Konu: | Julya & Irina Yalenchka |  (Okunma sayısı 17208 defa)

0 Üye0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

BiA

*
v2 Oyuncusu 2022 Yılbaşında OyundaydıSelf Control Güncellemesinde Oyundaydı
#110 - 28.05.2022 18:17
Anasayfa                        Haberler                        İş Başvuruları                        Programlar                        Reklamlar
Sırbistan’ta, yani savaşın içinde doğan Darko Milicic, belki de basketbolu silah seslerinden bir kaçış olarak gördü veya gerçekten de yeteneği vardı. Bilemiyoruz.

Onun hakkında bildiklerimiz, 2003 draftı ve sonrasında beklentileri karşılalayamayan NBA kariyeri. Henüz 18 yaşına basmadan, NBA tarihine geçecek isimlerle draft olması onun şansızlığı olarak gözüksede, aslında onun şansıydı. Bu konuya giriş yapmadan önce, Darko’nun nasıl oldu da LeBron James’in ardından 2. sırada seçilmesine değinmek istiyorum. Yalnızca söylentilerden ibaret olan ilginç teorilerin yanı sıra bazı gerçekler de yok değil.

Kolej basketboluna adım atmadan NBA eşiğinden geçirilen Milicic, parkeye dahi çıkmadan Amerikan medyasınca göklere çıkarıldı, dergilere kapak oldu. Çoğu kişinin fikrine göre de: ‘’Oyunu domine edecekti.’’ Hatta bir kaç önde gelen isim onun için LeBron’dan bile daha iyi olacak dedi.

Darko ne oyunu domine etti ne de LeBron James ile isimleri beraber anılır oldu.

Detroit Pistons’ın genel menajeri Joe Dumars, Milicic’i draft etmeden önce onun hakkında edindikleri bilginin yetersiz olduğunu itiraf etti. Bu bilgiler bir kaç YouTube mixlerinden ve bir elin parmaklarını geçmeyen gözlemcilerin raporları doğrultusunda edinen datalardı. İçinizden bir sesin ‘’öyleyse neden Detroit Pistons bu sırp gencini draft etti?‘’ dediğini duyar gibiyim. Ancak Pistons yerine hangi takım olursa olsun, Darko Milicic ikinci sıradan seçilecekti.



Çünkü;

Darko’dan önce Dirk Nowitzki vardı, üç yıl ardından da Pau Gasol geldi. Avrupalı beyaz uzunların neler yapabildiklerini ağızları açık izleyenler, Darko Milicic’in söylentiler kadar yetenekli olmasa bile akranlarının ulaştığı seviyelere çıkabileceğini düşündü. Bunun nedeniyse; Avrupalı oyuncuların Amerikalıların aksine, küçük yaştan itibaren disiplinli ve oyunu bilerek yetiştirilmesiydi. Ek olarak, sadece güçlü olanların hayatta kalabildiği NBA habitatına da, savaşın içinde büyüdüğü düşünülürse, çoktan adapte olmuştu Darko.

Bir de işin ırkçı tarafı var. 90’ların sonlarına doğru NBA’i hegemonyası altına alan siyahi atletlere karşı bir beyaz lobisi de oluşturulmak istenmedi değil. Bill Walton’dan bu yana beyaz uzun açlığını gidermeye çalışan bazı kesimler Milicic’ten önce 99 yılında Jonathan Bender’ı 5.sıradan, 2002 yılında da Nikoloz Tskitishvili’i Amar’e Stoudemire’ın 4 sıra önünden seçtiler.

Göz kamaştıran atletizmleriyle oyunu domine eden siyahi atletlerin günden güne tembel bir hal alması, beyaz kesimin sinirlerine dokunmuş olmalı. O zamanların siyahi uzunlarına da bir göz attığımızda da onlara bir nebze olsun hak vermemek elde değil. Kafanızın içinde 90’ların sonlarına doğru bir yolculuğa çıkın. Muhtemelen aklınıza gelen ilk isimler; Shawn Kemp, Stromile Swift ve hatta Kevin Garnett*. Ortak noktalarıysa: atletizm. Yalnızca pota altının çevresinde etkili olan siyahi uzunların gün geçtikçe çoğalmasıdan kabak tadı alan beyaz kesim, önlerine azıcık umut vaat eden bir beyaz uzun çıktığı zaman onlara balıklama atladılar, bel bağladılar. Onlarda Bill Walton’un sağ ayağındaki estetikliği, Larry Bird’ün de bileğindeki naifliği aradılar.

* O zamanlar Kevin Garnett oyun yelpazesine öldürücü şutlarını henüz eklememişti.

Tabi ki, bu beyaz özlemin üzerine oynanan kumardan kazananlar da çıktı. Nowitzki, Gasol ve uzun kategorisinde olmasa dahi Manu Ginobili. Bu isimlerin elde ettiği başarılar, beyaz lobisinin elini güçlendirdi ve adlarını şuan yalnızca trivia oyunlarında hatırladığımız isimlere gözleri kapalı rest çekebildiler. Bana sorarsanız, ırkçılığın küçük dokunuşlarıyla beraber, beyaz kesiminin oyun aklı ve olgunluğuna duyduğu bu hasret, şu an ki NBA basketboluna olumlu yansıdı.

Eğer Ginobili olmasaydı, James Harden’ın baş döndüren euro-stepleri olabilir miydi?

Her neyse, kahramanımız Darko Milicic’e dönecek olursak, maalesef Darko NBA’e adım attığında Gregg Popovich gibi oyuncu gelişiminde nam salmış bir ustayla çalışma şansını yakalayamadı. 2004 yılında Detroit Pistons’ın kurt hocası Larry Brown’la çalışan Milicic’in bir gelişme göstermesi mucize olurdu. NBA yeni adım atmış her oyuncu gibi Milicic de oyunu bilmiyordu. Ve şampiyonluğa koşan Larry Brown’un da bu ham sırp gencine oyunu öğretecek vakti yoktu. Zaten Larry Brown oyuncu gelişimiyle ün salmış bir koç değildi. Onun asıl yeteneği; çocukları adamlara evriltmekti. Aynı Allen Iverson’da yaptığı gibi.

LeBron James’in aksine, nadiren parkeye adım atma şansı bulabilen Darko, sezonun ortasına dahi gelinmeden, en kötü draft seçimlerinden biri olarak anılmaya başmamıştı. Milicic’i yere göğe sığdıramayan medya, 180 derece dönüp Darko’yu yerden yere vurdu. Milicic’in Sırbistan pasaportlu olmasının da bunda etkisi var. Avrupada oyuncular gelişimlerini kendi doğal hızlarıyla tamamlarlarken, NBA sistemi çok daha acımasız. Takıma katkı yapmadığınız taktirde, aldığınız süreler azalıp bir süre sonra da takımdan kolayca kesilebiliyorsunuz.

Darko da yutkunamadığı bu sistemi yıllar sonra verdiği röportajda, adeta bizlere kustu.

‘’Amerikalıların sistemi gereğinden fazla acımasız. Eğer genç bir oyuncu başarısız olursa, hemen onun hakkında atıp tutmaya başlıyorlar. Draftın üst sıralarında seçilenler çoğunlukla kendilerini gösterebilecekleri kadar oynama şansı bulabiliyorlar. Ancak ben bulamadım. İlk sezonununda bolca dakikalar alan LeBron, isterse tribünlerden bile şut atabilirdi ve kimse ağzını dahi açmazdı. Şimdi LeBron’a bir bakın. Kazanmadığı hiç bir şey kalmadı.

… Benim de düzenli süre alma şansım Orlando’da oldu. Fakat orda bile boyalı alanın dışından şut kullanmak istediğimde koçum Brian Hill, Dwight Howard’a pas vermem gerektiğini söylerdi.’’

Kabus gibi geçen Pistons ve Larry Brown döneminden sonra Orlando Magic ile tekrar su yüzüne yavaş yavaş çıkmayı başaran Milicic’e bir darbede Orlando yönetiminden geldi. 40 milyon dolara anlaşmak istediklerini Darko’nun menajerine ileten Magic yönetimi, anlaşmayı (yanlışlıkla veya bilerek) basına sızdırdı. Hemen akabinde de öfkeli Magic taraftarlarının tepkileri yağmur olup yağdı Orlando şehrine.

Magic ile anlaşması suya düşen Milicic, menajerine tek bir şey söyledi. Neresi olursa olsun, lütfen Memphis olmasın. Tabi ki bu isteğinin ardından, Darko gibi bir bahtsız bedevinin yolu Memphis’e düşmesi kaçınılmazdı. Ancak henüz bitmedi, istemeye istemeye oynadığı Grizzlies ile geçirdiği kısmen iyi bir sezonun ardından da sakatlandı.

Ve Milicic için basketbol, yalnızca ekmek parasını kazandığı bir iş haline büründü.

Amerikan kültüründe sıfırdan başlayıp, iğneyle kuyu kazarak en üst seviyelere ulaşanlar hep el üstünde tutulurlar. Zorluklar karşısında pes etmeyip, bitmek bilmeyen bir azimle çalışıp kendilerini kanıtlayanlar, en çok saygıyı görenler olurlar. Ve ne zaman birisi zorluklar tarafından boğulmaya başlasa, çevresindekiler ve mentörleri o isimleri sanki birer yardım eliymiş gibi uzatırlar onlara. Savaşın derin deryalarında hayatta kalmayı başaran fakat NBA adlı bir kaşık suda boğulan Darko’ya da uzatıldı bu eller. Onlar da bu yollardan geçtiler, sen neden geçemeyesin? dediler ona.

Ancak Darko artık basketboldan zevk alamıyordu. Bize göre yeterince özveri gösterip kendini geliştirmedi Milicic, kendine göreyse sistemin sayısız kurbanlarından biriydi. Geçirdiği her sezonla basketboldan bir adım daha uzaklaştı. Söylemeye çalıştığı kelimelerin ağırlığı altında ezildi, kalmak istemediği yerlere zincirlendi. Ruhuyla beraber hevesini de yitirdi.

Halbuki Sırbıstan’ın küçük bir şehri olan Vršac’in dar sokaklarında umarsızca top sektiren Darko, NBA’de oynamayı yalnızca uykuya dalmadan önce hayal ederdi. Nerden bilebilirdiki, bu acımasız sistemin onun hayallerine de balta vuracağını, onu en sevdiği şeyden uzaklaştıracağını…

Kaçımız hayal ettiği işlerde çalışıyor ki? Ancak ne zaman yeni bir işe girsek, heyecanlanıyor ve bunun hayatımızı nasıl değiştireceğini hayal ediyoruz. Bir süre sonraysa hayatta kalmak adına, hayallerimi askıya alıyor, düzenin içinde kaybolup gidiyoruz. Biz monotonlaşan dünyanın içersinde görünmez hala gelebiliyorsak, Milicic neden gelemesin ki? Savaşın içinden kendini çekip çıkarması başlı başına bir başarı değil midir? Sadece profesyonel bir sporcu diye en iyisi olmak zorunda mıydı?

Hangimiz gelmiş geçmiş en iyi muhasebeci, sigortacı, öğretmen veya mühendis olmak istiyoruz ki? Evet profesyonel sporlar ile diğer meslekler arasında farklar var. Haklısınız. Peki profesyonel sporlar sizin için gündelik bir işe dönüşürse? Yaptığınız işten keyif almamaya başladığınız da ne yapardınız?

Aynı Darko gibi, işten arda kalan vaktimizde gerçekten zevk aldığımız şeylere yoğunlaşır, işimizi de elimizden geldiğince kaybetmeme çalışarak, geçimimizi sağlayan bir eylem olarak görürdük. Basketbolu 9-5 arası çalıştığı bir iş olarak görmeye başlayan ve boş vakitlerinde ne yapacağını bilemeyen Milicic, kafasına esen herşeyi denemekte aradı çareyi. Balıkçılık ile bir süre kafasını dağıttı, ardından Kick-box’a ilgi duydu. Herkesten habersiz özel eğitmen tutarak, bu sporun inceliklerini öğrenmeye başladı.



Darko Milicic’in isteksizce sürdürdüğü basketbol kariyerinin içine girdiğimde, kendimi ister istemez Bertnard Russell’ın kaleme aldıklarını harika ve yalın bir dilde çeviren Şebnem Ertan’ın makalesinde buldum.

