Konu: Apex Glide  (Okunma sayısı 12585 defa)

0 Üye0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

#0 - 01.04.2021 00:05


  Saatler ilerledikçe puan toplamaya devam ediyor ve her tür yarışta boy göstermeye çalışıyordum. J-Mack dikkatleri topladığımı bana hissettirebilmek için göndermeler yapmayı sürdürdü, o gün her şey iyi gitti ve kendimi dominasyona eşdeğer bir puan ile zirvede buluverdim, başarmaya çok çok yakın ve dikkatleri üzerime topladığım günün son yarışı için aracımızın yarışacağı setup ile alakalı Carl ile tartışıyorduk ki seyirci alanında ortalık birden olmaması gerektiği kadar hareketlenmeye başladı. Hemen ardından tüm o kalabalığın padoğun girişinden yaklaşan bir arabaya odaklandığını ve sevinç çığlıkları attığını gördük, gelen şey Magnezyum BBS’leri, camları da dahil her yerinde viniller ile kaplı olan geniş gövde kitli bir Mitsubishi Lancer Evolution X’du.


  J-Mack, Evolution seyircilerin bulunduğu alanın ortasına yaklaştığı sırada şunları söyledi; “Pekala millet, finaller az sonra başlıyor ama önce şuna bir bakın. Onu DVD’lerde ve dergilerin kapaklarında gördünüz, ve ciddi anlamda TÜM yarışçılar onun tacı için birbirlerini öldürmeye hazırlar.” Padoğun ortasında TOYO’nun şu renkli duman bırakabileceğiniz lastikleriyle aniden donut yapmaya başlayan Evolution ortalığı inletirken bu denli bir etkiyi neden ve nasıl yaratabilir sorularımıza yanıt yine J-Mack’ten geldi; “Yüceler yücesi RYO için saygıyla eğilin millet! O Pro Street’in kralı!”  RYO adındaki adam ortalığı kırmızı duman ile boğup sahneye çıktığında Carl ile son süspansiyon ayarlarımızı yapmıştık ve gridin geri kalanıyla birlikte ısınma turlarını bitirip başlangıç çizgisinin ardına sıralanıyorduk, start öncesi sabırsızca gaz verip duruyorken Mack’in beni RYO’ya tanıttığını duymamışım.


 Carl’ın o günün başında beni fazlasıyla endişelendiren patinaj sorunu için vermiş olduğu akselerasyon tavsiyeleri ve süspansiyon ayarlamalarımız ile birlikte sürüş stilimde değişime gitmem birleşince zafer kaçınılmaz oldu. Maddi açıdan yaşadığımız tüm o problemlere rağmen Carl’ın sınırlı bütçemiz dahilinde en doğru parçaları kullanarak yarışacağımız pist için en doğru setup’ı çıkarması sayesinde ön elemeleri domine ederek kazandık.

  Ön elemelerde gelen başarının yanında 5.000$ para ödülü de kazanmıştık, Carl’a parayı bölüşmeyi teklif ettiğimde bana önemli olan şeyin  sezonda yükselebilmek olduğunu söyleyip reddetti, Pro Street’in sponsor desteğini de arkamıza alarak paranın tamamını S15 için harcamaya karar verdik. O gün Chicago’da kullandığım ve gelişim açısından kapatılabilecek tonla açığa sahip bu bebek için ödül olarak kazandığımız para bize tanrının bir hediyesi gibi geldi. Bu parayı aktarma ve şasi üzerinde harcamamız gerektiğini söylediğinde Carl’ı yargılamadım bile çünkü haklıydı. Standartlar gereği motor üzerinde minimalin biraz üstünde güçlendirmeler yaparak ön elemelere katılmıştık ancak gelecek Battle Machine yarışları için açıklarımızı kapatmamız gerekiyordu. Para ile:  KAAZ’dan bir LSD (yarı kilitli diferansiyel) Diamana marka güçlendirilmiş şaft ile birlikte CM (Clutch Masters) marka iyi bir volan ve debriyaj takımı satın aldık. Arta kalan miktar ile de Vertex’ten yeni bir gövde kiti, büyüklerle mücadele edebilmek için Carl’ın tavsiyeleri doğrultusunda ilerleyip kendimi mental olarak hazırlamaya çalışıyordum, bunun yanında özel hayatım neredeyse yok denecek kadar azalmıştı. Zamanımın çoğunu Carl ile birlikte neler yapabileceğimiz konusunda konuşarak, test sürüşleri yaparak ve daha profesyonel yarışçıların kayıtlarını izleyerek geçiriyordum. Battle Machine’in elemeleri sonrasında her şey daha hızlı ilerlemeye başladı diyebilirim, ana sezonun kendisinde çok yoğun olmayan bir takvim bulunuyordu. Carl’ın tecrübesi sayesinde her yarış günü resme daha farklı bir perspektiften bakıyor ve üzerine yoğunlaşmamız gereken noktalar üzerinden kazanmayı sürdüyorduk.  Bu süre içerisinde S15’i Battle Machine standartlarının tepe noktasına varacak şekilde modifiye ettik, Carl’ın tıpkı Daigo-San gibi vermiş olduğu anekdotlar; sürüş stilime ve özellikle viraj çıkışlarında patinaj yapmadan hızlanmamı sağlayan gaz kontrolüme aşırı derecede yatkın şekilde, dayanıklı ve kaliteli parçalar ile donatılmış S15’im ile birleştiğinde kendi sınıfımızda kusursuza ne kadar yakın olabilirsek o kadar yakın olabilmemizi sağladı. Elemelerin yapıldığı gün kullanılmış düzeninin üstüne yenileri eklenmiş şekilde Chicago Airfield, Willow Springs, Las Vegas Speedway ve Portland International Raceway’i içerisinde bulunduran 10 adet yarış gününün içerisinde bulunan 44 yarışın içerisinde 18 galibiyet ve 11 podyum ile bir üst seri olan REACT’a katılım sağlayabilmek için yeterli puanı toplamayı başardık.





   REACT işlerin biraz daha ciddileştiği ve araç farkının Battle Machine’de olduğunun tam tersine daha belirgin ve galibiyet getirebilecek faktörlerin başında yer aldığı türden bir festival, daha fazla Prestije sahip Super Promotion’a geçebilmek için burada kendini kanıtlamaya çalışan çok daha fazla dişli rakip bulunuyordu. Battle Machine’de mücadele ettiğimiz dönem şans ile birlikte yetenek ve tecrübe sayesinde öne çıkmış ve yükselebileceğimiz miktarda para kaldırmış olsak da halihazırda cüzdan ve hesaplarımızı yanma odalarına doya doya çeken S15’i ancak finanse edebiliyorduk, üstelik kendi imkanlarımız ile getirebileceğimiz uç noktaya (modifikasyon anlamında) zaten getirmiştik, bir yolunu bularak REACT serisinin içinden sağ çıkabilecek kadar güçlü bir otomobile sahip olmamız gerekiyordu, Battle Machine için hazırlanmış 340 beygirlik bir setup ile bırakın katılmayı REACT’a dahil olmuş herhangi araç karşısında bile şansımız yoktu. Seçmeler yaklaştıkça çarelerimiz tükeniyordu hatta bir süreliğine oyunun bittiğini bile düşündüm. REACT yarışlarının düzenleneceği pisti öğrendiğim an ile halihazırda hissettiğim baskının, yaşanacaklar konusunda duyduğum kaygının beş katına çıkması da bir oldu. The Pro Street organizatörleri seçmeler için evimden, Ōita eyaletinden bir yerde karar kıldığının bildirgesini aldık, bahsettiğim şu yer Autopolis’in ta kendiydi. Bilmeyenleriniz için söyleyeyim, Autopolis yerel serilerin yanında uluslararası motorsporlarına da ev sahipliği yapmakta olan bir yer, 2005 yılında yapılan JGTC (Japon Tur Otomobilleri Şampiyonası) yarışını izlemek için orayı ziyarete gitmiştim, S15 ile orada başıma gelebilecek senaryoların en iyisi bile bizim için umutsuz görünüyordu, Battle Machine’de yarışmış olduğumuz pist düzenlerinin aksine Autopolis, hızlı ve geniş virajlarla doluydu. Bunların yanına tüm o uzun düzlüklerini de eklediğimizde S15’in, güncel hali ile son sıralarda sürüneceğini anladık ve Carl ile buna devam edip etmemek konusunda bir ikileme düştük, aracımız o elemelerden kurtulabilecek kalibrede değildi ve yetebileceği duruma getirecek kadar paramız da kalmamıştı. Elemelerin başlamasına 2.5 hafta kadar kalmıştı ki Carl, ilgimi çekebileceğinden emin olacağını söylerek benim adıma kendisine gelen bir telefon çağrısından bahsetti, arayanın kim olduğunu siz tahmin edin. Ryo’nun ta kendi. Telefonla yaptığımız görüşmede Battle Machine’de elde ettiğim başarılarımın harikulade olduğunu ancak REACT gibi bir üst arenaya çıkabilmek için yeterlilik konusunda sıkıntı çektiğimi tahmin ettiğinden bahsetti, bu konunun üstesinden gelebilmek için bir çözüm önerisinin olabileceğini söyledi. Los Angeles’ta bir buluşma ayarladık ve Carl ile beraber hızlıca yola koyulduk.  Ryo ile buluşmak için Los Angeles’a indiğimizde bizi VIP bir Hiace (Toyota) karşıladı. S15’in karbon kevlar RECARO’larından sonra kıçıma fazlasıyla rahat gelen şu deri koltukların üzerinde geçen yolculuğumuzun sonunda Ryo’nun inine, Apex Glide’ın merkezi olarak kullandığı garajına vardık. Yalnızca afişlerde ve etkinliklerde görmüş olduğumuz “Katiller Koğuşu” lakabını alan takımın üstü sponsorlara ait çıkartmalar ve Ejderha motifleriyle süslenmiş tüm o ölüm makineleri de sürücüleri ile beraber oradaydı, vardığımızda bizi karşılayan kişi Wesley oldu. Takımın temposu yüksek, keskin virajların olmadığı rotasyonlarda öne en fazla çıkan sürücüsü, Glide’ı Super Promotion’da bir R34 M-Spec ile temsil ettiğini duymuştum. Daha sonrasında Wesley’in tam tersi olduğu, yavaş virajlı pistlerde akselerasyon yeteneğini kullanarak her seferinde resital veren “Energizer Tavşanı” olarak da anılan Eddie Block ile tanıştık, Onunla beraber REACT’ın önden çekişliler sınıfının süper yıldızı olan Travis de geldi.

