21 Ocak 1919 - Soloheadbeg Pususu

İrlanda Bağımsızlık Savaşı (İrlandaca: Cogadh na Saoirse) veya Anglo-İrlanda Savaşı, İrlanda Cumhuriyet Ordusu'nun Britanya Hükûmeti'ne ve İrlanda'da bulunan kuvvetlerine karşı sürdürdüğü gerilla savaşıdır.
21 Ocak 1919 tarihinde, İrlanda Kraliyet Polisi'ne mensup iki polisin Tipperary Kontluğu'nda saldırıya uğrayıp öldürüldüğu Soloheadbeg Pususu ile başladı. İrlanda Cumhuriyeti aynı günün öncesinde Dublin'de Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayımlamıştı. Daha sonra İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) adını alan İrlanda Gönüllüleri, İrlanda Kraliyet Polisi ve Birleşik Krallık Silahlı Kuvvetleri'ne ait kışlaları hedef aldı, devriyeleri pusuya düşürdü, silahlarını ele geçirdi ve ıssız bölgelerdeki kışlaların kapatılmasını zorunlu kıldı. Britanya Hükûmeti, İrlanda Kraliyet Polisi'ne Britanya'dan takviye yolladı. Black and Tans ve Auxiliary Division olarak bilinen takviye kolluk güçleri disiplinsizlikleri ve sivillere yönelik misilleme saldırılarıyla tanınır oldu. Bir sonuç olarak İrlanda Bağımsızlık Savaşı genellikle "Black and Tans Savaşı" ya da kısaca "Tan Savaşı" olarak adlandırılır.
1920'nin sonlarına kadar çatışmalarda yaklaşık 300 kişi öldürülse de o yılın Kasım ayında şiddet olaylarında büyük bir artış oldu. Kanlı Pazar olarak anılan 21 Kasım 1920'de 14 Britanyalı istihbarat ajanı sabah Dublin'de öldürüldü ve öğleden sonra İrlanda Kraliyet Polisi'nin bir futbol maçında kalabalığın üzerine ateş açmasıyla dört kişi öldü, 65 kişi de yaralandı. Olaydan bir hafta sonra, 17 Auxiliary mensubu IRA tarafından Cork Kontluğu'nda Kilmichael'da pusuya düşürülerek öldürüldü. Britanya Hükûmeti, güney İrlanda'nın çoğu yerinde sıkıyönetim ilan etti. Cork kent merkezi, Aralık 1920'de Britanya kuvvetleri tarafından yakıldı. Sonraki yedi ay içinde tırmanmaya devam eden şiddet olaylarında 1.000 kişi öldü ve 4.500 cumhuriyetçi tutsak oldu. Mücadele ağırlıkla Munster (özellikle Cork Kontluğu), Dublin ve Belfast'ta yoğunlaştı. Çatışmalardaki can kaybının %75'ten fazlası bu üç yerde yaşandı. Kuzeyde ve özellikle Belfast'ta meydana gelen şiddet olaylarının mezhepsel karakteri ve Katolik sivil kurbanların sayısının orantısız biçimde yüksek olması dikkat çekti.
Her iki tarafta 1921 yılında ateşkesi kabul etse de çatışmalar kuzeydoğu bölgesinde devam etti. Daha sonra İrlanda Özgür Devleti kuruldu. Bu devlet 6 yönetim biriminden oluşuyordu.
IRA - MacRory Bağlantısı

O dönemler babasından kalan ayakkabı dükkanını işleten Brann MacRory o tarihi an çattığında ileride çok zengin bir adam olabileceğini tahmin bile edemiyordu. Savaş patlak verdiği dönemlerde yeni yeni örgütlenmeye başlayan IRA gönüllülerinin teçhizat konusunda ki eksikleri her anlamda fark ediliyordu. Bir devletle savaşan IRA gönüllüleri bu durumla mücadele etmek zorundaydılar. Bir yerden başlamak zorunda olan IRA gönüllüleri arasından biri, ayakkabı dükkanı olan Brann MacRory ile bağlantı kurup ondan ayakkabı tedarik etmesini istemişti. Brann MacRory bu teklife başta tereddütlü yaklaşsa da sonradan savaşın kendisine getirisi çok olacağını düşünerek bu cazip teklifi kabul etmişti ve IRA gönüllülerine ayakkabı tedarik ediyordu. Böylelikle hem kazancına kazanç katıyor, hem de ileride köklerini hissettirecek bir örgüte dahil olarak bu yapbozun bir parçası olmuştur. Neredeyse bir asırlık bir örgütün henüz temeli atılırken içine dahil olan Brann MacRory'n tek şartı vardı, o da bu durumun gizli kalması. Çok kısa sürede babasından kalan mirasın yanına iki dükkan daha ekleyen Brann MacRory, ileride güçlü ve temeli sağlam olacak bu ailenin ilk adımlarını atmıştı. Ailesini korumaya çalışarak hem ailesini hem de bağlı olduğu örgütün kalkınması için elinden geleni yapan Brann MacRory, haliyle henüz yeni kurulan örgüt tarafından ödüllendirilmiştir. Bu savaşta karısını kaybeden Brann MacRory ilk kaybını o an vermişti ve nasıl bir işin içine girdiğini anlamıştı. Yaptığı şey yüzünden tehdit almaya başlamış ve en sonunda karşısındakiler bir saldırı organize ederek Brann MacRory'e saldırmıştı. Bu saldırıda kollarında son nefesini veren karısından sonra bir daha evlenmemiştir. Savaşın sonuna yaklaşıldığı zamanlar Brann MacRory servetinin üstüne servet eklemiş ve üstüne bir de bu ailenin bir parçası olmuştu. Uzun yıllar sonra sonu olacak bu örgüte bir köpek gibi bağlıydı ve tüm gelenekleri yerine getiriyordu. Brann MacRory'in büyük oğlu 19 yaşına geldiğinde, 12 yıl boyunca hizmet ettiği örgütten ayrılma durumuna gelen Brann MacRory evine döndüğü bir gece evine meyve sebze almak için yaklaştığı tezgahın önünde 13 yaşında bir çocuğun arkasından bıçakla saldırması sonucu hayatını kaybetmişti. Babasının yerine geçen Henry MacRory ise babasının ona bıraktığı mirasa en az babası kadar sahip çıkıyordu. Bu gelenek uzun yıllardan itibaren günümüze kadar sürdü ve hala sürdürmektedir.

Reagan abisi ile ne kadar iyi geçinse de asla onun yürüdüğü yoldan yürümek istemiyordu. Kökenlerine sahip çıksa da kendisini her zaman bir Amerikan olarak görmüştür. Abisini ve onun ekibine her zaman hayrandı. Çok iyi oldukları için mi? Hayır, birbirlerine olan bağları ve kardeşleri için herkesi ve her şeyi feda edebilecek olmaları onu çok etkiliyordu. Abisinin ekibinde resmi olarak yer almıyordu ama ekipteki herkes ile neredeyse tanışıyordu ve birçoğuylada oldukça yakındı. Abisinin ve dostlarının IRA'a resmi olarakta bağlı olmasalarda onlara her daim ekonomik yardımda bulunuyorlardı. Hatta bu sözde yardımı yaparken bazen sınırları bile aştıkları oluyordu.. Ufak tefek hırsızlar, gasplar ve darp gibi toplum tarafından hoş karşılanmayan şeyleri bile yapar hale gelmişlerdi. Reagan ne kadar bu işlerden uzak durmaya çalışsa bile en yakın dostlarının bile abisi ile birlikte eylemler yaptığına şahit olunca, ister istemez kendini ufak tefek şeyler yaparken görüyordu. Sonuçta MacRory gibi IRA yandaşı bir aileden geliyorsanız kendinizi ne kadar bu işlerden uzak tutabilirsiniz ki? Abisi ve dostları için çalışmaya başlayan Reagan, kısa zamanda gösterdiği başarılı işler ile dostlarına abisinin halefi olduğunu gösterdi ve zamanla kendiside bunun farkına vardı. Hatta kendini bazı zamanlar o kadar kaptırıyordu ki doğu yakasında ki dilenci siyahileri gasp ediyor ve onların paralarını gönüllü olarak IRA'a bağışlıyordu. Bulundukları bulvarda herkesten çok tanınıyor ve saygı görüyordu. Bazılarının gözüne battığı kesindi ama sizin kanınız için savaşan, mücadele eden bir adamdan ne kadar nefret edebilirdiniz ki? Herkesin sevdiği söylenemezdi ama saygı gösterdiği apaçık ortadaydı.
Aradan birkaç yıl geçmişti ve her şey İrlandalılar için gayet iyi gidiyordu ya da Reagan için iyi gidiyordu. Abisi son zamanlarda epeyi gergindi, ilerleyen günlerde bu gerginlik yerini agresifliğe daha sonralar ise saldırganlığa bıraktı. Reagan, abisinin ve onun yakın dostlarının IRA ile doğrudan bağlantı halinde olduklarını biliyordu. Abisi onu bu bağlantılardan uzak tutuyor ve ekibin beyni ile ortka hareket ederek adımlarını atıyordu. IRA'nın harcamaları son zamanlarda oldukça artmıştı ve nakit paraya hiç olmadığı kadar ihtiyaçlardı vardı. Amerika da ki diğer dostlarından yeteri kadar destek göremeyen dostlarımız bizzat abim ile iletişime geçtiler ve onlar için bir iyilik yapmasını istediler. Reagan bunları daha sonra abisinden öğrenecekti ama bu konuşmanın ardından geçen iki hafta herkes için oldukça meşakkatli geçmişti. Abisi ve onun yakın dostları kusursuz bir plan yapmışlardı, en azından kendileri öyle olduğunu düşünüyordu. Şehirin en lüks kuyumcusunu soyacaklar ve buradan elde ettikleri değerli taşları bağlantılar aracılığı ile İrlandaya gönderecekler ve dostlarına, kardeşlerine sürdürdürleri direnişte yardımcı olacaktı. Abisi Brian, Reagan'e plandan fazla bahsetmemişti. Sadece yapması gereken tek şey onun yakın bir dostu olan Patrick'in getirdiği kasaları almak ve ona verilen kamyona geçirmek. Ardından da önceden kiraladıkları depoda saklanacaktı ve yakın dostlarının da yardımıyla malları New England üzerinden İrlandaya geçmesi için harekete geçecekti. Soygun günü geldiği zaman Reagan abisi ile her ihtimale karşı son bir defa kucaklaştı ve birbirlerine şans diledilier. Irısh Coon olarak isim verdikleri bu operasyon, kendileri ve dostları için büyük bir şey olacaktı. Her zamankinden daha çok saygı göreceklerini biliyorlardı. Reagan bu hayalleri kurduğu zaman operasyon başlayalı iki saat geçmişti ve kendisi de alması gereken konumu almıştı. Aradan birkaç saat geçmişti, ortada ne kasalar vardı ne Patrick ne de her hangi bir şey. Hava soğuk olduğu için araçta bekleyen Reagan, klimayı açmıştı ve düşünüyordu.. sadece düşünüyordu...
Aradan geçen üç saatin ardından, radyo sesiyle irkilen ve kalkan Reagan başına geleceklerden bir haberdi. Abisinin ve onun yakın dostlarının operasyon sırasında yakanlandıklarını ve hiçbirinin kaçamadığını öğrendi. Daha öncesinde birçok korkunç şey görmüştü ama bu duyduğu şey onun kanını dondurmuştu. Nefes alıp verişi hızlanmştı ve kalbi küt küt atıyordu, eğer üstünde bir silah olsaydı muhtemelen kafasına sıkardı. Yarım saat boyunca hiçbir tepki vermedi ve dişlerini sıktı, dişlerini o kadar sıktı ki bir an birkaç dişinin kırıldığını bile düşündü. Aracının motorunu açtı ve düşüncelere dalmış bir şekilde bulvarına doğru aracını sürdü, o gün kaza yapmaması gerçekten bir şanstı. Mahallesine girdiği zaman evinin önündeki polis araçlarını farketti, o kadar çok korkuyordu ki adeta olduğu yerde dona kalmıştı. Aradan geçen birkaç dakikanın ardından camına vuran sivilin sesiyle kendine geldi, saniyeler sonra camına vuran kişinin bir sivil memur olduğunu öğrendi ve gözaltına alınma işlemleri vesaire vesaire. Abisi bütün suçu üzerine aldığı için ve kardeşi ile ufak tefek suçlar hariç bir şeye ulaşamadıkları için sorgusunun ardından Reagan serbest bırakıldı. Abisi ile kısada olsa görüşme şansına sahip olmuştu. Abisinin ondan ne isteyeceğini gayet iyi biliyordu, IRA'a ödenmesi gereken bir borç vardı ve kendisinin yerine geçecek bir kişi. Brian'nın Reagan'e çok fazla güvendiği söylenemezdi, kardeşini severdi ama konu iş yapmaya geldiği zaman ondan tam emin olamıyordu. Belirli bir kısım tarafınca saygı görüyordu ama bu yeterli değildi. Yine de Brian'nın da başka bir şansı yoktu, yanındaki dostlarına güveniyordu ama hiçbiriyle kan bağı yoktu. Kendisi ve babası dışında tek bir MacRory vardı ve o da Reagan'dı.. Reagan MacRory.

Abisinin bütün dostları neredeyse içerideydi, içeriye girmeyenler ise IRA'dan gelecek karşı bir hamleden korktukları için evlerini terk ediyordu. Bulvara kaos hakimdi, eski ekipten neredeyse kimse yoktu. Finn ve Nolan isimli abimin pek yakını olmayan bu kişiler başta Reagan'a oldukça sorun çıkardı. Hatta başta Reagan'i destekliyor gibi gözükseler de aradan kısa bir süre geçtikten sonra Reagan dönen oyunların farkına vardı ve iki ismide bulvardan sürdü. Geride kalan birkaç ismide aynı şekilde sürdü ve yakınına sadece kendisinin tanıdığı kişileri getirdi. Mahalleden arkadaşları, okuldan arkadaşları vesaire vesaire. Abisinin ekibi ile kıysanlanınca birkaç amatörden fazlası değillerdi ama Reagan ekipte bir gelecek görüyordu. Liderliği eline aldığı gün IRA'dan bir hamle bekliyordu ama beklediği şey gerçekleşmedi. Başına bir şey gelmediği için başta oldukça sevinmişti ama aradan geçen uzun sürenin ardından bu güçlü örgüt tarafından siklenmediği için hayal kırıklığına uğramıştı. İşleri birkaç ay içinde yerine koydu ve dostlarını bir adım ileriye taşıdı. Bulvarı eski ihtişamlı günlerine ulaştırmıştı hatta uyuşturucu işine girdikleri için belki daha fazlasınıda yapabilirdi ama Reagan her zaman dikkatli davranıyordu. Kendisi o gece bir bok yapmamış olsa bile sonuçta bir MacRory'di, gözler onun üzerindeydi ve hata yapmama gibi bir lüksü olduğunu biliyordu.
Brian MacRory içeri girdikten sonra örgüt tarafından yalnız bırakılmış ve destek çıkılmamıştır. Mahkumlar havalandırmaya çıktığı esnada bahçede yürüyen Brian MacRory üç kişilik bir siyahi grubun saldırısına uğramıştır, Brian MacRory'e yapılan saldırı esnasında onu gözleyen Cillian McLaughlin hiç düşünmeden Abi MacRory'e yardıma koşmuştu. Gardiyanların araya girmesiyle son bulan olayın asıl sebebi Brian MacRory'n siyahi gruba ödeme yapmayı reddetmesiymiş. Epey bir yıprandıktan sonra Brian MacRory kendisinin arkasını kollamaya çalışan adamın yanına gitmiş ve onunla laflamıştır. İçeride aynı kaderi yaşayan ikilinin araları zamanla epey bir sıkı olmuş ve içeride bulundukları sürece birbirlerinin arkasını kollamışlardır. Cillian McLaughlin'ın cezasının bitmesine sayılı günler kala Brian MacRory onun kardeşiyle iletişime geçmesini, aralarında bir köprü olmasını ve onun yanında olmasını istemiştir. Ailesinden uzakta olan ve kimseyle bir bağlantısı olmaya Lierbonce_Lierbonce bu teklifi düşüneceğini söyleyip biraz kafa yormuştur ve sonunda kabul etmiştir. İçeriden çıktıktan sonra ilk fırsatta Brian MacRory'in sözünü dinleyerek onun kardeşi olan Keagen MacRory'a ulaşan Cillian McLaughlin ona her şeyi anlatmıştı ve Keagen onu bir süre kendinden uzaklaştırdı. Bir zamandan sonra ise yanına çağırmış ve ona ilk işini vermişti, ilk işi MacRory ailesinin koruduğu bir mekana haraç kesmeye çalışan iki-üç ahmağın halledilmesiydi. Cillian taksicilik yaptığı için adamların takibini o yapmıştı, adamları günlerce izleyen Cillian onlarla alakalı her şeyi öğreniyor ve Keagen'e haber veriyordu. İlk işini boka batmadan halleden Cillian, Raegan'ın gözüne iyice girmişti ve yürüdükleri bu yolda birbirlerinin arkasını kolluyorlardı.
Cillian McLaughlin
Brian MacRory içeri girdikten sonra örgüt tarafından yalnız bırakılmış ve destek çıkılmamıştır. Mahkumlar havalandırmaya çıktığı esnada bahçede yürüyen Brian MacRory üç kişilik bir siyahi grubun saldırısına uğramıştır, Brian MacRory'e yapılan saldırı esnasında onu gözleyen Cillian McLaughlin hiç düşünmeden Brian MacRory'e yardıma koşmuştu. Gardiyanların araya girmesiyle son bulan olayın asıl sebebi Brian MacRory'n siyahi gruba ödeme yapmayı reddetmesiymiş. Epey bir yıprandıktan sonra Briani MacRory kendisinin arkasını kollamaya çalışan adamın yanına gitmiş ve onunla laflamıştır. İçeride aynı kaderi yaşayan ikilinin araları zamanla epey bir sıkı olmuş ve içeride bulundukları sürece birbirlerinin arkasını kollamışlardır. Cillian McLaughlin'ın cezasının bitmesine sayılı günler kala Brian MacRory onun kardeşiyle iletişime geçmesini, aralarında bir köprü olmasını ve onun yanında olmasını istemiştir. Ailesinden uzakta olan ve kimseyle bir bağlantısı olmaya Cillian McLaughlin bu teklifi düşüneceğini söyleyip biraz kafa yormuştur ve sonunda kabul etmiştir. İçeriden çıktıktan sonra ilk fırsatta Brian MacRory'in sözünü dinleyerek onun kardeşi olan Keagen MacRory'a ulaşan Cillian McLaughlin ona her şeyi anlatmıştı ve Keagen onu bir süre kendinden uzaklaştırdı. Bir zamandan sonra ise yanına çağırmış ve ona ilk işini vermişti, ilk işi MacRory ailesinin koruduğu bir mekana haraç kesmeye çalışan iki-üç ahmağın halledilmesiydi. Cillian taksicilik yaptığı için adamların takibini o yapmıştı, adamları günlerce izleyen Cillian onlarla alakalı her şeyi öğreniyor ve Keagen'e haber veriyordu. İlk işini boka batmadan halleden Cillian Raegan'ın gözüne iyice girmişti ve yürüdükleri bu yolda birbirlerinin arkasını kolluyorlardı.