Konu: Chess / Satranç  (Okunma sayısı 138 defa)

#0 - 18.08.2024 13:34


Satranç, iki oyuncu arasında satranç tahtası ve taşları ile oynanan bir masa oyunudur. Dünya çapında turnuvaları düzenlenir ve bir spor dalı olarak kabul edilir.

Bu oyun satranç tahtası denilen 8×8'lik kare bir alan üzerinde 32 adet satranç taşıyla oynanır. Toplam 64 karenin yarısı siyah, yarısı beyaz renklerden oluşur. Taraflar beyaz ve siyah renkli taşları alır, her oyuncunun bir seferde bir hamle yapmasıyla oyun gelişir. Oyunun başında her oyuncunun 16 taşı bulunur. Bunlar bir şah, bir vezir, iki kale, iki fil, iki at ve sekiz piyondan oluşur. Oyunun amacı karşı tarafın şahını mat etmektir.

Tarihçe

MÖ 2000'li yıllarda satrancın oynandığına dair bulgular Mısır'da piramitlerdeki kabartmalarda vardır.[2] Satranç, MS 6. yüzyılda Hindistan'da ortaya çıktı.[3] MS 10. yüzyıla gelindiğinde tüm Asya'ya, Ortadoğu ve Avrupa'ya yayılmıştı.[3] En geç 15. yüzyıldan itibaren Avrupa'da soylular arasında çok popüler bir oyun haline geldiğinden "kraliyet oyunu" olarak anılmaya başlandı. Kurallar ve dizilişler zaman içerisinde çeşitli değişiklikler gösterdi ve 19. yüzyılda bugünkü standart halini aldı. 20. yüzyıl Avrupası'nda toplumun entelektüel üst tabakaları arasında yayıldı ve dünyanın en popüler oyunlarından biri haline geldi.[3]

Oyunun icadı konusunda birkaç efsane mevcuttur. Bunlardan biri Sissa ibn Dahi, buğday tanesi efsanesidir. Satranç, 6. yüzyıldan beri İran'da oynanmaktadır. Buradan 7. yüzyılda İslam'ın yayılışıyla birlikte Orta Doğu'ya ve Kuzey Afrika'ya da yayılır. Endülüs Emevileri, İtalya, Bizans İmparatorluğu ve Rusya yoluyla oyun, 9. ila 11. yüzyıllar arasında Avrupa'nın diğer yerlerine yayılır. Burada bir yandan şövalyelerin yedi yiğit erdeminden sayılırken diğer yandan kilise tarafından uygun bulunmuyordu. 15. yüzyılda oyun kuralları belirleyici şekilde değişti. Bu yüzyıldan sonra bugün oynanan satranca benzeyen modern satrançtan bahsedilebilmektedir. İspanya (16. yüzyıl), İtalya (16./17. yüzyıl), Fransa (18./19. yüzyıl), İngiltere (19. yüzyıl) ve Rusya (20. yüzyıl), sırayla satrançta Avrupa'nın önder ülkelerinden oldular.

19. yüzyılın ortasından beri düzenli satranç turnuvaları yapılmaktadır. İlk resmî Dünya şampiyonu Wilhelm Steinitz'tir. 1924'te Dünya Satranç Federasyonu (FIDE) kurulmuştur.

Bilgisayarların icadı ile birlikte 20. yüzyılın sonunda iyi satranç oynayabilen satranç programları piyasaya çıkmıştır. Bu programlardan bazıları günümüzde dünya şampiyonları seviyesinde oynayabilmektedirler. Hafızalara yer etmiş olan en iyi örnek Garri Kasparov ile Deep Blue (IBM) adlı bilgisayar arasında 1996-1997 yıllarında oynanmış olan satranç maçlarıdır.

Temel kavramlar ve oyunun hedefi

Oyunun amacı rakip şahı mat etmektir. Bunun anlamı rakip şahın bulunduğu karenin tehdit altında bulunması ve tehdit altında olmayan bir kareye kaçış ya da tehdidi engelleyecek başka bir hamlesinin olmamasıdır. Bu da rakibin diğer taşlarını alarak onu güçsüz bırakma ilkesine dayanır. Ayrıca satrançta hızlı gelişim de önemlidir. Hızlı gelişim göstermek için yapılan en önemli adımlardan biri gambit, yani piyon fedasıdır. Bu daha fazla taşın merkeze rahatça açılmasına olanak sağlar.

