Satranç, iki oyuncu arasında satranç tahtası ve taşları ile oynanan bir masa oyunudur. Dünya çapında turnuvaları düzenlenir ve bir spor dalı olarak kabul edilir.
Bu oyun satranç tahtası denilen 8×8'lik kare bir alan üzerinde 32 adet satranç taşıyla oynanır. Toplam 64 karenin yarısı siyah, yarısı beyaz renklerden oluşur. Taraflar beyaz ve siyah renkli taşları alır, her oyuncunun bir seferde bir hamle yapmasıyla oyun gelişir. Oyunun başında her oyuncunun 16 taşı bulunur. Bunlar bir şah, bir vezir, iki kale, iki fil, iki at ve sekiz piyondan oluşur. Oyunun amacı karşı tarafın şahını mat etmektir.
TarihçeMÖ 2000'li yıllarda satrancın oynandığına dair bulgular Mısır'da piramitlerdeki kabartmalarda vardır.[2] Satranç, MS 6. yüzyılda Hindistan'da ortaya çıktı.[3] MS 10. yüzyıla gelindiğinde tüm Asya'ya, Ortadoğu ve Avrupa'ya yayılmıştı.[3] En geç 15. yüzyıldan itibaren Avrupa'da soylular arasında çok popüler bir oyun haline geldiğinden "kraliyet oyunu" olarak anılmaya başlandı. Kurallar ve dizilişler zaman içerisinde çeşitli değişiklikler gösterdi ve 19. yüzyılda bugünkü standart halini aldı. 20. yüzyıl Avrupası'nda toplumun entelektüel üst tabakaları arasında yayıldı ve dünyanın en popüler oyunlarından biri haline geldi.[3]
Oyunun icadı konusunda birkaç efsane mevcuttur. Bunlardan biri Sissa ibn Dahi, buğday tanesi efsanesidir. Satranç, 6. yüzyıldan beri İran'da oynanmaktadır. Buradan 7. yüzyılda İslam'ın yayılışıyla birlikte Orta Doğu'ya ve Kuzey Afrika'ya da yayılır. Endülüs Emevileri, İtalya, Bizans İmparatorluğu ve Rusya yoluyla oyun, 9. ila 11. yüzyıllar arasında Avrupa'nın diğer yerlerine yayılır. Burada bir yandan şövalyelerin yedi yiğit erdeminden sayılırken diğer yandan kilise tarafından uygun bulunmuyordu. 15. yüzyılda oyun kuralları belirleyici şekilde değişti. Bu yüzyıldan sonra bugün oynanan satranca benzeyen modern satrançtan bahsedilebilmektedir. İspanya (16. yüzyıl), İtalya (16./17. yüzyıl), Fransa (18./19. yüzyıl), İngiltere (19. yüzyıl) ve Rusya (20. yüzyıl), sırayla satrançta Avrupa'nın önder ülkelerinden oldular.
19. yüzyılın ortasından beri düzenli satranç turnuvaları yapılmaktadır. İlk resmî Dünya şampiyonu Wilhelm Steinitz'tir. 1924'te Dünya Satranç Federasyonu (FIDE) kurulmuştur.
Bilgisayarların icadı ile birlikte 20. yüzyılın sonunda iyi satranç oynayabilen satranç programları piyasaya çıkmıştır. Bu programlardan bazıları günümüzde dünya şampiyonları seviyesinde oynayabilmektedirler. Hafızalara yer etmiş olan en iyi örnek Garri Kasparov ile Deep Blue (IBM) adlı bilgisayar arasında 1996-1997 yıllarında oynanmış olan satranç maçlarıdır.
Temel kavramlar ve oyunun hedefiOyunun amacı rakip şahı mat etmektir. Bunun anlamı rakip şahın bulunduğu karenin tehdit altında bulunması ve tehdit altında olmayan bir kareye kaçış ya da tehdidi engelleyecek başka bir hamlesinin olmamasıdır. Bu da rakibin diğer taşlarını alarak onu güçsüz bırakma ilkesine dayanır. Ayrıca satrançta hızlı gelişim de önemlidir. Hızlı gelişim göstermek için yapılan en önemli adımlardan biri gambit, yani piyon fedasıdır. Bu daha fazla taşın merkeze rahatça açılmasına olanak sağlar.
Bir oyuncunun yapabileceği hiçbir geçerli hamle kalmaması durumunda pat olur, yani berabere biter. Ayrıca oyun herhangi bir anda oyunculardan birinin yenilgiyi kabul etmesi veya bir oyuncunun beraberlik teklif etmesi ve diğerinin de bunu kabul etmesiyle de sona erebilir ama bu durum mat olarak adlandırılamaz. Oyun sırasında taşları avantajlı yerlere yerleştirerek rakibin hareketini kısıtlamak ve rakibin taşlarını almak yoluyla gücünü azaltmak esastır. Her taş, kurallara göre ulaşabileceği bir karedeki rakip taşın bulunduğu kareye yerleşerek, yerinden ettiği taşı oyun dışı bırakma gücüne sahiptir, buna taş almak denir. Alınan taş oyuna bir daha geri dönemez, ancak bulunduğu hattın son karesine varan bir piyon, oyun haricinde bulunsun bulunmasın, arzulanan piyondan değerli, şahtan değersiz başka bir taşla değiştirilebilir. Buna terfi etmek denir.
