekrardan açıldı ve Alice & Charles ikilisi tekrardan ortaya çıktı, görüntülü görüşmede.--

M: Oh, selamlar!
Günaydın, Alice ve Charles.
Bugün sıkı bir "üç dakika" geçirmemiz lazım.
Çünkü programım birden bire doluverdi. Her yerden randevu talepleri almaya başladım!
Arka arkaya 30 kişiyle birlikte görüşmem gerekecek.
Tam bir buçuk saat hiç durmadan çalışacağım. Düşünün artık.

C: Bu harika. Çünkü sen harika bir terapistsin. Yoğun olman normal.

A: Gerçekten muhteşemsin Maxine.

M: Teşekkür ederim, minnettarım.
Geçen seansımızda tespit ettiğimiz sorunlara geri dönmeliyiz o zaman.
Öncelikle, Charles. Öyle görünüyor ki, bugün Mormon iç çamaşırlarını giymiş gibisin sanki.
Emin değilim ama... öyle hissettim.

C: Ummm-evet! Evet, evet.
A: Kuru temizlemeciden yeni aldık.

M: Ben aslında ikinizden de haber bekliyordum ancak beklediğim haberi alamadım.
Hani biz bu seansı sen ve ailenle birlikte yapacaktık, Charles?
Kapsamlı bir Mormon seansı yapacaktık, öyle değil mi?
Ailenin gelmesini sağlayacaktın. Özellikle "annelerinin."

C: Ah, onlar berbatlar... Utah'ın ötesine çıkmayı beceremiyorlar.

M: Bana haber verseydin en azından?
Utah falan fark etmez ki!
İnternetten yapıyoruz sonuçta. Vice Therapy tüm dünyaya hizmet veriyor.
Mesafe sorun olmaktan çıkıyor böylece.
Ve Alice, senin iş arkadaşların...

A: Evet, onlar da o kadar yoğunlar ki bu aralar,
İş durumları... çok yoğun.

M: Açıkçası ben de çok yoğunum, nedenini anlayamadım.
Birdenbire işler aldı başını yürüdü!
İnternetten çalışmanın en güzel yanı bu diyebiliriz.
Asla bilemiyorsunuz... değil mi?

C: "Alaycı bir gülümseme yaptığı fark edilebilir." Evet, evet... Kesin öyledir.

M: Kulaktan kulağa ismim yayılıyor. Çok mutluyum.

M: Her neyse... Bu arada, sizin bana geçerli bir iletişim bilgisi vermeniz gerekiyor.
Çünkü seni Google'da arattırdım, Alice. Fakat bulamadım.
A: Öyle mi?

M: Evet. Sonra, düşündüm de...
Belki de, "Alice" senin "cinsel içerik adın" olmayabilir.
Ama işte, evcil hayvanının ya da büyüdüğün sokağın adını bilemediğim için...
Cinsel içerikli ismin hakkında bir tahminde de bulunamadım.
Bilemedim işte...
Ben olsam, kendime ne isim takarım bilmiyorum ama...
Şey olurdu galiba... Ahım şahım bir şey değil.
"Rufus Bridgehampton Yolu." Nasıl isim ama? "sırıtıyor."
Ne bileyim işte, böyle bir şey olurdu. "kendi esprisine sırıtmaya devam ediyor."

A: İç gıdıklayıcı bu.
C: İyi bir isim aslında.
M: Aaa, öyle mi sizce de?

C: Tabii ki!
Bence sen doğru aratamadın, Google'da.

A: Sizin jenerasyonunuz internet işini pek beceremiyor.

M: Google kullanmayı tabii ki de biliyoruz.
Kendimi sürekli Google'da aratırım mesela ben.
--Maxine seansı bırakıp kendini Google'da aratmaya başlıyor. "Maxine Croft" ismini Google'da aratıyor.--
İşte, buradayım!
Burası... Ah, müze açılışındaki fotoğrafım.
Aneta da var. Yanımızda içeceğimizi de götürmüştük, bir tutam kan.
Çok hoş bir fotoğrafmış...
Görmeniz lazım, hatta içmeniz lazım.
Web siteme de bakmayı unutmayın.
Gerçi beni oradan bulmuş olmanız lazım.
İşte, sitem de burada.
--Maxine seansı unuttu, kendini tanıtma uğruna internette geziniyor.--

Aaa, bir site daha varmış burada...
Bu ne yahu?
--Ekranda "BUNUN BENİM DELİ DOKTORUM OLDUĞUNA İNANIYOR MUSUNUZ?" logolu bir web sitesi çıktı.--
İnternet sitesi, bir canlı yayın sitesi. Üstünde 342,848 kişinin şu an aktif olarak bu siteyi kullandığı yazmakta.
"Bunun benim deli doktorum olduğuna inanıyor musunuz.com" mu?
Bu nedir böyle?
--Maxine, sitede bulunan videoya tıkladı.--
--Videoda, Alice ve Charles'ın geçen haftaki seansı oynatılıyor.--
Bu bizim seansımız!