Bir oyuncunun yapabileceği hiçbir geçerli hamle kalmaması durumunda pat olur, yani berabere biter. Ayrıca oyun herhangi bir anda oyunculardan birinin yenilgiyi kabul etmesi veya bir oyuncunun beraberlik teklif etmesi ve diğerinin de bunu kabul etmesiyle de sona erebilir ama bu durum mat olarak adlandırılamaz. Oyun sırasında taşları avantajlı yerlere yerleştirerek rakibin hareketini kısıtlamak ve rakibin taşlarını almak yoluyla gücünü azaltmak esastır. Her taş, kurallara göre ulaşabileceği bir karedeki rakip taşın bulunduğu kareye yerleşerek, yerinden ettiği taşı oyun dışı bırakma gücüne sahiptir, buna taş almak denir. Alınan taş oyuna bir daha geri dönemez, ancak bulunduğu hattın son karesine varan bir piyon, oyun haricinde bulunsun bulunmasın, arzulanan piyondan değerli, şahtan değersiz başka bir taşla değiştirilebilir. Buna terfi etmek denir.

Oyunun kuralları
Satranç tahtası, sekiz satır (1-8) ve sekiz sütunda (a-h) bulunan, yarısı açık ve yarısı koyu renkte 64 kareden meydana gelir. Oyun her zaman beyaz taşlarla başlar. Beyaz oynayan oyuncunun sağında açık renk h1 karesi bulunmalıdır. Satranç tahtasında oyun başında toplam 32 taş bulunmaktadır. Bunların 16'sı beyaz (veya açık renk), 16'sı da siyahtır (veya koyu renk). Oyuncuların her birinin (kısaca beyaz ve siyah) şu 16 satranç taşları vardır:

Sekiz figür:
Şah
Piyonlar
Ağır taşlar: Bunlar vezir ve iki kaledir,
Hafif taşlar: Bunlar da iki at ve iki fildir.
Sekiz piyon.
Satranç tahtası, oyuncular arasına oyuncu perspektifinden bakıldığında sağ alttaki kare beyaz olacak şekilde yerleştirilir. Taşlar, resimde gösterildiği gibi satranç tahtasının iki tarafına yerleştirilir. Sondan bir önceki sırada piyonlar yer alır. Son sırada da figürler yer alır. Bunların sırası (beyaz için soldan sağa, siyah için ters yönde) şöyledir: Kale, at, fil, vezir, şah, fil, at ve kale. Vezir, bu arada her iki tarafta oyunculara verilen rengin rengini taşıyan kare üzerindedir. Latinceden gelen bu konudaki kural: "Regina regit colorem" ya da "Vezir (karenin) rengi(ni) belirler"dir.

Oyuna beyaz başlar ve oyuncular sırayla bir taşla oynarlar (istisna: rok). Böyle iki kişinin arka arkaya birer kere satranç taşlarından birini hareket ettirmelerine hamle denir. Bununla beraber satranç notasyonu, her zaman bir beyaz ve bir siyah taş hareketine bir sayı ve bir harf eşlemekte ve buna bir hamle demektedir. Bu bağlamdan genelde ne ifade edilmek istendiği anlaşılmakla beraber bazen bir oyuncunun yaptığı harekete yarı hamle de denir. Satrançta hamle sırası geldiğinde sıra gelen oyuncunun oynama zorunluluğu vardır (Alm. İng. Zugzwang [okunuşu: tsug tsvang]).

Bir karede en fazla bir taş durabilir. Taş, o alanda durduğu sürece bütün diğer taşlar için o kareyi kendi taşları için bloke eder. Karşı tarafın taşları için bu böyle değildir. Bir taşın gitmek istediği hedef karesinde rakibin bir taşı durmaktaysa bu taş, kendi taşını o alana koymak isteyen oyuncu tarafından önce tahtadan uzaklaştırılır, sonra böylece boşalmış olan bu alana kendi taşını koyar. Buna satrançta karşı tarafın taşını almak denir.