‘’Eğer insanların boş zamanlarında ne yapacaklarını bilmedikleri doğruysa, bu tamamen uygarlığımızın zorlamaları yüzündendir. Russell bunun çözümünü iki basamakta açıkladı. Öncelikle, zevk kavramının bizim iyiliğimiz için var olduğunu kabul etmeyi öğrenmemiz gerekir. Eğer çalışmak erdem ise, çalışmanın sonuçlarından keyif almak da dengeleyici bir erdem olmalı.’’

Basketbol topunu her eline aldığında işkence çeken Darko, daha fazla dayanamaz hala geldi. 28 yaşında basketbol hayatına nokta koyan Milicic, ona keyif veren kick-box sporunda kariyer yapmayı denedi. Bir süre sonra ondan da vazgeçti. Son alınanan haberlere göre de; Darko Sırbistan’da bir çiftlik satın almış ve siz bu satırları okurken hayatın tadını çıkarıyor.

Bu arada Darko Milicic’in LeBron James’in hemen ardından 2. sırada seçilmesinin neden onun en büyük şansı olduğunundan bahsetmeyi unutuyordum az daha.

Henüz 18 yaşına adım atmayan Darko Milicic için bir çok otorite; onun NBA tarihine geçebilecek bir yeteneğe sahip olduğunu iddaa ettil. Belki de bu yeteneğe sahipti ancak bize hiç bir zaman gösteremedi. Fakat 2. sıradan seçilmeseydi bu kontratları alabilir veya ligde kalıcı olabilir miydi?

Darko Milicic, bizlere hep bir başarısızlık hikayesi olarak lanse edildi.

Lakin 11 yıllık NBA kariyerine bir göz atın Milicic’in.

Neredeyse hiç bir çaba harcamadan elde ettiği bir şampiyonluk yüzüğü ve 52 milyon dolarlık bir gelir. Lakabı ise ‘’The Human Victory Cigar’’ yani ‘’Zafer Sigarasının İnsan Hali’’.

Darko benim gözüme hiçte anlatıldığı gibi başarısız gözükmedi. Peki ya sizin?
Tüm Hakları Saklıdır ©? Vice News, 2021
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


BiA

*
v2 Oyuncusu 2022 Yılbaşında OyundaydıSelf Control Güncellemesinde Oyundaydı
#111 - 28.05.2022 21:44
Anasayfa                        Haberler                        İş Başvuruları                        Programlar                        Reklamlar
Belediyemizden Bir İmkan Daha!
   
Geçtiğimiz günlerde tekrardan faaliyete geçen Cam Teras'ın uzun bir süre sonra Vice Şehri sakinlerine kapılarını aralıyor!



Vice Şehri Belediye Başkanı sayın Alycia Kasparov'un da bu kararı desteklemesi ile birlikte halkın memnuniyetini iki kata çıkarmak istedi!
İnsanlar Cam Teras'da sosyalleşmenin sınırsız olmasının yanı sıra birden fazla müzisyeninde yer alması ayrı bir memnuniyet katıyor!



Birbirinden heyecanlı ve eğlenceli gecelere şahit olacağımız Cam Teras'ın konser ve eğlencenin yanı sıra alkollerinde tadına varamayacağımız günlere konukluk edeceğiz!



Şehri ayaklarımızın altına almak için bir fırsat! Manzara eşliğinde konser ve sınırsız alkol, daha ne olsun?

FOTOGALERİ






İş yeri 1129 Commerce






Bizi ViceSocial'dan takip et!
           
EDITOR
Julya Yalenchka
HABER
Julya Yalenchka
KAMERA
Julya Yalenchka

Tüm Hakları Saklıdır ©️ Vice News, 2021


Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


BiA

*
v2 Oyuncusu 2022 Yılbaşında OyundaydıSelf Control Güncellemesinde Oyundaydı
#112 - 29.05.2022 17:39
Anasayfa                        Haberler                        İş Başvuruları                        Programlar                        Reklamlar
NBA’in Kısa Tarihi


Geçtiğimiz günlerde Şampiyonlar Liginden ayrılıp kendi “elit” liglerini kurmak isteyen 12 büyük futbol kulübünün haberi dünya gündemini sarstı. Bu ekiplerin iddiasına göre Avrupa’nın “lider” kulüpleri, UEFA’nın hali hazırda büyük kulüplerin daha da semirmesini sağlayan yayın geliri dağılımından ve katılım şartlarından hoşnutsuzdu. “Büyükler” daha da fazlasını talep ederken bu fikrin çeşitli destekçileri hem kendi taraftarlarını ikna etmek, hem de kendilerine bir hedef belirlemek adına popülist bir söylem benimsediler:

NBA gibi bir oluşuma evrileceğiz.

Bu oluşuma öncülük eden ve 2021’in Ocak ayı itibarıyla 901 milyon euro borcu olan Real Madrid‘in başkanlığını yapan Florentino Perez 2000’lerin başında “Los Galacticos” oluşumuna para dökmesiyle biliniyordu. Kulübün borcunu gittikçe arttırarak başarı hedefleyen kapitalist bir idareci profili taşıyan Perez, pek tabii ki kendisine destekçi bulmakta zorlanmadı. Kendisini destekleyen 12 takım arasında:

Son İngiliz ligi şampiyonluğunu 1961‘de, herhangi bir kupayı en son 2008‘de kazanmış Tottenham,
4 sezondur Şampiyonlar Ligine katılamayan ve son lig şampiyonluğunu 2004‘de kazanan Arsenal,
Alex Ferguson’un emekliliğinin (2013) ardından 2 kere Şampiyonlar Ligi çeyrek finali gören ve ligi kazanamayan Manchester United,
30 yıl aradan sonra ilk şampiyonluğunu 2020’de kazanabilen Liverpool,
1891-2011 arasında 2 (iki) lig şampiyonluğu olan, Arap Emirliğinden Şeyh Mansur tarafından satın alınıncaya kadar uluslararası düzeyde pek varlık gösterememiş Manchester City,
Son lig şampiyonluğunu 2004‘te, son şampiyonlar ligi kupasını 2007‘de kazanmış, 2014-2020 arasında İtalya ligini 1 defa 5., 3 defa 6., 1’er defa da 7., 8. ve 10. bitirmiş A.C. Milan,
Son lig şampiyonluğunu ve Şampiyonlar Ligi kupasını 2010’da kazanmış, son 10 sezonda şampiyonlar ligine sadece 4 kez katılmış ve bunların 2’sinde grup aşamasında, 1’inde son 16 turunda, 1’inde de çeyrek finalde elenmiş Inter Milan,
2000-2002 arasını İspanya 2. liginde geçiren, son 20 yılda 1 şampiyonluğu olan Atletico Madrid,


gibi kulüpler vardı. Nitekim Real Madrid de 1966-1998 arasında Şampiyonlar Ligi kupasını müzesine götürememişti, Barcelona 1955’te kurulan Şampiyonlar Ligini 1992’ye kadar kazanamamıştı. Juventus ise şampiyonlar ligini 2 kere kazanmıştı ve sonuncusu bundan 25 yıl önceydi. Chelsea de, tıpkı Manchester City gibi, Roman Abramovich tarafından satın alınmadan önce İngiliz Ligini sadece 1 defa kazanabilmişti.

Tarih, ona hangi noktadan baktığınıza göre algınızı değiştirmenize sebep olabilecek özelliklere sahip kompleks bir kavramdır.

NBA ise Eski Kıta oyunu olan futboldan daha farklı dinamiklere sahip, çünkü kurulduğu ülke ve basketbol sporunun yayılışı itibarıyla farklı başlangıç koşullarına göre büyüdü ve olgunlaştı.

Yazımız basketbolun icadını, NBA’in oluşumunu ve kolej yapısının önemini ele alacak.

Başlayalım…



Basketbolun Oluşumu ve İlk Ligler


Britannica ansiklopedisi basketbol için ana akım sporlar arasında net biçimde Amerikan/Yeni Kıta kökenli olan tek spor tanımını yapar. Beden eğitimi öğretmeni James Naismith tarafından 1891’de icat edilen basketbol ilk önce Young Men’s Christian Association (YMCA) okulunun çatısı altında oynanmıştır.

James Naismith ve 5 öğrencisinin de Kanadalı olması sebebiyle Kanada’daki eğitim kurumlarında erken dönemde yayılma fırsatı bulan basketbol oyunu çeşitli girişimciler aracılığıyla Fransa, Hindistan, Çin ve Japonya’da da gösteri maçları şeklinde tanıtılmıştır.

YMCA dışında basketbol oynayan ilk kolej 1893’te Vanderbilt Üniversitesi olmuştu. Hamline Üniversitesi, Minnesota A&M, Şikago Üniversitesi, Iowa Üniversitesi ve Yale gibi yükseköğretim kurumları da 19. yy sonlarında basketbol oynamaya ve kendi aralarında maçlar düzenlemeye başlamışlardı.

1897’de Amatör Spor Birliği, YMCA’den basketbolun genel sorumluluğunu devraldı, 1905’de üye sayısını 15’e çıkardı. Ulusal Spor Kolej Birliği (NCAA) adı altındaki forma 1909’da giren kolej düzeyindeki basketbol, 1939’da NCAA Erkekler Basketbol turnuvası adı altında oynanmaya başladı. Bu turnuva günümüzde de sürmektedir.

İlk Kolej Dışı Deneme


Kolej dışı basketbol oluşumlarından 1898’de Ulusal Basketbol Ligi (NBL) adıyla ABD’de başlayan basketbol organizasyonu sadece 6 takım içeriyordu. Dünyanın yüzölçümü en büyük 3. ülkesi olan ABD’de tabii ki ulusal düzeyde bir organizasyon geliştirmek 19. yy sonları ve 20. yy başları itibarıyla mümkün değildi. Nitekim bu ligin katılımcıları sadece New York ve çevresindeki bölgelerin takımlarıydı. NBL’nin ilk denemesi 1904 yılında sonlandırıldı.

Basketbolun tanınmasını artıran olaylar sırasıyla 1. ve 2. Dünya Savaşları ile beraber Amerikan Ordusundaki YMCA kökenli öğrencilerin ve kolej bitirmiş askerlerin bu sporu yabancı ülkelerde oynaması oldu. Örneğin basketbol sporunun kurucusu James Naismith de 1917-1919 yılları arasında askeriye çatısı altında Fransa’da yaşamış ve Fransa’da YMCA adına hem beden eğitimi ve basketbol öğretmiştir.



NBA’in Oluşumu


Kolej basketbolu 1909’dan 1939’da kadar çeşitli formatlarda devam edip özellikle üniversite öğrencileri ve mezunlarının desteğini topladı ve 1939’dan sonra NCAA erkekler basketbol turnuvası ile devam etti.

Profesyonel basketbol adınaysa 1904’te kapatılan NBL ile aynı adı taşıyan bir lig 1937’de kuruldu ve varlığını 8 yıl kadar sürdürdü. 1925-1955 arasında ise ABL adı altında bir lig de mevcuttu. Günümüzde alışkın olduğumuz mahalle veya şehir takımı formatındaki takımların Amerika’da yaygınlaşması için 1946‘ya kadar gelmemiz gerekli.

2. Dünya Savaşının bittikten 1 yıl sonrası olan 1946 yılında Buz Hokeyi takımı sahipleri tarafından, ABD’nin kuzeydoğu, ortabatı eyaletleri ve Kanada’nın doğusunda kalan bölgeyi kapsayan yeni bir lig kuruldu ve bu lige Basketball Association of America (BAA) adı verildi. Bugün NBA tarihindeki ilk maç olarak kabul edilen maç da 1 Kasım 1946 tarihinde New York Knicks ile Toronto Huskies arasında Toronto kentinde oynandı.

1946’da 11 takımla başlayan BAA, 3 Ağustos 1949’da NBL’den gelen 6 takımı bünyesine katıp 17 adlı ilk ligi oluşturdu: Ulusal Basketbol Birliği (NBA).

Bu ligin kuruluşu olan 1946’dan beri günümüze kadar varlığını sürdürmüş iki takım da New York Knicks ve Boston Celtics‘dir.

