“Kutsal” kitap algısını reddetiğinizi duydum, ama Satanizmin belli kutsal kitapları (Satanik İncil, “Gerçekler Kitabı/Ayetler Kitabı/İsa Kitabı” üçlemesi, vesaire.) varmış. Bunların doğruluğu nedir o hâlde?
YENİDEN UYARI :KONU İÇERİSİNDEKİ METİNLER SATANİST FORUMLARINDAN TOPARLANIP DÜZENLENMİŞTİR, ÜZERİNDE OYNANMA YAPILMAMIŞTIR. BU KONU HRİSTİYANLIK, MUSEVİLİK VE İSLAMA KARŞI YAZITLAR İÇEREBİLİR. OKUYACAK KİŞİLER BUNLARI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURARAK OKUSUN.
Güzel soru, özellikle de günümüz Türkiye’sinde yeni yeni düzgün bir şekilde yayılmaya başlayan düzgün Spiritüel Satanizmin bir inanç değil de din olduğundan bahsedilince zaten İslam’dan muzdarip olan halkın otomatikmen kitabımız olup olmayacağımızı soracağını düşünürsek. Kısa cevap bu kitapların Satanizm üzerinde bir otoriteye, tekele veya mutlak bir meşruiyete sahip olmadığı. Ama zaten kısa cevaplar isteseydiniz buraya kadar okumazdınız. Uzun cevap ise yine aynı başlıyor. Bu kitaplar, Satanizm üzerinde herhangi bir otoriteye sahip değildir. Satanik İncil (Anton LaVey tarafından yazılan “Satanic Bible” olan) zaten direkt LaVey’cilerin kitabıdır, ondan burada bahsetmeye gerek yok, zira Spiritüel Satanizm ile LaVey’ci Satanizm çok farklı şeylerdir ve birbirlerini fazla ilgilendirmezler.
Ama Gerçekler Kitabı, Ayetler Kitabı ve İsa Kitabı üçlemesinden bahsedecek olursak (ki bu noktadan sonra kolaylık olsun diye bu kitaplara zaman zaman “GK”,”AK” ve “İK” diye de gönderme yapılacaktır) Şeytan’dan gönderildiğine inanılan bu kitaplarda Satanizme dair bazı temel bilgiler ve birtakım kötü olmayan ifadeler bulmak mümkündür. Tıpkı aynı şekilde İslam’da da “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”, Hristiyanlıktaki görünürde barışseverlik gibi öğretilerin ve ifadelerin bulunmasının mümkün olması gibi. Ama bu bir kitabın tamamını meşrulaştırmaya kesinlikle yetmez, özellikle de konu “kutsal” diye tabir edilen kitaplarsa. Zaten Satanistler olarak Kur’an ve İncil gibi kitaplara biat etmememiz tam da bu yüzden. Bir güzel görünen ifade diğer 100 insanlık dışı ifadeyi kurtarmaya yetmiyor. Üstüne üstlük eğer bir kitaba “kutsal” yaftası verilmeye çalışılıyorsa; o kitaptaki öğretilerin hepsinin kusursuz, kolayca açıklanabilir, her devre uygun ve mantığa dayalı, hatta mümkünse istisnaya tabii olmayacak kadar genel ve genelley(ebil)ici olması gerekir. Kur’an ve İncil’de elbette bunlar yok, ve özellikle Kur’an konusunu sitemizde ve başka yerlerde rahatlıkla okuyabilirsiniz, konumuz bu değil zaten. Kur’an ve İncil’i nasıl bu “mükemmel” mantıklılık ve çelişen ifadeler olmaması standardına tabii tutuyorsak bunu GK, AK ve İK için de yapmak durumundayız.
Bu kitaplardaki, içlerinde mevcut olması kesinlikle meşruiyetlerine gölge düşürmeye yetecek bilgi yanlışlarına bakalım: Bir Tanrının Tanrı olmak için ona tapınan olması gerektiğini savunma[1] (tamamen Sağ Elci bir düşüncedir. Doğru olsaydı bile bu, allahın Şeytan’dan çok daha “yüce” bir Tanrı olduğunu ima ederdi, ki bu da düpedüz küfürdür. Bu dayanaksız dünya görüşünün aksine Sol Elcilik ise en temelinde kişiyi kendi kendinin Tanrısı yapmayı ve Tanrılığın hiçbir şeye muhtaç olmamak olduğunu savunur), İncil ve Kur’an’da da bulunan Adem ve Havva ve Cennet yaratılış hikayesinin biraz daha katmerli ama yine aynısının gerçekmiş gibi sunulması[2] (ki bunun yanlış olduğu Adem isminin bile Sümer’lerdeki “Adimu” hikayesindeki Cadmos’tan çalıntı olmasıyla, “Adam” veya Adem’in sadece “insan” anlamına gelmesiyle kanıtlanıyor. Tıpkı her şey gibi burada olan şey de Yahudilerin ruhani konseptleri veya mitolojik olguları çalıp, bozup gerçek birer olguymuş gibi bize pazarlamaya çalışmalarından başka bir şey değil), aşırı derecede cinsellik odağı[3] (bu tam olarak bir bilgi yanlışı olmasa da aydınlanmanın, bilimin, ilerlemenin ve rasyonel düşünmenin Tanrısı Şeytan bu kadar basit bir konuda uzun uzun konuşma gereği duymaz, cinselliğe aşırı odağı olan tek kesim iblistapar diye nitelendirdiğimiz, sadece kilise veya İslam yasaklıyor diye yasaklanan şeylere aşırı odak gösteren, tersten Müslüman/Hristiyan da diyebileceğimiz kesimdir.)…
Bu özellikle can alıcı bir nokta. Bu tarz söylemlerle Satanizmi sanki yalnız, umutsuz insanlara “pazarlanacak” bir şeymiş gibi bir hale sokmaya çalışıyorlar. Aslında ucuzluğu ve onursuzluğu bariz olan bu tarz yaklaşımlar ne yazık ki daha genç yaşta gerçeği aramaya başlayan, ama bir yandan da kişisel hayatlarıyla boğuşan ergen kardeşlerimiz üzerinde etkili olabiliyor. Biraz laubali olacak ama “Satanizmde kızlar teklif ediyormuş” kafasıyla gelip bu kitaplara bu yüzden bel bağlayanlar ve Gerçek Satanizmden bu sebepten soğuyanlar, hatta öğrenmeyi bile istemeyenler var. Gerçekten de, Satanist olmayıp bu kitapları bilenler bu kitaplara “seks kitabı” diyor, tüm Satanistleri de bu kitaplardan ötürü “sapık” veya “ahlaksız” zannediyorlar. Elbette Satanizmde (mantıklı olduğu düzeyde) isteyen istediğiyle istediğini yapar, tabii ki (akılcı derecede) özgürlüğü savunuyoruz. Ama bu, sözde “kutsal kitap”ta mütemadiyen, durmadan cinsellik empozesi yapmanın itici, yanlış ve manipülatif olduğunu değiştirmez. Öyle ki, dinimiz “Satanizm zevkin dinidir” kadar basit, banal bir anlayışa indiregenmeye çalışılıyor. “Şeytan’a ibadeti” seks yapmak, zevk almak sanmak nedir? [4] İsterseniz orgy yapın, Satanizm bunu kısıtlamaz, ancak bunu “ibadet”le karıştırmayın. Tanrılara “ibadet” etmek gibi bir kavram Satanizmde pek yoktur, ama onlara hizmet etmek isterseniz boş işlerle uğraşmayıp dünyayı kurtarmaya ve kendinizi güçlendirmeye yönelin. Özellikle de genç okuyucularımız, aramıza katılmak isteyenler ama bu kitapların bu konudaki odağına çekilmekten kendini alıkoyamayan arkadaşlarımıza söylüyoruz: Zaten bu doğru uğraşlara vaktinizi ve enerjinizi yönlendirdikçe göreceksiniz ki hayatınızın gerek cinselliğe, gerekse de başka aklınıza gelebilecek her şeye dayanan alanları gittikçe şekillenecek, daha mutluluk verici bir hale gelecek ve tüm hayatınız dönüşecektir. Kısa yollar arayıp kendinizi harcamak yerine uzun vadede en sürdürülebilir, akılcı, sağlıklı, soylu, zevkli ve insanı sadece kaba ve fiziksel bir şekilde değil (ama isterseniz elbete o da dahil, hiçbir şey kaybetmiyorsunuz), her açıdan doyuran yaşam tarzının Spiritüel Satanizm olduğunu anlayacaksınız.
