(https://i.ibb.co/ckgz0m3/HT-Parents-Baby-Hat-MEM-170426-4x3t-992.jpg) (https://ibb.co/ckgz0m3) | Kurt, 23 Kasım 1970 yılında 2 kilo 900 gram olarak Şikago'daki bir devlet hastanesinde dünyaya geldi. Kumral saçları ve mavi gözleri ile etrafındaki herkesi büyülemişti. Annesi Benita ve babası George Amerikan kökenli birer polis memuruydu ve tek çocukları olan Kurt'un da ileride onlar gibi devletine sadık bir polis olmasını istiyorlardı. İlk emeklemeye başladığı anı ve söylediği ilk kelimeyi unutamıyorlardı. Kurt mavi gözlerini kocaman açıp annesinin kulak memesini severken "Lanet olsun," demişti. George işten her yorgun geldiğinde Benita ile iş hakkında konuşur ve üst rütbedeki kişilere lanet okuyarak bu yorgunluğun onların yüzünden olduğunu söylerdi. Kurt'un ilk sözlerinin bu olması onları çok güldürmüş bir o kadar da düşündürmüştü. Artık onun yanında kelimelerine dikkat ediyorlar ve işten bahsedecekleri zaman kısık sesle konuşuyorlardı. Onlar işte olduğu zaman Maria isimli İtalyan bakıcıları Kurt'a göz kulak oluyor, uyuması ve beyninin güçlenmesi için ona saatlerce kitap okuyordu. Bu kitapların çoğu ebeveynlerinin baskısından dolayı suç-polisiye tarzı kitaplardı. Kurt beş yaşlarına geldiğinde bütün alfabeyi ezberlemiş, istediği her şeyi okuyup yazabilecek duruma gelmişti. Bunda bakıcıları Maria'nın büyük katkıları vardı elbette ama Babası George'un çocuğuna karşı olan başarı hırsı en büyük etkendi. Tek çocuğunun herkesten farklı ve özel olmasını istiyordu ve bunu başarıyordu da. Çevresindeki herkes Kurt'a hayran gözlerle bakar ve onun konuşmalarının ne kadar büyük bir insana benzediğini kendi aralarında konuşurlardı. Altıncı yaş gününde Steven Brandl'nin 'Police in America' isimli kitabıyla bir fotoğraf çekildi. Kitabın tamamını okumuş ve doğum günü partisine gelenlere kitap hakkındaki fikirlerinden bahsetmişti. Yaşıtları ona anlamsız gözlerle bakarken o çok mutlu görünüyordu.. |
Okul ve Ergenlik..
(https://i.ibb.co/mGCKwj6/1.webp) (https://ibb.co/mGCKwj6) | Kurt, yedi yaşına bastıktan sonra Şikago'da özel bir koleje yerleştirildi. Artık kendi ihtiyaçlarını karşılayabildiği için Maria ile vedalaşmak zorunda kaldılar ve bu durum onun için çok zordu. Kısa bir sürede psikolojik çöküntüsünü atlatmıştı ve derslerine konsantre olmuştu. Ebeveynlerinin sürekli olarak Kurt'un üzerinde kurdukları baskı olumlu yönde işe yaramıştı. Kurt erken yaşta kazandığı çalışkanlık ve azimle yaşıtlarını tamamen geride bırakmış ve birkaç adım öne geçmişti. Özel olarak geliştirilmiş bir hızlı okuma eğitimi aldıktan sonra neredeyse günde bir kitap bitirmeye başlamıştı bile. Okuduğu kitaplar genellikle polisiye tarzı romanlar ve dedektiflik hikayeleriydi. Nedense Kurt daha çok dedektifliğe ve avukatlığa meraklıydı. Okulda verilen eğitim onun için yetersiz ve sıkıcıydı. En çok ilgisini çeken ders ise edebiyat dersleriydi. Şiirlere ve kitaplara olan aşkı onu bu derste mutlu