Bir satranç taşı öbür hamlede alınabilecek konumdaysa bu taş tehdit altındadır. Eğer akabindeki yarı hamlede onu alan taşı da almak mümkünse bu taş korunmuştur.

Şahlardan biri bir hamleyle tehdit altına girerse bu durumu oluşturan oyuncu, karşı tarafa Şah! diyerek ikaz eder. Eskiden karşı tarafı ikaz mecburiyeti var idiyse de bugünkü turnuvalarda artık bu alışılagelmiş değildir ve FIDE kurallarında bulunmamaktadır. Şah çekilince (kiş çekmek) karşı tarafın tedbir alması gerekmektedir. Oyunun hedefi öyle bir pozisyon oluşturmaktır ki bu pozisyonda karşı tarafa şah çekilmiş olsun ve o şahı korumak mümkün olmasın (şah mat).

Hamleler

Satranç taşları sadece bazı kurallar çerçevesinde yürütülebilir:

Birbirlerinin üzerinden prensip olarak taşlar atlayamaz (İstisnalar at ve roktur.). Başka bir ifadeyle ancak kendi taşlarıyla işgal edilmemiş alanlarda ya da düşmanın bir taşının bulunduğu bir kareye kadar hareket edebilirler. İkinci durumda oyuncu önce orada karşı tarafın taşını alıp tahtadan uzaklaştırır, sonra da boşalan alana kendi taşını yerleştirir.
Bir satranç taşının karşı tarafın şahını tehdit etmesine kiş çekmek veya şah çekmek denir. Ve böyle bir durumda kiş çekilen şah, şah tehdidi altındadır (mesela şahın sonraki hamlede alınma tehlikesi varsa). Böyle bir "şah tehdidini" ciddiye almamak yasaktır. Oyuncu, bu durumda ya şah çeken taşı almak, başka bir taşı şah çeken rakip taşıyla şahı arasına getirmek, yani perdelemek (at şah çekince mümkün değildir) ya da şahını tehdit altında olmayan bir alana çekmekle yükümlüdür. Şah çekilmiş bir şahın kendini rok yaparak kurtarması yasaktır.

credit: wikipedia
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#1 - 21.08.2024 10:07
FEDA

   Satrançta belirli bir amaca ulaşmak için materyal kaybı olan dezavantajlı değişimdir.

   Tal’in bazı oyunlarında fedadan sonra uzun vadeli atakla karşılığını aldığını görüyoruz.

   Feda yaparken, 3-5 hamle sonrasını iyi analiz etmelisiniz. Feda sonrasında konumsal üstünlük, rakibi sıkıştırma, mat etme varsa, amacımız gerçekleşmiştir.  Bazen, açılışta bir piyon fedasıyla gelişim üstünlüğü elde edersiniz.

   Materyal olarak geride iken yerinde ve ideal bir feda, bizi mata ulaştırır. İyi analiz, iyi hamleyi bulmak, oyun gücünüzle orantılıdır.

Gerçek ve sahte feda farkı

Rudolf Spielmann gerçek ve sahte fedalar arasında şöyle bir ayrım önermiştir:
Gerçek feda durumunda, fedayı yapan oyuncu uzun bir süre daha az sayıda taşla maça devam eder.
Sahte feda durumunda oyuncu ya kısa sürede verdiğine eşdeğer veya daha değerli bir taş kazanır ya da rakibini mat eder. Matla sonuçlanan sahte feda "sözde feda" adıyla da bilinir.
Gerçek fedanın karşılığında oyuncu ya dinamik, durumsal veya maddi olmayan avantajlar sağlar ya da taş sayısı olarak geride olması nedeniyle yenilgi riskine maruz kalır. Risk nedeniyle gerçek fedalara spekülatif feda ismi de verilebilir.
Gerçek fedaların amaçları