Hayvanlara işkencenin ve zulmün bizde (ve akla, vicdana sahip her yerde) olduğu gibi katiyyen yasaklanmak yerine sadece Satanizm adına yapılmasının yasaklanması, böyle şeylerin “kızılacak veya kınanacak şeyler olmaması”, kanlı ayinlere hayır denmemesi, ve de üstüne üstlük isteyenin “Sadistse” bu hasta pratiklere kişisel olduğu sürece devam edebileceğinin vurgulanması, bu kitaptaki Şeytan’ın bu konudaki tavrının “ben aldırmam istenenin yapılmasına” şeklinde olması[5] (ki Tanrılar doğaya herhangi bir şekilde saygısızlıktan nefret eder, sanmayın ki “tabiatınız böyle” (ki öyle bir şey yok ve olamaz, Yahudi ideolojileriyle kirletilmemiş hiçbir Centil doğal olarak böyle şeyler isteyemez. Zihni ve ruhu bu noktaya kadar kirletilmiş insanlar için de en iyi rehabilitasyon ve şifa yine ruhani gelişimden geçer.) diye savunmasız hayvanlara işkence etmenizi tolere edecekler – ve zaten halkın gözünden silmeye çalıştığımız kedi kesen Satanist imajımızı daha kirletmenize Tanrılar göz yumsun.), isteyenin istediğiyle ilişki kurmasını öngören Satanizm’de bilerek ve isteyerek ilişkiye girdiğiniz kişi eğer “dışarıda”ysa (yani Satanist değilse) istenildiği gibi aldatılabileceğini söylemesi ve hatta bunun yapılmak zorunda olduğunun belirtilmesi[6], üstüne üstlük aynı cümle bütününde dışarıdakilere “istenilenin yapılabileceğinin” belirtilmesi[yine aynı cümle bütününde]. Bu kadar ucu açık bir cümle, o yüzden kesinlikle masumane yorumlanmasına gerek yok, özellikle de şiddete bu kadar yumuşak bakan bir kitapta geçiyorsa. Bunu okuyan yeterince sadist bir insanın (ki bu kitapların “Sadistlere” yeşil ışık yaktığını bundan bir önceki örnekte görebilirsiniz, o yüzden kesinlikle olmayacak iş demeyin. İmkansız değil, kaçınılmaz.) yanına kalırsa dışarıdaki birini öldürebileceğini bile düşünüp çok daha yapıcı veya yapıcı olmak zorunda olmasa bile mantıklı çözüm yolları varken “nasıl olsa kutsal kitabım böyle diyor” diyip cinayete sürüklenmesi işten bile değildir. Elbette biz Satanistler ahmak değiliz, zulmedildiğinde de öbür yanağını dönen pasif varlıklar da değiliz ve bizimle uğraşan cezasını bulur; ama kutsal kitap niteliğinde olduğu söylenen bir metnin böyle kışkırtıcı bir ifade kullanması kesinlikle kabul edilemezdir.
Üstüne üstlük “bazı durumlarda” “Şeytan’a yakın olmak için” kanlı ayinler yapılabileceği vurgulanıyor (burada “Şeytan” bunu istemediğini söylese de kesin bir dille yasaklamak gibi mantıklı bir yol yerine “yapan yapsın, bu da yapılır” diyor. Bildiğiniz istemem yan cebime koyculuk.)[7], ve bu noktadan önceki birkaç cümlenin de kurduğu bağlama bakacak olursak hiç de parmaktan kan damlatma gibi bir “kanlı ayin”den bahsedilmiyor burada. Şeytan’ın kan isteyen veya bunu kabul eden bir Tanrı olduğu tamamen İbrahimi inançların çarpıtmasıdır ve kanlı ayinler sadece Jehova’nın takipçilerine mahsustur, diğer inançlara Yahudilerin kanlı, kurbanlı ayinlerinden geçmiştir. Şeytan ve insanlığın Gerçek Tanrıları böyle şeyleri asla kabul etmez. Tek başına bu cümle bütünü bile bu kitapların bize ait olmayacağını, olamayacağını gösteriyor aslında.
Cinsellik hakkında da “Lucifer” insanın “asla tekeşli bir canlı olmadığının” altını ısrarla çizmiş[8], romantik olarak tek eşe odaklı olunsa bile “3-4 yıl içinde cinselliğin öleceğini ve eşlerin ondan sonra birbirini istemeyeceklerini”[9], “bunu engellemek” için de “şartlanmışlıklardan arınmayı” ve bunun için de her halükarda çokeşli olmayı ve birden çok cinsel partnere sahip olmayı öğütlemiş[10]. Cinsellik hakkındaki ufak kırmızı hapımızı okuyanlar seksin metafiziksel (ve aynı zamanda psikolojik) implikasyonları hakkında fikir sahibi olmuşlardır zaten, şimdi bu empozelerin mantıkla ne kadar tezat olduğunu görüyor musunuz? Aynı zamanda isteyen tekeşli olur, isteyen çokeşli diyen bir ayet de var, bunu kullanarak savunma yapabileceklere de hatırlatırız; Kur’an’da da bir ayet “Senin dinin sana, benim dinim bana”dır. Peki bu hangi gerçek Müslümanı kafa kesmekten alıkoymuştur? Sonuçta burada “nötr” gibi görünse de başka yerinde apaçık öldürün diyor. Bir yerde etkisiz eleman, öbür yerde direkt negatif. İkisini toplarsanız negatif eder. Bu kitapların da bir yerinde “serbest” bıraksa da başka bir yerinde apaçık böyle yapın diyor. Eğer bunlar size yeterince iğrenç gelmediyse en ağır gülleyi en sona sakladık – bu kitaplar ensest gibi iğrenç ve her açıdan zararlı, hiçbir tarafı savunulamayacak bir cinsel pratikte en ufak bir sorun görmüyor [11]. Zaten biliyorsunuz, özellikle AK’da ısrarla, sürekli, durmadan “kural olmadığının”, “her şeyin serbest” olduğunun itelediğini ve böylece her tür dejenere, onursuzca, insan doğasına aykırı harekete de kapıyı açık bıraktığını düşünürsek hiç de iyiye yormaya gerek yok, zaten iyiye yorulabilecek bir şey de yok. [12] Beyni ve vicdanı olana tek başına bu bile yeter aslında, ama daha çok var.