Oyunun kuralları
Satranç tahtası, sekiz satır (1-8) ve sekiz sütunda (a-h) bulunan, yarısı açık ve yarısı koyu renkte 64 kareden meydana gelir. Oyun her zaman beyaz taşlarla başlar. Beyaz oynayan oyuncunun sağında açık renk h1 karesi bulunmalıdır. Satranç tahtasında oyun başında toplam 32 taş bulunmaktadır. Bunların 16'sı beyaz (veya açık renk), 16'sı da siyahtır (veya koyu renk). Oyuncuların her birinin (kısaca beyaz ve siyah) şu 16 satranç taşları vardır:
Sekiz figür:
Şah
Piyonlar
Ağır taşlar: Bunlar vezir ve iki kaledir,
Hafif taşlar: Bunlar da iki at ve iki fildir.
Sekiz piyon.
Satranç tahtası, oyuncular arasına oyuncu perspektifinden bakıldığında sağ alttaki kare beyaz olacak şekilde yerleştirilir. Taşlar, resimde gösterildiği gibi satranç tahtasının iki tarafına yerleştirilir. Sondan bir önceki sırada piyonlar yer alır. Son sırada da figürler yer alır. Bunların sırası (beyaz için soldan sağa, siyah için ters yönde) şöyledir: Kale, at, fil, vezir, şah, fil, at ve kale. Vezir, bu arada her iki tarafta oyunculara verilen rengin rengini taşıyan kare üzerindedir. Latinceden gelen bu konudaki kural: "Regina regit colorem" ya da "Vezir (karenin) rengi(ni) belirler"dir.
Oyuna beyaz başlar ve oyuncular sırayla bir taşla oynarlar (istisna: rok). Böyle iki kişinin arka arkaya birer kere satranç taşlarından birini hareket ettirmelerine hamle denir. Bununla beraber satranç notasyonu, her zaman bir beyaz ve bir siyah taş hareketine bir sayı ve bir harf eşlemekte ve buna bir hamle demektedir. Bu bağlamdan genelde ne ifade edilmek istendiği anlaşılmakla beraber bazen bir oyuncunun yaptığı harekete yarı hamle de denir. Satrançta hamle sırası geldiğinde sıra gelen oyuncunun oynama zorunluluğu vardır (Alm. İng. Zugzwang [okunuşu: tsug tsvang]).
Bir karede en fazla bir taş durabilir. Taş, o alanda durduğu sürece bütün diğer taşlar için o kareyi kendi taşları için bloke eder. Karşı tarafın taşları için bu böyle değildir. Bir taşın gitmek istediği hedef karesinde rakibin bir taşı durmaktaysa bu taş, kendi taşını o alana koymak isteyen oyuncu tarafından önce tahtadan uzaklaştırılır, sonra böylece boşalmış olan bu alana kendi taşını koyar. Buna satrançta karşı tarafın taşını almak denir.
Bir satranç taşı öbür hamlede alınabilecek konumdaysa bu taş tehdit altındadır. Eğer akabindeki yarı hamlede onu alan taşı da almak mümkünse bu taş korunmuştur.
Şahlardan biri bir hamleyle tehdit altına girerse bu durumu oluşturan oyuncu, karşı tarafa Şah! diyerek ikaz eder. Eskiden karşı tarafı ikaz mecburiyeti var idiyse de bugünkü turnuvalarda artık bu alışılagelmiş değildir ve FIDE kurallarında bulunmamaktadır. Şah çekilince (kiş çekmek) karşı tarafın tedbir alması gerekmektedir. Oyunun hedefi öyle bir pozisyon oluşturmaktır ki bu pozisyonda karşı tarafa şah çekilmiş olsun ve o şahı korumak mümkün olmasın (şah mat).
HamlelerSatranç taşları sadece bazı kurallar çerçevesinde yürütülebilir:
Birbirlerinin üzerinden prensip olarak taşlar atlayamaz (İstisnalar at ve roktur.). Başka bir ifadeyle ancak kendi taşlarıyla işgal edilmemiş alanlarda ya da düşmanın bir taşının bulunduğu bir kareye kadar hareket edebilirler. İkinci durumda oyuncu önce orada karşı tarafın taşını alıp tahtadan uzaklaştırır, sonra da boşalan alana kendi taşını yerleştirir.
Bir satranç taşının karşı tarafın şahını tehdit etmesine kiş çekmek veya şah çekmek denir. Ve böyle bir durumda kiş çekilen şah, şah tehdidi altındadır (mesela şahın sonraki hamlede alınma tehlikesi varsa). Böyle bir "şah tehdidini" ciddiye almamak yasaktır. Oyuncu, bu durumda ya şah çeken taşı almak, başka bir taşı şah çeken rakip taşıyla şahı arasına getirmek, yani perdelemek (at şah çekince mümkün değildir) ya da şahını tehdit altında olmayan bir alana çekmekle yükümlüdür. Şah çekilmiş bir şahın kendini rok yaparak kurtarması yasaktır.
credit: wikipedia