Şaha saldırmak
Oyuncu bir piyonu veya taşı şu nedenlerle feda edebilir:
 • Rakip şahın etrafında açık hatlar elde etmek.
 • Şah kanadında alan avantajı elde etmek.
 • Rakip şahı koruyan piyonları ortadan kaldırmak.
 • Rakip şahı merkezde tutmak.
Rakip oyuncu ataktan kurtulamadığı takdirde muhtemelen oyunu kaybeder. Truva atı fedası bu duruma örnektir. Bakınız Greek gift sacrifice (Wikipedia İngilizce )
Gelişimi hızlandırmak
Gelişimi hızlandırmak için açılışta piyondan vazgeçilebilir. Gambit bu duruma ait iyi bir örnektir. Rakip oyuncu gambit sonucu elde ettiği avantajı, gambiti yapan taraf şah kanadında avantaj sağlamadan önce geri verir.
Stratejik / durumsal avantaj kazanmak
Gerçek fedanın amacı durumsal avantaj elde etmektir. Feda açık bir hattı veya çaprazı ele geçirmek, rakibin piyon yapısında zayıflık yaratmak, bir abluka veya başka bir konumsal avantaj elde etmek için de yapılabilir. Bu tür fedaların yapılması zordur ve derin bir stratejik anlayış gerektirir.
Sahte fedanın amaçları

Mat etmek
Fedanın en önemli faydalarından biri rakibi mat etme fırsatı vermesidir. Satrançtaki en önemli amaç mat etmek olduğu için, başarılı bir mat atağında maddi kaybı göze almak hiç önemli değildir. Matla sonuçlanan fedalar ve sıklıkla şah çekmeler rakibi mecburi hamleler yapmaya zorlar.
Kayıptan korunmak
Diğer amaç oyunu kaybetmekten kurtulmaktır. Feda aşağıdaki nedenlerden dolayı da yapılabilir:
Oyunun pat veya sürekli şahla bitmesine mecbur bırakmak,
veya bütün taşların birbirini koruduğu, hiçbir taşın alınamadığı pozisyonu oluşturmak
veya oyunun berabere bitmesini sağlamak
veya daha fazla maddi kaybı önlemek.
Maddi kazanç elde etmek
Feda maddi kazanç elde etmeyle sonuçlanacak bir kombinezonu başlatabilir. Piyon terfisi ile sonuçlanan feda bu duruma örnek teşkil etmektedir.

   “ Olmaz böyle feda” dediğiniz oyunda oyuncu hedefine karmaşık bir şekilde ulaşmıştır.  Ivanchuk- Karjakin oyununda konumsal fedalar vardır.

   Satranç dolu günler, sizinle olsun. Saygılar.
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#2 - 23.08.2024 07:56
SATRANÇ ÖĞRENMEK İÇİN İDEAL YAŞ NEDİR?

Satranç oyunu günümüzde sadece büyüklerin değil, her yaşta kişinin eğlenebileceği bir oyun olmuştur. Okul öncesinden itibaren alınan satranç eğitimleri sonrası yetişen tutkulu ve yetenekli genç satranç sporcularımız uluslar arası başarılara imza attıkça bu alanda daha birçok yeni sporcuların yetişmesine sebep olacaktır. Bu alanda daha fazla başarılı sporcuların söz sahibi olması içinde çocuklarımızın bu spora olabildiğince erken yaşta başlanması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.

Küçük çocuklarda öğrenme yetisi, en az büyükler kadardır. Bu nedenle; zor gibi gözüken satranç oyunu da çocuklara kolayca öğretilebilir. İki yaşından itibaren çocukların beyinleri hızlı bir gelişim içindedir. Gösterilenleri kolay şekilde algılayabilirler. Bu dönemde çocukların olayları görselleyerek hafızalarında tutabildikleri tespit edilmiştir.

Çocukların zihinsel gelişimi düşünüldüğünde, satranca erken yaşlarda başlamanın önemi büyüktür. Özellikle ileri yaşta iddialı bir sporcu olması düşünülüyorsa. 3 yaş ve sonrasında çocuklara basit şekillerde satranç eğitimi verilebilir. Satranç oyununun temel kuralları, her yaştaki yeni başlayanlar için aynıdır ama öğretim şekli farklıdır. Satranç taşlarının temel hareketlerini bile okul öncesi çocuklara farklı, ilkokul çağındaki çocuklara daha farklı, ileri yaştaki çocuklara daha da farklı anlatmak gerekir.