Bu noktada şunun belirtilmesinde fayda var; zaten buraya kadar okuyan herkes rahatlıkla görecektir ki biz farklı cinsel eğilimlere negatif ayrımcılık yapan bir grup veya din değiliz. İsteyen homoseksüel olur, isteyen transseksüel, isteyen harem kurar (deneyecekseniz iyi şanslar, ihtiyacınız olacak 🙂 ) ve isteyen de sadece tek eşiyle, hatta ilk eşiyle ilk el ele tutuşmasından hayatındaki son cinsel birlikteliğine kadar her şeyini paylaşır. Satanizm’de elbette ki, alakadar olan herkes aklı başında, erişkin ve memnun olduğu sürece buna karşı bir kural yoktur. Ama cinselliği bu kadar vurgulamak, üstüne üstlük de tıpkı cinsel kimlik ve oryantasyon gibi kişiden kişiye değişebilen tekeşlilik-çokeşlilik durumunun ikincisini herkese empoze etmek; İslam’da aynı şeyin sadece erkeklere tanınmasından ve heteroseksüel olmayanların öldürülmesinden ne kadar farklıdır? Bu kitaplardaki, ve diğer (çünkü bu kitaplar da İbrani kontrol programıdır) tüm İbrani kontrol programlarındaki sorun bu. Belli (, doğa dışı ve zararlı) bir standardı herkese empoze etmek. Son olarak da bu kitaplara biat etmeyenlerin “hepsine” (burada özellikle 3 İbrahimi inanca dem vurulsa da hepsine ifadesi bu kitaplara inanmayan herkese yönelik olduğu şeklinde yorumlanabilir, kitabı yazan sığırın aksine Türkçemiz var) lanet ediliyor[13]. Sadece bu cümle bütününden 3 İbrahimi inanca yönelik bir lanetleme olduğu düşünülebilir belki, ama bu cümle bütününden bir öncekine bakılırsa bu
kitapları kabul etmeyen herkese (zira sadece Yahudiler, Müslümanlar ve Hristiyanlardan bahsedilmiyor) irili ufaklı hakaretler ve küçümsemeler giydirildiğini açıkça görebilirsiniz.
Satanizmin yolu diğer insanları ezmek, küçümsemek veya “onlara istediğimizi yapmak” [6] değil, Gerçeklerle aydınlatmaktır. Kendinden olmayanlara “istediğini yapmak” (ki tecavüz etmek, öldürmek veya başka herhangi bir şeye çekilebilir ve çekilecektir. “İstediğinizi yapabilirsiniz” gibi bir ifadede sınır yoktur, masumane yorumlamaya gerek de yoktur), diğerlerini güdülecek koyun veya sığır gibi görmek Satanizmin ve insanlığın yolu değil, Yahudilerin yoludur. Yahudi ırkından olmayan “goyim”lere, Yahudilerin istediklerini yapabilecekleri, bizi öldürebilecekleri bile (ama bizim onlara “vursak bile ölüm cezasına vurdurulacağımız” [Talmud, Sanhedrin 58b], bir Centil bir hahamın sözlerine karşı gelirse ölümü hak ettiği ve “cehennemde kaynayan pislikler içinde kalacağı”[Talmud, Eruvin 21b], vesaire) apaçık bir şekilde Talmud’larında yazılıdır. Yani kısaca diğer insanların henüz öğrenmediği bir şeyi biliyoruz diye diğerlerini aşağılık varlıklar olarak görmek, onlara istediğimizi yapmak, aşağılamak, öldürmek gibi şeyler Satanizmin değil, Yahudilerin yoludur. Böyle köşeli olmak isteyenler, Order of the Nine Angles gibi kelimenin tam anlamıyla cinayet tarikatlarında şanslarını deneyebilirler. Ama bilinsin ki Gerçek Satanizm’in kapıları böyle şeylere tamamen ve ebediyen kapalıdır.
Ha bir de direkt ağır bilgi yanlışlarından birini daha unutmamak gerek; bu kitapta “Şeytan”ın kendisinin Seth de olduğunu iddia etmesi de cabası[14]. Lord Seth, Şeytan’ın 7 oğlundan biridir, Şeytan’ın kendisi falan değildir. bunu bu adresten rahatça görebilirsiniz. “Ama sen de amma JoS’çusun Seytın’s Pikak yiaaa!” diye bağıranlar olabilir; o konuda da bu sayfadakinin kanıtı için Seth’in kişisel olarak evoke edilebileceği ve bu durumun sorulabileceği (zaten bu kitapları yalayıp yutmuş, ötesini ve başka şeyleri göremeyenler genelde bu olayı [Tanrılarla iletişim kurulabileceğini] da reddeder, ama biz bir-iki kenar mahalle düzeyindeki kitaplarla değil, Satanist olsun olmasın tüm okült dünyasınca kabul gören işlemlerden bahsediyoruz), buradaki bilgilerin JoS’a has olmadığı ve eski “grimoire”larda da Tanrılara dair -hakaret içerseler de- bilgilerin hatrı sayılır bir kısmının bulunabileceğini ve de Şeytan ile Seth’i aynı varlıkmış gibi gösteren tek kaynakların bu kitap ve ağır Sağ Elci kaynaklar olduğu gerçekten dikkat çekicidir. Hafif Sağ Elci veya nötr kaynaklar bile Seth ve Şeytan arasında en fazla bir paralel görür, bakınız basit bir Google aramasıyla bile bulunabilecek bu sayfa:
https://werdsmith.com/genesology/AtMFm0PBMİsa Kitabı konusuna burada detaylı bir şekilde değinmeyeceğiz bile (ama yine de onun çürütmesini de isteyenler aşağılarda bulabilir), zira bu konuda zaten en aşağıda kısa ama son derece öz şekilde bilgi veriyoruz. Ve zaten kısacık kitap, isteyen okuyup kendi gözleriyle görebilir. Çok daha fazlası var, bu kitaplar derinlemesine analiz edilebilir ama nasıl Kur’an’daki ve İncil’deki her hatayı buraya dökmeye çalışsak kitap olursa (ki yapan var), bu kitaplardaki hataların hepsini gözden geçirmeye çalışmak da oldukça büyük bir belge yaratacaktır. Zaten görecek gözü olanlar için bu kadarı bile yeter de artar, kendini bilerek ve isteyerek kör edenler için ise yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur.
