Yağmurlu bir Dublin sabahı… Aidan, köhne apartmanın dar koridorlarında koşuştururken cebinde paslı bir çakı taşırdı. Babası uzun yol kamyon şoförüydü, annesi ise evde dikiş dikerek evi döndürürdü. Aidan’ın hayali hep, o gri sokakların dışına çıkıp kendi yolunu bulmaktı.(https://i.hizliresim.com/752t9lx.jpg)
Şimdi otuzlarının sonuna yaklaşırken Aidan Murray, hâlâ sırtında eski yaraların yükünü taşıyor. Ama cebinde hâlâ o paslı çakı var: Çocukluğundan kalma, asla kaybolmayan bir hatırlatıcı. Hayat ona kolaylık vermedi ama o her defasında kendi yolunu açtı.
(https://i.hizliresim.com/eymfgxe.jpg)
(https://i.hizliresim.com/4ai46ca.jpg)
(https://i.hizliresim.com/k42zn8f.jpg)
(https://i.hizliresim.com/b46xo84.jpg)
(https://i.hizliresim.com/cf84ahw.jpg)
(https://i.hizliresim.com/6mtr7zo.jpg)
(https://i.hizliresim.com/3rc3vxs.jpg)
(https://i.hizliresim.com/en4bml0.jpg)
(https://i.hizliresim.com/rc379lj.jpg)
(https://i.hizliresim.com/7mehx6q.jpg)
Yirmili yaşlarında Londra’ya taşındı. Burada hem ayakta kalmak hem de kim olduğunu bulmak için savaştı. Gündüz bir marangoz atölyesinde çalışırken geceleri küçük sahnelerde gitar çalıyordu. İlk kez sahneden indiğinde bir yabancı ona “Senin şarkılarında memleketin kokusu var” dedi. O an Aidan, kimliğini ve yolunu bulduğunu hissetti.(https://i.hizliresim.com/r8xoi0i.png)
Küçük çaplı pawnshop işleri burada başladı: eline geçen çalıntı malları küçük dükkânlarda el altından satıyordu. Hayatında ilk defa ciddi para gördü. O günlerde öğrendiği en önemli şey şuydu: “Eğer bir şeyin hikâyesi varsa, değeri iki katına çıkar.”