Elbette 3 yaş ve üstü minikler için ebeveynlerin ve eğitmenlerin oldukça sabırlı şekilde eğitim vermesi gerekir. Bu yaş grubu öğrenmeye açık olmasına rağmen algılama ve anlama kapasiteleri gelişmemiştir. Çoğu şeyi gösterip, yaptırma yoluyla öğretmeniz gerekir. Gösterilenleri oldukça çabuk hafızalarına kaydettiklerini ve uyguladıklarını göreceksiniz.

Ufak yaş grubu eğitimlerinde neden? Niçin? gibi sorularla zaman kaybetmeyiniz. Sadece sabırlı bir şekilde uygulamaları gösteriniz, gösteriniz, tekrar tekrar gösteriniz. Bu sadece satranç için değil; ufak yaş grubu çocuklarına öğretmek istediğiniz bir çok şey için de geçerli olacaktır.

Özellikle çocukların bir spora yatkınlığının gelecekteki başarı için önemi düşünülürse, olabildiğince küçük yaşta başlamak daha sonraki basamaklar için çocuğunuza avantajlar kazandıracaktır. Bu nedenle satranç eğitimine başlamak için en ideal yaşın 3-4 yaş olduğunu söyleyebilirim.Çocuklar ne kadar erken satranç temelini alıp, severse yetenekleri ve  imkanları doğrultusunda gelişecektir. Yeni nesil genç şampiyonların yaşları da daha aşağılara çekilecektir. Sportif anlamda bu önemlidir.

Okul öncesi çocuklarımız için öncelik, satranç oynamaktan keyif alan bireyler olarak yetişmesini sağlamak olmalıdır. Daha sonra bu işi tutkuyla yapacak ve sportif anlamda daha ileri noktalara götürecek bireyler de bu çocukların içinden çıkacaktır.

Mutlu kalın, sağlıkla kalın, satrançla kalın.
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok


#3 - 25.08.2024 11:17
SATRANÇ DÜNYASININ EFSANELERİ: BÜYÜK USTALAR VE UNUTULMAZ MAÇLARI

Satranç, yüzyıllardır insan zihninin sınırlarını zorlayan bir strateji oyunu olarak varlığını sürdürüyor. Bu oyunun tarihine bakıldığında, pek çok büyük ustanın iz bıraktığını ve satranç dünyasına yön veren unutulmaz maçların oynandığını görüyoruz. Bu yazıda, satranç tarihine adını altın harflerle yazdırmış büyük ustalardan ve onların oynadığı unutulmaz maçlardan bazılarına göz atacağız.

Garry Kasparov: Satranç Tahtasının Efendisi
Garry Kasparov, satranç dünyasının en tanınmış isimlerinden biridir. 1985 yılında, henüz 22 yaşındayken Anatoly Karpov'u yenerek dünya şampiyonu olan Kasparov, bu unvanını 2000 yılına kadar korudu. Agresif oyun tarzı, derin stratejik anlayışı ve müthiş hafızasıyla tanınan Kasparov, satranç tarihinde önemli bir yer edinmiştir.

Unutulmaz Maç: Kasparov vs. Topalov, 1999
Kasparov'un 1999 yılında Veselin Topalov'a karşı oynadığı parti, satranç dünyasında efsanevi bir maç olarak anılır. Kasparov, bu maçta inanılmaz bir saldırı dizisi sergileyerek 35. hamlede Topalov'u mat etti. Bu oyun, modern satrancın en iyi oyunlarından biri olarak kabul edilir ve "Kasparov'un Yüzyılın Oyunu" olarak anılır.

Bobby Fischer: Bir Dehanın Yükselişi ve Düşüşü
Amerikalı satranç ustası Bobby Fischer, satranç dünyasında devrim niteliğinde bir etki yaratmıştır. 1972 yılında Boris Spassky'yi yenerek dünya şampiyonu olan Fischer, soğuk savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki satranç mücadelesinin de sembolü haline geldi. Fischer, kendine özgü stili, derinlemesine hazırlıkları ve satranç teorisine katkılarıyla tanınır.

Unutulmaz Maç: Fischer vs. Spassky, 1972
Reykjavik, İzlanda'da düzenlenen 1972 Dünya Satranç Şampiyonası, satranç tarihinde bir dönüm noktasıdır. Fischer ve Spassky arasındaki bu mücadele, sadece iki büyük satranç ustasının karşılaşması değil, aynı zamanda ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki ideolojik bir savaştı. Fischer, Spassky'yi yenerek dünya şampiyonu oldu ve bu zafer, Amerikan satrancının zaferi olarak görüldü.

Magnus Carlsen: Modern Zamanların Şampiyonu
Norveçli büyük usta Magnus Carlsen, günümüz satrancının tartışmasız en güçlü oyuncularından biridir. 2013 yılında Vishy Anand'ı yenerek dünya şampiyonu olan Carlsen, genç yaşta elde ettiği bu başarıyla satranç dünyasının dikkatini çekti. Carlsen, satrançta pozisyonel oyun anlayışı, sabır ve son derece güçlü hesaplamalarıyla bilinir.

Unutulmaz Maç: Carlsen vs. Anand, 2013
Carlsen, 2013 yılında Chennai'de düzenlenen Dünya Satranç Şampiyonası'nda Vishy Anand'ı yenerek dünya şampiyonu oldu. Bu maç, Carlsen'in satranç dünyasında yeni bir dönemi başlattığı an olarak kabul edilir. Carlsen'in bu zaferi, genç bir dehanın tahta başındaki hakimiyetini simgeliyordu.

Mikhail Tal: Saldırının Büyücüsü
Letonyalı büyük usta Mikhail Tal, satranç dünyasında "Büyücü" olarak bilinir. 1960 yılında Mikhail Botvinnik'i yenerek dünya şampiyonu olan Tal, yaratıcı ve riskli oyun tarzıyla tanınır. Satranç tahtasında yaptığı inanılmaz fedalar ve sıra dışı hamleler, onu satranç tarihinde unutulmaz bir figür haline getirmiştir.

Unutulmaz Maç: Tal vs. Botvinnik, 1960
Mikhail Tal, 1960 Dünya Şampiyonası'nda Mikhail Botvinnik'i yenerek dünya şampiyonu oldu. Bu maçta, Tal'in riskli ve saldırgan oyun stili, Botvinnik gibi bir strateji ustasını alt etmeyi başardı. Tal'in bu zaferi, satrançta saldırının ne kadar güçlü bir silah olduğunu gösteren bir dönüm noktası olarak kabul edilir.

Vishy Anand: Hindistan’ın Satranç Kahramanı
Hindistan'ın gururu olan Viswanathan Anand, 2000 yılında FIDE dünya şampiyonu olarak satranç dünyasında büyük bir başarı elde etti. Anand, çeşitli formatlarda dünya şampiyonluğu kazanan ilk oyuncu olarak tarihe geçti. Hızlı satrançta üstünlüğü, oyunun her aşamasındaki dengeyi ve esnekliğiyle tanınır.

Unutulmaz Maç: Anand vs. Kramnik, 2008
2008 yılında Anand, Vladimir Kramnik'i yenerek klasik satrançta dünya şampiyonluğunu korudu. Bu maç, Anand'ın geniş açılış repertuvarı ve derin stratejik anlayışını sergilediği bir mücadeleydi. Kramnik gibi güçlü bir rakibe karşı aldığı bu zafer, Anand'ın dünya satranç tarihindeki yerini sağlamlaştırdı.

Satranç, yalnızca bir oyun değil, aynı zamanda bir sanat ve bilimdir. Tarih boyunca birçok büyük usta, bu oyunun sınırlarını zorlamış ve unutulmaz maçlar oynayarak satranç dünyasına iz bırakmıştır. Garry Kasparov, Bobby Fischer, Magnus Carlsen, Mikhail Tal ve Vishy Anand gibi isimler, satrancı bir adım öteye taşıyan büyük ustalardır. Onların oynadığı maçlar, bugün bile satrançseverler tarafından incelenmekte ve hayranlıkla izlenmektedir. Bu ustaların mirası, satrancın evrensel dilinin bir parçası olarak yaşamaya devam ediyor.

Satrançla kalın.
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok
Tepki yok