Şimdi, bunların hepsini geçsek bile okuyan herkesin dikkatini bu şekilde çeken, sorgulanması ve yanlışının olduğunun belirlenmesi bu kadar kolay cümle bütünlerine sahip bir kitabın bilimin, aklın, zekanın, kritik düşünmenin Tanrısı olan, derinliğini bizim tahayyül bile edemeyeceğimiz bir bilgeliğe sahip olan Şeytan’ın elinden çıkması mümkün müdür peki? İslam’ın kitabı Kur’an kadar kolay bir şekilde, “biz ölümlülerin” yanlışlarını gün gibi açık ettiği bir kitabın, zerafet, bilgelik ve akılda en üst noktadaki Şeytan’ın elinden çıkması imkansızdır. Kur’an’daki gibi kana susamış, sorgusuz sualsiz itaat isteyen bir Tanrı tasviri yoktur zaten Satanizmde; kişinin kendisinin araştırıp sorgulanması beklenir. Ve araştırılıp sorgulandığında barizce görülüyor ki, bu kitaplar Gerçeğin ışığına maruz kalınca güneşe çıkmış vampir edasıyla yanıp kül oluyorlar. Bu noktada bu kitaplara inanmak veya inanmamak tabii ki size kalmış, ama bilin ki artık doğruluğunu savunmak imkansızdır ve cümlenin başında da söylediğim gibi bunlar sadece inançtır. Ve inanç gibi güvenilmez bir şeyin Ebedi/Mutlak Gerçek-izmde gerçeklerle desteklenmediği sürece en ufak bir yeri bile olamaz. “İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir.” – Friedrich Nietzsche
Akla ve mantığa inatla bu gibi anti-hayat ve anti-doğa öğretilerinin peşinden giden isterse 20 kere kanla “adanmış” olsun, onları bizden ve Satanist olarak saymak tıpkı aramızda yeterince uzun süre bulunanların da barizce görebildiği ve size anlatabileceği şekilde bizle amaçları uzaktan yakından kesişmeyen alakasız kontrollü karşıtlık ajanlarının aramıza karışmasına ve dinimizi yeni yeni keşfeden Centil kardeşlerimizin kafalarını bulandırmalarına izin vermekten başka hiçbir şeye yaramayacaktır. Bu gibi öğretileri utanmadan, arlanmadan ve bilinçli bir şekilde insanlara en yüce doktrin olarak pazarlamaya çalışanlara hak ettikleri tüm saygıyla (yani hiç) bunu arz ederiz. Zafer, Ebedi ve Mutlak Gerçeğin olacaktır, birkaç kenar mahalle tarikatının değil.
Hafif konuşma dilli dipnot: O kitabın ve bölümlerin sonundaki huşu içinde verilen Amen ne lan? O da mı gözünüze batmıyor? Hristiyan kilisesinin kullandığı, kutsal AUM mantrasından bozma olan bu ibarenin bu kadar şaibeli bir kitapta yer verilmesi de mi batmadı size? Hadi AUM’a, hatta OM’a bile tav olurduk da Amen ne? Bu Şeytan’sızlar bildiğin kendi kuyularını kazıyor, cık cık cık. Bir de kendi kendine Amen demek ne? Kur’an’da amin yazmıyor, İncil’de amen yazmıyor ama sözüm ona Şeytan kendi kendine Amen mi diyor? Cehalet! Rezalet! Gülünç! Hala inanır mısınız bre Müslümanlar “””Satanistler”””?
Zaten Satanus’un Latince Şeytan olduğu düşünülür ama bu konuda kaynak son derece sınırlıdır, isteyen araştırabilir (bu kesinlikle yanlış demek değil, ancak kesinlikle Satanas’tan çok daha az emin demektir). Bunun aksine Satanas, tamamen kabul gören gerçek isimdir. Bununla birlikte Satanus Şeytan’a ithafen kullanılan bir isim bile olsa, Latince’dir ve Latince, Satanizm için çok özel bir dil değildir. Örneğin titrettiğimiz güç kelimeleri (mantralar) genel olarak Sanskritçe kökenlidir, Latince’den çok daha eski bir dil. Amen, yine AUM’dan bozma, yozlaşmış ve kesinlikle bizle ilgisi olmayan bir kelimedir. Yani bu “dua başlangıcı” ifade kıyıdan köşeden “Satanik” gibi gelse de değildir, hatalıdır. Hatta “Amen” içerdiği için küfür niteliğinde bile denebilir. Bunların hepsine ek olarak bir de, SATANAS mantrasını ciddi miktarda enerji yükseltmek için kullanıyoruz, “Satanus” diye bir mantra da bulunmuyor. Ruhani Gerçekler kendi adına konuşur.
Ayetler Kitabı 4. Bölüm, 25’te, Şeytan’ın “bilimin tanrısı” olduğu yazıyor (ve bu kitaplardaki cımbızla alınabilecek, eser miktardaki doğrulardan bir tanesi denebilir); ancak “””Gerçekler””” Kitabı gibi iddialı ve azametli bir isme sahip kitabın tamamı, tek bir bilimsel gerçeğe bile dayanmayan, sıfır kanıtla absürt hikayeler anlatmaktan çekinmiyorlar. [15] Eğer yazarın bilimden anlayışı buysa ilkokula geri göndermek gerekiyor. Sadece bu bile bütün bu kitapları tamamen ekarte etmeye yeter. Bir yandan Şeytan’ın bilimin Tanrısı olduğunu kabul edip öbür yandan 5 yaşında çocuklara layık masallar anlatılamaz.
Gördüğünüz gibi okuyucular, Ayetler Kitabı ve “””Gerçekler””” Kitabı’nın saçmalıklarını saymakla bitmez. Daha birçok detay var. Sadece birkaçına örnek vermek istersek tıpkı Kur’an’daki gibi, aynı ayarda ve kesinlikte çelişkiler bulunması[16] (bir tarafta katiyyen, kesin bir dille hayvanların kurban olarak görülemeyeceği yazıyor ve bu tarz insanlara lanet ediliyor, bir tarafta da “yapsanız da olur, yapın gitsin” ayarında konuşuluyor. Tıpkı Kur’an’da bir yerde “dinde zorlama yoktur”, pek çok yerde ise “kâfirleri öldürün!!!” olması gibi.); yazan kimse imladan, Türkçenin kurallarından bile anlamaması ve gereksiz derecede virgül kullanması, yerli-yersiz pek çok kelimenin baş harfini sanki unvan veya özel isimmişçesine büyütmesi, pek çok özel isim olmayan isme gelen eki özel isimmiş gibi kesme işaretiyle ayırması [kitabın tamamında rahatlıkla örnek bulunabilir, ama özellikle göze batan örnekler için 17] gibi ortaokul dil bilgisinden (ve hayal gücünden) öteye gidemeyen kitaplar, yine aynı kesimden insanlara hitap edecektir. Hatta bu kadar bilgiye maruz kaldıktan sonra, genç yaştaki okuyucularımızın çoğunun da Gerçeklerin farkına varıp Gerçek Satanizm, yani en doğru yol eksenine gireceklerini düşünüyoruz.
