LeRoy"The Hunter"King The Hunter, bu ismi kazanmam kolay olmadı 25 yaşında kurduğum ekip beni bu isimle onurlandırdı. Kazandım evet kazandım ama hiç çocuk olmadım, hiç durmadım, hiç yılmadım 10 yaşından beri ben orta yaşlı bir adam gibi yaşadım bu benim hikayem The Hunter'ın hikayesi. Benim için her şeyin Lambertville'da başladığını düşünüyorsanız tamamen yanılıyorsunuz, benim için hayat babamın öldüğü yer olan Colorada ile New Mexico sınırında bulunan Durango'da başladı diyebilirim. Durango, benim için Amerika'nın en boktan kasabası, bu kasabada bir avuç zengin ve binlerce fakir yaşıyor. Babam Jacob'da o adamlardan biriydi, çok çalışkan biriydi ailesini önemseyen seven bir adamdı. Annem Anastasia, rus asıllı gördüğüm en güzel kadındı. Babam koyu tonda bir zenci annem ise bembeyaz bir Rus'du, ilginç bir aşk hikayeleri vardı ancak şimdilerde hatırlayamıyorum her neyse.. Babamın çalıştığı bir maden vardı bilirsiniz o bölgelerde en büyük geçim kaynağı, sanırım 6 yaşındaydım bir gün benim için babam yok oldu. O zamanlar hiç bir şey anlamadım sadece annemin ağlaması ve feryadı kulağımdan hiç gitmez. Hala kabuslar görüyorum o sesle uyanıyorum, siktiğimin madeninde bir göçük oluşmuş ve babamda orada ölmüştü.Sürekli olarak anneme babamı soruyordum, o sadece ağlıyordu beni avutmak için bir kaç sene boyunca çalışmaya gitti, tatile gitti bin tane şey söyledi ancak sonrasında anlamaya başladım benim için çok zor bir dönemdi. Babam öldükten sonra bize yardımcı olacak hiç bir akrabamız veya çevremiz bulunmuyordu tek tük tanıdık ancak onları bilirsiniz kötü günlerde kaybolurlar. Annem, acıyı üstünden atamadan çalışmak zorunda kaldı. İyi bir aşçıydı yemeklerini kim yese bayılırdı, Durango'da bir kaç sene durduktan sonra Middletown'da sağlam bir restorandan iş tekilfi aldı ve oraya göçtük. Ben o zamanlar 8 yaşındaydım okulumu da değiştirmek zorunda kalmıştım, okul hayatına gelecek olursak hepsinden farklı bir çocuktum, küçük bir BB King'dim. Okulda sosyal olarak çok başarısız olsam da özellikle matematik konusunda öğretmenler çok başarılı buluyordu. Annem 10 yaşına geldiğimde yani 2003'de ilk bilgisayarımı almıştı özellikle eğitim hayatımla çok ilgiliydi, muhteşem bir kadındı..ve çok güzeldi. İşlerin kötüye gitmeye başladığı zamanlara geldik.. Orospu çocuğu Robert Williams, bu ismi asla unutmam. Annemin çalıştığı restoranın sahibi paralı bir pezevenk. O gün saat 4 gibi okuldan çıkmış ve eve gitmiştim. Annem normalde 5'i geçerek gelir ama akşam 8 olmuş ve hala gelmemişti. Bir kaç saat sonra kapı çaldı ve polisler gelmişti sonrasında gözümü Lambertville'de ki yatılı okulda açtım. Annem'e orospu çocuğu patron tecavüz etmeye çalışmış o sırada annem elinde bıçakla kendini savunmaya çalışırken annemi orada öldürmüştü sikik herif. Bir sene boyunca yurttan, okuldan kimseyle tanışmadım kimseyle konuşmadım çektiğim çok büyük bir acıydı her gün ağladım.. Tek başımaydım koskoca hayat ve ben yapayalnızdım. Olayın üzerinden epey bir süre geçti ve yavaş yavaş yurda, okula alışmaya başladım. Yurtları bilirsiniz yaşları küçük de olsa çocukların ghettosu gibidir, güçlü olan gruplar yalnız olup sürekli ezilenler. Bende ilk geldiğinden itibaren ezilen tiplerden biriydim, kaç kere dayak yedim, kaç kere aç bırakıldım bilemiyorum. En çok konuştuğum arkadaşım Clint'di sürekli Bernard ve ekibi tarafından dayak yiyen korkak bir çocuktu. Günümüzün çoğunluğu onunla birlikte Bernard ve sikik tayfasıyla nasıl mücadele edeceğimiz hakkında geçerdi.. Sonrasında Riley ile tanıştık, bize kısa sürede uyum sağladı samimi iyi bir adamdı. Üçümüz bir takım gibiydik, Bernard'lar bir süre sonra bize dokunmaya korkar hale gelmişti. Bir süre sonra Bernard ve fahişeleri bir çocuğun üzerine giderse orada biz bitiyorduk. Kısa sürede herkes bizi sevmeye başladı, bütün çocuklar bize saygı duyuyor ve kimseyi ezdirmiyorduk. O sıralar sosyal çevre açısından iyi durumda olsam da psikolojik sorunlarım oluşmuştu, küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş biri ne kadar düzgün bir psikolojiye sahip olur ki? sık sık halüsinasyon'lar görüyor, anksiyete atakları geçiriyordum. Blues ve R&B dinlemeyi seviyorduk, diğer çocuklar boktan boktan şeyler dinlerken biz kaliteli müzikler dinliyor hayata onlardan daha ciddi bakıyorduk. Yurt hayatı bittikten sonra Clint üniversite okumak için yanımızdan ayrıldı, ardından Vinny bir iş bulup San Francisco'ya gitti.. Riley ile biz Lambertville'de kalmaya devam ettik kötü bir ev ayarladık, her türlü işi yapıyorduk. Lambertville sakin bir kasaba ancak orayı hareketli hale getirmeye başlamıştık bile, Riley ile birlikte kasabada ki gençleri esrara alıştırmıştık bizim için haftalık fazladan 1000 papel getiriyordu aldığımız maaşa göre güzel para. Lambertville'da küçük bir ekip kurmuştuk içinde yurttan gelen çocuklar eskiden gelen adamlar hepsinin ismini tek tek saymayacağım, grubun beyni bendim. Bir olay olacağı zaman bir plan yapıldığında en mantıklı kararı benim verdiğimi söylerler ve sözüme güvenirlerdi. Clint'in benim için dediği bir cümle var "LeRoy paranın kokusunu alır" bu doğru, ben paranın nereden geleceğini görürüm bunun için bütün ekibi topladım ve görüştüm. Bu yeni fikrim ya dibine kadar paranın amına koyarız ya da bizim amımıza koyarlar hepimiz bir çöplükte ölü bulunuruz. Bunu duyunca nereye gideceğimizi tahmin etmişsinizdir, doğru bildiniz.. Vice City hayallerin şehri.. Parayı kovalayacağız, kazanacağız.. . | (https://i.imgyukle.com/2019/10/10/ExF6Ge.png) |
Değerlenecek burası, hissediyorum
Tek eksik tamamlandıYok bir eksik daha var hala emekli
Soyadını değiş çabuk.o da güzel hikaye kardeşim
*Söylenti*;Bugün Leroy King'in Coronavirüs testi Pozitif+ çıkmıştır.Söylenti işte inanmamak lazım