Profesyonel Basketbolun Kolejle İlişkisi


Oyuncular NBA’e 1947 yılından bu yana “draft” olarak bilinen oyuncu seçmeleriyle katılır. 2006 yılında yapılan düzenlemeye göre basketbolcuların liseden mezun olduktan sonra en az bir yıl geçmesi ve 19 yaşından büyük olmaları gerekmektedir.

Bildiğiniz üzere NBA gibi fiziksel ve mental gereksinimleri yüksek bir lige genelde kolejde belirli bir süre geçirmiş oyuncular dahil olur. Liseden direkt NBA’e katılansa sadece 41 sporcu mevcuttur. Bu oyuncular arasında LeBron James, Kobe Bryant, Dwight Howard, Kevin Garnett, Amar’e Stoudemire, Tracy McGrady, Tyson Chandler gibi önemli yıldızlar da mevcuttur.

NBA’e Farklı Ülkelerden Katılım


NBA’de Okyanusya kıtasından 30, Avrupa’dan 297, Asya’dan 22, Kuzey ve Güney Amerika’dan 153 ve Afrika’dan 62 oyuncu boy göstermiştir. Bu sporcular da NBA’e seçmeler (draft) yoluyla katılırlar.

Örneğin Sloven Luka Doncic 2018 yılında 1. tur 3. sıradan lige katılmıştır. Eski temsilcilerimizden Mehmet Okur 2001 yılında 2. tur 38. sıradan Detroit Pistons’a katılmıştır.

ABA ve Yenilikler


1940’lar, 50’ler ve 60’ların ortasına kadar nispeten rakipsiz olsa dahi pazar payını büyütmek isteyen çeşitli girişimcilerin desteğiyle Amerikan Basketbol Birliği (ABA) kuruldu ve başına Lakers efsanesi George Mikan geçti.

ABA organizasyonu izleyici kitlesini artırmak adına 3 sayı çizgisi fikrini benimseyerek oynandı. Bu organizasyon aynı zamanda lige katılım kuralı olarak NBA’e nazaran daha esnekti. 1969’a kadar oyuncuların NBA’e katılması için 4 yıllık kolej eğitimini tamamlaması gerekirken ABA’ya katılmak için lise mezuniyetinin üstünden bir yıl geçmesi yeterliydi. Spencer Haywood Hardship Rule olarak bilinen bu kural sayesindeönceki bölümde yer alan çeşitli lise mezunu oyuncuların ilerleyen yıllarda NBA’e katılabilmesinin önü açılmıştır.

ABA’in sahip olduğu bir diğer etkinlik de Smaç Yarışmasıdır.

NBA, ABA’nın yükselişini gördükten sonra 1976’da girişimde bulundu. Çeşitli oyun ve lig kurallarını kendi kullanımına da katan NBA organizasyonu ABA’daki takımların bir kısmını bünyesine direkt dahil ederken bazı şehirler için ilerleyen yıllarda farklı takımlar oluşturmuştur.

NBA’e direkt gelen takımlar arasında:

San Antonio Spurs
Indiana Pacers
Denver Nuggets
New Jersey Nets (New York Nets’den isim değişikliğiyle)


gibi ekipler mevcuttur. Utah, Dallas, Charlotte, New Orleans, Miami, Minnesota, Vancouver, Memphis, Washington ve Los Angeles gibi şehirlere de bu birleşimin ardından hukuki gereksinimler doğrultusunda yeni takımlar eklenmiştir.



NBA’in Büyümesi


1976 yılında ABA’nın NBA’e dahil edilmesinin ardında NBA rakipsiz hale geldi fakat buna rağmen ligin popülaritesi ve doğal olarak izlenme oranları tatmin edici düzeyde değildi. Daha önceleri sıklıkla dile getirildiği üzere NBA, 1980’lerin ortasına kadar dahi uyuşturucuyla mücadele etmek durumunda kalan bir organizasyondu.

Ligin popülaritesini artıran esas unsur Magic Johnson – Larry Bird özelinde oluşan Lakers – Celtics çekişmesi olduğu kadar Siyah – Beyaz mücadelesi de olmuştu. Nitekim bu mücadele sürerken lige katılan Michael Jordan, yıllar içinde oldukça büyüyüp adeta basketbol sporunun önüne geçecek, bir anlamda basketbolun “Ali“si olacaktı.

Jordan sonrası dönemde NBA’in Finaller düzeyinde, ABD içindeki ratingleri hiçbir zaman aynı düzeye ulaşmasa bile Jordan etkisi sporun global takip edilirliğini oldukça artırdı. Aşağıdaki görselde NBA Finallerinin izlenme oranlarının yıllara göre seyrini görebilirsiniz.

Görsel 1 – NBA Finalleri Yıllara Göre İzlenme Oranları


Özellikle Sovyetler Birliği‘nin ve Yugoslavya‘nın dağılmasının ardından bu bölgelerden gelen sporcuların, Avrupalı diğer ülkelerin basketbolcularıyla birlikte (örneğin Fransa, İspanya, Türkiye, Yunanistan, Almanya) NBA’de sıklıkla boy göstermesi sayesinde NBA kendisine yeni pazarlar yarattı.

NBA aynı zamanda Çin, Filipinler, Hong Kong gibi Asya ülkelerinde de tanıtım faaliyetleri yapmaktadır ve NBA Global Games adı altında geçtiğimiz yıllarda Londra, Paris, Mexico City ve Tokyo gibi şehirlerde normal sezon müsabakaları oynanmıştır.

NBA’in Tarihi ve Düşünceler


Yazıdan gördüğümüz üzere NBA, kolej düzeyinde yaygınlaşmış ve temelini bu zemine oturtmuş bir spor dalı olan basketbolun ABD’de yer alan en büyük profesyonel organizasyonudur. Yapısı itibarıyla diğer liglerle birleşerek büyüyen NBA‘in tarihi boyunca paralel organizasyonlar oluşturup çatallanma değil, genelde birleşme ve gelişme yoluna gidilmiştir.

Bu süre zarfında lig temel olarak iki unsura dayanmıştır: kolejden gelen oyuncuların devamlılığı ve takımlar arası takas sistemi.

NCAA turnuvalarında boy göstermiş ve üniversite havası solumuş gençlerin sürdürülebilir kalitesine olan inanç, NBA’in profesyonel anlamda rekabetçi konuma gelmesine önayak olmuştur.

Takas sistemi ve maaş sınırı (salary cap) uygulamaları sayesindeyse NBA’de takımlar arasındaki denge uzun vadeli olarak korunabilmiştir. Takımların maaş harcaması 2020-2021 itibarıyla 109 milyon dolar mertebesinde kısıtlanmıştır. Bu seviyeyi aşan takımlar NBA’e lüks vergisi öderler.

NBA takımlarının bütçe veya gelir “sıkıntısı” da Avrupa’nın dev futbol kulüpleri gibi olmaz. Real Madrid Erling Haaland’ı transfer edebilmek için 300 milyon euro harcamak ister, oysa ki bir NBA takımının bir yıldız oyuncuyu takımına katması için ya takas metodunu kullanması gerekir, ya da oyuncunun boşa çıkmasını beklemesi gerekir.



Gelir Eşitsizliği


Avrupa Süper Ligi girişiminin arkasında yatan nedenlerin başında dev giderlere sahip futbol kulüplerinin gelirlerini sabitleme isteği yatmaktadır. Barcelona’nın 2020-2021 sezonu maaş gideri 238,513,600 milyon pound olarak gözükmektedir. Aynı değer Fenerbahçe için 45.8 milyon pound, 4 defa Şampiyonlar Ligini kazanmış Ajax için 29 milyon pound, Fransa Liginin mevcut lideri LOSC Lille için 25.2 milyon pound, Porto için 30.45 milyon pound, Olympiacos için 17 milyon pound mertebesindedir.

Ayrılık bildirisini imzalayan 12 kulübün hepsi de dünyanın en zengin 20 futbol kulübü arasındadır; fakat bu duruma rağmen Avrupa’lı köklü futbol kulüplerinin değeri ABD’nin dev spor kulüplerinin bir nebze olsun gerisindedir. Dünyanın en değerli 5 kulübünden 1’i NFL, 1’i MLB, 3’ü NBA kulüplerinden oluşmaktadır.

Globalizasyon, Avrupa Süper Ligini oluşturmak isteyen devlerin mevcut değerlerininin yanıltıcı olmasına sebep olmuştur. Artık sadece kendi ülkeleri içinden değil, Nijerya’dan, Filipinler’den, Kanada’dan veya Kolombiya’dan taraftarlara da sahip olan Manchester United ve benzerlerinin oluşturduğu “elitler”, kendisini oluşturan ve değerli kılan özelliklerini ıska geçmiştir.

Futbol pek çok ülkede aristokrat – işçi gibi sınıf farklarından, Katolik – Protestan gibi din farklarından veya Sol – Sağ gibi politik ayrımlardan beslenerek büyümüş bir halk sporuyken basketbol ise eğitim kurumları içinde oluşmuş, üniversiteler arası müsabakalarla yaygınlaşmış ve diğer liglerle birleşerek büyümüş bir kolej sporudur.

Üniversiteler veya kolejler teorik olarak evrensel değerleri baz almış oluşumlardır, dolayısıyla gerek ekonomik planlama, gerek sistem/lig kurma ve yönetme, gerekse örgütlenip hak arama çabalarında daha kalifiye çıktılar üretebilirler.

Ligimizde Fenerbahçe Ülker forması da terletmiş Bogdan Bogdanovic geçtiğimiz günlerde bir tweet attı: “Futbolcular ve UEFA’nın oyuncular birliğini kurması için mükemmel bir zaman, (oyuncular birliği) NBA’in dünyanın en büyük spor organizasyonu olmasının nedenlerinden biri”.

Oyuncular Birliği sayesinde basketbolcular 1998‘de ve 2011‘de greve gidebilmiştir ve yine bu sebeptendir ki NBA, NFL gibi başka Amerikan organizasyonlarına göre daha ilerici olabilmiştir. Afro Amerikalı sporcuları bünyesinde daha yoğun biçimde barındıran NBA, yeri geldiğinde “Black Lives Matter” gibi hareketlere destek olmuştur.

NBA paydaşlarına eşit mücadele hakkı sunar oysa UEFA, zenginin semirip daha az gelire sahip olanı ezmesi için zemin hazırlamıştır.

Sonuç


Hepimizin ilgiyle takip ettiği NBA, oldukça iyi tasarlanmış bir organizasyon olup sahip olduğu kolej kökenleri sayesinde bilgi birikimi yüksek bir oyuncu-teknik kadro ve yönetim ağına sahiptir. 75 yıllık tarihinde sadece 5 komisyonerin başkanlığında yürümüş NBA, organizasyonel başarısını basketbolcu ve birey yetiştiren Kolejlere, iyi tasarlanmış bir gelir dağılımına, doğru işleyen takas mekanizmasına ve akılcı yollarla yürütülen pazarlama stratejilerine borçludur.

Avrupa Futbolu NBA gibi bir organizasyonel yeterliliğe şovun düzeyini artırarak değil, ancak rekabetin düzeyini artırarak ulaşabilir. Tabii popülizmden başını kaldıracak fırsatı bulabilirse.