Son olarak İsa kitabından da bahsetmek gerek. O kitap için teker teker yanlışlar saymaya gerek yok, zira “””Gerçekler””” Kitabı gibi sıfır kanıtla mitolojik hikayeler anlatılıyor. Geçmişte var olduğunu gösteren hiçbir kesin delil yokken ve aksine çok kanıt ve bulgu varken, Yahudi İsa karakteri sanki asil, özverili, sevgi dolu bir karakter, bir şehit, romantik bir kahraman, roman baş karakteri gibi gösterilmesi gerçekten gülünçtür, ve bu kitap üçlemesinin tamamında olduğu gibi sadece inanacak bir şey, tutunacak bir dal arayan ve Gerçekleri önemsemeyen, sadece bir şeyin kulağa nasıl geldiğini umursayan insanları etkileyecektir. İsa’nın bu İsa Kitabı isimli fanfiction‘daki tasviriyle, İsa’nın (var olmamış olabilir, ama var olmuş olsaydı bile sözde hayatı hakkında bilgi alabileceğimiz tek kaynak olan) İncil’deki tasvirini karşılaştırmak, bu kitabın helakı reddiyesi için yetecek de artacaktır. Bunun için de yıllar önce bu konuyu düşünüp güzel bir karikatür hazırlamış Luciferian Libertarian Front’tan şu karikatürün Türkçesini size sunuyoruz:
Bunların hepsinin üzerine bir de ruhani olarak gelişmemiş veya zayıf bireylerin genel olarak bu kitapları bu tarz önbilgiler olmadan okuduklarında aşırı duygusal tepkiler vermeleri (okuduğunda ağladığını ileten kişilere rastlamışlığımız var, acaba ensest “ayetleri”nin sapkınlığına dayanamayıp mı ağladılar 🙂 ) ve mantıksal bir sebebi olmadan bu kitapları çok hayranlık verici, aslında oldukça sıradan ve hatta banal kelamlarını çok “etkileyici” bulmaları son derece dikkat ve kuşku çekici. Bu fenomen ve buna ruhani olarak güçlü ve/veya güç meditasyonlarını aksatmayan bireylerde rastlanmaması ve bu tarz insanların genellikle bu kitapları herhangi bir şekilde ciddiye almaması, bu kitapların inandırıcılığının arttırılması için (tıpkı Kur’an ve İncil gibi) efsunlanmış olabileceği ihtimalini de gözler önüne getiriyor. Tabii ki bu olsa olsa anekdotal kanıt olduğu için en sona ekliyoruz ve ikna edici, gerçeğe dayalı argümanlarımıza dahil etmek yerine sadece mantığınızdan sonra sezginize hitap etmek, ve bu gerçeğe dikkat çekip düşman literatürünü araştırmak isteyebilecek kişilerin dikkatli olması için ufak bir uyarıda bulunma yolundan gitmek çok daha Gerçekçi olacaktır.
Son olarak yukarıdakiyle birlikte düşünebileceğiniz çok önemli bir nokta da şudur. Hadi bu kitaplar “Satanizm” ile ilgili kitaplar diyelim. İyi, güzel, tamam. İsteyen düzinelerce farklı “Satanik” ekol bulur, hepsi de kendine o ya da bu şekilde “Satanist” der. Peki kim hangi akılla, ne sebeple, nereden esti de bu kitaplara Spiritüel Satanizmin kitabı dedi? Bunu hiç düşündünüz mü? Kim, Joy of Satan menşeili bu tabiri alıp, kitapların hiçbir yerinde en ufak bir bahsi bile geçmemesine (ve spiritüelizmden tamamen uzak olmalarına rağmen) bu kitaplara Spiritüel Satanizmin kitabı dedi? “E ama kitabı olan Satanik ekol de az, ondan olmasın?” ve benzeri argümanlar da yersiz ve mantıksal olarak yanlış. Birincisi kitap olgusu Spiritüel Satanizm’de hiçbir zaman güçlü bir yer etmemiştir. Tamam, bir Kitab-ı Celve’miz var ama çok merkezi bir yer tutmuyor ki bizim ideolojimizde. Ama kitapçı her tarikata bakıyorsunuz, işleri varsa yoksa bu kitap. Ötesi yok. İkincisi de inanın, “Satanik kitap” olgusu hiç de öyle daha önce görülmemiş bir şey değil. Bunun gibi yurtdışında, tıpkı aynı delilik seviyesinde (hatta bazı açılardan daha bile kötü) Liber Azate’ci “Anti-Kozmik Satanistler”i var. İnananları “Şeytan ve Demon’lar “”anti kozmik tanrılar”” (o ne demekse), onlar geri gelince hepiniz öldünüz oğlum! Sizi kurban edeceğiz!” ayarındalar, gerçekten abartımız yok. Onlar kendilerine Spiritüel Satanist demiyor, bu kitap üçlemesine inananlar nereden diyor? Bu fikri ortaya kim attı? Neden kimse sorgulamıyor? İnananların kendileri bile bilmiyor. Bu ve içindeki şeylerin Gerçek Spiritüel Satanizme tamamen ters olması gibi sebeplerden ötürü, akla gelen tek olasılık bu fikri ortaya atan kişinin bunu kötü niyetle yaptığıdır, tıpkı bu kitapların yazılması gibi. Bu kadar çürütmeden sonra yine inanan yine inansın (sonuçta Kur’an hakkında iki kelime yazınca her okuyan inanmayı bırakmıyor ne yazık ki), ama bu inananların kendine durduk yere Spiritüel Satanist demesi çok saçma ve yersizdir. Müslümanların kitabı İncil’dir diyemeyeceğiniz gibi, Spiritüel Satanizmin kitapları da bunlardır diyemezsiniz. Böyle element uydurmasını bilenler, bir zahmet kendileri için o ya da bu Satanisti yaftasını da uydurmasını bilsinler, yoksa bu devirden sonra aklı olan kimse tarafından ciddiye alınmayacakları barizdir.
Bunları kamu olarak sizlere sunuyor, Şeytan’ın en kadim halklarından olan Türk’lerin Türkiye’sinde Satanizm ayaklar altına alınamaz diyoruz. Son olarak, “Bu kitaplara giydirip sonra Kitab-ı Celve’yi niye kutsal sayıyorsunuz?” diyecekler olursa da cevap çok basit. Tanrıların, bilhassa da Şeytan’ın ağzından çıkan her söz, kelimenin tam anlamı ile KUTsaldır. Ve bu çöplük kitaplarla, Kitab-ı Celve gibi temel yönergeler ve dikteler sunan kısacık bir broşür niteliğindeki kitabı karşılaştırmak gerçekten absürt olur. Ve Satanizm bu kitapla başlar, devam eder, sonu ve sınırı da budur gibi bir olay da kesinlikle söz konusu değil, Spiritüel Satanizm’de uyguladığımız her şeyi birçok başka kaynaktan da tasdikliyoruz; bu yüzden biz meditasyonun bilimsel faydalarını tasdikleyen araştırmaları size sunarken başkaları “Meditasyon rahatlamadır ya” veya “Placebo onlar” der, ki değil. Şeytan “doğru yola kitapsız götürür”, bunu unutmayın. Aydınlanma için bir kitaba, bir peygambere, bir “kahine”, kısacası hiçbir “anahtar figüre” bel bağlamamız gerekmiyor. Satanizm’de arabuluculuk yoktur.
Referanslar:
[1]: “””Gerçekler””” Kitabı 1. Bölüm/1.
[2]: “””Gerçekler””” Kitabı 1. Bölüm/50.
