I: Kayıp Bir Üniversite Yolu Liseden mezuniyet, onun için umut dolu bir finalden ziyade, gerçekleşemeyen bir başlangıcın habercisiydi. Ailesinin bütçesi, pahalı bir üniversite kapısını aralamaya yetecek kadar esnek değildi; bu, genç kadının ideallerini büyük bir kredi yüküne tercih etmesine neden olmuştu. Bu yüzden, polis akademisine başvurana dek geçen yıllarını, garsonluk ve komilik gibi, üniformanın getireceği resmiyetten fersah fersah uzak işlerde geçirdi. Sürekli ayakta kaldığı, geç saatlere kadar çalıştığı, ucuz kahve ve bahşiş kokan o mekânlar, ona toplumun en hassas, en sabırsız ve en görünmez katmanlarıyla erken bir tanışma fırsatı sunmuştu. Her masayı temizlerken, ciddiye alınmamanın ve emeğinin sürekli küçümsenmesinin ne demek olduğunu hissetmişti. Nihayetinde bu hayal kırıklığı ve mali istikrarsızlık, ona yeni bir yol gösterdi: Polis Akademisi. Onun için üniforma, sadece bir meslek değil, maliyetli diplomaların sunamadığı, hizmet etme onurunu ve somut bir güvenlik hissini vaat eden, elle tutulur bir ikinci şanstı.

II: Üniformanın Ağırlığı Akademi'den mezuniyet, bir rüyanın zaferle tescili gibiydi. Omuzlarında parlayan yeni rozet ve yemin töreninin o resmiyet kokan anları, genç memura hayatının en temiz, en umutlu başlangıcını sunmuştu. Ancak bu başlangıç, hızla Saha Eğitimi Programı (FTP) tünelinin girişine, yani gerçekliğin engebeli arazisine dönüştü. Stajyer Memur, henüz teorinin soğuk, steril havasını üzerinden atamamışken, sokakların kaotik, kirli gerçeğiyle yüzleşmeye başlamıştı. Üzerindeki Stajyer Memur rütbesi, bir yandan mesleğe duyduğu o çocuksu, saf idealizmi temsil ederken, diğer yandan tecrübesizliğin ve daima bir gözetmen (FTO) ihtiyacının görünürdeki mührüydü. Aklı, Check Sınavı'nın karmaşık prosedürleri ve protokolleriyle doluydu; başarısızlık ihtimali, yalnızca kariyerinin değil, aynı zamanda kendine kanıtlama arzusunun da çöküşü anlamına geliyordu. Kısa kolluyu almak, sadece bir üniforma değişikliği değil, kıdemli meslektaşlarının gözünde kabul görmenin, kendi hatalarından bağımsız olarak ders çıkarma özgürlüğünün ve nihayet, sırtını yaslayabileceği tek otoritenin kendi muhakemesi olacağının ilanıydı. Eğitim Görevlisi'nin gölgesinde geçirilen her vardiya, idealizmin camını çatlatan, gerçekliğin acı dersleriyle doluydu. Genç memur, kitabın anlattığı dürüstlük ile meslektaşların sessizce yaptığı küçük etik tavizler arasındaki ince çizgide yürümeyi öğrenirken, ilk kez tanık olduğu insan trajedilerinin ruhunda bıraktığı yorgunluğu da taşımak zorundaydı. Omuzlarındaki telsizin her cızırtısı, yakında tamamen tek başına vereceği kararların bir provasıydı; zira Stajyer Memur, artık sadece bir stajyer değil, kendi ahlaki pusulasına sahip bir görevli olmaya giden yolda, son adımlarını atıyordu.

III: Kısa Kolluya Erişmek Check Sınavı, beklendiği gibi sadece prosedürlerin değil, ahlaki baskının ve yorgunluğun da son bir imtihanı olmuştu. Fakat o gün, Stajyer Memur, artık Akademi'den taze çıkan o gergin çaylak değildi. FTO'nun gözetiminde geçen o yoğun haftalar, teorik bilgiyi sindirilmiş, içgüdüsel bir eyleme dönüştürmüştü. FTO, değerlendirme kâğıdını elinde tutarak, her zamanki gibi yüzünde duygusuz, aşılmaz bir ifadeyle yaklaştı. Genç memurun önünde durdu ve kâğıdı uzatırken, yıllardır beklediği, ne katı bir tebrik ne de bir eleştiri içeren tek kelimeyi söyledi: "Geçtin." İşte o tek kelime ve kâğıdın üzerindeki o temiz, net "Geçti" mührü, sadece bir kariyer adımını değil, aynı zamanda ruhunda taşıdığı yirmi bir yıllık kanıtlama arzusunun da onayını temsil ediyordu. Kısa kollu üniformanın resmi olarak kendisine teslim edileceği gün yaklaşıyordu; ancak bu artık sadece bir giysi meselesi değildi. O gömlek, nihayet bağımsız bir şekilde sokağa çıkma, kendi muhakemesini uygulama ve meslektaşları arasında sessiz bir saygıyı kazanma hakkını ifade ediyordu. Genç memur, hâlâ idealistti, evet, ama artık idealizmini kirli gerçekliğin ve zorlu kararların gölgeleriyle dengelemesini öğrenmişti. Saha Eğitim Programı'nın o ağır, kısıtlayıcı günleri artık geride kalacak olsa da, FTP sürecinde edindiği tecrübe, onun kalıcı ahlaki zırhı haline gelmişti.

|