ediyordu. Yıllar ilerledi ve Kurt her seferinde sınıfın en başarılı öğrencisi seçildi. On üç yaşına geldiğinde bedeninde kontrol edemediği şeyler olmaya başlamış ve paniklemişti. Koşarak annesinin yanına gitti ve eliyle kasıklarının olduğu bölgeyi göstererek "Anne! Bu şey sürekli büyüyor!" deyip meraklı gözlerle annesine baktı. Annesi gururlu ama içi gülen bir bakış attı oğluna ve durumu açıkladı. Kurt anlatılanlar karşısında tiksinerek annesine bakıyordu. Cinsellik onun için yeni bir şeydi ve hiç de hoşuna gitmemişti. Asosyal bir çocuktu. Okuldaki arkadaşlarıyla neredeyse hiç konuşmaz sadece derslerine odaklanır boş zamanlarında ise hayaller alemine dalarak vaktini değerlendirirdi. On yedi yaşına geldiğinde okuldan birincilikle mezun oldu. Aksi de beklenemezdi zaten. Şimdi tercih zamanıydı.. Ailesini mi mutlu edecekti yoksa kendisini mi? |
Üniversite ve Mezuniyet
(https://i.ibb.co/dL2nxyL/diploma-harvard.png) (https://ibb.co/dL2nxyL) | Uzun süre hangi bölümü seçmesi gerektiğini düşündü. Okul zaten belliydi Harvard'dan başka bir yere gitmeyecekti. Ebeveynleri onun polis olmasını ve bir akademiye giderek kariyerine başlamasını istiyorlardı. Kurt ise polisliği ve onları kırmamayı ne kadar istese de asıl hedefi başkaydı. Hayat onun için kitaplardan ibaretti. Asosyalin tekiydi, arkadaşları yoktu, yalnızlığı severdi. Bütün vaktini kitaplar okuyarak geçirmişti. Hayalindeki meslek polislik değil avukatlıktı.. Seçimini yaptı ve sınava girdi. İlk denemesiyle sınavda ilk 500 kişinin arasına girmeyi başarmıştı ve hayallerindeki okulda hayalindeki bölümdeydi artık. George ve Benita'ya bir süreliğine veda ederek üniversitenin yakınlarında bir ev tuttu. Parasını babası ödüyordu ve bu durumdan rahatsız değildi. Herkes gibi bir pizzacıda kurye olarak da çalışabilirdi ya da part-time bir iş bulabilirdi ama bunlara ayıracak vakti yoktu. Üniversite serüveni başladığı zamandan kısa bir süre içerisinde bir çok profesörün dikkatini çekmeye başlamıştı bile. Biraz sosyalleşmek için kulüplere katıldı. Hayatı boyunca hiçbir zaman ağzına sigara ya da alkol götürmemişti. Bir kereliğine mahsus bir duble viski içti ve herkesin içerisinde kustu. Etrafındaki insanlar onunla alay ediyordu ama umursamadı. Aylar ayları, yıllar yılları kovalamaya başladı. Kurt bölümünde çok başarılıydı ve her dersten A+ not almayı bir şekilde başarıyordu. Çevresindeki insanların kıskanç bakışlarına maruz kalıyor ama buna aldırmıyordu. Belli aralıklarla ailesini ziyarete Şikago'ya gidiyordu. 1992 yılının baharında mezuniyet için kepini giydi. Ailesi ile birlikte eski bakıcısı Maria da oradaydı! Onu gördüğüne gerçekten çok mutlu olmuştu. Tören gerçekleşti ve Kurt diploması ile birlikte onur belgesini de aldı. Okulu üçüncülükle bitirmişti ve şimdiden büyük şirketlerin ağında adı yazılmaya başlamıştı bile.. |
Kariyer