A: Oh...
C: Çok garip!

M: Seansımızın bu sitede ne işi var?!
Bu hiç de hoş değil!
Bunu şikayet etmeliyiz!
Kim bunu... ben seansımızı kaydetmedim ki? Henüz.
İnsanlar bilgisayarınıza uzaktan erişimle bağlandı mı acaba?
Biz seansımızı yaparken kayıt mı aldılar acaba?
Rezalet bu!

C: Tamam, bir sakin ol artık.
İşin doğrusu şu ki, bunu biz koyduk. Biz yaptık bunu.

A: Bu alanda bir şöhrete sahibiz.

C: Yaptığımız iş bu.
O da, bizim web sitemiz.

A: Biz, profesyonel görsel iletişim sanatçılarıyız.

M: Yani, cinsel içerikli görsel sanatçı mısın?

A: Ummm-hayır.

M: Hayır demek. Peki ya sen bir Mormon musun Charles? Köktenci Mormon?

C: Hayır.

M: Hayır demek. Senaryo yazarı mısın peki?
Yoksa ikiniz de birer sahtekar mısınız yoksa?

A: O gerçekten bir senaryo yazarı bu arada.
C: Senaryo yazıyorum işte. Böyle senaryolar.
Biz aslında...

M: Artık ne olduğunuz hiç umrumda değil, tamam mı?

A: Bizi tanımıyor olmana şaşırdık aslında, oldukça ünlüyüz biz.

M: Biliyor musunuz? Ben günlük saçma dizileri pek izlemem.
O yüzden de kim olduğunuzu pek bilmiyorum.
Her gün bilgisayarımı açıp, böyle saçma sitelerde de gezmiyorum.
Yapacak daha önemli işlerim var!
İnsanlara yardım etmek, topluma katkıda bulunmak gibi işler!
Sizin yaptığınız gibi... gidip düzgün insanlarla dalga geçmiyorum!
Benim doğru düzgün hedeflerim var. Sizinkilerle pek örtüşmüyor.

C: Aslında bizim işimiz tam olarak, "düzgün" insanların komik hallerini ortaya çıkartmak.

M: Neden böyle bir şey yapıyorsunuz ki? Ayrıca yaparken sormadınız bile! Hoş değil bu!
Geçmemeniz gereken sınırları geçtiniz.

C: Ama burası komediye çok uygun bir ortamdı!
Ayrıca sen harika bir terapistsin, gerçekten.

M: Komik mi?
Köktenci Mormon ve porno yıldızının aşkı bir komedi mi yani?
Eğer siz bunu komik buluyorsanız...
Sizin durumunuz tahminimden daha da ciddi...

C: Komik bulan sadece biz değiliz ki?

M: Bence bu gayet yasadışı bir şey. Üzülerek söylüyorum.
Vice Therapy'nin hissedarı Malibu'nun yöneticisi Lucia Battaglia, bir avukattır.
Şimdi, bütün detayları not alacağım.
Hakkımızı arayacağız! Size dava açacağız!
İnternete artık hak hukuk ve adalet gelmeli!
Benim gibi insanları, sizin gibi insanlardan kurtarmak için bu şart.
--Bu sırada internet sitesinde Maxine'in yüzü ile dalga geçilen bir GIF oynatılıyor, Maxine dans ediyor.--
Bu ne şimdi? Hopluyor muyum ben orada?

A: Oh, o bir animasyon.

M: Ne yapıyorum ben öyle?!

A: Pek bilmiyorsunuz sanırım.

M: Beni hoplatıp zıplatıyorsunuz!

A: Birazdan takla da atacaksın. Sonra da amuda kalkıyorsun.
Senin grafik olarak tasarlanmış bir modelin.
Yüzünü oraya koyuyoruz.

M: Ben böyle bir şey yapmadım ki!
Bu beni düzgün yansıtmıyor.
Peki o numaralar ne?
342.844... 85. Bu ne anlama geliyor?

C: Onlar şu an bu sitede aktif olarak bulunan ve bunu canlı olarak izleyen kişiler.

M: Bu siteyi mi?

C: Aynen öyle. Bu siteyi.

M: Beni mi izliyor bunlar?

A: Evet.
C: Evet.
Bizi yani.

--Maxine sayıyı duyunca şaşkınlıktan neye uğradığını şaşırdı, söylediklerinden pişmanlık duyuyor.--

M: Şey... umm... "Maxine iyice ekrana yaklaşıyor."
Buradan benim siteye de bir yönlendirme yapabilmeniz mümkün mü?
--Maxine oldukça duygusal bir konuma düştü, ekran kapandı, görüşmenin devamında nelerin konuşulduğu bilinmiyor.--
--Vice Therapy Outrosu ekrana veriliyor ve Vice Therapy 2. Sezon 4. Bölüm sona eriyor.--

« Son Düzenleme: 16.06.2024 09:48 the batuhan batrix »
pwnt
2
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
pwnt tepkisini veren kullanıcı(lar):
Borex, yozlaşmış,
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok