Prologue
Calaway ailesini duymuş muydun oğlan? Duymadığına göre, sana kısa bir özet geçmem gerekiyor. Kasaba her zaman olduğu gibi sakin, yerel halkın ufak tefek işleriyle geçinip gittiği haldeydi. Herkes birbirini tanır, arasını sıkı tutardı. Eh, bu yüzden yeni gelenleri ve turistleri pek sevmeyiz. Çarşamba günüydü sanırım, yan komşumla şehirden sohbet ede ede dönüyorduk. Yanımızdan hızlıca neredeyse kulağımızı patlatacak bir egzoz sesiyle muscle araç geçti. Carson'a vardığımızda, tekrar aynı aracı gördük. Uzaktan kesebildiğimiz kadarıyla çocuklu bir çift uzun süredir boş olan ev için emlakçıyla konuşuyordu. Peh, canımı sıkmıştı doğrusu. Bir iki gün sonra ne var ne yok kontrol etmeye uğradım. Bilirsin, hoş geldiniz falan muhabbetleri. Sohbete girişince kanım ısınmaya başladı. Teksas'dan gelen nazik, sevecen bir aileydi. En azından biz öyle sanıyorduk. Sikikler bizimle aralarını o kadar iyi tutuyordu ki bi' bok anlayamadık.
Monk's Hive
Calaway'ler taşındıktan yaklaşık 3 yıl sonra kasabada bir bar satın alıp Monk's Hive adıyla işletmeye başladı. Alkolleri ve yemekleri cidden sağlamdı. El yapımı biraları o kadar iyiydi ki kokusunu içine çekince "Hey! Tüm fıçıyı ver bana!" diye bağırasım geliyordu. Bir çok kişinin favori mekanı haline geldi. Kamyoncuların da sık sık uğradığı bir durak oldu. Kesinlikle sağlam para kazanıyorlardı fakat tarzlarında, kıyafetlerinde vesaire pek bir değişim göremiyordun. Başlarda başka bi' yatırım yapacakları için biriktirdiklerini düşünmüştüm, işin aslı çok daha farklıymış.
Gece 3 civarı şehirden dönüyordum, aracın bagajını kutu kutu birayla doldurmuştum. Klasik akraba ziyafetleri, alkolsüz kesinlikle olmuyor. Neyse, yemek ne hazırlasam diye düşünüyordum ki siren sesleriyle irkildim. Kasabaya girdiğimde ise Monk's Hive'ın ekipler tarafından çevrelendiğini gördüm. Hırsızlık olayının bile neredeyse hiç olmadığı bir kasabada bu kadar ekip aracı görüyorsan, olay yerinden tüymek en mantıklı şeydir oğlan. Ben de öyle yaptım tabii. Ertesi gün ise büyük haber bomba gibi patladı. Sikikler kilolarca taş satıyorlarmış, inanabiliyor musun? Herkes oldukça şaşırdı, öyle nazik bir aileden böyle bir olay beklemiyorduk. Arka planlarını öğrenince işler normalleşti tabii. Baba Calaway borç batağındaymış, Teksas'dan o yüzden Carson'a gelmişler. Anne Calaway ise eski dansçıymış ve uyuşturucu bağımlısıymış. Gerçekten garip oğlan, aşırı garip! Evine gidip bira eşliğinde sabahlara kadar hoş hoş sohbet ettiğin adam uyuşturucu satıcısı çıkıyor! Delilik bu! Her neyse, ikisini de içeri attılar. Çocukları ise bir süre sorguda tutulup serbest bırakıldı. Bir sene sonra da üniversite için New York'a gitti. Bar ise öylece kaldı. İşleten de yok, satın almayı düşünen de.

New York
(Ekip Toplanıyor)
Gus üniversiteyi kesinlikle eğitim amacıyla seçmemişti. Daha çok, ebeveynlerinin ona travma yaşattığı Fort Carson'dan uzaklaşıp daha rahat bir hayat sürme planı ile gitti. NYU'da politika bölümünde derslerini pek umursamayıp kafasına göre bir yaşam sürmeye baktı. Ailesinin zulaladığı kirli parayı bulup onunla bir süre geçinmiş olsa da, nakit stoğu azalınca barlarda çalışmaya başladı. Geçen süreyle kendine göre bir arkadaş çevresi bulup zaman geçirdi. Enerji dolu gece hayatına yavaş yavaş atılarak kendini farketmeden uyuşturucunun içinde buldu. Stoner ve Doom metal eşliğinde taş veya sağlam bir joint çekmek kesinlikle hayatının zirvesini yaşatıyordu.
Uyuşturucu Gus'ın hayatında ufak bir problem daha yarattı: para yetersizliği. Sadece barlarda çalışarak hem geçimine, hem de uyuşturucuya para ayıramıyordu. En son ilk gördüğü dükkanı soymayı planlarken dostlarından biriyle beraber çalışmaya başladı. Ne yaparak para kazandığını biliyor muydu? Hayır. Tek yaptığı önüne gelen kağıtları makineden geçirip istenilen boyutta ayarlamaktı. Sağlam para kazanıyordu fakat ne iş yaptığını bilmiyordu, umrunda da değildi.
Marijuana'dan geçilmeyen bir sohbette farkında olmadan kendini
Terror In Your Brain adıyla kurulan bir müzik grubunda buldu. Bu sayede grubun bateristi olan Radoslaw ile tanışıp yeni iş olanakları keşfetti. Riski düşük, yüksek getirisi olan; işletme sahiplerinin de hoşuna giden harika iş: Alkol kaçakçılığı. Radoslaw'ın bağlantıları sayesinde aldıkları kaçak alkolleri dağıtıp cebini para ile doldurmaya başladı. Bir yandan da müzik grubuyla sahne alıp, sahte belgeciliğe devam etmekteydi. Uzun bir süre boyunca üniversiteyi umursamayıp para kazanmaya baktı.
Kasabaya Dönüş
Kendi de anlamamıştı fakat, üniversiteden kolayca mezun olmuştu. Diploması ile iş aramaya ise niyeti yoktu. Çevresiyle kazandığı kirli para oldukça hoşuna gitmişti ve birinin buyruğu altında çalışmak, kesinlikle yapacağı son şeydi. Mezun oluşundan bir buçuk yıl sonra ailesinin ölüm haberi ile ona kalan mirasın belgesi eline ulaştı. Carson'daki bar ve babasının külüstür motoru Gus'ın cümlesiyle "Ölü getirisi" idi. New York, departmanın şehir içindeki faaliyetlere yoğunlaşması yüzünden uyuşturucu ticareti, kaçak alkol ve sahte belgecilik için oldukça riskli bir hale geldi. Ne kadar Fort Carson Gus için boktan anılar içerse de, hem güvenli, hem de kafa dinleyebileceği bir yerdi.
Döndüğü gibi barın tadilatı ile uğraşmaya başladı. Üniversite diploması olan bir gencin işlettiği bar, kesinlikle şüphelenilecek en son yerdi. Diploması ve bar sayesinde işleri olabildiğince el altından yürütmeyi planladılar. Tadilat sürecinin bitmesinden sonra eskisi gibi ceplerini para ile doldurmayı hedefliyorlar.