Örnek aldığımız kimseleri ve taraftarlığını yaptığımız oluşumları daha iyi tanımamız dileğiyle…
Tüm Hakları Saklıdır ©? Vice News, 2021
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


BiA

*
v2 Oyuncusu 2022 Yılbaşında OyundaydıSelf Control Güncellemesinde Oyundaydı
#113 - 29.05.2022 17:39
Anasayfa                        Haberler                        İş Başvuruları                        Programlar                        Reklamlar
Atlanta Hawks


Gelenler: Delon Wright (Kings) | Trae Young (5 sene $207M), John Collins (5 sene $125M), Solomon Hill (1 sene), Gorgui Dieng (1 sene $4M – Spurs), Lou Williams (1 sene $5M)

Gidenler: Kris Dunn + Bruno Fernando + 2023 2. tur draft hakkı (Celtics) | Tony Snell (1 sene – Blazers)

Boston Celtics


Gelenler: Al Horford + Moses Brown + 2025 2. tur draft hakkı (Thunder) | Kris Dunn + Bruno Fernando + 2023 2. tur draft hakkı (Hawks) | Dennis Schroder (1 sene $5.9M – Lakers), Josh Richardson (Mavericks), Enes Kanter (1 sene – Blazers), Marcus Smart (4 sene $77M)

Gidenler: Kemba Walker + 2021 16. draft hakkı + 2025 2. tur draft hakkı (Thunder) | Tristan Thompson (Kings) | Moses Brown (Mavericks) | Evan Fournier (4 sene $78M – Knicks), Semi Ojeleye (1 sene – Bucks)

Brooklyn Nets


Gelenler: Jevon Carter + 2021 29. draft hakkı (Suns) | Kevin Durant (4 sene $198M), Bruce Brown (1 sene $4.7M), Blake Griffin (1 sene), James Johnson (1 sene – Pelicans), Patty Mills (2 sene $12M – Spurs), DeAndre Bembry (1 sene – Raptors)

Gidenler: Landry Shamet (Suns) | Spencer Dinwiddie (3 sene $60M – Wizards), Chris Chiozza (1 sene – Warriors), Jeff Green (2 sene $10M – Nuggets)

Charlotte Hornets


Gelenler: Mason Plumlee + 2021 37. draft hakkı (Pistons) | 2022 korumalı 1. tur draft hakkı (Pelicans) | Ish Smith (2 sene $9M – Wizards), Kelly Oubre (2 sene $26M – Warriros)

Gidenler: 2021 57. draft hakkı (Pistons) | Devonte Graham (4 sene $47M – Pelicans) | Malik Monk (Lakers), Cody Zeller (1 sene – Blazers)

Chicago Bulls


Gelenler: Lonzo Ball (4 sene $85M – Pelicans) | DeMar DeRozan (3 sene $85M – Bulls) | Al-Farouq Aminu ($10.2M oyuncu opsiyonu), Lauri Markkanen (sınırlı serbest), Alex Caruso (4 sene $37M – Lakers), Tony Bradley (2 sene – Thunder)

Gidenler: Tomas Satoransky + Garrett Temple + 2. tur draft hakkı (Pelicans) | Thaddeus Young + Al-Farouq Aminu + 1. tur draft hakkı + 2 2. tur draft hakkı (Bulls) | Ryan Arcidiacono ($3M takım opsiyonu), Daniel Theis (4 sene $36M – Rockets)

Cleveland Cavaliers

Gelenler: Ricky Rubio (Timberwolves)  | Jarret Allen (5 sene $100M)

Gidenler: Taurean Prince + 2022 2. tur draft hakkı (Timberwolves) | Isaiah Hartenstein ($1.8M oyunucu opsiyonu)

Dallas Mavericks


Gelenler: Moses Brown (Celtics) | Luka Doncic (5 sene $207M), Tim Hardaway Jr. (4 sene $74M), Boban Marjanovic (1 sene ?), Willie Cauley-Stein ($4.1M takım opsiyonu), Sterling Brown (2 sene $6.2M – Rockets), Reggie Bullock (3 sene $30.5M – Knicks)

Gidenler: Josh Richardson (Celtics)

Denver Nuggets


Gelenler: Will Barton (2 sene $32M), JaMychal Green (2 sene $17M), Jeff Green (2 sene $10M – Nets), Austin Rivers (1 sene)

Gidenler: JaVale McGee (1 sene $5M – Suns)

Detroit Pistons


Gelenler: 2021 57. draft hakkı (Hornets) | Kelly Olynyk (3 sene $37M – Rockets), Cory Joseph (2 sene $10M), Trey Lyles (2 sene $5M – Spurs)

Gidenler: Mason Plumlee + 2021 37. draft hakkı (Hornets) | Wayne Ellington (1 sene – Lakers)

Golden State Warriors


Gelenler: Stephen Curry (4 sene $215M), Kevon Looney ($5.1M oyuncu opsiyonu), Otto Porter Jr. (Magic), Nemanja Bjelica (1 sene – Heat), Andre Iguodala (1 sene – Heat), Chris Chiozza (1 sene – Nets) | 2. tur draft hakkı (Jazz)

Gidenler: Kent Bazemore (1 sene – Lakers), Kelly Oubre (2 sene $26M – Hornets) | Eric Paschall (Jazz)

Houston Rockets


Gelenler: 2021 16. draft hakkı (Thunder) | David Nwaba (3 sene $15M), Daniel Theis (4 sene $36M – Bulls)

Gidenler: 2 1. gelecek tur draft hakkı (Thunder) | Avery Bradley ($5.9M takım opsiyonu), Sterling Brown (2 sene $6.2M – Mavericks), Kelly Olynyk (3 sene $37M – Pistons)

Indiana Pacers


Gelenler: 2021 22. draft hakkı (Wizards) | TJ McConnell (4 sene $35.2M), Torrey Craig (2 sene $10M – Suns)

Gidenler: Aaron Holiday + 2021 31. draft hakkı (Wizards) | Doug McDermott (3 sene $42M – Spurs)

Los Angeles Clippers


Gelenler: Eric Bledsoe (Grizzlies) | Kawhi Leonard (4 sene $176M), Serge Ibaka ($9.7M oyuncu opsiyonu), Nicolas Batum (2 sene), Reggie Jackson (2 sene $22M), Justise Winslow (2 sene – Grizzlies)

Gidenler: Patrick Beverley + Rajon Rondo + Daniel Oturu (Grizzlies)


Los Angeles Lakers


Gelenler: Russell Westbrook + 2024 2. tur draft hakkı + 2028 2. tur draft hakkı (Wizards) | Taylor Horton-Tucker (3 sene $32M), Trevor Ariza (1 sene – Heat), Wayne Ellington (1 sene – Pistons), Dwight Howard (Sixers), Kent Bazemore (1 sene – Warriors), Carmelo Anthony (1 sene – Blazers), Malik Monk (Hornets), Kendrik Nunn (2 sene $10M – Heat)

Gidenler: Kyle Kuzma + Montrezl Harrell + Kentavious Caldwell-Pope + 2021 22. draft hakkı (Wizards) | Alex Caruso (4 sene $37M – Bulls), Ben McLemore (Blazers), Andre Drummond (1 sene – Sixers), Markieff Morris (1 sene – Heat), Alfonzo McKinnie (serbest), Dennis Schroder (1 sene $5.9M – Celtics)

Memphis Grizzlies


Gelenler: Steven Adams + Eric Bledsoe + 2021 10. ve 40. draft hakkı + 2022 korumalı 1. tur draft hakkı (Pelicans) | Sam Merrill + 2 2. tur draft hakkı (Bucks) | Patrick Beverley + Rajon Rondo + Daniel Oturu (Clippers)

Gidenler: Jonas Valanciunas + 2021 17. ve 51. draft hakkı (Pelicans) | Grayson Allen (Bucks) | Eric Bledsoe (Clippers) | Justise Winslow (2 sene – Clippers)

Miami Heat


Gelenler: Jimmy Butler (4 sene $184M), Duncan Robinson (5 sene $90M), Goran Dragic ($19.4M takım opsiyonu), PJ Tucker (2 sene $15M – Heat), Kyle Lowry (3 sene $90M – Raptors), Dewayne Dedmon (1 sene), Gabe Vincent (2 sene $5M), Markieff Morris (1 sene – Lakers), Victor Oladipo (1 sene), Ömer Yurtseven (2 sene), Udonis Haslam (1 sene $2.6M)

Gidenler: Andre Iguodala (1 sene – Warriors), Trevor Ariza (1 sene – Lakers), Nemanja Bjelica (1 sene – Warriors), Kendrick Nunn (2 sene $10M – Lakers)

Milwaukee Bucks


Gelenler: Bobby Portis (2 sene $9M), Semi Ojeleye (1 sene – Celtics), Rodney Hood (Raptors), George Hill (2 sene $8M – Sixers) | Grayson Allen (Grizzlies) | Thanasis Antetokounmpo (2 sene)

Gidenler: Bryn Forbes ($2.5M oyuncu opsiyonu – Spurs), PJ Tucker (2 sene $15M – Heat) | Sam Merrill + 2 2. tur draft hakkı (Grizzlies)

Minnesota Timberwolves


Gelenler: Taurean Prince + 2022 2. tur draft hakkı (Cavaliers)

Gidenler: Ricky Rubio (Cavaliers)

New Orleans Pelicans


Gelenler: Jonas Valanciunas + 2021 17. ve 51. draft hakkı (Grizzlies) | Tomas Satoransky + Garrett Temple + 2. tur draft hakkı (Bulls) | Devonte Graham (4 sene $47M – Hornets) | Josh Hart (3 sene $38M), Willy Hernangomez (3 sene)

Gidenler: Steven Adams + Eric Bledsoe + 2021 10. ve 40. draft hakkı + 2022 korumalı 1. tur draft hakkı (Grizzlies) | Lonzo Ball (4 sene $85M – Bulls) | 2022 korumalı 1. tur draft hakkı (Hornets) | James Johnson (1 sene – Nets)

New York Knicks


Gelenler: Julius Randle (4 sene $117M), Mitchell Robinson ($1.8M oyuncu opsiyonu), Nerlens Noel (3 sene $32M), Alec Burks (3 sene $30M), Evan Fournier (4 sene $78M – Celtics), Derrick Rose (3 sene $43M), Taj Gibson (1 sene $2.7M), Kemba Walker (serbest – Thunder), Dwayne Bacon (Magic)

Gidenler: Norvel Pelle (serbest), Reggie Bullock (3 sene $30.5M – Mavericks), Elfrid Payton (1 sene – Suns)

Oklahoma City Thunder


Gelenler: Kemba Walker + 2021 16. draft hakkı + 2025 2. tur draft hakkı (Celtics) | Derrick Favors + 1. tur draft hakkı (Jazz) | 2 1. gelecek tur draft hakkı (Rockets) | Mike Muscala (2 sene $7M), Shai Gilgeous-Alexander (5 sene $172M)

Gidenler: Al Horford + Moses Brown + 2025 2. tur draft hakkı (Celtics) | 2. tur draft hakkı (Jazz) | 2021 16. draft hakkı (Rockets) | Kemba Walker (serbest – Knicks), Tony Bradley (2 sene – Bulls)


Orlando Magic


Gelenler: Robin Lopez (1 sene – Wizards)

Gidenler: Otto Porter Jr. (Warriors), Dwayne Bacon (Knicks)

Philadelphia 76ers


Gelenler: Joel Embiid (4 sene $196M), Furkan Korkmaz (3 sene $15M), Andre Drummond (1 sene – Lakers), Danny Green (2 sene $20M)

Gidenler: Dwight Howard (Lakers), George Hill (2 sene $8M – Bucks)

Phoenix Suns


Gelenler: Landry Shamet (Nets) | Chris Paul (4 sene $120M), Cameron Payne (3 sene $19M), JaVale McGee (1 sene $5M – Nuggets), Abdel Nader (2 sene $4.2M), Elfrid Payton (1 sene – Knicks)

Gidenler: Jevon Carter + 2021 29. draft hakkı (Nets) | Chris Paul ($44.2M oyuncu opsiyonu), Torrey Craig (2 sene $10M – Pacers)

Portland Trail Blazers


Gelenler: Norman Powell (5 sene $90M), Derrick Jones ($9.7M oyuncu opsiyonu), Cody Zeller (1 sene – Hornets), Ben McLemore (Lakers), Tony Snell (1 sene – Hawks)

Gidenler: Zach Collins (3 sene $22M – Spurs), Carmelo Anthony (1 sene – Lakers), Enes Kanter (1 sene – Celtics)

Sacramento Kings


Gelenler: Tristan Thompson (Celtics) | Terrence Davis (2 sene), Moe Harkless (2 sene $9M), Alex Len (2 sene – Wizards), Richaun Holmes (4 sene $55M)

Gidenler: Delon Wright (Hawks) | Hassan Whiteside (1 sene – Jazz)

San Antonio Spurs


Gelenler: Thaddeus Young + Al-Farouq Aminu + 1. tur draft hakkı + 2 2. tur draft hakkı (Bulls) | Doug McDermott (3 sene $42M – Pacers), Zach Collins (3 sene $22M – Blazers), Bryn Forbes (Bucks)

Gidenler: DeMar DeRozan (3 sene $85M – Bulls) | Gorgui Dieng (1 sene $4M – Hawks), Trey Lyles (2 sene $5M – Pistons), Rudy Gay (2 sene $12.1M – Jazz), Patty Mills (2 sene $12M – Nets)

