
Episode 1: Küller Arasında
Friedhelm Hermann, Los Santos’a ayak bastığında, liman çevresindeki işçiler bile fark etmişti bu adamda bir gariplik olduğunu. Takım elbisesi pırıl pırıldı ama gözleri... Gözleri karanlığın ta kendisiydi. O gözlere bakan herkes ya başını eğdi ya da yolu değiştirdi. Çünkü Friedhelm’in nereden geldiğini bilenler, onun öyle kolay konuşmadığını da bilirdi.
Alman disipliniyle büyümüştü ama damarlarında İtalyan ateşi vardı. Gençliğinde Köln'de silah kaçakçılığı yapmış, ardından Napoli’de mafya bağlantılarına karışmıştı. O yıllar boyunca tek bir şey öğrendi: Hayatta kalmak istiyorsan, ya sessiz kalacaksın ya da herkes susana kadar konuşacaksın. Friedhelm ikincisini seçti.
Los Santos’a geliş nedeni bir tatil değildi. Berlin'de ihanetin bedeli ağırdı; en yakın dostu Marco, kendisine kurulan bir pusu sırasında ölmüştü. Bu pusu, Friedhelm’in içindeki tüm insanlığı söküp aldı. Artık sadece tek bir amacı vardı: iz sürecek, adaleti kendi yöntemleriyle dağıtacaktı.
Rodeo'da beyaz Bentley’siyle dolaşırken, onu tanımayanlar “yeni zengin” sandı. Ama arabanın bagajındaki susturuculu silah, kolundaki Rolex’in altında yatan tetikçi geçmişi ve suskunluğunun ardındaki öfke, onun kim olduğunu anlamaya yetiyordu. Yanına yaklaşan herkes, onun dostu mu yoksa hedefi mi olduğunu en geç üç gün içinde öğreniyordu.
Gece çöktüğünde, Friedhelm en çok köhne barlarda vakit geçirirdi. Duvarlara yaslanıp sigarasından bir nefes alır, ardından içeri girenlerin yüzlerine bakardı. Sadece göz temasıyla yargılayan bir adamdı. Onunla konuşmak, yaşamakla ölmek arasında bir seçim yapmaktı.
Friedhelm, adaletin adını çoktan silmişti zihninden. Şimdi onun kitabında sadece sadakat, ihanet ve intikam vardı.