(https://i.ibb.co/nPb8xgf/39f3c7-b92882e02a414b1cae794c5b146fb920-mv2.jpg) (https://ibb.co/nPb8xgf) | Harvard Üniversitesi mezunu biri olarak iş bulması zor olmadı. Önce gelen teklifleri değerlendirdi. Bunların arasında en cazip teklifi yapan Amerika'nın en ünlü hukuk bürosu ve Şikago'daki evine yakın olan Baker & McKenzie Hukuk Bürosu'ydu. Uzun soluklu bir anlaşmaya imza atarak işine başladı. İlk yıl sadece herkesin angarya olarak gördüğü davalara baktı. İkinci yıl davalar biraz daha zorlaşmıştı ama hala Kurt'un istediği seviyede değillerdi. Basit gasp ve yaralama suçlarına bakıyordu. Birkaç yıl içerisinde şirketteki konumu ortak hissedara çıktı ve hukuk bürosundan %1 pay alıyordu. Artık baktığı davalar başka insanları korkutan cinsteydi ama Kurt için bunlar kolay birer lokmaydı. Dönüm noktası olan dava ise şirketteki onuncu yılında gelen Flowers INC'nin yolsuzluk yaptığına dairdi. Kurt bütün finansal bilgisini ortaya koyarak araştırmaya başladı. Aylarca süren çalışması sırasında aldığı tehdit mesajlarına artık alışmıştı ve önemsemiyordu. En sonunda şüpheli görünen bir para aktarımı buldu. Maaşları yüksek gösterdiklerini biliyordu ancak belli bir miktar İsviçre'deki bir banka hesabına her ay sürekli bir ödeme yapılıyordu. Daha fazla araştırdı ve kaynakların tek bir noktada buluştuğundan emin oldu. Jorge Kenedy kendi hesabına şirketin 300 milyon dolardan fazla parasını aktarmıştı. Bütün bu parayı 10 yılda çalmıştı ve Kurt'un bunu açığa çıkartması beş yılını almıştı. Dava görüldü, deliller ortaya konuldu ve olmuştu işte. Kurt kazanmıştı. Russel Baker bu davanın ardından Kurt'u evine davet etti ve kıdemli ortaklığa terfi ettirdi. Güzel bir akşam yemeği yediler, onlar şarabını içerken Kurt da meyve suyunu yudumluyordu. Her şey çok güzel gidiyordu. Hayatta başarmak istediği her şeyi başarmışken onu ne mutsuz edebilirdi ki? Tüm bunları düşünürken fazla böbürlenmenin Tanrı tarafından cezası olan o telefon geldi.. |
Elveda George..
(https://i.ibb.co/DpM63dG/20181205-2-33778710-39632471.jpg) (https://ibb.co/DpM63dG) | Hiç beklemediği bir anda babasının ölüm haberini aldı. Emekliliğine ayrıldığından beri elinden hiç düşürmediği İncil'ini okurken gözlerini kapatıp derin bir uykuya dalar gibi çıkmıştı son yolculuğuna. Kalp krizi 72 yaşındaki yaşlı vücudunu esir almıştı. Vatanına en iyi şekilde hizmet eden bir askerdi ve bir asker gibi cenaze töreni düzenlendi. Şikago'ya kattıklarından dolayı aldığı onlarca madalyası tabutunun üzerindeki Amerikan Bayrağının etrafına saçılmıştı. Kurt'un vedasının son sözleri şu şekildeydi; "Aslında hep benimle gurur duyardı. Polis olmamı istemişti ama ben.. Ben kendi yolumu seçtim ve vatanıma farklı bir şekilde hizmet ettim. Bir gün babamın isteğini yerine getireceğim ve beni yukarıda bir yerlerden izlerken tekrar gurur duymasını sağlayacağım.. Elveda George.." Eşini kaybetmenin acısına dayanamayan Benita 70 yaşına gelmişti. Aklı gidip geliyordu ve Kurt onu güvendiği bir doktora götürdü. Demans teşhisi