Toronto Raptors


Gelenler: Gary Trent Jr. (3 sene $54M), Sam Dekker (Turk Telekom), Khem Birch (3 sene $20M)

Gidenler: Kyle Lowry (3 sene $90M – Heat), Rodney Hood (Bucks), Aron Baynes (serbest), DeAndre Bembry (1 sene – Nets)


Utah Jazz


Gelenler: 2. tur draft hakkı (Thunder) | Eric Paschall (Warriors) | Mike Conley Jr. (3 sene $72.5M), Rudy Gay (2 sene $12.1M – Spurs), Hassan Whiteside (1 sene – Kings)

Gidenler: Derrick Favors + 1. tur draft hakkı (Thunder) | 2. tur draft hakkı  (Warriors)

Washington Wizards


Gelenler: Kyle Kuzma + Montrezl Harrell + Kentavious Caldwell-Pope + 2021 22. draft hakkı (Lakers) | Aaron Holiday + 2021 31. draft hakkı (Pacers) | Spencer Dinwiddie (3 sene $60M – Nets), Raul Neto

Gidenler: Russell Westbrook + 2024 2. tur draft hakkı + 2028 2. tur draft hakkı (Lakers) | 2021 22. draft hakkı (Pacers) | Alex Len (2 sene – Kings), Robin Lopez (1 sene – Magic), Ish Smith (2 sene $9M – Hornets)


Tüm Hakları Saklıdır ©? Vice News, 2021
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


BiA

*
v2 Oyuncusu 2022 Yılbaşında OyundaydıSelf Control Güncellemesinde Oyundaydı
#114 - 01.06.2022 12:03
Anasayfa                        Haberler                        İş Başvuruları                        Programlar                        Reklamlar
İlginç Adam Westbrook


Russell Westbrook hakkında bir çok şey söylenir. Fakat kabul etmek gerekli, gerek saha dışında giydiği ilginç kıyafetler olsun, gerek saha içindeki inanılmaz hırsı, Westbrook kesinlike bir süper star. Peki onu ne kadar tanıyorsunuz? İşte Westbrook ile ilgili bilmediğiniz 20 şey!

– Westbrook giydiği her kıyafeti sadece 1 kere giyiyor, giydikten sonra ise ihtiyacı olanlara bağışlıyor.

– Aslında kendisi solak. Sol elle yazmasına hatta sol elle amerikan futbolu oynamasına rağmen basketbolu ise sağ elle oynuyor.

– Oklahoma City’nin bir çok okulunda “Russell’ın Okuma Sınıfı” adında sınıflar açtırıyor.

– Takımdaki koçların, malzemecilerin kısaca her Thunder çalışanın aile etkinliklerine katılıyor, doğum günlerine gidiyor, okul gösterilerini izliyor.

– Eşi de kendisi gibi gittikleri üniversitenin basketbol takımının bir parçasıydı.

– Lazanyadan nefret ediyor, bowlinge bayılıyor.

– Her maçtan önce fıstık ezmeli sandviç yiyor.

– Her maça iki bileklikle çıkıyor. Birinde “Why Not?” (Neden Olmasın?) yazılı diğerinde ise “KB3”. “KB3” 2004 yılında kalp yetmezliğinde kaybettiği arkadaşı Khelcey Barrs için.

– Sahada tek arkadaşının basketbol topu olduğunu söylüyor.

– Hiç bir zaman antrenmana geç kalmıyor hatta bir kaç saat önceden gidiyor.

– Her maçtan önce annesini ve babasını arıyor.

– Büyürken idol olarak gördüğü oyuncu Magic Johnson.

– En sevdiği rakam 4. Lisede de 4 numara giyiyordu.

– 0 numarasını ise yeni bir başlangıcı simgelediği için tercih ediyor.

– Geçen sene aldığı bütün teknik faulleri izlemiş ve kendine ders çıkarmış. “Hakemlerle tartışmanın bir anlamı olmadığını öğrendim” diyen Westbrook geçen sene 17 teknik faul almıştı, bu sene ise 7.

– Çoğu zaman takım arkadaşları da giydiği kıyafetlerden dolayı onunla dalga geçiyor.

– Söylediğine göre daha önce hiç tıraş olmamış. “Sakalım hiç bir zaman çıkmadı ve çıkmıyor” diyor.

– Hiç bir zaman yorulmadığını söylüyor.

– Basını hiç sevmiyor fakat kardeşi gazetecilik mezunu.

– Maçlardan önce genelde Katy Perry ve Taylor Swift dinliyor.
Tüm Hakları Saklıdır ©? Vice News, 2021
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


BiA

*
v2 Oyuncusu 2022 Yılbaşında OyundaydıSelf Control Güncellemesinde Oyundaydı
#115 - 01.06.2022 12:04
Anasayfa                        Haberler                        İş Başvuruları                        Programlar                        Reklamlar
NBA Tarihinin En Sertleri!


NBA’in başlamasını iple çekerek beklediğimiz şu günlerde sizler için “NBA’in En Pis Oynayan Beşi” adından bir takım kurduk. Keyifli okumalar. (Oyuncularımız genelde 3,4 ve 5 numara olduğu için bazı oyuncular gerçek pozisyonlarından değildir.)

1. John Stockton




Oyun kurucu pozisyonunda herkesin asistleri ve zekasıyla tanıdığı John Stockton var. Stockton’ı oynadığı dönemde izlemeyenler yani onu sadece bazı yazılar ve videolardan tanıyan kısım onun bu listede bulunmasına hayret etmiş olabilir. Bunun en büyük nedeni de dışarıdan parlak yüzlü, saf bir oyuncuya benzemesine rağmen sahada işini ustaca yapan bir faul makinesine dönüşüyordu. Stockton’ın, rakiplerini çileden çıkartan en büyük özelliği ise faulleri çok akıllıca ve göstermeden yapmasıydı. Konuyu daha fazla açmak gerekirse, Stockton yaptığı itmeleri, çekmeleri, kısaca tüm faulleri hakemin göremeyeceği açıdan yapıyordu. Ayrıca bir zamanlar Karl Malone ile birlikte ligin en pis oyanayan ikilisini oluşturmuşlardı.

Kariyer ortalamaları: 13.1 sayı,10.5 asist ve 2.6 faul

2. Bruce Bowen




Şutör guard pozisyonunda hem ligin en iyi savunmacılarından biri olan hem de açık ara en pis oynayan oyuncusu olan Bruce Bowen ile birlikteyiz. Tabiri caizse San Antonio Spurs’de oynadığı sezonda tüm lige 3 sayı çizgisi gerisinden savunma dersi vermişti. Fakat Bowen’ın öyle kötü bir alışkanlığı vardıki bu onun her zaman ligin en iyi savunmacıları arasında statü kaybetmesine mal oldu. Bruce Bowen’ın o kötü huyu ise şuta kalkan oyuncunun altına ayağını koymaktı. Zamanla Bruce Bowen bunun şuta kalkan oyuncuların üzerinde yarattığı korku ve tedirginliğin farkına vardıktan sonra devamlı şekilde yapmaya başladı ve bunun yüzünden birçok oyuncuyu sakatladı. Bu nedenle de büyük bir kitle onun NBA’in gelmiş geçmiş en çirkef oyuncularından biri olduğunu düşünüyor.

Kariyer ortalamaları: 6.1 sayı, 1.2 asist ve 2.2 faul

3. Dennis Rodman




Kısa forvette ise NBA’in en çılgın oyuncularından olan Dennis Rodman ile birlikteyiz. Dennis Rodman’ı, NBA’de hatırı sayılır bir oyuncu haline getiren yeteneklerinin başında ribaund alma becerisi ve savunması geliyor. Rodman bunları tabii ki rakiplerini incitmeden, fair-play çerçevesinde yapmıyordu. Rodman özellikle de ribaundlarda iyi pozisyon almak için rakibine yapılması gereken her şeyi yapardı. Rodman da, aynı Stockton gibi bunları gizli ve akıllıca yapardı. Ne kadar sert oynasa da kendisinden fazlaca uzun olan rakiplerine karşı aldığı sayısız ribaundlar sayesinde büyük bir tebriği hak ediyor.

Kariyer ortalamaları: 7.3 sayı, 13.1 ribaund ve 3.1 faul

4. Bill Laimbeer




Uzun forvette ise “Bad Boys” takımının en pis oynayan oyuncularından biri var: Bill Laimbeer! Laimbeer kazanmak için her şey mübahtır anlayışıyla oynayan bir oyuncuydu. İtmekten,çekmekten, sert ve fiziksel oynamaktan, karşısındaki oyuncuyu sakatlamaktan asla çekinmezdi ve bununla gurur duyan bir oyuncuydu. Üstelik bunları alelade şekilde yapardı. Oynadığı dönemlerde rakip takımın uzunlarının korkulu rüyası haline gelmişti. Hatta o dönemlerde Laimbeer’ın sert oyunu ligde öyle bir yankı yapmıştı ki Nintendo onun için “Basketbol Savaşı” adında bir oyun bile çıkarmıştı.

Kariyer ortalamaları: 12.9 sayı, 9.7 ribaund ve 3.4 faul

5. Dikembe Mutombo




Takımımızın 5 numarası ise hem savunmasıyla hem de dirseğiyle sakatladığı oyuncularla tanınan Dikembe Mutombo. Mutombo oynadığı dönemlerde boyu ve sertliği yüzünden rakiplerini bir hayli zorlayan bir oyuncuydu. Fakat bunun dışında onu bu listeye almamızın en önemli nedeni pervasızca savurduğu dirsek darbeleri sonucunda sakatladığı oyuncular. Mutombo oynadığı 13 sezon boyunca tam tamına 25 oyuncuyu sakatladı ve bunun sayesinde bu takıma girmeye hak kazandı.

Kariyer ortalamaları: 9.8 sayı,10.3 ribaund ve 2.8 faul

Takımımızın benchi ise şu şekilde:


Metta World Peace
Kevin Garnett
Charles Oakley
Rasheed Wallace
Karl Malone
Paul Pierce
Rajon Rondo



Tüm Hakları Saklıdır ©? Vice News, 2021
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


BiA

*
v2 Oyuncusu 2022 Yılbaşında OyundaydıSelf Control Güncellemesinde Oyundaydı
#116 - 03.06.2022 10:13
Anasayfa                        Haberler                        İş Başvuruları                        Programlar                        Reklamlar
Vegas Yaz Ligi İçin Yollardayız


Bir kaç senedir yaz ligini izlemek için Las Vegas’a gitmek çok istiyordum. Yaz ligi artık küçük bir konsept olmaktan çıktı. 4-5 sene önce çoğu basketbolseverlerin hiç dikkat etmediği yaz ligi, artık her maçının NBATV ve ESPN2 kanallarında yayınlanan bir lig haline geldi. Bu sene yaz liginden basın kartı almak için baş vurduğumuz için bunu yetiştiremedik ancak önümüzdeki sezon yaz ligi yıldızları ile görüşme planlarımız var!

League pass demişken, Phoenix Suns’a ne demeli? Ayton – Booker ikilisinin kesinlikle süperstar potansiyeli var. Suns temsilcileri ayrıca draft günü Mikal Bridges takas hamlesi ile de çok önemli bir iş yaptılar. Gelen haberlere göre Suns antrenmanlarda 14 saniyelik şut saati kullanıyor ve yüksek tempo hücumlar sonrası Booker ligin en skorer oyuncusu olursa, şaşırmamak lazım. Gerçekten müthiş bir yetenek. Bender’i bir bust olarak lanse etmek istemiyorum ama artık onun kendini göstermesi gerekiyor.

Atlanta Hawks’in Jeremy Lin hamlesi enteresan bir hareket oldu. Trae Young’un mesafesiz 3’lük denemelerini dört gözle bekliyordum. Lin’in takıma katılmasına rağmen, Young’un bir çok fırsatı olacak, çünkü Young’un şutunu yaratması için çok fazla bir şeye ihtiyacı yok. Curry gibi mesafeli şut kullanıyor. Ancak Young’un kesinlikle kaslanması gerekiyor, eğer her maç pick and rollere tabi kalmak istemiyorsa. Ondan çok yüksek bir performans ya da daha önemlisi istikrarlılık beklemek bence çok büyük bir haksızlık olacak bu sezon. Çok kötü performanslara hazır olmak lazım.