[3]: Bu konuda verilebilecek nokta atışlı bir referans yok (aslında var, azıcık daha okuyun), ama GK ve AK’nin genel tablosuna bakılacak olursa cinselliğin ve çok spesifik türde cinselliklerin (çokeşlilik, grup seks ayinleri, vesaire) empoze edildiğini rahatlıkla görebilirsiniz. Ama bu kitaptaki Şeytan tasvirinin cinselliği bu kadar yoğun bir şekilde vurgulamasının asıl sebebini görmek için Gerçekler Kitabı 1. Bölüm/83’ten itibaren okuyabilirsiniz. Görünüşe göre özgürce yapılan seks Şeytan’a “ibadet”miş (!), ve hatta burada uzun uzun anlatılan tasvire göre “Adem ve Havva”‘nın seksinden Şeytan resmen kafa olmuş ve bununla “beslenmiş” (!!!). Baştanrımızı bu şekilde aşağılayıcı ve basitleştirici bir hale sokan bu ahlaksız, seviyesiz tasvir, Şeytan’a yakışmaz. İnsanların duygularından ve yarattıkları enerjilerden beslenen tek varlık türü astral parazitlerdir. Yahweh de bunlardan biridir, dev boyutta bir astral parazit olsa da parazittir.
[4]: Ayetler Kitabı 4. Bölüm/24.
[5]: Ayetler Kitabı 5. Bölüm/56, 57.
[6]: Ayetler Kitabı 3. Bölüm/80.
[7]: Ayetler Kitabı 5. Bölüm/56.
[8]: Ayetler Kitabı 3. Bölüm/43, 44.
[9]: Ayetler Kitabı 3. Bölüm/45.
[10]: Ayetler Kitabı 3. Bölüm/44, 51. (Not: Böyle şeylere imkan tanınması kötü değil, ama zaten Satanik ilişkilerde tabu algısı pek olmayacağından tekeşlilerin tekeşlilerle, çokeşlilerin çokeşlilerle birleşmesi beklenir, zira birinin cinsel tercihlerini öğrenmek ve bunu da eş seçme kriterleri arasına almak Satanistler arasında burada büyütüldüğü gibi olağanüstü bir olay değildir, sadece temel insan etiği ve anlayışıdır.)
[11]: Ayetler Kitabı 3. Bölüm, 58.
[12]: Ayetler Kitabı 3. Bölüm 63, 7. Bölüm, 34, vesaire.
[13]: Ayetler Kitabı 3. Bölüm 40, 41.
[14]: Ayetler Kitabı 1. Bölüm, 1.
[15]: Açıkçası Gerçekler Kitabı’nın tamamı.
[16]: Ayetler Kitabı 5. Bölüm, 62.
[17]: Ayetler Kitabı 8. Bölüm, 1, 5, 7, 10. Özellikle 5’te apaçık ve amatörce yazım hatası bulunuyor, 10’da ise hem Şehvet, hem Getiren ayrı ayrı özel isim olarak kullanılmış (!!!). “Şehveti Getiren’im” yerine “Şehvet‘i Getiren’im” yazmasından görebilirsiniz. Yeterince dilbilginiz varsa özellikle bu kısmı okurken cringe‘lendiğinizi biliyoruz, aynı cringe’i sizinle paylaşıyoruz. Artık geçti, güvendesiniz.
Goetia Nedir?
İnsanlığın Tanrılarının Demonlar olduğu ve onların faydalı ve yardımsever varlıklar oldukları antik zamanlarda açıkça biliniyordu. Sadece ve sadece İbrahimi (Yahudi) inançlarının ortaya çıkışıyla Demon’lara kötü bir ışıkta bakılmaya başlandı. Bu iğrenç paradigmanın bir parçası da Goetia pratikleridir. Tanrılar Goetia’da korkunç canavarlar, hayvanlar veya yaratıklar olarak sunulmuştur, ki bu da Yahudi emellerine -yani Centil insanlığın Tanrılarıyla gerçekten bağlanmasını engellemek- uygun bir şekilde popüler kültüre kaynamıştır. “Goetia” terimi Grekçe gerçekte “Büyülü Güzelliğe Sahip olan” (“He of Magickal Beauty“)/”Tanrılarla İşbirliği/İlişki/Görüşme İçinde olan (“He Who Associates with the Gods“)”/”Büyücü (“The Magician“)” anlamlarına gelen “Goetis/Gois” kelimesinden gelmiştir. Grekçe “Γοης”[Go-yis]” kelimesi bunla bağlantılıdır ve günümüzde Yahudiler tarafından kullanılan hakaret dolu “Goy” kelimesinin kökenidir. Ama asıl, kadim anlamı “Tanrıların/Demonların Büyücüsü (“Magician of the Gods/Demons“)”dür. Kadim zamanlarda Goetes kelimesi Tanrılarla ilişkisi olan kişileri belirtmek için kullanılırdı. Goetes’ler Paganlardı, Orpheus (Grek/Orphik gizemlerin) öğretmenleriydiler ve muazzam derecede güçlü büyücülerdi. Bu kelime İbranice’ye (inançlarında, kültürlerinde ve dillerinde olan diğer her şey gibi çalınarak) türetildi ve anlamı “bihaber yaratık”/”aptal hayvan” anlamına çevrildi, ki bu da Yahudilerin aramızdakilerin en iyileri hakkında bile ne düşündüklerini gösteriyor.
Ars Goetia ve benzeri ruhani istismara dayalı Demon çağırma metodları; hakaretlerle ve istismarlarla dolu, düşman bir Yahudi “Grimoire”ıdır. Centil/Pagan Tanrıları hakkında yalanlarla doludur ve Demon’ları bağlamak ve istismar etmek için teknikleri anlatır. Bu kitaplar Yahudi büyüleriyle doludur ve bunların içindeki teknikleri kullanmak felaket davet etmekten başka bir şey değildir. Bu kitaplardaki metodları kullanarak bir Tanrı/Demon çağırmak için Yahudi “Tanrı”sının sürüyle ismini anıp ona dua etmek, tapınmak ve övünmek gerekir. Ondan sonra çağrılmaya çalışılan Tanrıyı/Demon’u lanetleyip “Yahudi “Tanrı”sının adına” ortaya çıkmasını talep etmek gerekir. Ars Goetia “9 ayaklık çember”ler, Tanrıların/Demon’ların “gitmek için izin”e ihtiyaç duymaları, ve Demon’ları pirinçten yapılma bir objenin içine “mühürleme”ye çalışma gibi tekniklerin çıkış noktasıdır. Bu teknikler eskiden nispeten işe yarıyor olsaydı bile kelimenin tam anlamıyla Tanrılarla aşık atmak gerçekten hiç sağlıklı değildir, zira tüm ömrünüzü “koruyucu çember” içinde geçirmeyeceksiniz. Ve bu işin ölümü ve öldükten sonra istismar etmeye çalıştığınız bu Tanrılar tarafından intikam alınması kısımları da var.
Çağrılmak istenen Demon’a (Tanrıya) olabildiğince düşman YHWH kollektifinden, o Tanrıyı çağırmak için “yardım istemek” ve bunun için kanlı kurbanlar vermek ne kadar akıllıca? Pek çok popüler Demon çağırma rehberinde, sanki dünyanın en normal şeyiymiş gibi bunlar sunuluyor. İnsanlığın düşmanı olan kolektife yalvarmak size batmıyorsa, çağırmaya çalıştığınız varlıklara da düşman olması ve bu durumun absürtlüğü batsın. O da batmıyorsa, Tanrı dediğimiz varlıkları çağırmak için ne hikmetse canlı bir hayvanı katletmek, mühürlerini kanla çizmek gibi iğrenç şeyler batsın. Satanizm bu değildir ve Demon’lar, böyle varlıklar değillerdir; böyle metodlara cevap vermezler.
ÖNEMLİ NOT: Ars Goetia’nın metodları etkili olmayı TAMAMEN BIRAKTI, çünkü Demon’lar Yahweh kollektifinin kötü etkilerinden on yılı aşkın bir süredir tamamen özgür bırakıldı. Bu metodları kullanmak sadece sizi köleleştirmek isteyen, sahtekar varlıklarla iletişim kurmanıza yarayacaktır. Güvenilir, saygılı, kolay, ve tavuk kesme gerektirmeyen bir şekilde kadim Tanrıları davet etmek varken böyle dejenere yöntemler hem aptalca, hem tehlikelidir.
Goetia Nedir?

Evet, ünlü Baphomet. Bu da aslında yanlış yorulmaya çalışılan sembollerden biri. Şeytan’ın sembolü (veya yerine göre Şeytan’ın kendisi) olduğu, direkt bir Tanrı olduğu gibi şeyler anlatılır. Aslında çok basit. Baphomet bir “varlık” değil, bir semboldür. Ruhani mükemmelliğin sembolü.
Dikkatli bakarsanız Baphomet tasvirinde hem eril (geniş omuzlar, kaslı kollar), hem de dişil özellikler (göğüsler, ince bel) vardır. Bu ruhun hem eril, hem de dişil enerjilerinin mükemmel dengeye ve rafine bir seviyeye ulaşmışlığını simgeler. Tanrı olmak için gereksinimlerden birisi bu enerjiler üzerinde tam hakimiyet ve denge kurmaktır. Beyaz ve siyah aylar da (bazen Güneş ve Ay şeklinde de olabiliyor) yine zihnin ve ruhun eril ve dişil yarılarını temsil eder. “Birlik” anlamına gelen Yoga bile, hem kelime, hem de olgu olarak bununla alakalıdır. Ruhun “kutuplarını” “birlik” haline getirmel.
Boynuzlara geçelim. Üç boynuz var; ikisi iki tarafa giden, biri de tam ortadan yükselen ve ucunda alevler olan. Bu da çok bariz bir şekilde hepimizin vücudunda bulunan dişil ve eril (sırasıyla) Ida ve Pingala enerji kanallarını simgeler. Ortadaki alevli boynuzsa Sushumna enerji kanalını simgeler. Bu da “ateşli” Kundalini enerjisinin yükseldiği enerji kanalı. Aynı zamanda da Baphomet’in bacaklarının arasındaki aynı semboloji de yine buna işaret eder. Ida, Pingala ve Sushumna kanalları böyle iç içe geçmiş yılan şeklindedir. Bu aynı zamanda Tanrı Hermes’ın asasının (bizim Tanrılarımızdan biridir yine) da sembolü Kadüseye çok benzer.
Yani boynuzlar ve yılan sembolojisi ruhun mükemmelliğe ulaşmasındaki son adım olan Magnum Opus’un (Latince’den “Büyük Uğraş”/”Büyük Yapıt” [“The Great Work”] diye çevrilebilir) bir sembolüdür. Kanatlarsa aslında biraz düz mantık. Her ruhun kanatları vardır ve güç meditasyonunda ilerledikçe ruhunuzun bir anda kanat çıkardığını görebilirsiniz. Kanatlar, ruhani gücün ve özgürleşmenin de sembolüdür.
Keçiyse sadece Şeytan’ın hayvanlarından biri. Kötülükle, kurbanlarla, kesmeyle biçmeyle alakası yoktur. Keçi, aynı zamanda iradesi, zekâsı ve (yabani olmayanlarının) insanlara dost olabilmesi itibariyle, Hristiyanların ve Müslümanların sevdiği ve kendilerini özdeşleştirdikleri koyunun aksine Centillerin hayvanıdır. Aynı zamanda boynuzlarındaki sembolizmi zaten açıkladık.
Son olarak da eller. Biri yukarı, diğeri de aşağıyı gösterir. Bu da okültte ve ruhaniyette çok ünlü bir prensip olan “Yukarıda nasılsa aşağıda da öyledir”i simgeler. Yani tinsel düzlemlerde nasılsa tensel düzlemlerde da öyle zuhur eder. As above, so below.
Peki Satanizm’deki karanlık olayı ne iş? Tanrılar parlak, güzel varlıklar, dinimiz doğanın dini falan diyorsunuz ama kesin kedi kesiyorsunuzdur!
Satanizmin “karanlık” ile olan ilişkisi tamamen çarpıtılmıştır. Bu öcüler, iskeletler, zombiler veya bu tarz başka saçmalıklarla alakalı değildir. Satanik “karanlık”, “yang”daki (ışıktaki) “yin” (karanlık) ile ilgilidir. Bu ruhun dişil tarafını, meditasyon ile eriştiğimiz bilinçaltını temsil eder. Şeytan’ın Yılanı (Kundalini) ruhun dişil tarafındandır. Ruhun eril tarafı mantıklı tarafıdır – sol beyin. Dişil taraf beynin sağ tarafıdır. Ruhun hem pozitif, hem negatif kutupları vardır. Eril de, dişil de birlitke çalışmak zorundadır. Mantıksal erkek tarafı; yani sol beyin dişi tarafı düşünce ve irade ile yönlendirir. Ruhun dişi tarafı ise ruhun güç merkezidir. Dişil taraf, mantıksal eril tarafta üretilen fikirleri ve düşünceleri meydana getirir. Dişil taraf aynı zamanda ruhun yaratıcı tarafıdır; rüyalar, müzik, duygular ve sezgiler. Kişinin “kaderi”ni yönlendirme gücü ve bununla birlikte gelen ruhani özgürlük ruhun dişil tarafından olduğu için Hristiyanlık, İslam ve benzeri programlar kadınları alçak bir imaja sahip göstermeye çalışıyorlar; örneğin İncil’de kadınlara durmadan edilen hakaretler ve İslam’daki… Herhalde söylememize bile gerek olmayan sınırsız miktardaki aşağılamalar, tehditler ve aşağı görme, vesaire. Üstüne üstlük bunların hepsi bilinçaltına, sübliminal seviyeye ruhun dişil gücünü reddedip bastırmak üzere yansır.
Üzerimize yüzyıllardır empoze edilen bu gerçek ruhaniyeti yok etmekten başka amacı olmayan çöplük niteliğinde ideolojilerden ötürü ruhun dişil tarafı ve onun güçleri de azalıp küçüldü. İnsanlığın ve bu dünyanın bu kadar çirkin sorunlarla yüzleşmesinin sebeplerinden biri de budur. Bu nesilden nesile geçen, çok ciddi bir dengesizlik kurmuştur. Satanizm, ruhun dişil tarafını güçlendirerek tekrar denge edinmek ve ruhani sağlığımızı geri kazanmak, aynı zamanda da bireyi güçlendirmek üzere güç meditasyonuyla çalışır.
Kadim medeniyetlerde ve Satanik simyada siyah, boşluk meditasyonu ve dönüşüm adımını temsil eder.
“Karanlık sadece ışığın tersyüz olmuş halidir.” – Beelzebub
“Işık Güçtür.” – Lilith
Uyuşturucuların etkileri nedir? Madde kullanıp 3. Gözümü açabilir miyim mesela?
Yapay psikoaktifler, veya daha sık kullanılan ismiyle uyuşturucular, günümüzde bile pek çok insanın içgüdüsel olarak özlemini duyduğu ruhani tecrübelerin eksikliğinin yarattığı boşlukları doldurmak için Yahudi sponsorlu, Kosher bir alternatiftir. İşin doğrusu ise bu maddelerin enerjetik bedene çok büyük yıkıcı etkileri olduğudur. Örneğin uyuşturucu madde kullanımında, kişinin biyoelektrik alanı (aurası) aşırı hızlı ve dengesiz bir şekilde genişler. Bu kişinin biyoelektrik alanını bir örümcek ağıyla karşılaştırılabilir bir şekle sokar – çünkü aurada kelimenin tam anlamıyla delikler açar. Auradaki bu delikler kötü amaçlı varlıklar, negatif enerji girdapları ve hastalıkların bireyin (enerjetik veya maddesel) bedenine girmesi için açık kapı gibidir.
Hemen her psikoaktif bu etkiye sahiptir. Bedenin biyoelektrik alanı fazla hızlı genişler, aurada delikler meydana gelir ve tebrikler, artık ele geçirilmek için müsait bir ev sahibi bedensiniz! Bu maddelerin kullanımından ötürü kişinin hafızasında “kara delikler” (o süre zarfında yapılan ve yaşanan hiçbir şeyin hatırlanmadığı boşluklar) oluşması veya kişinin kişiliğine çok aykırı davranabilmesi tesadüf değildir. Alkolün bile eski İngilizce’deki karşılığı “ruhlar” anlamına gelen “spirits“tir.
Kısaca uyuşturucularla gerçek ruhaniyet el ele yürümez. “Ayahuasca içip Üçüncü Gözümü açayım” düşüncesi, “Stereoid kullanıp hızlı kas yapayım” düşüncesiyle aynıdır. İkisi de tembellikten/bilinçsizlikten/çarpık önceliklerden çıkma bir kısa yol arayışıdır, ikisi de insanı sonunda başladığından bile kötü duruma götürür. En nihayetinde seçim hakkı kişinin kendisine aittir, kafa kesenler biz değiliz; ama bu şekilde madde kullanarak zihninizi ve ruhunuzu tahrip edici zararlara açacak olursanız bunun tüm sorumluluğu da, seçim hakkı gibi size aittir. Bunun ruhaniyetle uzaktan yakından herhangi bir alakası olduğunu düşünmek hata etmektir. Zaten ihtiyacınız da yok, biraz pratikle göreceksiniz ki meditasyon ve yoga, herhangi bir maddeden çok daha iyi “””kafa yapıyor”””; hem de tamamen sağlıklı, sürdürülebilir, ve zararlı olmamak şöyle dursun, faydalı ve mutluluk verici bir biçimde.
Satanizm ahlaka nasıl bakıyor?
İnsan ahlakı veya etiği kişinin, çevrenin ve türümüzün gelişimi ve büyümesi prensibine uyup uymadığıdır. “Büyüme” ruhta zaten varolan metafiziksel yapı planına doğru gelişmek, rafine olmak ve evrimleşmektir. DNA’yla karşılaştırılabilir, ama ruh seviyesindedir. Ruhani olarak gelişmek kişiyi daha “iyi” bir insan yapacaktır ve aynı şekilde neredeyse evrensel olarak “kötü” diye tanımlayabileceğimiz insanların gelişmiş ruhları olamaz; çünkü insan türünden bireyler olarak gelişimimiz, kelimenin tam anlamıyla türümüzü umursayarak yapılmak zorundadır. Burada ahlakı katı, asla değişmez, akılcılıktan uzak ve keyfi kurallar olarak algılamamak lazım. Önemli olan haklılığı mantıksal düzeyde hiçbir şekilde savunulamayacak olan davranışlardan kaçınıp yine mantıksal olarak yapılması uygun olan davranışlara yönelmeye çalışmak. Örneğin -ve bu aşırı örnek için kusura bakmayın ancak vermek istediğimiz mesaj için evrensel olarak katılınabilir bir örnek vermemiz gerek,- bir bebeğe tecavüz etmenin hiçbir haklı açıklaması veya bahanesi olamaz, ve neredeyse her insan böyle insanlık dışı bir eylemi gerçekleştirmektense haklı olarak ölmeyi yeğler. Zayıfları baskılayıp onlar üzerinden haksız kazanç elde ederek gelişen bizler değiliz, kertenkelemsi uzaylı türü olan Reptilian’lar ve resmen onların burnundan hık diyip düşmüş, onların genlerine sahip Yahudiler.
Bunu sadece nefret yaratmak için söylemiyoruz, ama en basit bir örnek verecek olursak sadece onlardan çıkmış “sünnet” isimli inanılmaz kanlı, acılı ve ömür boyu gerçekten büyük bir fiziksel ve zihinsel travma ve sorunlar yaratan kan kurbanı ayini de onlardan çıkmıştır, ve hatta onlarda bu bir haham tarafından bebeklere yapılır ve sonra haham bebeğin kanayan cinsel organını emerek “””temizler””” (!!!). Evet, bu gelenekleri. Hayır, en ufak bir abartı bile yok. Araştırabilirsiniz, buraya bununla ilgili görsel falan koymayacağız. Hahamın uçuk hastalığına yakalanmış olduğu zamanlar bunu bebeğe geçirip bebeğin öldüğü, bunun haberinin yapıldığı vakalar bile olmuştur. Eminiz ki bu kısmı okurken midenizde size o insan olmanın verdiği doğal etikten ötürü yadsınamaz bir tiksinme hissi oluşmuştur. Hissettiniz, değil mi?
İşte gerçek ahlak budur. Bu hissi oluşturacak şeylerden kaçınmak ve bu hissin tam tersi olan kutsiyet, yücelik, mutluluk ve özgürlüğü birey, toplum ve tür seviyesinde arttıracak davranışlarda bulunmak ahlaktır, etiktir denebilir. Bundan ötürü bazı durumlarda adam öldürmek bile gayet normal olduğu için (özünüzü, toplumunuzu, vatanınızı, ırkınızı savunmak gibi) böyle bir şeye direkt ahlaksız demek yerine durumu göze almamız gerekir mesela, bazı temel şeyler hariç katı ve değişmez kurallar, esnek ve değişken insanlık için uygunsuzdur. Ahlak kelimesini kullandığımız için Satanistler pasif zannedilmesin, zira Satanistler hiçbir şart altında istismara göz yummaz. Kötü örneklerden sonra da iyi örnekler basit. Yardıma (her türlü; entelektüel, duygusal, fiziksel, enerjetik, vesaire) ihtiyacı olan ve bunu hakeden bir insana eğer ki bunu sağlamak mantıklıysa destek olmak da örneğin ahlaki bir davranıştır. Kısaca bizdeki ahlak tanımı toplumda kemikleşmiş ahlak tanımından çok sadece “gece kendinle kaldığında deliksiz uyuyabileceğin şekilde davranmak”tır denebilir. Bu etik duygusu zeka ve ruhani açıdan hayvanlardan üstünleştirilmiş bizlere Tanrılar tarafından bahşedilmiştir, aynı zamanda da hayvanlarda bile bulunan kendi türünü koruma içgüdüsüdür. Bunları takip ettiğiniz sürece herhangi bir “kutsal kitap”a bağımlı kalmanıza gerek yoktur.