konduğunda dudaklarını büzdü ve gözünden akan yaşı saklamak için kafasını gökyüzüne kaldırdı. Bu kadar acı onun için fazlaydı. Şimdi de annesi gözlerinin önünde yavaş yavaş eriyordu. Ona bakamazdı, hayır buna hiç hazır değildi. Altını temizlemek, dışarı çıkartmak, yemeğini yedirmek.. Utanırdı her şeyden önce. Onu özel bir bakımevine yatırma kararı aldı. "Anne, burada sana çok iyi bakacaklar. Ben de sürekli ziyaretine geleceğim söz veriyorum. Anlaştık mı? Uslu birisi ol ve ilaçlarını düzgün iç tamam?" Annesi yutkundu ve dudaklarını büzerek başını olumlu anlamda salladı. Kurt oradan ayrılınca Şikago'daki evlerine geçti. Hiç ağzına sürmediği sigara ve alkol ile dost oldu. Şirketten gelen telefonlara bakmıyordu bir süre sonra iş feshi adresine gönderildi. 43 yaşındaydı ve artık hiçbir şeyi olmayan bir adamdı.. Yıllarca evden çıkmadı, ta ki televizyonda Vice Şehri ile ilgili haberi gördüğü o güne kadar.. |
Vice Şehri
(https://i.ibb.co/F8pc0yM/Screenshot-10.png) (https://ibb.co/F8pc0yM) | Fırsatlarla dolu Vice Şehri.. Kurt yıllar süren inzivadan sonra kendini attığı bu şehir onu kendinden geçirmişti. Etrafta koşan çocuklar, gece hayatı, denizin mavisi, siyah ve beyazın dengesi, Malibu ve çok daha fazlası.. Yeni bir hayata başlayacaktı. Annesi ile vedalaşmak her ne kadar kolay olmamış olsaydı da onu zaman zaman ziyarete gidecekti. Önce başını sokabileceği bir ev lazımdı. Bir motele gidip oda kiraladı. Cebinde çok parası yoktu ama hayatını idame ettirebilirdi. Aklında çok fazla soru işareti vardı. Şimdi ne olacaktı? Burada istediği hayatı yaşayabilecek miydi? Peki ya asosyalliğinden kurtulup birkaç dost edinebilecek miydi? Kim bilir belki siyahi bir can dostu bile olabilirdi. Buradaki insanlar ona sıcak gelmeye başlamıştı bile. Hukuk Bürolarına başvuru bıraktı. Ancak çalıştığı şirkete haber vermeden kaçıp giden bir adam konumundaydı. Bu da birçok firma tarafından biliniyordu. Referans kısmına yazabileceği kimse yoktu. Bir süre sonra ümidini keserek farklı işler aradı. Biraz para kazanmak için uzun yol şoförlüğü yaptı. Uzun bir süre bu ve benzeri işlerle ilgilenerek 80 bin dolara yakın bir gelir elde etti. Artık yorulmuştu ve eskisi kadar kitap okuyamıyordu. Biraz kendine zaman ayırmak için motelin yolunu tuttu. Yaşama zevkini yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştı. Günler geçtikten sonra şubat ayına ait eski bir haber gördü. VCPD bünyesine polis alımları açılmıştı ve akademi eğitimi verilecekti. Haberin eski olmasının verdiği hüzünle bir düşünce kapladı tüm bedenini. Babasının onunla gurur duymasını sağlayabilirdi. Onun arzusunu yerine getirip bir polis olabilirdi. Neden olmasın ki? Eli ayağı tutuyordu ve vücudu gayet zindeydi. Hiçbir sağlık problemi yoktu. Evet evet, en iyisi yeni dönemin açılmasını bekleyip başvuruda bulunmaktı. Elindeki gazeteyi bıraktı, arkasına yaslandı ve gözlerini kapatarak hayallere daldı.. |
|
|
|
|
|
|