Yıldız potansiyeli: Kevin Knox. New York Knicks taraftarları herhalde draft haklarını daha fazla yuhalamalılar. Onlar gerçekten Michael Porter Jr’in draft edilmesini istemişlerdi ancak şu ana kadar Knox hamlesi çok yerinde bir hamle olarak gözüküyor. Yaz ligini çok ciddiye almamak gerek tabi ki ancak o çok iyi bir şutör ve potaya nasıl saldırması gerektiğini de biliyor. Bir çaylaktan ofansif anlamda daha ne bekleyebiliriz?

Wendell Carter Jr draftın bir başka steali gibi gözüküyor. Geçtiğimiz sezon Duke forması altında Marvin Bagley ile beraber oynaması, medyanın ona gereken ilgiyi göstermemesi ile sonuçlandı. Onun çok yönlülüğünü yaz ligi maçlarında gördük. Chicago Bulls’u takip etmenin yegane sebeplerinden biri olacaktır kendisi.


Yaz ligi başlarken sevmek istemediğim ancak şu ana kadar çok etkili bir performans sergileyen bir isim de Grayson Allen. Kolej kariyeri çok tartışılan Allen, daha ilk maçında hem teknik faul almış, hem de rakibine çelme takmaması yönünde uyarılmıştı. Oyun kurucu pozisyonunda çok iyi bir performans sergiledi Allen. Utah Jazz’in problemi bu yaz Raul Neto ve Dante Exum’a çok para bağlamaları. Oyun kurucu rotasyonu nasıl olacak önümüzdeki sezon, merak ile bekliyoruz. Jazz’in ayrıca Ekpe Udoh’u da kadroda tutması önemli bir hamle. Udoh kenardan gelerek önemli bir enerji ve savunma hırsı katacaktır takıma.

Josh Hart yaz liginde şu ana kadarki en iyi oyunculardan. Los Angeles Lakers’daki değişimlerden sonra Hart’ın önümüzdeki sezonki rolü ne olacak hep beraber göreceğiz. Lakers’in KCP için 1 senelik 12 milyon dolar verdiğine hala inanamıyorum, özellikle bir çok takım bir çok oyuncu ile 1 seneliğine ucuza anlaşmalar yaparken. Lakers ayrıca 2. turdan seçtikleri Svi Mykhailiuk ile de uzun bir sözleşme imzaladı bile. Svi, Jayhawks için önemli bir şutördü ve onun koçları çabucak etkilemesine sevindim.

Houston Rockets’in draftte 2 tane 2. tur seçimi oldu (biri takas yolu ile) ve Melton şu ana kadar çok iyi bir performans sergiledi. USC çıkışlı Melton, 2. sezonunda forma giyememişti. RJ Hunter, Celtics ile çok süre bulamamıştı ve geçtiğimiz sezon Rockets tarafından kadroya dahil edilmişti; önümüzdeki sezon rotasyonda başarılı olmasını istediğim oyunculardan. Hunter’in March Madness’daki performansını kolej takip eden arkadaşlar hala çok net hatırlar. Qi’ye gelirsek, çok uzun soluklu bir proje. Çin duvarının hala çok fazlasıyla kaslanması gerekiyor, NBA’de başarılı olması için. Yaz liginde bloklarını izlediğimiz Qi’nin daha 40 fırın ekmek yemesi gerekiyor. Ariza ve Luc’u kaybetmek Houston Rockets’i forvet pozisyonunda cılız bıraksa da, forvet rotasyonu ve Ennis’in rolü ne olacak merak ediyorum.

Benim için yaz liginin en büyük hayal kırıklığı Luka Doncic’in forma giymemesi oldu. Diğer çaylaklardan çok daha fazla maç çıkartan Doncic’i dinlendirmek istedi Dallas Mavericks takımı. Hatta Koç Carlisle, Luka ile Slovenya’ya bile gitti, genç yıldızını yakından tanımak için. 1 senelik 24 milyon dolara sözleşme imzalayan DeAndre Jordan’a Luka’dan fazlasıyla alley-oop pasları gelecek. Doncic’in yokluğunda Bronson, oyun kurucu pozisyonunda gerçekten çok iyi bir performans sergiliyor. Brunson, fiziken NBA standartlarının altında olsa da, Mavs genç oyun kurucularına bütün fırsatları verecektir.

Geçtiğimiz sezon sakatlıklardan çok ama çok çektik. Ancak, yaz liginde çok büyük sakatlıklar yaşanmasa da, yine de sakatlıklardan nasibimizi aldık. Draftin 2 numaralı ismi Marvin Bagley, 1-2 hafta sahalardan uzak kalacak. Ligin başında Bagley inanılmaz bir smaç vurmuştu. Ancak yaz liginin kalanında onu izleyemeyeceğiz. Son şampiyon Villanova’nın finali kazandığı maçta MVP seçilen Dinvincenzo bu performansından sonra draftta 17. sıraya kadar fırladı. Yıldız oyuncu yaz liginin çoğunu sakat geçirdi. Kansas’ın yıldızı Graham, yaz liginin kalanını kaçıracak. Graham Hawks tarafından draft edilmiş ve sonrasında Hornets’e takas edilmişti. Son olarak San Antonio Spurs’un çok umutlu olduğu Lonnie Walker da sakatlanarak yaz ligini kapattı.


Tüm Hakları Saklıdır ©? Vice News, 2021
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


BiA

*
v2 Oyuncusu 2022 Yılbaşında OyundaydıSelf Control Güncellemesinde Oyundaydı
#117 - 03.06.2022 10:13
Anasayfa                        Haberler                        İş Başvuruları                        Programlar                        Reklamlar

Yorgun Savaşçılar




İzleyenler bilirler, Amerika Bileşik Devletleri’nde bir sporun “spor” olarak kabul görebilmesinin öncelikli kuralı, kitleler tarafından izlenebilmesidir. Kitleler tarafından izlenebilmesi için de öncelikli kuralı rekabetçi, eğlenceli ve pazarlanabilir olmasıdır. NBA’in tüm dünyada kabul görmüş ve izlenen bir spor kurumu olmasında da aslında bu Amerikan mantığı yatıyor. Organizasyonların her zaman birbiriyle rekabet edebileceği bir zemin olması bir etken. Draft pick’ler ve maaş sınırlamaları ile takımların güçleri belli ölçüde denk tutulmaya çalışılıyor. Gerek her maçtaki devre arası şovları, gerekse yıl içerisindeki All-Star gibi etkinlikler ile izleyiciye sürekli olarak eğlenebileceği unsurlar veriliyor. Son olarak da pazarlanabilirliğin en önemli faktörü pek tabii ki süper yıldızlar.

Süper yıldız dediğimiz kavramlar NBA gibi organizasyonların reklamlarını yaparken kullandıkları yüzler olması sebebiyle NBA açısından çok önemli. NBA’in dünya üzerinde belki de bu kadar bilinir olmasının temel sebeplerinden biri, 1980’lerin sonundan itibaren idolleşen isimlerin, uluslararası spor markalarının desteğini arkasına alması. Bu destek aslında boşu boşuna olan bir destek değil tabii ki, milyarlarca dolarlık bir spor markası olarak ürünlerinizi sadece ABD’de mi satmak istersiniz, yoksa bu satışı aynı zamanda 3 milyarlık bir Asya pazarında da satmak işinize gelir mi? Bunun sonucunda, bilinirliğinin üst seviyelere çıkması, dünya çapında sporseverlerin bu süper yıldızların performanslarından etkilenerek sürekli bir takip beklentisi içerisinde olması ve dolayısıyla bu “idol”lerin basketbolun kimliğinden ayrı olarak birer marka haline gelmesinin NBA’e olan katkısıdır. Marka haline gelmekten kasıt aslında iki türlü. Bahsettiğimiz şey, Michael Jordan gibi sözlük manası ile bir marka haline gelmek anlamına gelebiliyor kimi zaman. Lisede Air Jordan giyen çocuğun 90’larda yaptığı inanılmaz karizmayı yaşıtlarım hatırlıyor, değil mi? Öte yandan, “marka haline gelmek”, tarz ve temsil ettiği değerler ile bilinirliğinin artması demek oluyor aslında. Saçlarını aynı onun gibi ören gençlere ilham veren Allen Iverson ya da tek pota maçlarda fade away atılmaya çalışılan her basketten sonra akla geliveren Dirk Nowitzki esameleri gibi. Kıssadan hisse, NBA bugün 7 kıtada milyarlarca insan tarafından izlene gelen bir organizasyon.

Tartışmaya açık olmakla birlikte, otuz küsür takımın her birinin minimum 82 maç yaptığı bir sezonla, izleyiciye en çok “spor” vaad eden organizasyon olmasına rağmen, bu izlenilirliğin aslan payı bu “spora doymak” değil. Aslında sizin sahada görmek istediğiniz, o sporun en üst noktasındaki, diğer alelade ölümlü basketbolculara Olympos dağının tepesinden bakan spor ilahları bu arenayı bu kadar izlenir kılan.

Dolayısıyla, NBA için yıl boyunca kendini kayda değer kılabilmenin en önemli unsuru, bahsettiğimiz süperstarların, “Abi işte bilmemkimin maçı var da şunun takımı” cümlesindeki şu’ların sahada olması ve izlenme oranlarını arttırması oluyor. Aslında mantık çok basit; köfte ekmeği meşhur bir yere gittiğinizde, köfte ekmeğin içinde köfte yoksa, geri kalan marulu veya domatesi veya mayonezi tüketip de tatmin olma olasılığınız sıfıra yakınsıyor. Burada köfteden kasıt bir Lebron James, bir Kawhi Leonard, bir Russell Westbrook tabii ki. Dolayısıyla NBA için ticari olarak belki de can damarı demek, her gün en az bir süper starı televizyon başında / spor salonunda izleyebilmeniz. Bunun gerçekleşmesi için de NBA elinden geleni ardına koymuyor açıkçası. Nihayetinde, bu senenin belki de saha dışında en çok konuşulan meselesine geliyor konu; süper starlar sezon boyunca bazı maçlarda dinlendirilmeli mi? Bu ne kadar doğru? Ne kadar yanlış?



NBA Bu Konuda Ne Diyor?



Aslına bakarsanız konunun NBA yönetimi açısından ne anlama geldiğini daha yazının en başından beri söylüyoruz: NBA sezon içerisinde oyuncu dinlendirmeye karşı. 20 Mart öğleden sonrasında NBA Başkanı Adam Silver, bütün takım sahiplerine gönderdiği bir uyarı notunda, “Ulusal kanallarda yayınlanacak maçlardan evvel takım yıldızlarını dinlendireceğini NBA yetkililerine bildirmeyen takımlara ciddi ve katı yaptırımlar uygulanacağını” belirtti. Bu uyarı, 11 Mart’taki Spurs maçında Curry, Thompson, Green ve Iguodala‘yı dinlendiren Warriors ve bir hafta sonrasonda da Clippers karşısında Big 3’yi dinlendiren Cavaliers’ın mevzubahis hareketlerinden sonra geldi. Peki, bu bahsedilen yaptırım ne kadar ciddi olabilir? Bu yaptırıma bir örnek olarak, o zamanın NBA Başkanı David Stern, 2012 yılında, Heat karşısında Duncan, Ginobili, Parker ve Danny Green‘i dinlendiren Spurs takımına 250,000 Dolar gibi akla ziyan bir para cezası uygulamıştı. Bütçelerin hem NBA, hem de finansal denetim ve muhasebe firmaları tarafından çok sıkı şekilde incelenip belli sınırlar içerisinde tutulduğu NBA gibi bir organizasyonda, bu meblağ yenilir yutulur bir tutar değil. Bu kadar ağır cezalar verilmesinin temel sebebi de pek tabii ki potansiyel maddi kayıplar. Bunların içerisinde, süper starların olmadığı maçların izlenme oranlarının düşmesi ile birlikte düşen reklam gelirleri, sponsorların tepkileri, taraftarların huzursuzluğu ile düşen bilet kazançları, uluslar arası yayın gelirlerindeki düşüş gibi belki de onlarca kalem sayılabilir.

Şahsi görüşümü katarak söylüyorum, çok büyük bir yetenek ve belki de son 20 yılın en zeki uzunu olmasına rağmen, belki de Çinli değil de İngiliz olsa, Yao Ming’in göreceği ilgi düzeyini şöyle bir aklınızdan geçirin.

