Ümit Özdağ ve muhalefet hakkında analizlerim
Ümit Özdağ, Türkçü bir partinin olmamasını fırsata çevirerek Zafer Partisini kurdu ve mülteciler üzerinden politika yürütmeye başladı. Bi' vatandaş olarak doğru bulduğum bir girişim. Çünkü göz önünde olan birisinin bu tarz sorunları çatır çatır anlatması gerekiyordu. Peki Ümit Özdağ böylesine sert, kendinden emin açıklamaları neye dayanaraktan yapıyor. Sevgili arkadaşlar Zafer Partisi oy oranı düşük olan, barajı geçemeyecek olan, meclise milletvekilini sokamayacak olan bir parti. Peki Ümit Özdağ bunun farkında mı? Evet, farkında. Kendisi de biliyor düşük oy alacağını ve buna istinaden gelene geçene gayet sert bir şekilde geçiriyor.
İktidar şu ana kadar yeni açılan hiçbir partiye cevap vermedi, eleştirmedi. Bir cevap verilmesi gerekiyorsa da MHP aracılığıyla veriyor. Ama ben şu ana kadar AKP'nin ve Erdoğan'ın yeni açılan partilere; Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Ümit Özdağ ve Fatih Erbakan'a bir şey söylediğini duymadım ve görmedim. Bu isimlerden en güçlü isim ve sosyal medyada en çok parlayan isim Ümit Özdağ.
2002 yılında Cem Uzan seçime az bir süre kala Genç Partiyi kurdu. Genç parti olarak %7 oy aldı ve aldığı oyların hepsi muhalefetin oyuydu. Yani muhalefetin oylarını bölerek AKP'nin iktidar olmasının önünü açtı. Bugün Zafer Partisi'de; MHP, İYİ, CHP'nin oylarını alan, muhalefetin oyunu bölerek AKP'nin iktidar olma ihtimalini arttıran bir parti yolunda gidiyor. AKP'nin şu an en çok istediği şeylerden biri de muhalefetin oylarının bölünmesidir.
CHP, altılı masada bulunan ve ittifak kurduğu partilerin oylarının toplamından daha fazla oyu olan parti. Maalesef ki CHP'nin bu politikasını yanlış buluyorum. Bay Kemal, Bay Kemal... bu ülkeye milyonlarca Suriyeli'yi sokan Ahmet Davutoğlu'yla mı, ülkenin toprakları peşkeş çekilirken bütün anlaşmalarda imzası olan Ali Babacan'la mı, yoksa Meral Akşenerle'mi iktidar olacaksın. İktidarı yargılayacağım diyor. İktidarı yargılamaya kalktığın zaman ittifak kurduklarını da yargılaman gerekecek.
Sevgili arkadaşlar, boşa hayal kurmayın. Bu düzen böyle devam eder. Kendinizi kurtarmanın yoluna bakın. Bu insanlar Dünya'nın en ilkel, en eğitimsiz ve en eğitilemez varlıkları. Bunların mayalarında yobazlık, şeriatçılık var. Bakın bu insanlar en temele indiğimizde görüyoruz ki İslamiyetten kaçan insanlar. Özellikle de bunların eğitimli olanları Avrupa ve Amerika'ya giderler. Oraya gittiklerinde de oraya islamiyeti getirmeye çalışırlar. Halkın huzurunu bozarlar, demografik yapıyı bozarlar. Ki haberlerde görüyoruz İngiltere arap mültecileri Türkiye'ye postalıyor. Birleşmiş Milletler sürekli olarak Türkiye'ye "mültecilere sahip çıktığınız için teşekkürler." gibi ikiyüzlü demeçler veriyorlar. Bu insanlar kendi topraklarından daha iyi bir toprağa geçiş yaptılar ve Avrupa'nın da sınır kapısında yaşıyorlar. Hedefleri Avrupa, ama Avrupa bunları almaz. Biz ne yaparız, "zaten almıyorsunuz bari para verin de bakalım" diyerekten Avrupa'dan para alırız.
Barış ve huzur içinde 10 milyon insanı ülkeden göndermek imkansız, imkansız... Burada düzen kurmuş, Avrupa'ya nasıl giderim diye hayaller kuran insanı sen Suriye'ye, Afganistan'a barış içinde gönderemezsin, biraz aklı olan herkes bunu bilir.
Suriyelilere savaşmadan kaybettik. Ama bu toprakları savaşmadan almak çok ama çok zor. Bu ülkenin yurttaşları olarak tek yürek olup bu cahil, eğitilemez, ilkel, yobaz varlıkları belki ölü, belki diri, belki yaralı olarak ülkelerine postalamalıyız. Ama bu imkansız. Düşüncem bu, herkesin anlayacağı şekilde basit tuttum konuyu. Esen kalın değerli Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürkçü, altı okun yolundan giden yurttaşları.