
GURUR Özdeyişler 22:4 - Alçakgönüllülüğün ve Rab korkusunun ödülü, zenginlik, onur ve yaşamdır.
Thorpe kurutemizlemeciden ayrıldı.
Ayrılırken, uzak doğulu kurutemizlemecinin kapıya geçirdiği zil ses çıkarttı. Bu onu içerisinde bulunduğu düşünce denizinden uzaklaştırdı. Daha önce kurutemizlemeciye bir şey emânet etmenin Parkinson hastalığına sebebiyet verdiğini duymuştu. Hayır, hayır diye düşündü, ellerimin titremesi henüz sırtıma geçirmediğim bu kıyafetlerden dolayı değil. Sinesinde daha evvel hissetmediği bir heyecan ile boğuşmaktaydı. Akademi başvurusu onaylanmış, resmî olarak Vice Şehri Polis Akademisi'nin bir öğrencisi olmuş idi.
Sıradan insanlara basit gelebilecek istekleri sebebiyle içi içine sığmıyordu, kalbinin gümbürtüsünün karşı kaldırımdan duyulup duyulmadığını merak etti. Önceki oturduğu yıkıntıya nazâran insanî sayılabilecek bir ev, son model olmasa da babasından kalan Chevrolet'ten daha iyi bir Sedan, düzgün ve gerçekten dana içeren kırmızı et... Bunlar, ekonomik buhrândan çıkmakta olan bir bölgede yaşayan Thorpe için baş döndürücü vaatlerdi. Memuriyetten kazandığı para ile bunların hepsini elde edebilirdi. Ve...
Ve statü.
Daha önce dalmadığı kadar derin hülyâlara dalmasına sebebiyet veriyordu bu durum. Statü! Basit bir paspasçıdan, insanların dinlediği, bazen dinlemek zorunda olduğu bir polis memuru! Büyük bir sıçrayıştı doğrusu. Hayatında adam akıllı ciddiye alınmamış olan Thorpe, aklından bunları geçirirken üzerinde bulunduğu kaldırımı adımlıyor ve gayrihtiyâri gülümsüyor idi. Yakında üzerinde ütülenmiş, tertemiz, mavi bir üniforma, rozet, belinde vazife silahı, ve daha da önemlisi daha önce sahip olmadığı kadar güç ve saygıya sahip olacaktı. Bunlar, onun gibi sayılanların hiçbirine daha önce sahip olmamış birisi için etkileyici şeyler değil miydi? Mutluluktan ve heyecandan bayılmadan yürümesi, aşikâr ki, mucizeydi.
Bir anlığında duraksayarak düşüncelerini tarttı. Statü. Statünün önemi. Birtakım avâmca düşünceler olduğunu kabul etmek doğru olurdu, fakat insan zayıf bir varlık değil miydi? Kandırılması kolaydı. Birkaç hoş söz, birkaç iltifat, birkaç yalakalık. İnsanın kendisini kaybetmesi için yeterli olan şeylerin gülünçlüğünü düşündü. İnsanların kendilerini önemli saymaları için gerekli olan şeylerin ne denli gereksiz olduğunu düşündü. Öyle ya da böyle, bir vakit sonra, bu 'önemli' gözüken şeylerin ne denli önemsiz olacağını, zamanın su gibi akıp gittiğini düşündü. Ve Thorpe, Vice Şehri Polis Akademisi'ni kazandığı için duyduğu gururun, mutluluğun, ne kadar gereksiz olduğunu keşfetti.
Birçok insan ile bir arada eğitim görecek ve sınava tabi tutulacaktı, yani her şey bitmemişti. Yanlış olan şeylerin birincisi, henüz neticelenmemiş bir şey için sevinç ve gurur duymak idi. Her şeyin sonucunu beklemek evlâdır, ve nihâi düşmanını hiçbir zaman hayatta bırakma demiş idi Machiavelli.
Thorpe, evinin kapısını açtı. Yerel kurutemizlemeci firmasının logosunu üzerinde barındıran poşetten dikkatlice akademi üniformasını çıkarttı. Gömleği kollarından geçirdi, mükkemelce ütülenmiş pantolonu çıkartarak giyindi, şapkasını kafasına geçirerek aynanın karşısında dikildi. İşte en büyük düşmanın, diye düşündü içinden, her zaman mücadele etmen gereken o kişi. En gururlu olduğu o an, kendisine bir söz verdi. Hiçbir zaman, kibrin onu ele geçirmesine müsaade etmemek sözünü...
Not: Karakterin özgeçmişine ve anlık hissiyâtına ışık tutan bu tarz paylaşımların yanı sıra rol paylaşımı da ikinci gönderiye ilave edilecektir fakat bunu yapmaya şu an için üşeniyorum. Gün içerisinde düzenlediğim ekran görüntüleri ile kısıtlı kalabilir.