  Tanışma kısmını geride bırakıp RYO ile masaya oturduğumuzda tavrını çok net belli etti ve bizim için teklifini doğrudan sundu. Apex Glide takımına katılmamızı istiyordu, bunun karşılığında hem aracım hem de kendim için bana sponsorlarının sağlayabileceği her türlü desteği sunabileceğini söyledi. Bu teklifi o an reddetmek için gerçekten salak olmanız falan gerekiyordu. Başından beri hayallerini kurduğum yükseliş ve statünün yanında S15 için cebimden tek kuruş çıkmayacak şekilde sayısız sponsorun en kaliteli parçaları ile adeta yenilmez hale getirebilmem için altın tepside sunulan bu teklifi anında kabul ettim.
O günden sonra S15, REACT seçimlerine 2 hafta kala Ryo’nun sponsorları tarafından adeta yeniden yaratıldı ve Apex Glide’ın savaş boyaları ile süslendi. 18 Ağustos günü geldiğinde tıpkı Battle Machine’de olduğu gibi, takıma katılmadan önce içerisinde yaşayacaklarım ile alakalı inanılmaz endişe duyduğum Autopolis’te yapılan 11 yarışın 7’sini kazandık. Böylece ben ve Carl, takımın REACT üzerinde bulunabilecek bir diğer temsilcileri olarak Travis’in yanına katıldık.



Bölüm 3
  REACT sezonunda Travis’in tek başına aldığı yükün altına ben de dahil olduğumda Super Promotion’da olduğu gibi takım REACT tarafında da başarısını arttırmaya başladı, S15 Ryo’nun sponsorları sayesinde REACT regülasyonlarının tepe noktasına yakın bir hale getirildi, her anlamda eksiklerinden arındırılmış, tekerde 550 beygirlik (yavaş virajlar yüzünden tork odaklı ayarlanmak zorunda kaldık) bir setup ile daha ilk yarıştan ön sıralarda söz sahibi olmuştum. Bununla beraber aracının yer yer yetersiz kalmasına rağmen formunun zirvesinde olan Travis ile çok iyi anlaşıyorduk.

 1985 Chicago doğumlu olan Travis anne ve babası küçük yaşta boşandıkları için vaktinin neredeyse tamamını arabalara meraklı babası ile geçirmiş gayet sıradan birisiydi. Üniversite yıllarında part time çalışarak aldığı aracını çok önemsiyordu, öylesine bir bağlılık söz konusuydu ki RYO onu Battle Machine’den çekip çıkardığında daha iyi bir arabaya geçmeyi reddetmiş. Onun bu kararından dönmeyeceğini anladığında RYO onu Super Promotion’da yarışmak için yetersiz bulmuş ve tepe serinin bir altında takımı layığıyla temsil edebileceği bir pozisyon ayarlamıştı. Travis, herhangi bir yarış günü için Apex Glide sürücüleri arasında en az baskınlık sağlayan ve geri planda kalandı.  Kendi parasını kazanarak aldığı ilk arabası olan Civic ile yarışıyordu, üstelik o Civic başlangıçta Type-R bile değildi. Yolda herhangi yerde görebileceğiniz türden bir EJ9’du, tüm bunlarla beraber o da tıpkı benim gibi Battle Machine’de kendi imkanları ile dikkat toplamış ve bir Civic’in olası limitlerinin ötesine geçtiği sürüş stiliye RYO’nun radarına girmişti, sonrasında başına gelenler aşağı yukarı benimle aynıydı. Genelde bir FF sürücüsünden beklenmeyecek şekilde viraj girişlerinde aracın arka tarafını bırakmasını sağlar ve en erken şekilde gaza oturup kontra verirdi. Önden çekişli bir aracın hiç bu kadar hızlı powerslide attığını görmemiştim. RYO’nun onu daha çaylak döneminde kendi takımına dahil etmesinin nedeni tanrıdan gelen yeteneği olsa gerek. Tüm bunların yanında Carl’ın yarışlarda edindiği rolünün azaldığı gerçeği de vardı tabi. Rakiplerimizin açıklarını arayıp saatlerce en doğru setup’ı bulmak için test sürüşleri ve kokpit kayıtlarını izlememize gerek kalmamıştı çünkü hem REACT’ın, komple paket olarak bakıldığında en iyi FR ve FF araçlarından ikisine sahiptik, Super Promotion için de aynı şey hemen hemen geçerliydi. Bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı Carl’a olan ihtiyacım yerini yavaş yavaş tepe serilere hızla yükselme isteğine bıraktı. Gözlerimi Super Promotion’a dikmiş olan ben de tüm o yardımları kısa zamanda unutmuş ve kolay olabileceğini düşündüğüm dominasyonumuz için kafa yormaya, Carl’ı boşlamaya başlamıştım. Ekip genel olarak her ne kadar yetenekli kişilerden oluşuyor olsa da en hızlı araç ve en yetenekli sürücü kombinasyonuna sahip olduğumuzu düşünmemiz, ki bu tavır benim Travis’le beraber REACT’da rekorları kırmamla beraber daha hızlandı.. The Pro Street’in yenilmezleri olduğumuz hissini her geçen gün daha da fazla kabulleniyorduk. Bu şekilde geçen 3 ayın sonunda İngiltere’ye geri döneceğini söylediğinde kalması için Carl’a ısrar etmedim bile. Bunun ne denli büyük bir hata olduğunu kim bilebilirdi ki...

 Carl’ın ayrılığına kadar tamamlanan 6 yarış günü ve 43 yarışın sonunda 24 galibiyet almıştım. Setup güncelleme sırasında hatalı parça seçimleri ve dezavantaj yaratabilecek yeni ayarlamalar yüzünden Travis bolca dayanıklılık sorunu çekti ve 43 yarışın 25’inde finiş görüp, 6 galibiyet toparlayabildi. Ancak turnuvanın standartlarına göre takım olarak oldukça iyi puan toplamış ve Super Promotion’ı daha sezon ortasından garantilemeye başlamıştı bile. Ancak sezonun ikinci yarısında REACT tarafı, kendilerine meydan okuyan iki yeni rakip buldu. RYO’nun sokak yarışları organize ettiği dönem onun ezeli rakibi olduğunu çok sonradan öğreneceğimiz Ryan Cooper ve dönemin en iyi modifikasyon firmaları tarafından bile potansiyeli henüz yeni yeni keşfedilmeye başlanmakta olan Nissan GT-R. Bilmeyenleriniz için söyleyeyim, Pro Street organizasyonlarında eğer yönetmeliklere uygun şekilde bir önceki aracınızın emsali denilebilecek bir araca sahipseniz eğer sezonun belli başlı dönemlerinde bir defaya mahsus değiştirme şansına sahiptiniz, Super Promotion ayağı bu tür ani değişikliklerden ortaya çıkan dişli rakipleri çoğunlukla geri püskürtmeyi başarıyordu,  ama REACT ayağı yani Travis ve ben bu tarz ani değişiklikler konusunda adapte olabilme ve durumu doğaçlama yaparak yönlendirebilme tecrübesine sahip değildik, üstüne üstlük Carl da ortadan kaybolmuştu.




 Kağıt üstünde REACT yönetmeliklerine uysa da Cooper’ın kullandığı GT-R kendi sınıfının ötesinde bir potansiyel barındırıyordu. Skorbordlar üzerinde adını yavaş yavaş üst kısımlara sabitlemeye başlayan Cooper’ı kişisel olarak tanımıyordum o üzerine kendi takımı olarak gösterdiği later-fire’ın gömleğini giyer ve kaskını çok nadiren çıkartırdı. GT-R’ı REACT tarafına sokabilmesindeki ana neden ise kağıt üstünde GT-R’ın fabrikasyon değerlerine çok yakın olarak görünebilecek şekilde modifiye ettirdiği bir ettirdiği Evolution IX’du, sezonun ilk yarısında tıpkı Travis gibi dayanıklılık sorunları yaşamıştı, üstünlük kuramadığımız yarışların geneline bakıldığında Cooper’ın eğer günündeyse bizi zorladığı anların olduğunu söylemek mümkündü. Çoğunluk tarafından en fazla orta yaş krizinde olan bir adam ve yarıştığı Gallardo kadar iyi bir kombinasyon olduğu düşünülen Cooper, ikinci yarının başlangıcı Mondello Park yarışında bütün bu düşünceleri tersine çevirmiş ve her şeyi tepe taklak etmişti. Şöyle söyleyeyim, GT-R’ı yavaş veya hızlı viraj farketmeksizin çekişi çok hızlı yakalıyor ve düzlüklerde neredeyse tüm gridden kolayca uzaklaşıyordu, ATTESA ET-S’in nimetlerini sonuna kadar sömürmesinin yanında REACT standartlarının kağıt üstünde belirttiği limitlere bire bir olarak modifiye edilmişti ve pist farketmeksizin üstünlüğünü sürdürüyordu. Carl artık benimle olmadığı için bırakın o şeyin zayıflığını bulmayı, ona yakın olacak şekilde finiş görmekte bile zorlanıyorduk. Carl’ın o şeyi bir şekilde alt edebileceğimize dair bir plan kurabileceğini düşündüm ve onunla iletişime geçmeye çalıştım, ancak başarısız oldum. Telefon numarasını değiştirmişti ve maillerime dönmüyordu. Ryan Cooper az önce de söylediğim gibi sezonun ikinci yarısına, Leipzig’de kendi hatası nedeniyle son anda spin atarak liderliği Travis’e kaptırdığı bir tanesinin dışında tüm yarışları kazanarak başladı. İşler Autobahnring ve Ebisu’da daha da kötü bir hal almaya başladı, hız limitinin olmadığı uzun düzlükleri barındıran Almanya’nın şu meşhur otobanlarını bilirsiniz. Autobahnring yarışlarını Cooper biraz da düzlüklerin avantajından ekstra yararlanarak kendine en yakın rakiplerine her yarış 15-20 saniyelere yakın farklar atarak bariz bir şekilde domine etti. Gövde ağırlımızın sağladığı avantajı kullanabileceğimiz Ebisu’da ise şanzımanımla alakalı yaşadığım bir sorun yüzünden hiçbir yarışa katılamadım. Sezonun bitişine 2 yarış günü kala Ryan Cooper sezon başı benimle arasında açılan farkı kapatmıştı, olayın ciddiyetini anlayan ancak bize belli etmemeye çalışan RYO ise muhtemel sonunun geldiğini hissetmiş olsa da bunu ekibe yansıtmadı. Kendinden hiç olmadığı kadar emindi ve Cooper’ın Super Promotion’a yükselmesi halinde devreye kendinin gireceğini ve onu ezeceğini söyleyip durdu.

 Hazır konusu açılmışken size kısaca RYO’dan bahsedeyim, o kendi döneminin Sebastian Vettel’i gibi bir şeydi, Los Angeles’ta taşşaklı organizatörlerin ağır topları denilebilecek tüm yarışçıları o zamanlar kullandığı Efini Type R’ı (’92 RX-7 FD3S) ile teker teker yenmiş ve kendine layık birilerini bulamayınca organizatörler kamarasına çekilip yeraltı sokak yarışları turnuvalarından büyük paralar kaldırmıştı. 2004 yılında direksiyon başına yeniden dönüp The Pro Street’e dahil olmuş ve dahil olduğu yıl Super Promotion’a hızla tırmandıktan sonra seri şampiyonlarını da teker teker yenerek “The Pro Street’s King” lakabını almış ve şampiyon olmuştu. 2007 yılına kadar gelen süreçte ise kendisini tehdit edebilecek kadar iyi kimse ortaya çıkmamış, tacını koruması ile birlikte arkasına bolca sponsor desteği almıştı. Battle Machine’in başlangıcında göründüğü Evolution X’da sponsorlarının hediyesiydi ve tıpkı Cooper’ın GT-R’ında olduğu gibi RYO’nun Evolution’ı da piyasaya henüz çıkmış, potansiyel anlamında sırlarını henüz belli etmeyen bir araçtı, sponsorlarının desteğiyle onu Le Mans yarışlarında görebileceğimiz slick lastik takan PRO sınıfındaki GT yarış arabalarına yakın bir şekilde modifiye etmişti. O zamanlar sequiental (debriyaj gerektirmeyen sıralı şanzıman) vites kutusu kullanan bir araç bulmak Super Promotion gibi serilerde bile imkansızdı. Ne kadar ciddi olduğunu siz hesap edin. Super Promotion kapılarının kapandığına inandığımız Autopolis ve Tokyo Dockyard üzerinde yapılan final yarışlarında da lider yine Cooper’ın ta kendiydi.  Sezonun son yarış günü olan Tokyo’da, 7 yarışın 4’ünü kazandı ve favori olarak girdiğimiz REACT sezonunun şampiyonu oldu. Rehavete kapılıp Carl’ı kendimden uzaklaştırmanın bedelini çok ağır bir şekilde ödemiş ve mağlup olmuştum. Bunun yaşandığına hiçbirimiz inanamadık, ama bazı şeyleri değiştirme şansınız yoktur. Olurlar. REACT’ın sezon arası vermiş olduğu sırada zor da olsa Travis ile beraber kendimizi toparladık, Ryan Cooper’ın Wesley veya Eddie’yi aşabileceğini sanmıyorduk. Kaybetmemizin nedenini bildiğimiz için aynı hatayı tekrar yapmamaya, ipleri sıkı tutmaya ve şansımızın olduğu tüm yarışları kazanabilmek adına yoğun bir antreman programı hazırladık. Sürekli olarak yeni şeyler öğrenmeye çalışıyorduk. Tüm bunlar olurken Ryan Cooper Super Promotion’a geçmiş ve GT-R’ının tam potansiyelini ortaya koymuştu. Super Promotion’ın limitleri zaten üst düzeyde bir aracın ağır modifikasyonlarla ulaşabileceği yerdeydi. Cooper’ın Super Promotion ile ilgilenen sponsorların bile dikkatlerini REACT’da çekmesi GT-R’ı için tüm kilitli kapıları açmıştı. RYO’nun, yenilmesi imkansız gözüyle bakılan Evolution X’una layık olan rakip ortaya çıkmıştı bile.



Bölüm 4

Ryan Cooper Super Promotion’a çıkmış ve RYO’nun tahtını tehdit eder derecede hızlı bir başlangıç yapmıştı, başta bunun Wesley ve Eddie’nin araçlarını ona daha fazla karşı koyabilecek şekilde güncellediklerini ve bu güncellemeleri oturtma aşamasında olduklarını düşündüğümüz için çok endişelenmedik, takımın sponsorlarını dahi kendi tarafına çekmeye başlayan Cooper’a karşı RYO’nun tek yaptığı PR’ın dikkatini üstünde toplamaya devam etmek, yarış antremanları yapmamak ve konuk olduğu yarış günlerinde Cooper’ı devamlı eleştirip durmak oldu. Bununla alakalı hangimiz onunla konuşursak konuşalım tavrını değiştirme konusunda başarısız olduk, endişelenmemize gerek olmadığını. Eddie ve Wesley’in onu engelleyeceğinden emin olduğunu söyledi.




Wesley ve Eddie’nin araçları üstünde yaptığı güncellemelerin ne kadar randıman verebileceğini görmek için 3 yarış gününü geride bırakmamız gerekti, sponsorlar tarafından edindiğimiz mekanikerler, daha iyi setuplar bulabilmek için gece gündüz çalışıyor ve ikilinin araçlarını yeni fikirlerine optimum şekilde uyarlamaya çalışıyorlardı. Bu süreçte Ryan Cooper Nevada, Texas Speedway ve Portland’ta yapılan tüm yarış günlerinde REACT’da olduğu kadar rekabetçiydi, araçlarını sezon başına göre daha iyi hale getirmiş Wesley ve Eddie ikilisi yer yer Cooper’ı zorlamayı ve önünde yarış bitirmeyi başarsalar da Cooper; İnfenion, Chicago Airfield ve Willow Springs’te yapılan 3 yarış gününde yine zirveyi aldı ve 21 yarıştan 14 galibiyetle ayrıldı. Wesley ve Eddie’nin sezon ortasına kadar direnmeleri bir fayda getirmedi. Günler geçtikçe Cooper farkı açıyor ve RYO ile aynı ringe çıkabileceği yarışlar kümesinden önce uğraması gereken son durak olan Super Promotion’ın Crown serisine hızla yaklaşıyordu. Crown serisi, Promotion yarışlarında kendi branşlarında aşırı baskın 4 takımın yer alabileceği bir karnavaldı. Bu seri RYO’nun 4 yıllık hegomanyası sırasında en iyi denilebilecek sürücüleri bile daha ilk ayaklarda mağlup etmişti. Şampiyonlar ligi olarak düşünebilirsiniz, buraya yavaş yavaş yaklaştığı sırada Cooper; later-fire takımına kendisine en iyi parçaları sağlayabilecek sponsorları toparlamıştı, Apex Glide için bunun bir tehlike oluşturabileceğinin farkına varmamız ise sezon ortasını buldu. Ryan Cooper geçen tüm bu zaman dilimi içerisinde 8 yarış gününün 7’sinde ilk sırayı kimseye kaptırmadı, mekanik arıza yaşadığı ve devam etmeme kararı aldığı Tokyo Expressway dışında gittiği her yerde baskın olarak kazanmaya devam etti. Sezonun ikinci yarısının başlangıcında Apex Glide, takıma en iyi aftermarket parçalarını sağlayan sponsorlarını maddi destekleri ile birlikte later-fire’a kaptırdı. Bu da yavaş yavaş gücümüzü kaybedeceğimiz anlamına geliyordu. Cooper’ın baskınlığı Glide’ın sponsorlarını çalmasıyla beraber daha da arttı, ACT ve B&M’in tıpkı RYO için yaptıkları gibi Cooper’ın GT-R’ına da sequiental ((sıralı)) bir şanzıman geliştirdiği, HKS’in ise ürün yelpazesinde sunmadığı, yalnızca yarış takımlarına sağlayacağı türden üzerinde AR-GE yapılmış  bir turboşarj sistemi ile aracı donatacağını öğrendiğimizde ümitlerimiz iyice tükendi. Cooper halihazırda kullandığı setup ile zaten çok güçlüydü, belki de dünyanın en iyileri ile çalışması ona karşı koymanın imkanı olmadığının, RYO için geldiğinin habercisiydi. Bütün bu umutsuzluklara rağmen Wesley ve Eddie, Cooper’a karşı koymayı denediler ancak büyük ölçüde başarısız oldular, yenilenmiş GT-R’ı ile ikinci yarı adeta katliam yapan Cooper, kalan 7 yarış gününde bulunan 45 yarışın 38’ini kazandı. Finallerin yapılması için farklı bir düzenle Tokyo Expressway’de düzenlenen finallerde Ryan Cooper ve later-fire Super Promotion şampiyonluğunu ilan etti. REACT’ın aksine Cooper Crown serisine tek başına geçmedi, Crown serisi Super Promotion’da ilk 5 sırayı alanların seri içerisinde takım olarak yarışanlara karşı rekabete girdiği bir ortamdı, bu nedenden dolayı sezonu Cooper’ın arkasında 2. Ve 3. Olarak bitiren Eddie – Wesley ikilisi ile beraber Crown serisinde tur yarışlarının tepe noktasında bulunan Grip Runner’ın takım lideri Ray Krieger’in veliahtı Rudy Chen, Boxout takımından Carlos Galliano ve son olarak yine Boxout takımından Paulo Cruz Crown serisine katılmaya hak kazandılar. Crown serisi az önce söylemiş olduğum gibi kendi branşlarının şampiyonlarını barındırıyordu, eğer Cooper burada da belli bir galibiyet sayısını geçerse RYO ile teke tek olacak şekilde kapışabileceğini gayet iyi biliyordu, sunuculara verdiği üstü kapalı konuşmalarda Crown serisinin kendi için yalnızca ekstra uğraş ve vakit kaybı olacağını söylüyordu. Anlayacağınız Cooper’ın hedefi en başından beri  RYO’nun ta kendisiydi. Crown serisinin içerisinde dört ayrı takım bulunuyordu, bunlar Drift için Noise Bomb, Yüksek süratli yollarda yapılacak kapışmalar için Nitrocide, Drag yarışları için Rogue Speed ve Circiut  veya Grip yarışları için de G-Effect. Saydığım bu takımlar, kendi içlerinde The Pro Street’in en iyi sürücülerini barındırıyorlardı. Sezon henüz başlamadan önce Cooper Noise Bomb yarışlarına katılmayacağını söyledi, Drift yarışlarını vakit kaybı olarak gördüğünü ve aracıyla böyle bir şeyin zaten mümkün olmayacağını da ekleyip kalan ekiplerin bulunduğu 12 yarış gününde yapılacak 63 yarışta yarışacağını açıkladı


« Son Düzenleme: 01.03.2022 15:50 Nraxy »
Like
1
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Like tepkisini veren kullanıcı(lar):
Driver00,
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#1 - 01.04.2021 00:07

Bölüm 5

 Crown serisinin başlangıcı ile Cooper Nitrocide’da büyük bir üstünlük kurdu, Glide’ın sponsorlarını tarafına çekmesi ile Amerika kıtasında bulunan en komple GT-R’a sahip olması kaçınılmaz oldu. Autobahnring’in farklı bir kısmında başlayan ve Ebisu Speedway, Nevada Highway ile devam eden 3 yarış gününde bulunan 21 yarışın tümünü kazandı. Nevada Highway’de yapılan finallerde 65 model bir GTO kullanan Nate Denver’i 30 saniyeye yakın bir fark ile yendi. Baskınlığı yalnızca Nitrocide takımı ile sınırlı kalmadı, Cooper Rogue Speed ve G-Effect takımının düzenlediği 42 yarışın 39’unda galip geldi, böylece Drag Kraliçesi lakaplı Karol Monroe ve Vantuz olarak anılan Ray Krieger tahtlarından birer birer indirilmiş oldu. Cooper’ın dominasyonu öyle bir hal aldı ki The Pro Street’in televizyon gelirleri tavan yaptı, açık tekerli yerel ve ulusal seriler.. hepsi gözlerini Cooper ve RYO’nun kapışmasına çevirdiler. Takım ben de dahil olmak üzere RYO’ya bu günlere gelene kadar duruma müdahale etmediği ve piste inmediği gerekçesiyle son derece kızgındı, RYO ise Cooper’ı  her ne pahasına olursa olsun yeneceğini, Cooper’ın asla onun kadar hızlı olamayacağını ve yarış gününden sonra bunların hiç yaşanmamış olacağını savundu. Özellikle Eddie, bu olanlar karşısında yükün yalnızca Wesley ve kendi üstüne kalmasından dolayı çok öfkeliydi, Cooper’ın Crown serisinde yaptıkları Apex Glide ismine adeta bir yıkım topu gibi vurmuştu, umutlarımız RYO’ya bağlıydı ve kendinden aşırı emin tavrı, onu daha önce hiç yarışırken görmememiz gibi etkenler yarış gününe kadar sakin kalmamızı sağladı, RYO ise 2 hafta sonra yapılacak yarış için hazırlıklara başladı. RYO ve Cooper’ın kapışması Tokyo’da yapılacaktı. Bir yarış günü içerisinde yapılacak etkinliklerde galibiyet olarak Cooper önde bitirirse eğer The Pro Street’s King lakabını, RYO’nun tacını ve Lancer Evolution’ını alacaktı. 28 Nisan 2008 gününün gelmesini herkes sabırla beklemeye koyuldu.



29 Nisan 2008
Tokyo Dockyard

  RYO’nun meydan okunan olarak yarış lokasyonunu seçebilme hakkına sahip olması nedeni ile yarışın Tokyo’da koşulması kararı alındı. Tek bir yarış günü içerisinde yapılacak toplamda 10 yarış, Apex Glide’ın olası geleceğinin anlaşılacağı yerdi. Tüm takımlar ve televizyon başında bulunan 800.000 seyirci Tokyo Dockyard’a gelmiş, ilk yarışın koşulacağı Circiut-A rotasyonunun etrafında toplanmıştı, saat öğlen 12.30’u gösterdiğinde her şeyin başlangıcı olacak olan start verildi.RYO, sanılanın aksine Cooper’ın üstünlük kurmasına engel oldu. Birbirleri ile her tur tekerlek tekerleğe giden iki tanrının dört teker üstünde olan savaşını izliyorduk, Cooper’ı daha ilk yarıştan sürekli zorlayan RYO, günün sonuna kadar 4 galibiyet almayı başardı. Ryan Cooper’ın GT-R’ına karşı adeta resital veriyordu. İkilinin kapışması aşırı çekişmeli geçti ve şampiyonun tacını koruyup koruyamayacağının cevabı; Grip-B rotasına kaldı. RYO’nun galibiyeti alacağına inancımız tamdı ve PR etkisi adeta tavan yapmıştı. Herkes son yarışın koşulacağı 17:20 saatini bekliyordu, hayatımın en yavaş, en stresli ve heyecan verici dakikaları geçmek bilmiyordu. Büyük an en sonunda geldi. Birbirlerine karşı üstünlük kuramayan iki tanrının son savaşı. Yarışın start aldığı nokta iki aracın yan yana kalkabileceği genişlikte değildi ve yapılan yazı tura ile birlikte RYO ilk cebe yerleşti, 15 tur ve 87 kilometre sonra The Pro Street tacının kimde kalacağına dair cevap elimize ulaşacaktı. Beş kırmızı ışığın ardından yarış başladı. Işıklar söndüğü an Ryan Cooper mega hızlı bir startla RYO’nun önüne geçti ve birinci turun sonunda farkı yedi saniyeye kadar açtı. Ancak RYO pes etmedi ve vidaları sıkıp limitin ötesiyle flörtleşmeye başlayarak dördüncü turda farkı 1.5 saniyeye kadar indirdi. 12. turun başlangıcında ise Cooper’ın ilk virajda geç fren yapıp zaman kaybetmesi yüzünden RYO adeta onun kıçına dayandı, fakat bu da yetmedi. RYO 6. Virajın çıkışında aniden gaza oturunca spin attı ve motorunu stop ettirdi...

 Her şey bitmişti. 4 koca yıl boyunca tacını koruyan RYO’nun imparatorluğu, yapmış olduğu bir sürüş hatası yüzünden çöktü, padoğa geldiklerinde ise takım arkadaşlarımın yüzlerindeki hayal kırıklığını kendi gözlerinizle görmeliydiniz, O gün Tokyo Dockyard’ta bulunan insanlar yarışın getirmiş olduğu etki yüzünden adeta çılgına döndü, havai fişekler, konfetiler ve late-fire’ın taraftarları.. Anlatmak için ihtiyacım olan kelimeleri bulmakta zorlanıyorum. J-Mack’in o gün dediklerini asla unutmayacağım. “Buna inanamıyorum millet! İMPARATOR DÜŞTÜ! PRO STREET’İN KRALI RYO TACINI VE ARABASINI RYAN COOPER’A KAYBEDİYOR!”
Ryan Cooper’ın sahnede sevinç çığlıkları attığı sırada birbirimize baktık ve Wesley başını sallayarak onayı verdi. Arabalarımıza doğru adımladık ve padokta bir başına kalmış RYO’nun gözü önünde gaza oturup Tokyo Dockyard’ı, daha doğrusu Apex Glide’ı tapa gaz olarak terkettik. Yaşananların kamera kayıtları ise TV başında bulunan izleyicilere şu şekilde yansıdı:


Bölüm 6

  Hezimete uğramanın beraberinde getirdiği ağır hayal kırıklığının ardından Tokyo’dan ayrılıp apar topar Chicago’ya döndüğümde mantıklı düşünemiyordum, yarışçılık anlamında yaptığım geleceğe dair tüm o planlarımın bir anda tepe taklak oluverdiği hissini kafamdan atamadım. Takımın, Ryan Cooper’ın yükselişi karşısında kaybettiği tüm o sponsorlar ve tüm ilginin Cooper’a kayması yüzünden farklı yarış serilerinde bulunan takımlar tarafından da REACT ayağında yarışan bana bir şans verilmedi. çünkü olayın yaşandığı sürecin sonrasında ne ben ne de iletişimde kalabildiğim diğer arkadaşlarım herhangi teklif almadılar, daha da acı verici olanı tüm o süreç boyunca ulaşamadığım Carl’ın aslında güç zehirlenmemi daha Glide’ın kontratına imzamı atarken yaşayacağımı sezmesi ve daha sonra rehavete kapılmamı engelleyemediği için yanımdan ayrıldığını öğrendiğim mail yazışmaları oldu. Tıpkı Senna Prost rekabetinde olduğu gibi Cooper ve RYO’nun kapışması da motorsporları dünyasında ilgi çektiği için hemen hemen tüm camia yaşananlardan haberdar olmuştu. Glide dağıldıktan sonra Carl beni ziyarete geldiğinde kendimden öylesine utanıyordum ki göz teması kurmakta bile zorlanıyordum. Carl tüm bu olanları tecrübesizliğim ve gençliğime vererek kendi açısından kötü hisler beslemediğini ve önüme bakmam gerektiğini savundu, Glide’ın dağılması dünyanın sonu değildi tabii. Üstelik S15 halen benimleydi, o konuşma umudumu kaybedip iyice dağılmama fazlasıyla engel oldu. İlerleyen zamanlarda kendimi yeniden toparlamaya başladım..

 RYO’nun olmadığı zamanlarda bile içimizde bulunan potansiyelin bizi halen ileriye götürebileceği inancı tam bitmediğinden olsa gerek dağılmamızdan yaklaşık 4.5 ay sonra Wesley’den bir telefon aldım. Eddie ve Travis’in yanında olduğunu söyleyerek evimin yakınlarında bulunan bir restoranda buluşmamızı istiyordu, ekiple bir araya gelmemizin ardından geçen tüm o pizza dilimleri ve patateslerden sonra Wes’ konuyu açtı; 2009-2010 yılları arasında geçecek sezon için ekibin tekrar toparlanabileceğini ve şanslıysak sponsor desteği de alarak bir yerlere gelebileceğimize inandığını söyledi. Eddie ve Travis pek sıcak bakmıyor olsa da ben bunun mümkün olabileceğini düşündüm Carl’ın motivasyon konuşmasının getirdiği hırs olsa gerek.. Wesley diğerlerini de bir şekilde ikna etmeyi de başardı ancak giderlerimizi karşılayacak sponsorlarımız olmadığı için odaklarımızın merkezine oturan ve bizi fazlasıyla zora sokacak olan yepyeni bir etken doğuverdi. Para. Parayı bulabilmek için de başvuracağımız yol gayet açıktı, sokak yarışlarına katılacaktık ve organizatörlerin cici çocuklarına karşı ortaya koyacağımız sağlam bahisleri toplayıp domuz kumbaralarımızda biriktirecektik. Böylece Battle Machine’i pas geçip doğrudan REACT ve Super Promotion’a giriş biletlerimizi alabilirdik ki RYO olmadan da takım yaşayabilsin. Böyle olacağını umuyorduk. Fikri ortaya koyan Wesley de sorumluluğu üstlenerek bizi sokak yarışlarına sokabilmek için araştırmalar yapmaya başladı. Hepimizin yeşil ışığı yaktığı bu fikrin konuşulmasının üstünden bir hafta geçmişti ki Wes’ en sonunda yerlilerin de yardımıyla bir etkinlik için davetliler listesine adımızı yazdırdı. Kendilerine Speed Smokers adını takmış bir komünite, Clyborn Avenue civarlarından katılımcı topluyor ve bire bir olacak şekilde çoğunluğu düzlük olan parkurlarda yarıştırıyorlardı. Dikkatleri fazla çekmemek adına araçlarımızın üstünde bulunan tüm çıkartmaları sökerek o akşam yarışacaklar arasına dahil olduk. Eddie, Travis, ben ve Wesley üstümüzde yüklü denilebilecek miktarda para ile Kennedy Expressway’in yakınlarında bir otoparka çektiğimizde kalabalık bizi anında tanıdı. Sicilleri, sürüş karakteri veya saydıklarımın dışında kalan durumları yüzünden Pro Street kriterlerini karşılayamamış kişiler bizim bir zamanlar kendimizi övmemizden o kadar nefret duymuştu ki ezici tavırlarını üstümüzde saniyesi saniyesine hissettirdiler. Eddie’nin yardımıyla taraflar sakinleştikten sonra bahisler koyuldu ve yarışlar koşulmaya başlandı. Yarışların koşulduğu periyot ile ilgili dikkat çekici çok fazla nokta yok ancak ileride başıma çok fazla bela açacak bir girişimin kararını verdiğim gece bu periyoda dahil. Düzlük ağırlıklı yarıştıklarını söylemiştim ya? Eddie tarafları sakinleştirip bahisleri koymasının ardından rakiplerin araçlarını incelediğimizde kazanma şansımızın düşük olduğunu anladık. Wesley ve Eddie Super Promotion standartlarına sahip araçlara sahip oldukları için o düzlüklerde hiç problem yaşamayacaklardı ancak birbirlerine denk olarak yarışmanın önemini çok fazla önemsemeyip gözünü paralarımıza dikmiş piç kuruları göründüklerinden fazlasını barındıran gizli setuplar ile bize kafa tuttular. Gizli setup sözünden kastım Subwoofer kutularının içine yerleştirilmiş Nitro Oksit tüpleri gibi örneklerle açıklanabilir şeyler anladınız mı? Bize denk olduğunu söyleyip kaputlarını kaldırmadan geçiştirdiler yani. Wesley ve Eddie Rolling yarışlarında kazanan olarak ayrılsalar da benim rakibim olarak karşıma çıkardıkları CRX tekerde 900 beygir falan olmalı. Üçüncü kornadan beş saniye sonra üç araba boyu farkı çoktan açmıştı. Özetle, kandırmacalarla dolu bir akşamdı, Travis ve ben kaybetsek bile Wesley, Eddie’nin aksine bulabildiği tüm nakit parayı bahis koyup kazandı. 40 bin dolar kadar hasılatla garaja dönüp Wesley ile konuştuğumuzda bu tür aldatmacaları Pro Street öncesinde çok fazla gördüğünü ve hazırlıklı olmamız için Travis veya benim aracıma bu tür etkinliklerde daha fazla randıman verebilecek geçici bir setup kurmanın, toparlanmak için sıcak para arayan ekibin de bizim de yararımıza olacağını söyledi. Kıymetli Çim Biçicisine dokunulmasını istemeyen Travis topu bana attı, forumlar ve tamirhanelerde geçen birkaç günün ardından düzlüklerde daha fazla güç sağlayabilecek yeni bir motora ihtiyacım olduğuna karar verdik, Wesley’in eskiden birlikte çalıştığı tamirhaneleri sırayla dolaşıp bize en kısa ve ucuz yoldan bir RB26-28 veya 30 DETT tedarik edebilecek birilerini aradık. İki hafta sonra bir tane bulduk.


  Six Star Motorsports’un baş tamircisi Shane Swenney elinde aradığımız türden bir motor olduğunu ve Wesley’in geçmişte ona yaptığı iyiliklerin hatrına montajıyla beraber uygun fiyattan ayarlayabileceğini söyledi. Wesley’in kendi payından ödeyeceğini düşündüğümüzde bu bizim için harika bir haberdi. Shane’in elindeki şey 91 model bir R32 çıkması RB30DETT’iydi C1 veya Tokyo Expressway civarlarında yapılan şu Wangan stili otoban kapışmaları için üst devirlerde performans verecek şekilde toparlanmıştı ve zamanında hayat verdiği R32’nin dyno verilerini inceleyince bu motordan iyisini bulamayacağımızı anladık, tekerde 910 beygire yakın bir şeyden söz ediyorum. Bu benim için çok ütopik bir rakamdı çünkü o güne kadar yarışlarda kullanılmak üzere tek bir araç toplatmıştım, o da RYO’nun sponsorları tarafından daha iyi tur zamanları alabilmemi sağlayacak şekilde ayarlanmış 500’lerinde SR20 takılı bir Silvia idi. Eğer planlar istediğim gibi giderse ufukta fazlasıyla nakit görünüyordu, takıma para getirebilecek araçlara yeni birinin eklenmesi bizim The Pro Street 2009’u garantilememiz demekti, motor, şanzıman ve yenilenecek yürüyen maliyetleri ile beraber Shane’in işçilik ücretinin tamamını Wesley üstlendi, Shane ile projelendirmeyi yaptıktan sonra Silvia’mı onun ellerine bıraktık. Yeniden doğuş yakınlardaydı, çok yakında.. Ancak sıkı sıkıya yaptığımız bu aceleci anlaşmanın ileride başımıza neler açabileceğini tahmin bile edemedik.  İki fazla silindir ve yaklaşık 1.5 ay sonunda Glide dönemlerinden çok uzaklaşmış, viraj performansını tamamen kaybederken düzlüklerde hiç olmadığı kadar iyi bir halde S15’i teslim aldık. Test sürüşlerinde arabanın “Bırakın! Bırakın da yarışayım!” der gibi süren hız eğilimini gördüğümüzde Wesley, Eddie ve benim kulaklarımda para şıngırtısı duyulmaya başlanmıştı bile...

Derken günler bu şekilde geçmeye devam etti, yerellerin organize ettiği tüm o Rolling yarışlarında hatrı sayılır miktarlarda para ve saygınlık kazandık. Wesley'in aksine düzlüklerde çok baskın olamadığı için Eddie'nin yeri bana kaldı ve parayı çoğunlukta ben ve Wesley takıma getirdi. Travis ise Glide döneminden kalma setup üstünde değişiklik yapmak istemediği için rolling yarışlarından uzak durmak istedi, bunun için onu suçlayamazdım. 2009 sezonunun başlangıcına yakın bir zamanda artık tüm sezon boyunca bize yetecek parayı toparlamayı neredeyse başarmıştık, işler o kadar yolundaydı ki Commerce taraflarında kendimize bir garaj kiralayıp yarışlara oradan hazırlanmaya başladık, üstelik Carl da ziyaretlerini sıklaştırmış ve Amcasının hediyesi olan GC8’i ile bize takılıp geceleri sürüşlerimize katılıyordu. Hep beraber toplandığımız bir akşam kapı aniden çalıverdi.

 Kapıyı açtığımızda üstünde eski sezondan kalma tişörtlerden birini giymiş 11’li yaşlarında sarışın bir çocuk elinde büyük boy bir Gallo ile dikiliyordu. Eddie ve beni görür görmez sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi konuşmaya başladı. Daha ne olduğunu bile anlamadan içeriye dalıp arabalara göz gezdirdi, geçmiş sezondan kalma sıradan bir hayran olduğunu düşünüyorduk ancak kendi arabalarımızı bizim kadar iyi biliyor oluşuna gerçekten çok şaşırdık.





Carl ile fazlasıyla iyi anlaşan o küçük serseri bize adının Leroy olduğunu, ailesi konusunda çok fazla endişeye gerek olmadığını çünkü onu sikine bile takmayan alkolik amcası ile beraber yaşadığını söyledi. Düşündüğüm gibi Super Promotion’ın Chicago ayaklarında bizleri, daha doğrusu Eddie ve RYO’yu yakın takibine alıp kariyerlerimizi kendi yaşamış gibi ezberlemişti. Özellikle o ikisine karşı duyduğu ilginin nedeni olarak AWD makinelere olan sevgisini bahane gösterdi. Katıldığımız yasadışı yarışların bazılarında seyirciler arasında bulunmuş olmalı.. o sayede yakın çevremizden garajın yerini öğrenmiştir herhalde. Onunla alakalı söylemem gereken bir şey varsa eğer kendi yaşıtlarının çok ötesinde bir düşünce yapısına sahip olduğuydu, daha olgun ve dik burunlu bir tavrı vardı. Böylesine küçük bir çocuğun bu tür konulara hakim olacağını aklımın ucundan bile geçiremezdim.. Gecenin ilerleyen saatlerinde onun davranışları o kadar hoşumuza gitmişti ki hesaplama yapmak yerine onunla ilgilenmeye başladık, Carl onu GC8’in koltuğuna oturttu ve sürmesi için bir iki ders verdi. Birlikte saatlerce takıldıktan sonra onu evine bıraktık, ona olan yaklaşımından anladığım kadarıyla Carl’ın ona olan ilgisinin hayli fazla olduğunu görebiliyorduk. O günden sonra Leroy bize takılmaya devam etti, belli başlı konular haricinde sürekli Carl’ın yanına gidip onun GC8’i ile uğraşıyordu, onun anılarını ve sürüşü hakkında verdiği bilgileri pür dikkat dinlemeyi hiç bırakmadı. Bu bir yerde o kadar ilerledi ki dışarıdan bakan birisi için baba oğul oldukların düşünmek bile çok olasıydı. Carl’ın dışında da ekip onu fazlasıyla sevmişti. Ben o yaşlarındayken onu agresif, tur süresi almak için modifiye edilmiş bir Miata’ya benzetiyordum, hahah.

Geçen bu sürecin ardından sezon içerisinde ihtiyacımız olan parayı denkleştirmenin haricinde daha güçlü bir şekilde yeniden toparlandık. Bir süre daha kendimizi zorlayıp yasadışı yarışlarda kazanmalıydık. The Pro Street 2009’a giden altın biletler avcumuzun içindeydi. Son demler denilebilecek bir noktadaydık ve Speed Smokers’ın organizatörlerinden bize bir rövanş teklifi geldi. İlgimizi çekebilecek kadar yüksek miktarda dönebilecek bir ödül havuzunun garantisiyle hem de. Başlarda bize yapılan o haksızlığın öcünü almayı kafamıza koyduğumuz için direkt olarak kabul ettik.


23 Ekim
Kennedy Expressway

[/font][/color][/size]
Söz konusu akşam bize yapılanın benzeri olacak şekilde karşılık vermek istediğimiz için koltuklarımızın altına saklanmış Nitro Oksit tüpleri ve klima butonlarına bağlı switchler ile yarışların başlayacağı noktaya gittik, adına Gianni denilen organizatör kılıklı pislik rakiplerimizi bize tanıttı. Beklediğimin aksine kaputlarını kaldırmaktan çekinmeyen dürüst iki adamla karşılaşmak bizi son derece şaşırttı. Üstelik araçlarının da bize denk olmadığını farkettim, bu yüzden konuşmayı kısa kesip doğrudan çizgiye geldik. O an hiç ummadığımız bir şekilde o lanet şey oldu ve bitiş noktasına gelirken polis çakarları arkamızda belirdi. Kaçmanın mantıklı olmayacağını düşünüp anında kenara çektim, beni ve Eddie’yi kelepçeleyip yakınlarda bulunan bir karakola götürdüler. Nezarette geçirdiğimiz bir gecenin ardından mahkemeye tekrar gitmek şartıyla serbest bırakıldık. Araçlarımıza el konulduğu bilgisini Travis’ten aldım. Günü gelip yargıç karşısına çıktığımızda başımızın düşündüğümüzden daha fazla belada olduğunu anladım. Yasadışı yarış düzenleme suçunun haricinde evrakta sahtecilik ve yasal olmayan modifikasyon konularından ayrı ayrı dosyalarla yargılanıyorduk. Silvia’ya takılacak şu RB30 için fazlasıyla aceleci davrandığımızı ve evrak işlerini iplemediğimizi söylemiştim ya? Meğer lanet motorun bir faturası bile yokmuş. Bilirkişi incelemelerinin sonrası ruhsatına işlenmemiş bir motor ile beraber geçersiz bir lisans ile nitro oksit montajı yapıldığını öğrendik. En nihayetinde yargıç Wesley için 4 benim için ise 6 yıl hapis kararı çıkarttı, üstlerinde bulunan tüm modifikasyonlar ile beraber araçlarımız parçalanmak üzere prese gönderildi. Kişi başı da yüz elli bin dolar kefalet eklediler, pastanın üstündeki çilek gibi. Hiçbir şeyin kendi hayatlarımız kadar önemli olmadığı kanısına varıp hasılatımız olan paraları kullanarak kefaleti ödemeye karar verdik ancak arabaları kurtaramadık. Travis ve Eddie’nin aldığı video kayıtlarından parçalanmalarını izlemek bizim için çok ağır oldu. Kıçımızı parmaklıklar ardından kurtardıktan sonra Eddie ve Travis umutların tükendiğini ve güncel tabloya bakıldığında bırakmanın en iyisi olduğunu söylediler. Haklılardı da. Dağılmanın ve bu pembe rüyadan uyanmanın yeri olduğuna karar verdik ve araya 13 yıl girecek ikinci bir ayrılık başladı. Travis ve Eddie Rockport’a, Wesley de Yorkshire’a döndü. Carl ise Leroy’u yanına alıp Chicago’da kaldılar ben de biraz kafa dağıtabilmek adına Kanto’ya gittim.


Bölüm 7
Mayıs 2010
Kanto Japonya

  Ailemi Chicago’da bırakıp Kanto’ya döndükten bir süre sonra para yavaş yavaş suyunu çekmeye başladı. Glide zamanlarında kazandıklarımın büyük çoğunluğu zaten kefaletime gitmişti. Arabama da el konulmuştu, yaşadığım kötü olaylar yüzünden geri dönmeyi de istemediğim için burada bulabileceğim bir gelir kaynağı gerekiyordu. Otel odalarında geçen, yalnız başıma kafa dağıttığım ilk ayın sonunda neredeyse tüm paramı harcamıştım. Geri dönmemekte kararlı olduğum için Japonya’da bir iş bulmam gerekiyordu ancak sokak yarışlarının getirdiği tüm o sabıka ve sicil kayıtlarım yasal bir iş bulmama engel oldu. Ayak takımı denilebilecek şeyleri de yapmayı istemediğim için soluğu üniversite yıllarından eski bir arkadaşım olan Shimizu’nun yanında aldım. Shimizu’nin babası Japonya’nın yeraltı genelinde eli uzun denilebilecek bağlantıları olan saygın bir adamdı. Parasal anlamda yaşadığım sorunları anlattığımda bana göre bir şey olabileceğini söyledi, ertesi gün tekrar uğradığımda beni Shibuya’ya götürdüler bir restorana. Bir dizi gizli kapıdan geçtikten sonra beni 50’li yaşlarında kel bir adamın karşısına oturttular, adının Hideo Tatsuyama olduğunu söyledi. Shimizu beni ona anlatmış, yaşadığım her şeyi biliyordu ve bana doğrudan bir iş teklifi sundu. Yeni bir kişisel şoföre ihtiyacı olduğunu, Shimizu ve babasının bana kefil olduğunu söyleyip eğer işi yaparsam karşılığında dolgun bir ödeme alacağımın garantisini verdi. O an farketmemiş olsam da kendilerine Yazaki-Sho adını vermiş bir Mafya örgütüne katılmıştım. Para için gözümü karartmanın sonucunun ne kadar ağır olabileceğini bilmeden hem de.

Nisan 2018
Shibuya

  2018’in bahar aylarına kadar her şey olması gerektiği rutinde devam etti, Tatsuyama’yı istediği yere götürüyor ve ödemelerimi alıyordum. Paramın büyük çoğunluğunu aileme yolluyordum kalanını da Shimizu’dan satın aldığım kötü kondisyonda bir RX-7’yi toparlamak için harcıyordum. Bir noktadan sonra kendi özümü reddedemedim ve boş kalan zamanlarımda yarışlarla yeniden ilgilenmeye başladım. Kendi çaylaklığımı üstümden attığım dönemden sonra genç nesillere bir tür hizmet olarak açılan onlarca yarış okulu olduğunu biliyordum ve birini ziyaret etmek istedim. Biraz da Shimizu’nun önerilerine kulak kabartarak NODA denilen bir okulun yolunu tuttum. NODA’nın ne olduğunu mu soracaksınız? Size şöyle anlatayım;

NODA Okulu, motorsporlarına ilgisi olan gençler için bir tür yurttur ve yarışmaya meraklı olan genç bireyler orada arabalarıyla veya arabaları olmadan barınabilirler. Performans parçaları satan eski bir Ralli pilotu olan Todo Juku tarafından açılmıştır ve gençleri profesyonel sürücülüğe kadar yetiştirmeyi nihai amacı olarak belirlemiştir. Todo-San’ın sponsorluk anlaşmaları gereği FF düzenekli Honda’ları için Spoon Sports’tan tedarik ettiği parçalar ile yarışırlar. Daigo-San ile beraber öğrenme sürecimin geçtiği zamanlar eksikliğini fazlasıyla hissetmiştim. Bana göre bu yeni nesil için takdir edilesi bir hizmetti ve gençlere bir amaç bulmaları konusunda yardımcı oluyorlardı. Okul, Happogahara ve Enna Skyline çevrelerine konumlanmıştı. Ve kendi bünyesinde barındırdığı gençleri yarıştırma rutini ile ünlüydü. Onunla ilk kez bu tür bir etkinliğin düzenlendiği gece tanışmıştım. Üstünde 13 inch'lik Works Equip 40'larla dolaşan, Q’s edition bir Zenki S14’ün davet gecesi toparlandığımız sırada başıboş bir şekilde son sürat parkurda ilerlediği bilgisini telsizden bize ilettiler, bulunduğum S virajının yakınlarında bulunan bir tepeye çıkıp gelmesini bekledim. Gümüş renkli o şey önümüzden geçip kendi kapasitesinin ötesinde, çok süratlı bir dizi powerslide atıp kaybolduğunda; adeta Daigo-San ile geçmişimi gördüm. Kendi aramızda çok yetenekli olduğunu konuşurken kalabalığın arasından bir kişinin “Kenji yeteneklerini FF’lerde çok iyi sergileyemiyor, o nedenden dolayı okulda değil. Onu görmeyi hepimiz isterdik” dediğini duydum. Adı buymuş yani, Kenji. Çocuğu bulmayı kafaya takmıştım ve onunla alakalı Todo-San ile görüştüm. Onu tanıdığını ve FF kullanmak konusunda çok zorlandığı için okula alınmadığı tarzında bir şeyler anlattı. Ben de onu gördüğüm ilk akşam adını söyleyen kişiyi buldum, o da okulun öğrencilerinden Daiki Ninomiya’nın arkadaşı olan Takeshi’ymiş. Kenji’nin küçük kardeşi. Takeshi ile ilgili ne söylesem pek bilemiyorum, çok sessizdi ve genel olarak Daiki’in yanında takılıp okulun Demo aracıyla yaptığı sürüşlerinde bulunurdu. Yine de parça dükkanlarından edindiği tanıdıkları onun her türlü malzemeye erişim sağlayabileceği -ki buna karaborsa da dahil, anlamına geliyordu. Kenji ile tanışmak istediğimi söyledim. Bir çay evinin otoparkında beklemeye başladık ve o gece gördüğüm Q’s ileriye yanaştı. 20’sine henüz yeni basmış bir çocukla karşılaştığımda biraz şaşırmıştım kullandığı arabaya rağmen o gece yaptıklarından sonra en azından tanışmak ve sürüşünü izleyip bir-iki tüyo vermenin onun çok yararına olacağını düşündüm. Kenji epey sıcakkanlıydı üstelik beni de tanıyordu, Glide’ın televizyona verilmiş yayınlarından beni takip ettiğini ve benim FR tecrübelerimi kendisine aktarmamı istediğini söyledi.
Bu teklifi seve seve kabul ettim.  Kenji ile beraber NODA rotalarında geçirdiğimiz haftalar boyunca benim S şasileri hakkında ona verdiğim tüyolar, frenleme ve hızlanma teknikleri gibi konularla birleşince gelişimi hayli arttı. Daigo-San’ın beni eğittiği günlerde olduğum hissi kafamı dağıtmam için iyi bir bahaneydi. Tatsuyama’nın gündelikleri dışında meşgul olabileceğim bir şey olduğu için mutluydum. Birlikte geçen 3 yıl ve birkaç amatör şampiyonanın ardından ailesi ile arası bozulunca kafayı dağıtmak için bir Florida eyaletine yerleşeceğini söyledi. Japonya’nın bunaltıcı hayatı onu da etkilemiş olsa gerek.






Tatsuyama ve ekibine olan bağlılık yeminim ve illegal anlamda yaptıkları onca eyleme şahit olduktan sonra ayrılamayacağımı bildiğim için onunla beraber ben de gidemedim, fikir ne kadar güzel olsa da..

O olmadan da bir şekilde hayatımı devam ettirdim, 2020’nin soğuk bir Aralık akşamına kadar..

24 Aralık 2020
Nempura Treat Restoranı – Shibuya

Tatsuyama ile alakalı söyleyebileceğim şeylerden biri de yıllar içerisinde çok fazla düşmanının olmasıydı. Nakana olarak bilinen farklı bir Yakuza örgütü ile 2013’ten beri savaş halindelerdi ve karşılıklı saldırılar, suikast girişimleri sürekli devam etti. Ben kendimi her ne kadar uzak tutmaya çalışsam da ister istemez içine bir şekilde çekiliyorsun. Şöförlüğünü yaptığım ve Tatsuyama ile çok yakın olduğum için sırf onun yerini öğrenebilmek adına Nakana’nın beni harcama ihtimali karşılıklı saldırıların çığrından çıktığını ve savaşın gerçek anlamıyla patlak vermesinin başlangıcı olan 2020 kışında daha da endişelendiriyordu, ama bu tür bir oluşumdan ayrılma kararının muhtemel sonunu siz de bilirsiniz çıkmanın tek bir yolu vardır o da ölüm, sonsuza dek onlarla kalma zorunluluğunda olduğumu aklımdan geçirdikçe verdiğim o kararı sorgulayıp kendi kendimi suçlayıp duruyordum. 24 Aralık akşamı Tatsuyama’nın davet aldığı bilgisiyle Nempura Treat Restoranına gittik o ve adamları kapının önünde beklememi tembihlediklerinde üstelemedim. İleride bekleyen bir noodle tezgahına yanaştığım an silah sesleri duydum ve Tatsuyama’yı mekana bıraktığım GS300’e atlayıp hemen uzaklaştım. Olayın adrenalini yüzünden o sırada farketmemiş olsam da arabanın bagaj ve çamurluklarında dört veya beş kadar mermi deliğini gördüğümü hatırlıyorum. Birkaç saatliğine saklanmak için gittiğim gizli evlerden birinin televizyonunu izlerken Tatsuyama ve yanında bulunan tüm adamların öldürüldüğü haberini gördüm. Nakana benim için de gelecekti ve tüymem gerekiyordu,  Chicago’ya gidemezdim çünkü Glide dönemi yüzünden orası tahmin edilebilir olur ve birilerini yollayabilirlerdi. Tanıdıklarımın olduğu farklı bir yer olması gerekiyordu. Alternatiflerimi düşünürken aklıma Wesley’le yaptığımız konuşmalar geldi, Kenji ile Vice’ta tanışmış ve oralarda takıldıklarını yazmıştı, tek mantıklı alternatifim olduğunu anlar anlamaz Wesley’i arayıp durumu anlattım. Orada kullanabileceğim bir evi olduğunu söyleyip bir yolunu bularak oraya gitmemi söyledi. Nakana’nın tetikçilerini beni de öldürmek için yollayacağı korkusuyla eşyalarımın tamamını toplamadan cebimdeki son parayı kullanıp Vice şehrine uçak bileti aldım.




26 Aralık 2020
Santa Maria Sahili - Vice

  Wesley’in Sunshine taraflarında kullandığı daireye vardığım gün kurtulduğumu anladım. Anlaşılan Nakana beni de ölü olarak saymıştı, yoksa buralara kadar gelebilmeme imkan yoktu. Evin çekmecesinde 20.000 dolar kadar nakit para buldum ve Kenji’yi  aradım. Ertesi gün geldiğinde beni Vicemall adında ki yerin bitişiğinde bulunan bir garaja götürdü. Orası Dee adında siyahi bir adamın garajıymış. Kenji, Dee’nin Wesley ile kavgalı olduğunu ve onun garajı terkettiğini düşündüğünü söyleyip Apex Glide sırrını bir süre daha gizli tutmamın benim yararıma olabileceğini anlattı. Bu nedenden dolayı masumu oynayıp onun şehre yeni gelmiş bir arkadaşı gibi davrandım. Ve gayet de işe yaradı. Takım hakkında çok fazla şey söyleyemem ancak birlikte çalışmaktan şeref duyduğum insanlar da olmadı değil. Ailesi ile yaşadığı problemler yüzünden kendine zarar veren Shelby ve onu düştüğü boktan bataklıktan kurtaran Iota. Bunların yanında Wesley’in garaja getirdiği ve bana NODA okulundan Daiki’yi hatırlatan Teggy Type-R sürücüsü Mike gibi. Onlarla birlikte harika bir ilişki kurup Glide’ın yokluğunda yapmak için doğduğum şeyi yapıyor ve başarılı oluyor olsam da Dee ile yaşadığım anlaşmazlıklar ve Kenji’nin çıkan tüm o tartışmalarda onu karşısına alması bir yerden sonra orayı çekilmez bir hale getirdi. En sonunda Dee ile birlikte çalışamayacağımıza karar verdik, galibiyetler ve saygınlık her ne kadar artıyor olsa da kafa yapısı olarak uyumlu olmadığınız bir liderin takımını temsil ederek yarışamazsınız. Bu ve benzeri nedenlerden dolayı Kenji ve ben garajdan ayrılma kararı aldık. Yaşananların sandığımızdan büyük bir etki yapacağına şaşırdım çünkü Mike, Shelby ve Iota ile beraber İrlandalı Conor da ekipten ayrıldı.


30 Mart 2021
 Vice

 Mike ve Shelby yaşanan ayrılığın ardından boşa düşünce benim dairemde takılmaya başladılar, başka ne yapabilirlerdi ki? Gidip Haber Ajanslarında çalışmalarını falan bekleyemeyiz  veya Polis Departmanında. Artık Chicago’ya ya da Japonya’ya dönmek istemiyorum. Ama burada da kıçımın üstüne oturmamı benden beklemeyin sakın. Glide adını yeniden yaşatabilmek ve buralarda neler yapabiliriz merak ediyorum, Eddie veya Travis kim bilir nerededir.. Leroy’u görmeyeli seneler oldu ama İnternette dolanan bazı videolar izledim. Sanırım Los Angeles sokak yarışçılarının arasında sürekli bahsi dönen şu mavi GC8’in sürücüsü o. Viraj ortasında hızlanma tekniği Carl’ın yaptığına baya bir benziyor. Carl! Tabii ya onu unuttum. Eğer ulaşabilirsem onun da bizimle olmasını istiyorum, belki de Leroy ile beraberlerdir kim bilir?  En nihayetinde hepimiz birer yarışçıyız. Yarışçılar ne yapar? Yarışırlar. Bu aslında bu kadar basit. Dört salak bir eve tıkılıp kaldık ancak planlarım var, Eddie numarasını bırakmıştı. Wesley de Dee’nin yanından ayrılınca ortadan kaybolmuş ve nereye gittiğini bilen kimse yok. Umarım hepsi hayattalardır. Yanıma katılan bu salaklarla beraber eski Glide sürücüleri bir araya gelirse en azından eski günleri buralarda tekrar edebiliriz, en azından deneyebiliriz. Evdekilerin hepsi patlamaya hazır bombalar gibi kendilerine rakip arıyorlar. Ne yalan söyleyeyim ben de sıkılmıyor değilim. Shelby dizüstü bilgisayarımdan Porno izliyor elinden alabilirsem eğer Wesley’in bana yolladığı telefonları kontrol edeceğim..



((Bu tanıtımın oluşturulmasında göstermiş oldukları sabır ve emeklerinden dolayı kendilerine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum))
ricer
vect0r
Barracuda
ONX


"Being second is to be the first of the ones who lose."
-Ayrton Senna


« Son Düzenleme: 09.05.2021 09:08 Preggesive »
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#2 - 01.04.2021 00:09

Sana ekibi tanıtmama izin ver.


       
Eddie
"Hayal kırıklığı yok."

Eddie Almanya doğumlu, bu nedenden dolayı yarıştığı veya sahip olduğu araçların önceliğini bugüne kadar hep doğduğu ülkeden çıkanlara vermiş. Glide döneminde neden bir Evolution IX kullandığını soracak olursanız eğer bunu ben de bilmiyorum, söylemiyor da. O da tıpkı ben ve Wesley gibi pist yarışlarını severek büyümüş favori pilotu ise Hans Stuck. Ailesi varlıklı sayılmasına rağmen yarışçı olmanın sorumsuz ve yarını düşünmeyen aptalların yapacağı türden bir iş olacağını düşündükleri için onu kendi yaptıkları işin başına getirmek istediğinde kafayı sıyırıp Rockport şehrine gitmiş. Gençliğini Rockport sokaklarında yarışarak geçirdiği için o bölgede çevresi oldukça geniş ve eli kolu uzun kişileri tanıyor. Glide dönemindeki o kazanma hırsı artık yok, arabalarını çok önemsediği için sürekli onlarla ilgileniyor ve meydan okuyan birileri olduğu sürece yarışıyor. Sürüş tarzı da ben ve Wesley ile aynı, ayağını gazdan az çekmeye çalışması ve agresif direksiyon hareketleri dışında tabii..

Vürttemberg Stuttgart  Almanya

2012 BMW M3 Coupe (E92)




Kenji
"Buralarda hiç Cosworth var mı?"

İnitial D, Thunderbolt, Top Gear veya Hot Version gibi televizyon programlarının sükse yaptığı yıllarda tipik bir Japon genci olarak otomobillere merak salmış birisi, Asker çocuğu. Babasının yokluğunda Takeshi ile beraber zamanlarını sürekli Formula Nippon ve D1 Grand Prix yarışlarını izlemekle geçirmişler. NODA okulunun demo testlerinde yetersiz kalmasından sonra daha ehliyetini bile almamışken bir Nissan Silvia S14 Q’s satın alıp Takeshi ile birlikte Tsukuba dağının çevresinde sürmeyi öğrenmiş. Blitz ve Apexi bayilerinde çalışıp sürekli araç buluşmalarına takıldığı için modeller hakkında detaylı bilgiye sahip. Bunun haricinde Travis’e benziyor, kendi kültüründen çıkmış araçları seviyor olsa da Cosworth modellerinin de ilgilisi. Oldukça sakin bir kişiliğe sahip ve sigara bağımlısı. Geceleri trafiğin az olduğu bölgelerde onu hızlı turlar atmaya çalışırken görmeniz çok olası.

Shibuya – Japonya

1997 Nissan Skyline GTS25T Type M Turbo (ECR33)

       

Carl
"Americaa! Fuck Yeah!"

Onu da yeteri kadar tanıdığını sanıyorum. Glide 2010’un başlarında kalıcı olarak dağıldıktan sonra ortada kalsa da Leroy’a kanı ısındığı için bir süre daha onun yanında kalıp bilgi birikimini aktarmaya devam etmiş. Almanya’da yaşadığı olayların öncüsü olan telefon çağrısını alır almaz Chicago’dan ayrılmış. Leroy’un 18. Yaş gününde New Orleans’a geri dönüp garajında tozlanmakta olan Amerikan plakalı GC8’ini Leroy’a hediye etmiş. Ondan sonrasını ben de bilmiyorum.
Yıllarını yok yere silahlı çatışmalar, sevdikleri tarafından verdiği kayıplar ve yer yer olsa da sokak yarışlarının olduğu bir üçgenin içerisinde geçirdikten sonra başına sürekli bela açan agresif karakterini bir kenara bırakıp daha sakin ve monoton bir hayat yaşamayı tercih etti. Gençliğini adını bize asla söylemediği amcasının yan koltuğunda geçirmiş ve Impreza modellerinin genelinde çok fazla şey öğrenmiş, edindiği bu bilgi ve tecrübe ile birlikte kendi döneminde favori olarak anılmış eski bir toprak.

Los Angeles - Amerika Birleşik Devletleri

1998 Subaru Impreza WRX STI (GC8)



Leroy
"Ha? Ne?"

2000’lı yılların başlarında doğru daha çocuk yaşlarında Robert Reid, Juha Kankunnen, Petter Solberg gibi pilotların Ralli kayıtlarını izlemiş, onların yarışlarına tribünler tarafından doğrudan tanık olmuş bir Subaru fanatiği, Ralli’nin değil Subaru’nun. Çocukluğunda hep bir tanesine sahip olmayı hayal etmiş. RYO’nun, The Pro Street’e henüz katıldığı yıllar gerçekleştirdiği yükseliş ile beraber ilerleyen yıllarda takımının fanatiği olduğunu ve bizi öyle bulduğunu söylüyor. Garaja geldiğinde gördüğümüz şu tişörtü de RYO imzalamış. Carl’ın yanında bir Subaru’nun koltuğuna oturup sürmeyi öğrendikten sonra amcası ile beraber olan aşırı zayıf ailevi ilişkisi bitmiş ve Carl’ı babası gibi görmeye başlamış. Ehliyetini alıp kendi birikimiyle satın aldığı WRX’inin şanzımanını parçalamasından ve Carl’ın Almanya’ya ani dönüşünden sonra 18. yaş gününde kısa süreliğine geri gelip yedekte tuttuğu STI’ını ona hediye etmesinin ardından Los Angeles’a gidip Frey’in garajına takılmış. Oralarda çıktığı yarışları ve ne kadar ünlendiğini anlatmama gerek yoktur herhalde. Günün birinde çok fazla alkol alıp Frey’in kız arkadaşıyla yattıktan sonra temiz bir dayak yemiş ve garajdan atılmış. Yer yer agresif ve son derece inatçı olan karakterinin aksine o an hatanın kendinde olduğunu anlayıp apar topar L.A’den ayrılmış ve takılabileceği yeni bir ekip bulma umuduyla Vice’a gelmiş. Carl’ın emaneti olan GC8’in üstesinden gayet iyi geliyor, düzlüklerin kısa olduğu bol dönüşlü sokak yarışlarının meraklısı. Tüm bunlara rağmen yanına sokulup sohbet etmek istediğinde sana oldukça sıcakkanlı yaklaşabilecek sakin, eğlenceli ve alçak gönüllüdür.

New Orleans –Amerika Birleşik Devletleri

2000 Subaru Impreza WRX STI (GC8)




       
Mikey
"Sututututu!"

Dee’nin döneminde tanıdıklarımdan, Vanderbilt’ten mezun olduktan sonra biraz da çocukluğunda izlediği F&F filmlerinden olsa gerek babasına bir Supra alması için baskıda bulunmuş. Fotoğrafçılıktan kazandığı paralarla arabasına türlü türlü modifikasyon yapıp geceleri düzenlenen Rolling yarışlarında kendinden bahsettirmiş olsa da Temmuz 2014’te yaptığı kaza sonrası aracını hurdaya ayırdığını duymuştum. Sonrasında Dee’nin döneminde kullandığı şu İntegra’yı Pazar günleri kullanma bahanesiyle yavaş yavaş toparlamış. Vice Şehrine mesleğini devam ettirebilmek amacıyla gelmiş fakat Wesley ile tanıştıktan sonra Dee’nin garajına takılıp yeniden sokak yarışlarına dönmüş. Turbolanmış bir DC2 kullanıyor, gözlerden uzak bilinmeyen yerlerde yarışılabilecek yeni rotasyonlar bulmayı ve antreman yapmayı seven bir tip.

Tennessee - Amerika Birleşik Devletleri

1998 Honda İntegra Type-R (DC2)




Travis (Kaya)
"Travis kaya gibidir!"

Anne babası küçük yaşlarda boşandığı için çocukluğunu ortalama üstü bir petrolhead olan babası ile beraber geçirmiş. Üniversite yıllarında arta kalan zamanlarını fastfood restoranlarında, çeşitli etkinliklerde garson olarak çalışmakla geçirip hikayede bahsettiğim şu meşhur Civic’i kötü bir kondisyonda satın almış. Geceleri köprü altlarında gerçekleşen yasadışı drag yarışları ile birlikte yarış hayatına başlamış olsa da o dönemlerinde hapsi boyladığı için solo çalışmayı, ses getirmemeyi daha uygun bulmuş olmalı.. içerden çıktığında bir süre çalışmaya devam edip yasal etkinliklerde bulunan amatör drag takımları adına yarışıp para kazandıktan sonra hem restore hem de modifiye ettiği kıymetli Civic’i ile Chicago’nun boş sokaklarında antreman yaparak kendini eğitmiş. Amatörler kamarasından Battle Machine’e dahil olup RYO’nun dikkatini çektikten sonra neler olduğunu biliyorsunuz, nasıl sürdüğünü de. Tatil yapmak için gittiği Rockport şehrinde Eddie ile tanışıp sıkı bir dostluk kurmuşlar, Palmont ve Bayview’da birlikte takıldıklarını duymuştum. Bununla beraber Eddie’nin aksine birden fazla araç kültürüne merak besliyor ancak ağırlıklı olarak Amerikan araçlarının bağımlısı.

Chicago -Amerika Birleşik Devletleri

1974 Plymouth Hemi Cuda




       
Shelby
"Anlıyo'n zenci?"

Onunla da Dee’nin döneminden tanışıyorum. Wesley’le araları baya iyiymiş, bana sorarsanız gerçek anlamıyla bir çılgın. Dee ile birlikte çalışıyorlarken takımın Drift ayağının liderliğini uzun bir süre tek başına yapmış. Girdiği ağır depresyonun sonucu olarak kendine zarar vermeye başladığı zaman, sonradan erken bir evlilik yapacağı eşi Iota’nın yardımları sayesinde bahsettiğim depresyondan çıkıp yeniden ekibe dönmüş, benim Dee’nin garajına henüz katıldığım bir zaman dilimindeydi.
Her ne kadar siyahi olsa da Japon menşeili araçlara meraklı. Tek başına bir şeyler ile uğraşmayı seven samimi bir tip. Z33’ü ile Drift yapabileceği her yerde denemeler yapabilir yani kafa dağıtmak için ıssız yerleşim birimlerine doğru çıktığınız bir yolculukta aniden onunla karşılaşırsanız şaşırmayın.

Boston- Amerika Birleşik Devletleri

2008 Nissan 350Z (Z33)



((Devam Edecek..))

« Son Düzenleme: 04.04.2021 12:32 Preggesive »
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#3 - 01.04.2021 00:12
Senaryo sonrası roller (Düzenlenecek)
Spoiler: GösterGizle



« Son Düzenleme: 01.04.2021 11:17 Preggesive »
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#4 - 01.04.2021 00:13

Oluşum dahilinde gerçekleştirilmesi muhtemel yarış türleri
Alıntı
Circuit
Düz yüzey alanlarını ağırlıklı olarak baz alan, aynı noktada başlayıp aynı noktada biten ve birden fazla tur ile koşulmakta olan yarış türü. Genel olarak çoklu olarak düzenlenir ve tüm araçlara aynı anda start verilir.

Sprint / Touring
Circuit’un aksine belirlenmiş bir parkur üzerinde turlar atılarak değil iki ayrı lokasyon arasında belirlenmiş tek yönlü bir rotasyon özelinde yapılan yarış türüdür. Tüm araçlara aynı anda start verilir.

Lap Knockout
Circuit yarışları ile aynı mantığa sahiptir. Turun sonunda en arka sırada bulunan sürücü elenir, bu döngü son sürücü kalıncaya kadar sürer.

Tag Team
Minimum 4 kişinin takımlara ayrılacak halleri ile yapılabilecek bu yarış türünde 2'li olarak ilk kalkış sağlanır ve takım arkadaşlarının ilk varması durumunda sonradan kalkacak 2'liden başlangıç verilir. Yarışı tamamlayan ilk takım kazanır.

Rush
Aynı lokasyon üzerinden start verildikten sonra belirli bir rotasyon olmaksızın bir noktaya ilk varan olma amacı taşıyan yarış türüdür.

Time Attack / Time Trial
Her aracın tek başına ayrı olarak koştuğu ve belirlenmiş bir rotasyon veya konumlar arasını en kısa sürede tamamlamayı gerektiren yarış türüdür.  En kısa zamanda tamamlayan kazanır.

Ralli
Time Attack ile aynı mantığa sahiptir ancak asfalt değil ağırlıklı olarak toprak parkurlarda yapılmaktadır, asfalt üzerinde nadiren veya tamamen olmayacak şekilde karışık olarak da yapılabilir.

Rallikros
Toprak ağırlıklı parkurlarda yapılan Circiut yarışlarıdır.

Autobahn Attack / Rolling
Ağırlıklı olarak otoyollar üzerinde yapılan ve maksimum 5 araçla koşulması gereken yarış türüdür. Araçlar kararlaştırılmış bir hızda ilerledikleri sırada start verilir.

Drag
Tamamen düz bir yol üzerinde gerçekleştirilen ve maksimum 2 araçla birlikte yapılan yarış türüdür. Yapıldığı yola göre 1 mil, yarım mil veya çeyrek mil mesafeleri özelinde yapılmaktadır.
« Son Düzenleme: 08.04.2021 00:33 Preggesive »
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#5 - 01.04.2021 00:14

Rehberler (Düzenlenecek)

« Son Düzenleme: 01.04.2021 12:04 Preggesive »
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#6 - 01.04.2021 00:15
]

Selamlar,
Fair play kurallarını esas alarak yarış etkinliklerinde boy göstermeyi amaçlayan bir konsept içerisinde olduğumuz bilgisini vermek isterim. Ekibe katılım sağlamak isteyenler için önceliğimiz sürüş veyahut otomobiller hakkında genel bilgi birikimi konularında olan nitelik. Sizler de bizimle rol yapmak istiyorsanız eğer Commerce taraflarında bulabileceğiniz Rear Wheel Drive Clubhouse'a uğramayı unutmayın!

Aktif Rol Bölgesi :]
Spoiler: GösterGizle







OOC Alımlar : Kapalı

« Son Düzenleme: 09.05.2021 09:35 Preggesive »
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#7 - 02.04.2021 15:29
 :o  :sampanya:
100
4
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
100 tepkisini veren kullanıcı(lar):
n0thing, VectorX, Ozan, pawerly the remedy,
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#8 - 02.04.2021 15:30
 :garip:
Like
2
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Like tepkisini veren kullanıcı(lar):
VectorX, Edizz,
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#9 - 02.04.2021 15:30
Anlıyo'n zenci?  8)
100
3
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
100 tepkisini veren kullanıcı(lar):
bonZe, VectorX, akaScanS,
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok