Hey! Herkesin bağırsak problemleri olabilir, Pür dikkat bir felony ortasında midem bir kedi yavrusu gibi gurulduyor diye beni panik atak olmakla itham edemezsin. Eeh tamam biraz haklılık payın var, gölgemden korkuyor olabilirim, fakat bazı insanlar eksik noktalarını avantaja çevirmekte başarılıdır öyle değil mi? Bendenizin olayı birazcık böyle sanırım. Kedi ossuruğundan korkan bir adamın polis olması mantıksız dediğini duyar gibiyim. Sorunlarımla başa çıkmanın yolunun onların üstüne gitmek olduğunu söylemişlerdi. Sanırım her şeyde olduğu gibi biraz bokunu çıkarıp polis olmam gerektiğine karar verdim. Soranlara beylik bir hikayem varmış gibi hayatımı kurtaran bir polis memurunun ilham verdiğini söyleyip duruyorum. İşin aslını merak ediyorsan teçhizat kemerimde duran bir Glock'la daha güvende hissediyorum. O başvuru kağıdındaki sorularda düpedüz yalan söyledim. Bireysel silahlanma harika bir şeymiş!
Yaklaşık dört ayrı eyalette dört başvuru yaptım. Akademiler benim gibi bir tipi stres testine sokmaya gerek bile görmediler. Gerçekten çaylak ihtiyacı konusunda çaresiz kalmış bir departmana ihtiyacım vardı. Suç oranı en yüksek şehri Vice'ı seçip bir bilet aldım ve sanırım gerçekten fazla memura ihtiyaçları vardı. Çünkü kimse öncekilerde olduğu gibi geçmişte yaşadığım sorunları önemsemedi. Bu iyi! Sanırım artık mahallenin hasta çocuğu olarak anılmak istemiyorum. Hayır hayır hiçbir hastalığım yoktu! Zaten sorun da buradan kaynaklanıyor. Kafanın karıştığını tahmin edebiliyorum, kantinden bir kahve kap gel ve Spencer'ın hesabına yazdır. Her şeyi tek tek anlatacağım. İlkokulun sonlarına kadar benim için her şey normal gidiyordu. Sonra şu lanet kan rahatsızlığından bahsettiler. Annem'in ailesinde bulunan illet bir damar dolaşım bozukluğu. Ölümcül bir bok ve oldukça ağır ilaçlar kullanmak gerekiyordu. Tüm kardeşlerini bu hastalıktan kaybetmiş, bu yüzden üzerime titrerdi. Sanırım ilk kez evden çıktığımda bir 4 Temmuz günüydü ve yanağımda şeftali kıvamında ergen tüyleri çıkmaya başlamıştı. Abuk subuk geliyor değil mi? Bence başarı kendi ayaklarım üzerinde durabilmemde değil, Hiçkimseyle doğru düzgün konuşmadan geçen yıllar sonra gerçekten sosyal hayata karışabilmiş olmam, asıl başarım bu olsa gerek.
Pekala, babam hayatını sanırım hala İspanya'da kıyı kenarında bir otelde geçiriyor. Arada bir Colorado Denver'a yani memleketimize geldiğini hala duyarım fakat evle olan ilişkisini kesip yalnızca konserve fabrikasından payına düşeni bir miktarı paslaması dışında onunla pek bir anım yok. İyi bir adam olduğunu söylerler. Fakat ilgisiz olduğu muhakakk. Herneyse, ergenliğimin ilk yıllarında Memur Sherman isimli bir komşum annemin tavırlarından işkillenip, sosyal hizmetleri aramış. İzole bir hayatta olmam ona garip gelmiş olsa gerek. Fakat bilmediğim ve hayatıma mal olabilecek bir durum oldu. Hasta değilmişim, annem psikozlu bir Obsesifmiş ve benim kardeşleri gibi ölüp gideceğine kendisini baya bir inandırmış, hasta kadın ilacı yükleyip duruyormuş bana. Eğer bir kaç yıl daha fark edilmese doktor ciddi sonuçları olabileceğini söyledi. Hatta sağlam bir rehabilitasyon geçirmek zorunda kaldım. Sonuç olarak onu bir senatoryuma yatırdılar. Beni de iki yıllığına bir yurda koydular. Neyse ki Sherman benimle ilgilenmekten vazgeçmedi. Onun yaklaşım tarzı beni hayata bağladı diyebilirim. Sağlam bir baptistti. Sanırım İsa'yı sadece o sevdiği için sevmeye devam edeceğim.
Yurt garip bir yer Vice City kadar olmasa da garip. Toprağı halıflexten ağaçları betondan bir orman gibi düşünebilirsiniz, bir de yukarı doğru yükseliyor tabii. Yatacağın saat bellidir, kalkacağın saat, yiyeceğin yemekler. Eğitim programın, her şey bir düzene göre çalışır. Hatalar cezalandırılır, başarılar tebrik edilmez. Düşündüm de sanırım polisliği seçmemin nedenlerinden biri de bu. Yurt hayatına fazla alıştım. Ailemden olmayan ve aynı şeyleri yapmak zorunda olduğum manasız kurallara itaat eden insanlar topluluğu. Benim yuvam böyle bir yer. Bunu kabul ettim. Rehabilitasyonum bitene kadar alkol yasaktı. Zaten annemin hastalıklı tutumlarını düşününce böyle bir deneyim benim için pek mümkün değildi. Miksolojiye olan merakım birazcık buradan geliyor. Gizli gizli çalıştığım bazı barlar oldu. Eğlence sektöründe bir kaç yıl geçirdim, hatta aylarca bir otelin barına bile baktım.Florida'da bir iki ay Sawyer Boone isimli hemşehrim ile güzel işler yaptık. İyi de kazandık aslında. Şimdilerde o köşeyi döndü tabii, ben de evinin bir odasına çöreklendim ve beş kuruş vermiyorum. Kira konusunu açacak gibi oluyor ama lafı ağzına tıkıyorum. Onun kel kafasına sıçmığımı bırakayım hödük gibi bir herif ama kadınlar bunun kokusunu seviyorum. İri kıyımdan öğrenmem gereken çok şey var. Bu keltoş heriften sonrası Sonrası akademi başvuruları zincirleme red yanıtları ve sınırla geçtiğim VCPA elbette.

Kağıdı yarım yamalak doldurdum. Bana acınası bir varlıkmış gibi bakan Webster'ın o kağıtta bir şeyleri düzelttiğine neredeyse eminim ama kanıtlayamam. Çünkü düpedüz çuvallamıştım. Şu an ne durumdayım, saha stajım devam ediyor. Ekip arkadaşlarım ucube bir grup. Alvarez tam bir işkolik iyi niyetli son zamanlarda denk gelemesek de sohbetini arıyorum sanırım, Dutton denen kafadar herifle aynı düşündüğümüz çok konu var.McFarland kendini ıssız adama veriyor. Sokak çocuğu! kriminal işleri çözmek istiyorsam ona yakın durmam gerekiyor. Winters da ikide bir haksızlığa uğrayıp depresyona giriyor, fakat çok çabalıyor. Spencer denen sorunlu it eniği benimle taşak geçip duruyor, onu bir ara çözmem lazım çünkü bokunu çıkarmaya başladı hehehe. Durudurulamaz bir troll ve yaveri Cranston var tabii ekibin ayısı. Skyler Lochlan Harry Potter(Gordon) falan yani baya bir isim var, hepsini yeni yeni tanıyorum. Olaylı günlere her gün biraz daha alışıyor gibiyim. En azından artık Idlewood'a girdikten sonra korkudan gaz çıkarıp durmuyorum ve dizlerim çok da fazla titremiyor. Veya ilkyardım yaptığım insanların üzerine falan da kusmaz oldum. Huysuz apoletli orta yaş sendromlu tipler ikide bir bana telsiz kodlarını sorup duruyor. İyi gittiğimi ama daha aktif olmam gerektiğini söylüyorlar. Hammond'un yanında ağzımdan kaçırdığım şeyi duysalar sorunun daha büyük olduğunu anlarlar. O Glock'un içinden fırlayan mermi bile götümün atmasına neden oluyor. Kitlenip kalıyorum. Memur Collins'in eşşek şakalarından bile korkunç. Birileri polis olmak için silah kullanmayı bilmenin yersiz olduğunu anlamalı artık. Yirmibirinci yüzyıldayız, entelektüel çözümler getirilmeli, iletişim önemli bir şey sonuçta! Hehehe..
Ne, İngilizce bilmiyor musun? II şey, sen şu kantine başlayacak olan Meksikalı arkadaş mıydın? Hola, por favor habla inglés.... Imm pekala görüşürüz.