Sonra da NBA’e adım atması ile birlikte NBA’in ona gösterdiği ilgiyi ve daha ilk maçında onu süper star kategorisinde pazarlamasını düşünün. Sebebi çok basit; Çin gibi 2 milyar insanın yaşadığı bir pazar NBA için inanılmaz iştah kabartıcı ve bu pazara hitap edebilmek için de ellerinden geleni yaptılar. Düşünün, adam emekli olalı kaç sene oldu, hala NBA TV’de Yao belgeseli, sonra Yao vs Shaq röportajları, sonra klasik NBA maçlarında Yao şu kadar sayı attıydı maçı. Yahu adamlar sırf pazara hitap edebilmek için Çin yeni yılını 2 ay boyunca kutlayan reklamlar döndürdüler, düşünün bu sporun ticari yanının NBA için önemini!

Oyuncular Açısından Dinlenmenin Önemi



Dolayısıyla oyuncu dinlendirmeye NBA yönetiminin bakış açısını anlamış bulunuyoruz. Peki, asıl aktörler bu konuda ne düşünüyor? Misal, dinlendirilen taraf olarak oyuncuların bu konudaki bakış açısı ne? Veyahut da, bu dinlendirmenin onlar açısından yararı ne ölçüde de, koçlar yer geldiğinde bu yola başvuruyor?

İşin bilimsel yönüne bakılacak olursa, istatistiki açıdan, arka arkaya günlerde oynanan deplasman maçlarında oyuncuların, evlerinde oynadıkları maçlara göre tam yüzde 350 daha fazla sakatlandıkları gözlemlenmiş. Normal sezona 82 maç sıkıştırmaya çalışan NBA yönetimi, takımları deplasman turlarına çıkararak yeri geldiğinde 13 günde 8 maç gibi, biz ölümlülerin imkansız gözüyle baktığı bir tempoya maruz bırakıyorlar.

Bir de bu kadar sık maç yapmanın yanında, 13 günde 8 farklı şehire alışmak gibi bir sıkıntınız olabiliyor. Binlerce metre yükseklikte Denver’da buz gibi havada maç yapan bir takım, ertesi gün 35 derece sıcakta Los Angeles takımlarına misafir oluyor, yetmiyor, iki gün sonra Minnesota eyaletinde Karlı Kayın Ormanı’nı arıyor. Bu ölçekteki basınç, sıcaklık ve ortam değişiklikleri de oyuncuları bir hayli zorluyor. Bahsettiğimiz dinlendirme maçlarını dikkate alırsanız, ekseriyetle hemen hepsinin deplasman turnelerinin ya başında ya da başına yakın zamanlarda olduğunu görürsünüz. Tüm bu etmenler göz önüne alındığında, sporcu sağlığı bağlamında, dinlendirme kavramı bir lüksten ziyade, bir zorunluluğa dönüşebiliyor. Jazz karşısında 38 dakika sahada kalıp 33 sayı 10 rebound 6 assist yapan Lebron James, maçtan sonra artan ağrıları ve yorgunluğu sebebi ile ertesi günkü Clippers maçında dinlenmek isteyebiliyor, bu konuda görüşü alınan takımın tıbbi danışmanları da bu öneriyi destekleyebiliyor (James’in bu sene Lowry’den sonra tüm NBA’de en çok süre alan oyuncu olduğunu da ekstra belirtelim). Ve bu karar da dolayısıyla, tamamıyla mantıklı olabiliyor. Nihayetinde, kayda değerliğini yitirmemek adına pazarlanabilirlik ile yürüyen bir makina yaratan NBA yönetimi, yakıtını da oyuncuların sağlığını göz ardı ederek izlenme paylarından almaya çalışıyor anlayacağınız.

Bu konuda Kyrie Irving‘in hem oyuncu sağlığı, hem değişen şartlar, hem de sezon hedeflerini birleştiren bir görüşü oldu kısa zaman öncesinde, “Dinlenmenin ne kadar önemli olduğunu size anlatamam. Bizden evvelki senelerde 82 maç oynayan veteranlar oldu ve onların da kendilerince görüşleri var fakat zaman artık değişti. Vücudunuzu akıllı bir şekilde korumak ve sezon sonunda varmak istediğiniz yer asıl önemli şey. Biz bir şampiyonluk, bir play-off yarışı içerisindeyiz” dedi.

Koçların Bakış Açısı



Öte yandan oyuncuların dinlendirilmesi daha evvelinde de birçok kez karşılaştığımız bir konu ve bu konuda da en çok bilinen isim Koç Pop. Spurs takımı, oyuncularını sezonun değişik zamanlarında dinlendirmesi ile bilinen bir takım. Bunu o kadar tepkilere aldırışsız şekilde yaptılar ve yapıyorlar. 2012 senesinde 76’ers’a karşı 93-76 kazandıkları maçta (76’ers’a 76 sayı izni vermek tam Spurs’lük bir olay), Tim Duncan‘ı “yaşlı” olduğu gerekçesi ile oynatmamışlardı. Spurs’un kadro kağıdında isminin yanında DND/did not dress – old yazmaktaydı, bu da o zamanın basketbol çevrelerinde sağlam bir eğlence malzemesi olarak ele alınmıştı. O maçta kenarda oturan Duncan’ın, doğasına tamamen zıt bir şekilde teknik faul alması da çok ayrı bir enstantanedir.



Konuya geri dönmek gerekirse, dinlendirme mantalitesi yer etmiş olmasına rağmen, Spurs’ün bu uygulamasının mimarı Koç Pop’ın, izleyicilerin dinlenen oyuncuları izleyemediklerinde yaşadıkları hayal kırıklıkları hususunda empatik davrandığını da eklemek lazım. “Bir şekilde orta yolu bulacağız. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz çünkü bu bir eğlence aracı. Basketbolu seviyoruz ve işimiz bu. Bu açıdan bakıldığında en saf duygulara sahibiz. Ama (bu sektörden ekmek yiyenler için) maaşların nasıl ödendiğini de biliyoruz. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler’den çok daha iyi bir şekilde bir araya gelip anlaşacağız.” diyerek dinlendirme konusunun ve bunun izleyiciler ve NBA yönetimi ile oyuncular/koçlar arasında bir husumete yol açtığının farkında olduğunu ve bir orta yolun bulunması gerekliliğini de gördüğünü belirtiyor Popovich.

Bu İşin İçinden Nasıl Çıkılacak?



Peki, bu sorunun mevcut bir çözümü var mı? Aslına bakarsanız var ve bunu da daha önce de belirttiğimiz gibi David Stern daha öncesinde uyguladı, “Ali kıran baş kesen” yöntemi ile takımları oyuncularını dinlendirmekten men edip, aksini uygulayanlara para cezası vb. yaptırımlar uygularsınız. Ancak bunun uzun vadede NBA’e geri dönüşünün çok sağlıklı olmayacağı da aşikâr. Dinlenmesinin uygun düşeceği bir maçta dinlenmemesinden ötürü kalıcı bir sakatlık yaşayıp pazarlama değerini sonsuza kadar kaybeden Lebron James gibi bir süperstar, izlenme oranlarında çok büyük bir düşüşe sebep verecektir. Buna ek olarak, ABD’de, ülkemizdeki örneklerinden çok daha aktif bir şekilde çalışıp oyuncu özlük haklarını koruyan bir oyuncular sendikası mevcut. ABD gibi, iddiaların gerçekliğinden ziyade medyatikliği ve dramatikliği üzerinden değerlendirmelerin yapıldığı bir hukuk sisteminde, sakatlanan oyuncuların yaşadığı kayıpları tanzim etmenin peşini bırakmayacak bir oyuncular sendikası, NBA’in bu konuda kesin yaptırımlar almasını, en azından uzun vadede engelliyor.

İkinci yöntem ise normal sezon maç sayılarını azaltmak. Bu durum da, NBA yönetiminin, defalarca söylediğimiz üzere en büyük çekincesi olan, olası maddi kayıplardan ötürü belki de hiç ama hiç yanaşmayacağı bir seçenek olarak duruyor masada. Çok fazla üzerinde düşünülecek bir yöntem değil. Az maç, az gelir. “Adam Silver dislikes your comment.”

Üçüncü seçenek ise NBA yönetiminin daha fazla ayak diretmemesi ve oyuncu dinlendirmeyi kabul edilebilir bir uygulama olarak serbest bırakması olacak. Seneler boyunca belli aralıklarla dinlendirilen bir Duncan’ı neredeyse 45 yaşına kadar dünya gözüyle en az iki nesil izleyip kendine idol olarak seçebildi. Normal sezon maçlarının yüzde 6,5’ini dinlendirilerek geçiren Lebron James’i, ilerlemiş yaşına rağmen hala en çabuk, en güçlü ve en dominant haliyle izleyebiliyoruz.

Sonuç olarak, Popovich’in de dediği üzere, bütün tarafların belli ölçüde fedakarlıklar yapmak durumunda olduğu bir an gelecek. Belli faktörlerden ötürü NBA’in yapısını değiştirmenin neredeyse imkansız olduğu bir gerçek.

Ancak taraftarların da, dinlenen oyuncuları “zayıf” veya “korkak” olarak yaftalamadan önce, onların da bizim gibi kas dokusu ve kemiklerden oluşan vücutlara sahip, mesleğini vücutları ile idame ettiren ve iş bu vücudu koruyarak aslında akılcı, mantıklı ve uzun vadede her kesim için faydalı bir eylemde bulunan insanlar, evet, “insan”lar olduğunu kabul etmesi gerekiyor.

Kabul etmek gerekir ki, televizyonu açtığınızda izlemek istediğiniz kişi Boris Diaw, Corey Brewer ya da herhangi bir üçüncü rotasyon oyuncusundan ziyade Kawhi Leonard, Russell Westbrook, LeBron James ya da Kyrie Irving. Ancak, her reklam arasında çarşaf çarşaf “NBA Cares” diyip, organizasyondaki bireylerin insan yaşamına ne kadar güzide şekilde değer verdiğini, bunların yaşam kalitesini yükseltmek için ellerinden geleni yaptığını gösterirken, bir yandan da organizasyona tüm değerini veren “emekçi”lerini robot gibi çalıştırmak da, nasıl desem, en hafif tabiri ile ironi, daha az hafif bir tabir ile iki yüzlülük oluyor.


Tüm Hakları Saklıdır ©? Vice News, 2021
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


BiA

*
v2 Oyuncusu 2022 Yılbaşında OyundaydıSelf Control Güncellemesinde Oyundaydı
#118 - 04.06.2022 21:03
Anasayfa                        Haberler                        İş Başvuruları                        Programlar                        Reklamlar
Gitme Diyeydim, Açeydim Kollerimi!


Modern spor sahnesinin belki de eski spor sahnesinden en büyük farkı, artık duygulara çok daha az yer verilmesi. Bundan yaklaşık 20 sene önce organizasyonlar ve içerdikleri aktörler, kararlarını mantık çerçevesinden ziyade duygusal çerçevede vermeye özen gösteriyordu. Mali faktörler, etkinlik veya gelecek planlaması gibi rasyonel etmenler, işin duygusal kısmıyla çeliştiği anlarda, galip gelen hep sesi dinlenen kalp oluyordu. Ama artık zaman değişti. Enformasyon çağının gelmesi ile birlikte artık her şey eskiden olduğundan belki de 50 kat hızlı. Her şey çabuk öğreniliyor, her şey çabuk kazanılıyor ve aynı oranda hızla da bu kazanımlar tüketiliyor. Dolayısıyla duyguya pek yer kalmadı modern spor sahnesinde. Ya para, ya tanınmışlık ya da kariyer konuşuyor organizasyonların ya da bireylerin kararlarında.

Ama değişmeyen bir şey var hala. Taraftar. Taraftar denilen olgu, taraf tutmanın doğasından mütevellit olsa gerek, modern spor sahnesinin getirdiği bu rasyonellikten hala ziyadesiyle uzakta. Taraftar için hala takım sevgisi ve saygısı, 7-8 basamaklı getirilerden fersah fersah önde. Haliyle, her şeyin ışık hızında gerçekleştiği bu çağda, kimi kararlar taraftarları kalbi kırık, boynu bükük ama ziyadesiyle kızgın hale getiriyor. Taraftar, dedik ya, doğası gereği taraf tutar ve bu taraf tutma genellikle mantıklı temeller üzerine inşa edilmez, duygusal bağ üzerine kurulur. Dolayısıyla, bu bağı zedeleyecek herhangi bir durumda da taraftar, kendisini üzen oluşumlara “hain” damgasını vurmaktan çekinmez. Hele ki, dramanın ve güzel hikâyelerin pek çok sevildiği, herkesin en sevdiği pembe dizi olan NBA’de.

Öncelikle belirteyim, ben olayın rasyonel bakan tarafındayım. Benim için sporda ihanet denen kavram yok gibi bir şey. Kararlar verilir ve uygulanır. NBA gibi bir organizasyonun devir daim etmesi için duyguların bir kenara itilmesi gerektiği kanaatindeyim. Ancak her ne kadar ben “ihanet” olarak adlandırmasam da, NBA tarihinde taraftarlar tarafından “büyük ihanet” olarak adlandırılan pek çok örnek yaşandı. Bir avazda, aklımıza gelen 10 tanesini, sıralı tam milli piyango listesi misali, en küçükten en büyük ikramiyeye doğru sıralayalım.

Karl Malone





18 yıllık kariyerinde eksik olan tek bir şey vardı: Şampiyonluk yüzüğü. Bu eksik uğruna, her şeyini adadığı ve ona her şeyini adayan Utah organizasyonunu kenarda bırakıp, Kobe ve Shaq’ın yanına Gary Payton ile okeye dördüncü dönerken şampiyonluğu da aradan çıkarmak için gitti. Başarısız olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. Utah cephesi için ise bu, gelmeyen bir şampiyonluk adına atılmış üzücü bir kazık olarak hafızalarda yer aldı.

Carmelo Anthony




Aslına bakılırsa Denver’dan ayrılmak için yeterli sebebi mevcuttu ve herkes de ziyadesiyle hak veriyordu. Melo, Denver’da asla bir şampiyonluk kovalayamayacaktı. Gitmesine de kimse ses çıkarmayabilirdi. Sorun, gitmek istemesini her an ama her an belli etmesi ve belirtmesiydi. Her fırsatta sezon sonu takımda olmayacağını ve sözleşme uzatmayacağını o kadar çok belirtti ki, taraftar baskısından yılan ve sezon sonu eli bomboş kalmaktan korkan Denver yönetimi onu takasta kullanmak durumunda kaldı. Sonuçta, Denver taraftarının ahı hala tutmaya devam ediyor gibi.

Jason Kidd




2011 yılının sonunda bir sabah, Mavericks sahibi deli dana Mark Cuban’a, 2 sene daha oynayıp, Mavs’ta yönetim kadrosunda bir rol almak istediğini söyledi. Mark Cuban buna çok sevindi haliye. Aynı günün öğleden sonrası Kidd, Knicks ile anlaşma sağladı. İşin garip tarafı, Knicks ile imzaladığı sözleşme, Mavs ile imzalayacağının birebir aynısıydı (3 yıl, 9.3 milyon $). Mark Cuban’ın bu olaydan sonra “Gün gelir de Kidd’in formasını emekliye ayırıp tavana asarlarsa, hemen yanına kendimi asarım.” dediği rivayet olunur. İhanete uğrama hissiyatının ne kadar güçlü olduğuna dair bir örnek.

DeAndre Jordan




2015 senesinin yazında, DeAndre Jordan ile pazarlığa tutuşan Mavs yönetimi, kendisiyle 80 milyon dolar artı maksimum kontrat üzerine anlaşma sağladı. Bunun üzerine Mavs yönetimi, kadrosundan Tyson Chandler’ı serbest bıraktı. Hemen ertesi akşam Jordan, Clippers ile 88 milyon dolarlık bir anlaşma sağladı. Bunda takım sahibi Steve Ballmer (muhtemelen Cuban dahil NBA’deki en hasta ruhlu insan) ve takım arkadaşlarının ikna çabaları için evini basmalarının etkisi vardır. Sonuçta olan yine Cuban ve Mavs’a oldu. Garip Mavs, çilekeş Mavs.


Tüm Hakları Saklıdır ©? Vice News, 2021
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


BiA

*
v2 Oyuncusu 2022 Yılbaşında OyundaydıSelf Control Güncellemesinde Oyundaydı
#119 - 04.06.2022 22:54
Meslektaşım Kim? - 1.Bölüm - Hugh Statham

[YAYIN] Julya Yalenchka: Herkese iyi akşamlar, sevgiler Vice şehri!
[YAYIN] Julya Yalenchka: Umarım gününüz güzel geçiyordur, Tanrım! Bu vakti uzun zamandır bekliyordum.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Evet, uzun bir aradan sonra tekrar sahnelerdeyim.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Ben Vice News Genel Koordinatörü Julya Yalenchka. Memnuniyet duyarım.
[YAYIN] Julya Yalenchka: "Meslektaşım Kim?" adlı programımın ilk yayınına hepiniz hoş geldiniz sevgili Vice şehri sakinleri.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Programda herhangi bir basın şirketinden muhabir fark etmeksizin sevgili meslektaşlarım yer alacak.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Kısaca işimizin zorluğundan ve kendilerini tanıtacaklar.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Ve bugün ki konuğum değerli stajyerim, Hugh Statham. Evet, Statham. Hoş geldin.
[YAYIN] Hugh Statham: Hey, selamlar Vice halkı! Ben adamınız Hugh, belki daha adamınız değilim ama, kesinlikle olacağım!
[YAYIN] Hugh Statham: Bugün, Julya'ya beni konuk ettiği için teşekkür ediyorum.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Biraz iddalı, rica ederim, Statham. Seni ağırlamak bana memnuniyet veriyor.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Günün nasıl geçiyor, Statham?
[YAYIN] Hugh Statham: Çok teşekkür ediyorum, her zaman fantastik geçiyor! Seni sormalı, Julya?
[YAYIN] Julya Yalenchka: Rutin diyebiliriz, bu aralar şirket ile epey yoğunum. Mecbur, yönetim kurulu üyesi olmak epey zor.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Fakat bundan şikayetçi değilim. Olmayacağımda, ne de olsa sevdiğim işi yapıyorum.
[YAYIN] Hugh Statham: Haha! Kesinlikle sana katılıyorum. İşini eğer severek yapıyorsan, yorgunluğu hissetmezsin [YAYIN] Julya Yalenchka: Katılıyorum, bu işin hayalini küçüklüğümden beri kurdum ve şimdi şehrin en iyi basın muhabiriyim.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Fakat bunun ile övünmeyeceğim, o kadar düşmedim arkadaşlar. **güler**
[YAYIN] Julya Yalenchka: Evet, Statham. Biraz kendinden bahsedebilir misin? Nerelisin, nerede doğdun? Nasıl bir yaşantın vardı?
[YAYIN] Hugh Statham: Seninle yarışmaya çalışacağım, ama epey bir zorlanacağım gibi! **kahkaha atar**
[YAYIN] Julya Yalenchka: **Güler** İddalı, fakat boynunu geçecek işlere kalkışma derim.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Şunu unutma, Statham.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Çaylak her zaman ustayı geçer.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Bunu zamanla göreceğiz, öncelik; stajyerliğini başarı ile tamamlamak olacak.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Umarım bunu başarabilir, kendini bize kanıtlayabilirsin.
[YAYIN] Hugh Statham: Adım Hugh, soyadım Statham. Tatlı bir isim, ha? **gülümser**  İngiltere'de doğdum. Açıkçası orası güzel bir yer.
[YAYIN] Hugh Statham: Elimden geldiğini kanıtlayacağım, Julya! **güler**
[YAYIN] Julya Yalenchka: Zamanla göreceğiz, Statham. Daha öncesinde herhangi bir şirkette çalıştın mı?
[YAYIN] Hugh Statham: Evet, Julya. Hot News'in bünyesinde bulundum. Benim için güzel bir deneyimdi!
[YAYIN] Hugh Statham: Fakat, pek de sıcak bir karşılama göremedim diyebilirim. Ama burada, gerçekten bir aile hissiyatı var.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Aile her şeyden önce gelir demiş yazar.
[YAYIN] Hugh Statham: Kesinlikle katılıyorum, Julya. **güler**
[YAYIN] Julya Yalenchka: Hot News, oldukça sevdiğim ve sıkı takip ettiğim bir şirket. Oradan bir kaç tane muhabir arkadaşım var.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Orayı oldukça seviyorum, her ne kadar dışarıdan rakip olarak gözüksekde-
[YAYIN] Julya Yalenchka: ... aramızda sıcak bir bağ bulunuyor, onlar ile olumsuz bir şey yaşanmadı bu zamana kadar.
[YAYIN] Julya Yalenchka: İki tarafta birbirini çok seviyor.
[YAYIN] Hugh Statham: Aynı, kardeş ülkeler gibi. Ha? **güler**
[YAYIN] Julya Yalenchka: **güler** Aynı kardeş ülkeler gibi.
[YAYIN] Julya Yalenchka: **Saatini kontrol eder.** Evet, sevgili Vice şehri sakinleri! Kısa bir reklam aramız var.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Ardından tekrar burada olacağız.
[YAYIN] Julya Yalenchka: * * Vice News - "Meslektaşım Kim?" Giriş Jeneriği * * 
[YAYIN] Julya Yalenchka: Evet, kısa bir aradan sonra tekrar sahnedeyiz, evet, Statham? En son ne diyorduk?
[YAYIN] Julya Yalenchka: **güler** Hot News ile olan sıcak bağımızdan konuşuyorduk.
[YAYIN] Hugh Statham: Beni özlediğinizi duyuyorum Vice Halkı! **güler** Sakin olun, adamınız burada!
[YAYIN] Hugh Statham: Evet, Julya. Hot News hakkında birkaç beyin fırtınası diyebiliriz.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Her ne kadar mutsuz ayrılsanda unutma, Statham. Onlar bizlerin dostu. Biz onların dostuyuz.
[YAYIN] Hugh Statham: Kesinlikle katılıyorum, aynı bir kardeş gibi. Kardeşler birbirlerini yarı yolda bırakmamalı, ha?
[YAYIN] Julya Yalenchka: **gülümser** Sana bir soru soracağım, tabi senin içinde uygunsa.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Yayın departmanı mı? Haber departmanı m? Ve nedenleriyle.
[YAYIN] Hugh Statham: Gönder gelsin, Julya! Vice Halkı da sabırsızlanıyor!
[YAYIN] Hugh Statham: Kesinlikle Yayın Departmanı! Neden diyecek olursan eğer; kesinlikle daha zevkli diyebilirim.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Nedeni sadece zevkli olması mı?
[YAYIN] Hugh Statham: Kesinlikle hayır, Vice Halkı ile iç içe olmak beni gerçekten mutlu ediyor.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Severek yapmak, başarının yarısıdır.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Yayın departmanının senin için en zor tarafını dinleyicilerimize aktarabilir misin?
[YAYIN] Hugh Statham: Üç bölü dördü diyelim biz ona! **gülümser**
[YAYIN] Hugh Statham: Tabii ki! Yayın zamanında sürekli iletişim halinde bulunduğun için biraz yoruluyorsun tabii!
[YAYIN] Hugh Statham: Ama, Vice Halkı ile beraber olduğun zaman, o yorgunluğu hissetmiyorsun bile!
 [YAYIN] Julya Yalenchka: Evet, sevgili Vice şehri sakinleri! Bugün ki "Meslektaşım Kim?" programında bana eşlik eden-
[YAYIN] Julya Yalenchka: ... sevgili stajyerim, Hugh Statham'a teşekkür ediyor, dinleyicilerimize ayrıca teşekkürlerimi iletiyorum.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Bir sonraki programlarda görüşmek üzere, yavaş, yavaş süremizin sonuna geldik.
[YAYIN] Julya Yalenchka: Evet, Statham. Söylemek istediğin son bir şey var mı?
[YAYIN] Hugh Statham: Beni, bu güzel yayınına davet ettiğin için teşekkür ediyorum Julya, süperdi! Yakında tekrardan görüşmek üzere, hoşça kalın!
[YAYIN] Julya Yalenchka: Güzel bir gece geçirmeniz dileğiyle, esenle kalın, Vice şehri sakinleri!
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok